• Sonuç bulunamadı

Hemşire, Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ameliyathane Birimi

Lisansüstü Hemşire Çalışma Yapan Hemşire Çalışma Sayısı

1 Hemşire, Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ameliyathane Birimi

Mesleğimizin yoğun çalışma temposunda hasta merkezli bakımı çoğu zaman göz ardı ediyor, işleri yetiştirmek adına iş merkezli bakıma odaklanıyoruz. Bu hikaye, hasta merkezli bakımın, kaliteye ve maliyete etkisini gösteren bir örnek olduğunu düşünüyorum. Hastam 35 yaşında, lumpektomi yapılan bayan hastadır. Ameliyat sonrası dreni olan hastanın klinikte bakım süreci devam etmiştir. Bu süreçte hastanın dreninden gelen miktarın her geçen gün azalması beklenirken, arttığı fark edilmiştir. Hasta “Drenimden çok fazla geliyor, bazen damla damla akıyor’’ şeklinde ifadelerde bulunmuştur. Tüm ekip ne olup bittiğine bir türlü anlam veremedi.

Ameliyat sonrası nasıl bir komplikasyon gelişmiş olabilirdi? Bu kadar seroma nasıl oluşabilirdi?

Literatür bilgileri bu hastadaki komplikasyonu açıklayamıyordu. Çünkü hastanın ameliyatı ve klinik tablosunda her şey normaldi. Fakat, sağlık personelinin atladığı bir şeyler vardı. Herkes hastalıkla ilgileniyor, araştırıyor fakat kimse hastayla ilgilenmiyordu (yaklaşık 1 hafta). Bu hasta eğitimimiz sırasında aldığımız holistik yaklaşımın pratikteki mükemmel bir örneğiydi. Hastayı bütünüyle ele almayı, hasta odaklı olmayı çoğu zaman atlıyor ve bakım maliyetini fark etmeden arttırabiliyorduk.

Bu şüpheli durum fark edilince yakın takip amaçlı hasta yoğun bakıma alındı. Hasta sürekli beni izliyordu, drenini boşattım. Benden su istedi ve içmeye başladı. Dreni tekrar dolmuştu. Arkamı dönmemi fırsat biliyor, bir yol bulup anında drenine su dolduruyordu. Ama benim görmeme fırsat vermeden yapıyordu. Olasılık üzerine müdahale edemezdik, o yüzden lavabodan drenine su doldurduğunu gördüğüm anda olay netleşmişti. Gece boyunca hasta bizim konuşmalarımıza katıldı, özellikle arkadaşmışçasına onunla ilgilenildiğinde çok mutlu oluyordu. Aslında o bu süreçte oldukça ilgi çekmişti. Onunla ilgili konuşuluyor, defalarca dreninden gelene bakmak için yanına gidiliyordu. İstediği de tam olarak buydu. Taburcu olmak istemiyor oyununu sürdürüyordu.

Bu vaka bana hastalarla yeterince vakit geçiriyor muyuz? Onların kendilerini ifade etmelerine fırsat veriyor muyuz? Sorularını düşündürdü. Bütüncül olarak ele almadığımız bir hasta bakımın maliyetini arttırmaktadır. Bazen hastaların bizden istediği şey bir cerrahi, bir ilaç bir takip değil sadece birkaç kelime, bir ilgi olabilir.

Anahtar Sözcükler: İlgi, Maliyet

- 120 - P-75

Stomanın Paraplejik Bir Hastanın Yaşam Kalitesi Üzerine Etkisi: Olgu Sunumu Emine Arıcı1, Sevinç Taştan2

1Gülhane Eğitim Araştırma Hastanesi, Ameliyathane Birimi, Ankara

2Girne Amerikan Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu, Girne/ Kıbrıs

Çeşitli amaçlarla açılan stomalar bireylerin yaşam tarzında değişikliklere neden olan ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilediği düşünülen bir cerrahi girişimdir. Stoma açılmasıyla beraber hasta bireyler ve aileleri birçok psikolojik, sosyal ve fizyolojik sorunlarla karşı karşıya gelebilmektedirler. Hasta bireyler ve aileleri kalıcı stomaya ilk aşamada genellikle direnç göstermektedirler. Bu olgu sunumunda, paraplejik bir hastada ilerlemiş perianal apse nedeniyle kalıcı stoma açılmasının, hasta üzerine etkileri ele alınacaktır.

İlerlemiş perianal apseye bağlı olarak ameliyat bölgesinde oluşan geniş yara bölgesi nedeniyle hastaya vakum yardımlı kapama ile yara tedavisi uygulanmıştır. Nekrotik alanın geniş olması ve kolonu perfore etmesi ihtimaline karşı hastaya kolostomi açılmıştır. Yapılan bu tedaviler sırasında hasta ve eşi ilk duyduklarında stomaya karşı direnç göstermişlerdir. Paraplejik olarak yaşam ve bakım oldukça zor iken hasta ve eşi birde stomayla nasıl mücadele edeceklerine karşı kaygı yaşadıklarının ifade etmektedirler. Stoma bakımı için verilen gerekli eğitimlerle ve destek ile hasta ve eşinin stomaya uyum sağladığı ve stoma bakımına katıldıkları görülmektedir. Stomalı yaşamın hastaların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilediği bilinmekte iken aksine paraplejik bir hasta, stomanın bakımını kendisi yaparak yaşam kalitesinin arttırdığını belirtmektedir. Ayrıca hasta, paraplejik bireylerde stomayı bir gereksinim olarak gördüğünü ifade etmektedir.

Bu olgu sunumu hastalar tarafından istenmeyen bir cerrahi girişim olan stomanın paraplejik bir hastada oluşturduğu etkilerin ortaya konması açısından önem taşımaktadır. Paraplejik bireylerde, aile üyelerini de kapsayan stoma eğitimi ve multidisipliner hasta bakımının, hastanın yaşam kalitesini olumlu etkilediği görülmektedir.

Anahtar Sözcükler: Stoma, Yaşam Kalitesi

- 121 - P-76

İmmun Yetmezliğe Sekonder Gelişen Komplike Perianal Apseli Hasta: Olgu Sunumu Oğuz Hançerlioğulları1, Emine Arıcı2, Şahin Kaymak1, Subutay Peker1,

Emin Lapsekili1, Orhan Kozak1

1Gülhane Eğitim Araştırma Hastanesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı

2Gülhane Eğitim Araştırma Hastanesi, Ameliyathane Birimi

Giriş ve Amaç: Perianal apse inflamatuvar bir süreçtir ve anal glanddaki bir enfeksiyonun komplikasyonu olarak ya da bir anal deri enfeksiyonu olarak gelişmektedir. Akut atak ile başlayan bu hastalık, hastayı anatomik, fizyolojik ve psikolojik olarak rahatsız eder, drenajı sonrasında kronikleşebilir ve eğer zamanında tedavi edilmezse çeşitli komplikasyonlara neden olabilir.

Kemoterapiye sekonder gelişen komplike perianal apsenin, takip ve tedavisinin etkinliğini vaka üzerinde değerlendirmek.

Olgu: 48 yaşında, bir yıl önce glioblastomemultiforme (GBM) tanısı almış olan erkek hasta perianal bölgede ağrı ve kötü kokulu akıntı nedeniyle kliniğimize başvurdu. Hasta bir yıl önce GBM tanısı ile ameliyat edilmiş ve 1,5 ay kemoradyoterapi almıştır. Kemoterapiye bağlı aktivite intoleransı gelişen hasta hareketsizlik ve aşırı yeme nedeniyle fazla kilo aldığını belirtmiştir. Beden gereksinimlerinden fazla beslenen hasta “Bu fırına odun yetmiyor, kemoterapi tüm yediklerimi yiyor” şeklinde kendini ifade etmektedir. İmmün yetmezlik ve aktivite intoleransının komplikeperianal apse oluşumu tetikleyebileceği düşünülmektedir. Perianal bölgedeki absenin geniş alana yayılması ve fourniergangreni tablosunun gelişme ihtimali nedeniyle bu alana abse drenajını takiben geniş bir debritman ve nekrozektomi yapıldı. Takiben perianal bölgedeki yaranın fekal bulaşını önlemek amacıyla sigmoid loopkolostomi açıldı. Perianal bölgedeki yara alanı 2-4 günde bir eksplore edilip değiştirilerek toplam 3 kez vakum yardımlı yara kapama (VAC) uygulanmıştır. VAC uygulaması sonrasında yara dren konularak primer olarak kapatıldı.

Tartışma ve Sonuç: Komplike perianal apseli olgularda gerek hastanın konforu gerekse tedavinin etkinliği açısından laparoskopik koruyucu kolostomi ameliyatı sıklıkla tercih edilen bir yöntemidir.

Komplike perianal apsenin neden olduğu geniş yara defekti ve doku kaybının tedavisinde kullanılan VAC uygulaması yaklaşımı yara üzerine kontrollü negatif basınç uygulayarak yara iyileşmesini kolaylaştırmaktadır. Amaç komplike perianal apselerin fourniergangreni tablosuna gitmesini engellemektir. Olgumuzda olduğu gibi primer beyin tümörü veya diğer kanserler ile mücadele eden hastalarda, immün yetmezliğe sekonder olarak gelişen komplike perianal apselerin etkin yönetiminde hasta çok yönlü olarak değerlendirilmelidir.

Anahtar Sözcükler: İmmün Yetmezlik, Perianal Apse

- 122 - P-77

Afet ve Çocuklar

Emine Bayrak1, Berna Eren Fidancı1, Dilek Yıldız1

1SBÜ, Gülhane HYO Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği BD.

Afetler, insanlar ve toplumlar için fiziksel, sosyal ve ekonomik kayıplara neden olan, normal yaşamı durduran ya da kesintiye uğratan, doğal, teknolojik ya da insan kökenli olarak yaşanan hoş olmayan durumlardır. Çocuklar bu hoş olmayan durumdan en çok etkilenen gruptur. Çocuklar gelişimsel, psikolojik, anatomik ve fiziksel farklılıklar nedeniyle afet durumlarına karşı benzersiz bir savunmasızlığa sahiptirler.

Pediatri hemşireleri afet durumunda çocukların özel ihtiyaçları hakkında bilgili olmalıdırlar. Afet durumunda pediatrik hastaların bakımı iyi bir başlangıç triajı dışında ilk müdahale ekipleri tarafından sağlanan durumun stabilleştirilmesi ile devam eder. Pediatri hemşireleri sağlık bakımının bütünleyici üyeleridir ve bu nedenle onların afetten etkilenen çocuklar için özel durumlar hakkında eğitilmeleri çok önemlidir.

Aileler, çocuklar için son derece önemlidir. Çocukluk döneminin en karakteristiğini oluşturan etkileşimler aile içinde meydana gelir. Aileler çocukların büyüme ve gelişmesi için hem fiziksel hem duygusal bakım için destek sağlarlar. Afet durumlarında, bu bireyler mevcut ya da mevcut olmayabilir, bu durum çocukların kendilerini daha savunmasız hissetmelerine neden olur.

Hemşireler bu gibi beklenmeyen durumlar açısından çocukların kendilerini daha güvende hissetmelerine yardımcı olmak için, aileleri çocuklarının yanında olmalarına teşvik etmelidirler.

Pediatri hemşireleri ebeveynlere, afet esnasında çocukları savunmasız yapan benzersiz fiziksel, duygusal ve gelişimsel ihtiyaçları hesaba katarak destek sağlamalıdırlar. Ancak genel olarak bu özel ihtiyaçlar konusunda afet planlarında ya da afet hazırlık eğitimlerinde çocuklar açısından büyük boşluklar bulunmaktadır. Bu durum afet durumlarında hala pediatrik bilincin endişe verici eksikliğini ortaya koymaktadır.

Anahtar Sözcükler: Afet, Çocuk, Aile, Hemşire

- 123 - P-78

Yenidoğanda Palyatif Bakım Emine Bayrak1, Berna Eren Fidancı1, Dilek Yıldız1

1SBÜ, Gülhane HYO Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği BD.

Kanser, gelişmiş ülkelerde çocuklarda en yaygın ikinci ölüm nedeni olarak görülürken, ülkemizde de çocuklarda en yaygın görülen ölüm nedenleri arasında ilk 4 sıra içinde yer almaktadır. Dünyada her yıl 200.000’den fazla yeni çocukluk çağı kanseri görüldüğü, ülkemizde de yılda 0-14 yaş grubu çocuklarda 2.500-3.000 civarında yeni kanser vakasının görülmesi beklendiği belirtilmektedir.

Kanser tanısı almış çocukların yaklaşık %75’inin iyileştiği %25’inin ise hastalığın tekrarlaması ve tedaviye yanıt alınamaması sonucu terminal dönem ve ölüm yaşadığı belirtilmektedir. Bu nedenle bu süreçte çocuklarda ne ölümü hızlandırdığı ne de ertelediği ifade edilen palyatif bakıma gereksinim duyulduğu çok açıktır.

Palyatif bakımda temel amaç; çocuk ve aileye anlamlı bir yaşam sürdürmelerinde yardım ederek yaşam kalitesini en üst düzeye çıkarmaktır. Dünya Sağlık Örgütü çocuklar için palyatif bakımı;

“Çocuğun vücudunun, aklının ve spritüel yönünün bütün aktif bakımıdır, ayrıca aileye destek vermeyi içerir” şeklinde tanımlamıştır. Amerikan pediatri akademisi ise; “Bulunduğu yere bakılmaksızın (hastanede, ev ortamında v.s.) hasta ve ailesinin değerlerine uygun olarak en iyi yaşam kalitesinin sağlanması” şeklinde ifade etmektedir. Yenidoğanların kırılgan ve hassas yapıları hayatta kalma yeteneği açısından önem arz etmektedir. Ancak yenidoğan döneminde her yıl 4 milyon bebeğin yaşamını yitirdiği ifade edilmektedir. Bu nedenle yenidoğanlar arasında doğum ağırlığı ≤ 500 gr olanların, gebelik yaşı 23 haftanın altında olanların, ölümcül veya yaşamla bağdaşmayan bir konjenitalanomaliya da malformasyonu olanların, yoğun bakım desteği veya canlandırmaya yeterli yanıt vermeyen yenidoğanların, yoğun bakım veya diğer tedavi yöntemlerinin bebeğin durumuna yarardan çok sıkıntı getireceği düşünülenlerin palyatif bakıma gereksinimleri olduğu belirtilmektedir.

DSÖ ve Amerikan Pediatri Akademisi palyatif bakımın tanı konulur konulmaz başlamasını ve hastalık ister tedavi, ister ölüm ile sonuçlansın, hastalık boyunca devam etmesini desteklemektedir.

Çünkü hedef, çocuğun yaşamına yıllar eklemek değil, yıllarına yaşam eklemektir. Bu nedenle palyatif bakım konusunda sağlık profesyonellerinin ve toplumun bilinçlenmesi önem arz etmektedir. Bu amaçla palyatif bakım hizmetlerinin hangi amaçla kurulduğunun, kimlere hizmet verdiğinin topluma anlatılması gerektiği ve hizmet veren sağlık profesyonellerinin eğitiminin gözden geçirilerek desteklenmesi gerekmektedir.

Anahtar Sözcükler: Yenidoğan, Palyatif Bakım, Hemşire

- 124 - P-79

Yanıklı Çocuğa Hemşirelik Yaklaşımı Emine Bayrak1, Berna Eren Fidancı1, Dilek Yıldız1

1SBÜ, Gülhane HYO Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği BD.

Çocukluk çağı önlenebilir sağlık sorunları arasında kazalar/yaralanmalar ilk sırada yer almaktadır.

Yapılan araştırmalar sonucunda kazalar/yaralanmalar arasında yanıkların üçüncü sırada geldiği görülmektedir. Yanık, oluş sebebi olan sıcak, soğuk, kimyasal ajanlar, elektrik ve radyasyona bağlı olarak ortaya çıkan deri ve deri altı dokuları etkileyen fizyopatolojik bir süreçtir. Araştırmalar yanıkların en sık çocuklarda ve ev ortamında görüldüğünü belirtirken, özellikle 0-5 yaş grubunda en sık nedenin haşlanma olduğuna dikkat çekmektedir. Çocukların yaşadıkları bu travma sonucunda fiziksel, duygusal ve psikolojik etkiler yaşayabildikleri de belirtilen diğer bir konudur.

Yanıklar, deri ve deri altı dokularda meydana getirdikleri hasarın derinliğine bağlı olarak birinci, ikinci ve üçüncü derece yanıklar olmak üzere sınıflandırılır. Yanığın derecesinin artması ile birlikte derinliği de artmaktadır. Yanığın derinliği, tedavinin nasıl yapılacağının belirlenmesi açısından önem taşır. Tedavi de diğer bir önemli konu ise etkilenen bölge açısından vücut yüzey alanı hesabıdır. Çocuklarda yetişkinlere göre farklılık göstermektedir. Yanıktan ilk 3-4 saat içinde dolaşım ve metabolik bozukluklar ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle yanıklarda biran önce tedavinin planlanması ve uygulanması önem taşır. Tedavide üzerinde durulan noktalar arasında, sıvı kayıpları, enfeksiyon, ağrı, beslenme ve yanık dokuların temizliği yer almaktadır.

Çocuklar için ölüme dahi neden olabilen bu önlenebilir sağlık sorununun, her aşamasında, sağlık bakımında kilit noktada görev alan hemşirelere önemli sorumluluklar düşmektedir. Bu sorumluluklar; yanık ortaya çıkmadan önce özellikle riskli grup olan 0-5 yaş grubu açısından aileleri yanığa yönelik olarak bilgilendirme, yanık oluşumunda aileleri yapılabilecekler doğrultusunda yönlendirme ve hastaneye ulaşım sağlandığında ise yanıklı çocuğa yönelik hemşirelik bakımını sağlama ve sürdürmeyi kapsamaktadır. Yanıklı çocuğa hemşirelik yaklaşımı;

yanığın oluşma şekline yönelik aileden bilgi alma, istismar belirtilerini kontrol etme, yaşam bulgularını izleme, ağrıyı değerlendirme, kilo takibi, sıvı replasmanını sağlama ve sürdürme, enfeksiyon belirtilerini izleme, aldığı-çıkardığı takibini gerçekleştirme, beslenmeyi belirlenen diyet yönünde sürdürme ve vitamin desteği sağlama, çocuk ve ailenin stres düzeyini belirleme ve baş etmeleri konusunda destekleme, çocuğun benliğini güçlendirmek için kendi bakımına katılımını sağlama ve yaş dönem özelliğine göre yanığın ve tedavisinin bir ceza olmadığını çocuğa açıklamayı içermektedir.

Anahtar Sözcükler: Yanık, Çocuk, Hemşirelik Bakımı

- 125 - P-80

Hemşirelik Bakımında Motivasyonun Önemi ve Etkileyen Faktörler Dr. Meltem Uğurlu1, Dr.Tülay Kavlak2

1Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Ankara

2SBÜ Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Göğüs Hastalıkları Kliniği, İstanbul

Giriş ve Amaç: Motivasyon, insanların çeşitli ihtiyaçlarını karşılamaları için doyum sağlayacak ya da amaca götürecek davranışlarda bulunma sürecidir. Motivasyonun temel amacı; örgüt amaçlarının gerçekleştirilmesi için personelin yüksek derecede performans göstermesini sağlamaktır. Her meslekte motivasyon kritik önemde bir kavramdır. Ancak bu kavram insanların sağlıklarıyla ilgilenen hemşireler için daha büyük önem taşımaktadır. Çünkü hemşirelerin yaptıkları iş insanların hayatlarıyla ilgilidir, yapacakları ufak bir hata telafisi mümkün olmayan bir zarara veya hastanın hayatına mal olabilir. Hastaların yüksek düzeyde kaliteli ve etkin bir sağlık hizmeti alabilmesi ve hizmetten memnun kalması için hemşirelerinde işlerinde ve işyerlerinde motive edilmeleri gerekmektedir. Bunun sağlanabilmesi için ilk koşul hemşirelerin motivasyonunu yüksek tutmaktır.

Bu literatür taraması hemşirelik bakımında motivasyonun önemi ve etkileyen faktörleri değerlendirmek amacıyla yapılmıştır.

Yöntem: Hemşirelik bakımında motivasyonun önemini değerlendirmek amacıyla 2012-2017 yılları arasında “motivasyon, hemşire, hemşirelik bakımı” anahtar kelimeleri ile yapılan literatür taraması sonucu Türkçe, tam metin ulaşılabilen 13 makale ve tez değerlendirilmiştir.

Bulgular: Günümüzde hemşirelikte motivasyon unsuruna önem verilmekte ve çeşitli motivasyon kuramları denenerek hemşireleri ne gibi faktörlerin motive edeceği belirlenmeye çalışılmaktadır.

Motivasyonu etkileyen ve artırıcı faktörler genel olarak üç ana başlık altında incelenebilir. Bu faktörler ekonomik faktörler, psiko-sosyal faktörler ile örgütsel ve yönetsel faktörlerdir.

Motivasyonu etkileyen en önemli faktörlerin başında ücret, prim ve çalışanları kara katma ve ekonomik ödül gibi dışsal motivasyon araçlarını oluşturan ekonomik araçlar gelmektedir. Psiko-sosyal faktörleri ise; çalışmada bağımsızlık, Psiko-sosyal katılım, statü, psikolojik güvence Psiko-sosyal faaliyetler olarak sıralamak mümkündür. Yöneticiler psiko-sosyal araçlardan etkin bir biçimde faydalanarak dışsal motivasyon sayesinde içsel motivasyonu da harekete geçirebileceklerdir.

Bunların yanı sıra örgütsel ve yönetsel faktörler; eğitim ve yükselme, kararlara katılma, terfi, özel hayata saygı ve iletişim olarak sıralanabilir. Sağlık hizmetlerinde, motivasyonu düşük olan hemşirenin kaliteli bir hizmet sunması ve hasta memnuniyeti mümkün değildir. Bunun sağlanabilmesi için hemşirelerin işlerinde motive edilmeleri gerekmektedir.

Sonuç: Hastanelerde sunulan hizmetin iyileştirilmesi için hemşirelerin motivasyonlarının yüksek düzeyde tutulmasının sağlanması önem taşımaktadır. Hemşirelerin motivasyonlarının artırılmasına yönelik olarak; motivasyon araçlarının aktif olarak kullanılması önem taşımaktadır.

Anahtar Sözcükler: Motivasyon, Hemşire, Hemşirelik Bakımı

- 126 - P-81

Türkiye’de Sağlık Bakım Hizmetlerinde Holistik Yaklaşım:

Manevi (Spritüel) Destek Hizmeti Uygulamaları Öğr. Gör. Mustafa Alpgiray Söylemez1

1Sinop Üniversitesi Sağlık Hizmetleri MYO

İnsan varoluşu sebebiyle değeri tartışılamaz bir varlıktır. İnsanın değeri hastalık ya da baş etmesi zorlu durumlarda azalmaz ya da yok sayılamaz. Yaşanan hızlı değişim ve farklılaşan ihtiyaçlar hastalık süreçlerinin aşılmasında kendini daha fazla göstermektedir.

Günümüzde sağlık bakım hizmetlerinin sunumunda en kapsamlı yaklaşım bütüncül/holistik yaklaşımlardır Bu yaklaşımda insan bedensel, zihinsel, duygusal, sosyo-kültürel ve manevi boyutları olan bir bütün olarak ele alınır. Hastalık sürecinde bireylerin ihtiyaç duyduğu başetme yöntemlerine bütüncül sağlık uygulamaları içinde manevi (spiritual) ihtiyaçların eklenmesi ve değerlendirme kapsamına alınması küresel sağlık sisteminin kaçınılmaz bir parçasıdır. Sağlığı koruma ve geliştirme, hastalıkları önleme, acıyı dindirme gibi temel bakım fonksiyonları içinde bireye manevi bakım verilmesi ve bu yönde değerlendirmelerin yapılması sağlık profesyonellerinin temel fonksiyonlarının önemli bir parçasıdır.

Bu çalışmada hasta bakımı sürecindeki spiritüalist yaklaşımla verilen manevi bakım hizmetlerinin Türkiye’de uygulamaya başlanma süreci, bakım hizmeti verenlerin nitelikleri, manevi bakım hizmetlerine yönelik profesyonellerin eğitimleri, eğitim müfredatları ve uygulamanın mevzuattaki yeri açıklanarak değerlendirilmiştir.

Anahtar Sözcükler: Bütüncül Yaklaşım, Manevi Bakım, Spiritualite

- 127 - P-82

Basınç Yaralanmalarını Önleme Stratejilerinin Rehberler Eşliğinde Değerlendirilmesi Neslihan Ilkaz1, Emine Arıcı1, Emine İYİGÜN2

1Gülhane Eğitim Araştırma Hastanesi Ameliyathane Birimi

2Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Hemşirelik Yüksekokulu, Ankara

Uluslararası platformda, bir sağlık bakım kalitesi göstergesi olan basınç yaralanmaları özellikle yoğun bakımlarda sık görülen problemlerden biridir. Bakım maliyetinin yüksek ve önlenebilir nitelikte olması açısından önem arz etmektedir.

Literatürde basınç yaralanmalarını önlemeye yönelik rehberler ve kanıta dayalı çalışmalar bulunmaktadır. Bu rehberlerde yer alan basınç yaralanmalarını önlemeye yönelik bazı kriterler şu şekilde sıralanabilir. Risk değerlendirme: hastanın kabulü itibariyle 8 saat içerisinde geçerli ve güvenilir ölçeklerle basınç yaralanması riskinin değerlendirilmesini, hastanın diyabet gibi kronik hastalığının varlığı ve sigara içme durumunun belirlenmesini, cilt bakımında:tüm şartlarda ve özellikle inkontinans sonrası, cildin pH’ ına uygun solüsyonlarla temizlenmesini ve günlük olarak cildi nemli tutmayı, ilgili bölgeye masaj yapmamayı, eritemli bölge üstüne pozisyon vermekten sakınmayı, hasta eğitiminde: hastayı ve bakım verenleri konuya ilişkin riskler ve önleme yöntemleri konusunda bilgilendirmeyi içermektedir. Beslenme, pozisyon değişimi ve mobilizasyon basamakları ise basınç yaralanmalarını hem önleme hem de oluştuktan sonra tedavi sürecinde yer almaktadır. Bu bağlamda beslenme:malnutrisyon riskini değerlendirmeyi, hastanın diyetinin vitamin, mineral, protein açısından desteklemesini, oral, enteral ya da parenteral alımı değerlendirmeyi, pozisyon değişimi ve mobilizasyon basamağı ise kişiye özel, nemi ve sıcaklığı kontrol edebilen destek yüzeylerinin kullanımını ve hem kişinin klinik durumuna göre hem de destek yüzeyin özelliğine göre pozisyon sıklığını belirlemeyi, 300 yan yatış pozisyonu ya da 300lik baş yüksekliğini, kontendike değilse prone pozisyon kullanmayı, 900 dik ve semi rekümbent pozisyondan kaçınılmasını, topukların ve sakrumun poliüretan köpüklerle desteklemesini kapsamaktadır. Ayrıca medikal cihazların da basınç yaralanmasına neden olabileceği ve günde en az 2 kez vücut yüzeyine temas eden kısımlarının kontrol edilmesi gerektiği de rehberlerde ve çalışmalarda vurgulamaktadır.

Literatürde basınç yaralanmalarını önlemeye yönelik rehberler ve kanıta dayalı çalışmalar bulunmaktadır. Bu rehberlerde yer alan basınç yaralanmalarını önlemeye yönelik bazı kriterler şu şekilde sıralanabilir. Risk değerlendirme: hastanın kabulü itibariyle 8 saat içerisinde geçerli ve güvenilir ölçeklerle basınç yaralanması riskinin değerlendirilmesini, hastanın diyabet gibi kronik hastalığının varlığı ve sigara içme durumunun belirlenmesini, cilt bakımında:tüm şartlarda ve özellikle inkontinans sonrası, cildin pH’ ına uygun solüsyonlarla temizlenmesini ve günlük olarak cildi nemli tutmayı, ilgili bölgeye masaj yapmamayı, eritemli bölge üstüne pozisyon vermekten sakınmayı, hasta eğitiminde: hastayı ve bakım verenleri konuya ilişkin riskler ve önleme yöntemleri konusunda bilgilendirmeyi içermektedir. Beslenme, pozisyon değişimi ve mobilizasyon basamakları ise basınç yaralanmalarını hem önleme hem de oluştuktan sonra tedavi sürecinde yer almaktadır. Bu bağlamda beslenme:malnutrisyon riskini değerlendirmeyi, hastanın diyetinin vitamin, mineral, protein açısından desteklemesini, oral, enteral ya da parenteral alımı değerlendirmeyi, pozisyon değişimi ve mobilizasyon basamağı ise kişiye özel, nemi ve sıcaklığı kontrol edebilen destek yüzeylerinin kullanımını ve hem kişinin klinik durumuna göre hem de destek yüzeyin özelliğine göre pozisyon sıklığını belirlemeyi, 300 yan yatış pozisyonu ya da 300lik baş yüksekliğini, kontendike değilse prone pozisyon kullanmayı, 900 dik ve semi rekümbent pozisyondan kaçınılmasını, topukların ve sakrumun poliüretan köpüklerle desteklemesini kapsamaktadır. Ayrıca medikal cihazların da basınç yaralanmasına neden olabileceği ve günde en az 2 kez vücut yüzeyine temas eden kısımlarının kontrol edilmesi gerektiği de rehberlerde ve çalışmalarda vurgulamaktadır.