• Sonuç bulunamadı

2.6. Öykü Resimleme

2.6.3. Öğeleri

2.6.3.1. Hedef Kitle

Öykü resimlemede hedef kitle, çocuk kitapları için tasarlanan illüstrasyonların çocuğa göre olması gerekliliği ile ilgilidir. İllüstratör tasarımın yaptığı çocuk kitabında çocuğun yaş dönemi özellikleri, öğrenme özellikleri, bedensel, ruhsal ve zihinsel gelişim özellikleri, hakkına bilgi sahibi olmalıdır. Bu bilginin eksikliği, illüstrasyonun hedef kitleye uygun olması bağlamında etkin sonuçlara ulaşılmasını engellemektedir. Başal’a (1998) göre; okul öncesi dönem, çocuğun doğumundan ilköğretime girişine, yaklaşık altı yaşa kadar olan yaşam süresini içine almaktadır. Bu dönem 0 – 6 yaş (0 – 72 ay) dönemini kapsamaktadır. 0 – 6 yaş arasını kapsayan yıllar; çocuğun kişiliğinin oluşumu, temel bilgi, beceri ve alışkanlıklarının ve tutumların kazanılması ve geliştirilmesinde en önemli yıllardır. Bu dönemde çocuğa değişik uygulamalarla verilebilecek temel bilgi, bilgi ve alışkanlıklar kısaca davranış örnekleri onların kişilik gelişimini ve ileriki yıllardaki öğrenim yaşamını etkileyecektir. Çocuğun okul öncesi dönemdeki eğitimi tesadüflere bırakılmamalı, ciddi bir şekilde ele alınmalı ve bilimsel yollarla eğitilmeleri sağlanmalıdır (s.3).

“Çocuk kitaplarının hazırlanmasında, çocuğun kişiliğinin, içinde bulunduğu büyüme olgusunun ve gelişiminin çeşitli evrelerinin sürekli olarak göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bir kitabın çocuğun ilgisini çekmesi için, o kitabın bazı gereksinmelere yanıt vermesi gerekmektedir” (Yavuzer, 2000: 201-202).

Çocuklar için hazırlanmış resimli kitaplarda kullanılan temaların incelendiği çalışmada Tuğrul ve Feyman’a (2006) göre; görme konuşmadan önce gelişir. Çocuk konuşmaya başlamadan önce bakıp tanımayı öğrenir. Nitekim çocuk gelişiminde görme ile öğrenme arasında çok yakın bir bağ kurulur. Okul öncesi dönem, çocuğun görsel gelişimi açısından önemli bir süreçtir. Okul öncesi dönem, çocuğun henüz okuma yazma bilmediği için kitaplardaki resimlerin çocuğun zihninde anlam yaratabilecek kadar somut ancak hayallerini besleyecek kadar kışkırtıcı ve heyecan verici olması gerekir. Resimli kitaplar çocuğun yaşamının ilk ve en fazla etkilenebildiği yıllarında önemli bir yer tutar. İyi bir biçimde hazırlanmış resimli kitaplar, çocuğun zihin duygularını uyararak estetik değerleri kazanmasında etkili olacaktır (s.387).

Okul öncesi çocuklar için hazırlanan kitaplarda özenli bir dil anlatım kullanılmalıdır. Halk arasında ‘resimli kitaplar’ adı verilen bu kitaplar, okul öncesi çağlarda çocuğun dil ve resim ile yazıp onu dil gelişimine, duygusal ve kavramsal gelişimine katkı sağlar, hatta onu eleştirici düşünmeye yönlendirir. Çocuğun iç çatışmalarını yenmesi ve sosyalleşmesi için yardımcı bir gereç olup, yaratıcı düşüncenin gelişmesini sağlar. Çocukları günlük hayatın gereklerine hazırlar, dinlenme – anlama becerilerini geliştirir, kelime haznelerini zenginleştirir (Gönen, 1994: 21).

6 – 14 yaş arası son çocukluk dönemi çocuğun okul dönemidir. Bu dönemde hayal kurmak çocuğun en çok zevk aldığı unsurlardan birisidir. Benmerkezcilikten uzaklaşır ve sosyal bilinç geliştirir. Bu dönem çocuklarında gerçekçilik olgusu gelişir ve öğrenme merakı gelişir.

Resimlemelerin pedagojik açıdan etkilerini Prof. Dr. Nazan ERKMEN 2003 yılında Tülay ÇELEK ile yaptığı bir söyleşide şöyle açıklamıştır: ders kitaplarında yer alan resimlemelerin pedagojik etkileri de çok önemlidir. Pek çok psikolog ve uzman bu konuda araştırma ve deney yapmıştır. Bilhassa 1. ve 2. sınıf çocukları illüstrasyon yerine fotoğraf gösterildiğinde hatırlama güçlüğü çekmektedir. Çocuklar fotoğrafta gördüklerinden çok daha düşsel bir dünyada yaşamaktadırlar ve fantezilerini geliştiren resimlemeler gördükçe, daha yaratıcı olurlar. İlkokula başlayan çocuklar ders kitaplarında gördükleri çok çeşitli resimlemelerle zamanla bilgi edinmeyi öğrenirler, bu arada gizli bir sanat anlayışı geliştirirler. Çocuklar karşılaştıkları görsel imajlarda görsel kalite ve estetik değer buldukları takdirde, algılama daha kolaylaşır. Piaget, Inhelder ve Zaporozhets adlı psikologlar ise çocuğun düş gücünün bilhassa beyinsel aktivitesine bağlı olduğunu iddia etmektedirler. Hatırlamanın iyiye götürülmesi ve aşama kaydetmesi, çocuğa mükemmel imajlar gösterildiği takdirde mümkün olabilir. Etkin görüntü, çift ilişki öğrenmeyi geliştirir. Resimlerle ilgili tanımlama hafızası yaşla olgunlaşır. Birden fazla obje içeren kompleks illüstrasyonları öğrenme ve algılama yeteneği 6 yaşlardan itibaren başlar. Nelson ve Kosslyn, 1976 da yaptıkları araştırmada büyük çocukların, 4. ve 5. sınıftakilerin soyut ve abstre resim ve şekillerini tanıma becerilerinin 6 yaşındakilere nazaran daha fazla olduğunu araştırmışlardır. Roth ve Owen, 5 ile 8 yaş arasındaki çocukların kelimeleri resimlerle ilişki kurarak hatırladıklarını, büyük çocukların ise resimlerle öğrenmek yerine kendi imajlarını kurmayı yeğlediklerini ortaya koydular. Çoğu ders kitabında, resimlemelerde özgün

biçimlerin niteliğinden kaybettiği görülmektedir. İnsanlar, hayvanlar, eşyalar, nesneler özgün biçimleri ile algılanmalıdır. Bazı kitaplara yüzler, eller, kollar çizildiği görülmektedir. Bu fazla abartılı bir anlatım olmaktadır. Çizeler hiçbir şekilde kendi öğretici biçimlerini resme yerleştirip çocuğun düşlerini doldurmamalı, yaratıcılığını engellememelidir. Resimlemeler çocukta resim yapma hevesini doğurmalıdır. Sanatçı, çocuğun yorum yapabilmesi ve resim üstünde düşünerek onu tanımlayabilmesi için ne kadar ipucu verirse, çocukta o denli biçimlendirme yeteneği hareket geçecektir. Algılama noktasına gelen her çocukta çizme yaratıcılığı başlar. Çocukları, sanatçı niteliğiyle resim yapmaya bu resimlemeler teşvik edilmelidir. Sonuç olarak, illüstrasyonlar gelişme dönemlerinin gereksinimlerini karşılamalı, algılama, düş kurma, güzellik duygusu, bilgi edinme, toplumsal öğrenim ve hepsinden önce eğlence ve oyalanma yeteneklerini geliştirmelidir (Çellek, 2003).

Gerek okul öncesi eğitim çağında, gerekse temel eğitim çağındaki çocuklara, ‘eğlenerek öğrenme’ yakınlaşmalıdır. Çocuğun kendi kişiliğini tanımasına katkı sağlamalı, kendi değer ve yeteneklerini ona hissettirmelidir. Metinler, dil ve anlatım ile resimleme bir bütünlük arz etmeli; birbirini tamamlamalıdır, çocuklara canlılık kazandırmalıdır. Çevreyi tanımada ve çevresi ile olan ilişkilerini düzenlemesinde destek olmalıdır. Çocuklara kendi haklarını öğretmeli, başkalarının haklarına saygı duyma gereğini de tanımlandırmalıdır. Merak ve öğrenme duygusunu geliştirmeli, dil gelişimine katkıda bulunmalıdır. Yaşadığı toplumun kültür ve inanç yapısını tanımasına ve uyum sağlamasına destek vermelidir (Bozdağ, 2000: 365).

0 – 6 yaş olarak nitelenen okul öncesi ve 6 – 14 yaş arası son çocukluk dönemlerinde çocukların eğlenme ve öğrenme ihtiyaçlarını karşılayan çocuk kitaplarında önemli vurgulardan birisi çocuğa görelik kavramı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kavram hedef kitle ihtiyaçlarının tanımlanması ve karşılanması olarak da nitelendirilebilir. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki çocuk kitaplarının yazılması ve resimlenmesi aşamasında yazarların ve illüstratörlerin çocuğun gereksinimleri hakkında bilgi sahibi olması, onların ihtiyaçlarını algılaması, çocuk ile empati yapabilmeleri, öğrenme ve eğlenceli vakit geçirmelerini sağlayacak niteliklerde materyal üretmeleri gerekmektedir. Bu gereksinmelerin sağlanması aşamasında, yazarların ve illüstratörlerin aldıkları eğitim, çocuk kitaplarının niteliğini ve başarı düzeyini etkilemektedir.

Çocuğa görelik bağlamında, grafik tasarım alanında illüstrasyon eğitimi veren orta öğretim kurumlarında bilgi konuları içeriği önem kazanmaktadır. Öykü resimleme eğitimi alan tasarım öğrencisi, illüstrasyonun yapacağı resimli çocuk kitabının hedef kitlesi, hedef kitlenin psikolojik özellikleri, öğrenme ve algı düzeyleri hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Bu bilgiler doğrultunda tasarlama sürecine giren öğrenci empati yapabilir, hedef kitle ihtiyaçlarını algılayabilir ve yaratıcı düşünme gücünü ihtiyaçları karşılamak için kullanabilir hale gelecektir. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki konusunda uzman illüstratör ihtiyacı yadsınamaz bir gerçektir. Bu bilgi düzeyi konusunda uzman illüstratörler yetiştirme ihtiyacının karşılanmasında etken olarak görülmektedir. Konusunda uzman olan kişiler tarafından yazılan ve resimlenen kitaplar ile çocuğun gelişim, öğrenme ve algılama süreçlerinde olumlu değişikler sağlanacağı görülmektedir.

2.6.3.2. Karakter

Öykü resimlemede karakter öğesine iki yönden bakmak gereklidir. Birinci yön yazarın yazım sırasında yaratığı karakter, ikinci yön ise illüstratörün yazarın yaratığı karakter doğrultusunda karakteri görselleştirmesidir. Yazarın yarattığı karakter Sever’e (2006) göre; çocuklara seslenen roman, öykü, oyun ve anlatılarda başından olay/olaylar geçen kişi/kişiler (kahraman/kahramanlara), yazar tarafından duygu, düşünce ve tutkularıyla geliştirilir. Karakterler, yapıtta, yazar tarafından geliştirilmiş/biçimlendirilmiş olan kahramanın/kahramanların bütün kişilik özelliklerini soyutlayan bir addır. Bir yapıtta, olayı yönlendiren en önemli kişi, “kahraman”, “başkişi” ya da “temel kişi”; anlatılanlarla dolaylı ilgisi olan kişiler ise, “yan kişiler” olarak adlandırılır. Çocuk okur, edebiyat yapıtlarındaki kahramanların kişilik özelliklerinden etkilenirler. Çocuklar okudukları kitaplardaki kahramanlarla özdeşim kurarlar (s.49).

Çocuk okur kitapla etkileşim içine girerek kitabın kahramanına öykünür ve onunla özdeşim kurar. Bu kahraman, çocuğun kitapla etkileşim içine girdiği ilk andan itibaren bir “kahraman” olmaktan çıkar onun “arkadaş”ı olur. Bu düşsel kahraman sayesinde çocuk, kendiyle özdeşleştirdiği başka çocukların olabileceği ayrımına varır (Zivtci, 2006: 245).

Yazar yazdığı öykünün hedef kitlesi hakkında bilgi sahibi olmalı, hedef kitlenin ilgisi, istekleri doğrultusunda, eğitici ve aynı zamanda eğlendirici, biçimde öyküsünü yazmalıdır. Karakter çocuk için çevresine davranış biçimi ve yaşantısı ile iyi veya kötü bir örnektir. Verilmek istenen mesaj anlaşılır ve iyiye yönlendirici düzeyde olmalıdır. Mesajın aktarımında kullanılan karakterler hedef kitlenin algılayabileceği ve özdeşleştirme yapabileceği düzeyde olmalıdır.

Karakter yazar tarafından öykünün yazımı aşamasında yaratıldıktan sonra öykünün okul öncesi çağı çocuklarına yönelik olması nedeniyle görselleştirme aşamasına geçilmektedir. Küçük yaşlarda illüstrasyonlar ile karşılaşan çocukta algılama ve gördüğünü anlatma becerisi gelişir. Bu eylem çocukta düşünme yetisinin desteklenmesi nedeniyle önemlidir. İllüstrasyonun çocuğun dönemine göre algılayabileceği düzeyde olması algılama ve düşünme yetilerini destekleyecektir. Bu noktada karakterin görselleştirilmesi karakterin yazımsal ifadesi kadar önemlidir. İllüstratör yazarın yaratığı karakteri, yazarın karakter betimlemesi doğrultusunda görselleştirir. İllüstratörün verilmek istenen mesaj ve öykü hakkında bilgi sahibi olması illüstrasyonun başarılı olmasını sağlayacak etkenlerden birisidir. Yazılı metin karakteri veya karakterleri ile karakter illüstrasyonu arasında ayrılıklar olmamalı metin ile görselleştirme birbirini tamamlar düzeyde olmalıdır. Yani yazar karakter betimlemesinde büyük gözlü, neşeli bir kız çocuğu betimlemesi yaptı ise illüstrasyon küçük gözlü, somurtmuş bir çocuk görselleştirmesinde olmalıdır. Metin ve görselleştirmenin birbiri ile örtüşmesi çocukta algı düzeyinde kavram kargaşasını engellemek adına önemli bir unsurdur.

İllüstratör, görselleştirme çalışmaları sırasında iki noktada gerekli özeni göstermek zorundadır. Birincisi yazarın yarattığı karakterin fiziksel ve karakteristik özelliklerine bağlı kalmak, ikincisi ise hedef kitleye uygunluktur. Hedef kitlenin yaş gurubu, ilgi alanları, görsel anlamda biçim zevki ve renk zevki görselleştirme çalışmalarında saptanması ve hakkında bilgi sahibi olunması gereken konulardır.

İllüstratörün yazarın yarattığı karaktere bağlı olma sorumluluğu illüstratörü bir derece bağımlı kılmasına rağmen tamamen kısıtlar düzeyde değildir. Bu betimleme karakterin görselleştirilmesinde sadece kılavuz konumundadır. İllüstratör öykü resimlemede eskiz çalışmalarından itibaren çalışmanın son aşamasına kadar, karakterin

vücut dilini, vücut oranlarını, yüz mimiklerini, hareketini çocuğun algısına göre tasarlamalı ve her karede bu özelliklerin değişmezliğini sağlamalıdır (Resim – 61). İllüstratör yarattığı karakterin çocuğun hayal gücü ile birleşerek canlandığını illüstrasyonun karakterin ne yaptığı ile ilgili bilgi vermesi gerektiğini unutmaması gereklidir. Vücut dilinden yoksun, miniksiz, hareketsiz karakterler çocuğun hayal gücünün gelişmesinde olumsuz etkiler yaratmaktadır.

Karakterin görselleştirilmesinde öncelikle ana hatların belirlenmesi gereklidir. Karakterin yaşı, cinsiyeti, görünüşü (kilo, boy, saç tipi vb.) ve kişilik özellikleri tasarım aşamasında önemli unsurlardır. Çocukların gerçeklik duygularının gelişmemesi bu süreçte abartılı üslupların kullanımını yaygınlaştırmaktadır. Büyük gözler, büyük kafa biçimleri, el ve ayakların vücuda oranında yapılan abartılar ilgi çekici karakter illüstrasyonları yaratılmasında etkili bir yöntem olarak görülmektedir.

Resim 61 – 62 – Karakterlerin Yüz İfadesi

Gözler karakterlerin en anlamlı parçası olarak üzerinde durulması gereken yüz unsurudur. Gözlerin abartılması karakteri ilgi çekici hale getirebilmektedir. Verilmek istenen mesajın görselleştirilmesinde de etkilidir. Göz yapısı karakterin neyi ifade etmek istediğinin görsel mesaj yoluyla iletilmesi için kullanılır (Resim – 62). Yani büyük parlayan gözler, mutluluk ile kısık, mat, nemli gözler üzüntü ile ilişkilendirilebilir. Gözü ile ilişkilendirilen dudak yapısı karakterin ruh halinin yansıtılmasında destekleyici unsurdur. Yukarı doğru kıvrımlarla çizilen dudaklar mutluluk, gülme – gülümseme, aşağı doğru kıvrımlarla çizilen dudaklar üzgün olma ve mutsuzluk ifadelerini destekler niteliktedir (Resim 63 – 64).

Resim 63 – 64 – Karakterlerin Yüz İfadesi

Karakterin kıyafeti hareketlerin algılanmasının sağlanması açısından önemlidir. Kıyafetin anatomik yapı ile bağlantısı olmalıdır. Harekete göre kıyafet şekillendirilmeli kırışıklıklar, gerginlikler, kumaşta toplanmalar sade bir çizim üslubuyla görselleştirilmelidir. Kıyafet aynı zamanda tasarımı ve tarzıyla karakterin ön plana çıkarılmasında da etkili olması nedeniyle dikkat edilmesi gereken diğer bir unsurdur (Resim 65 – 66).

Resim 65 – Karakterlerin Hareket ve Kıyafet Yapısı (Huaixiang, 2004: 175)

Resim 66 – Karakterlerin Hareket ve Kıyafet Yapısı (Huaixiang, 2004: 176)

Karakterler görselleştirilme sürecinde ana karakter ve yan karakterler olarak ayrılmalıdır. Ana karakter öykü boyunca başrol oyuncusu yan karakter ise ana karakterin tamamlayıcısıdır. Bu ayrım yazar tarafından belirlenmektedir. Ancak illüstratörün bu ayrımı görselleştirme çalışmaları sırasında ortaya koyması ve ana karakteri ön planda tutması gereklidir. Çünkü çocuk karakter ayrımını görsel algılama yolu ile gerçekleştirmektedir. Tüm karakterlerin aynı düzeyde ön planda olmaları çocuğun algılama sürecinde kavram kargaşasına sebep olacağı gibi ana karakterin etkisini azaltacak ve silikleşmesine neden olacaktır.

Öykü resimlemede karakter insan figürü olarak betimlendiği gibi, hayvanlar, oyuncaklar ve nesnelerde birer öykü karakteri olabilir. Çocuğun gerçeklik duygusunun gelişmemiş olması yine bu karakterlerin kullanımında seçilen bir yol olmasında etkilidir. Bu tür karakterin kullanımı, her ne kadar gerçekçiliğin gelişmemesinden kaynaklı olsa da çocuğun bu karakterlere inandırılması gerekmektedir. Bu nedenle bu karakterler insansı (Antropomorfik) özellikler göstermek zorundadır. Antropomorfik özelliklerin kullanılmasının diğer bir nedeni ise çocuğa bu karakterlerin bir arkadaşmış gibi sunulması onun dostluk, arkadaşlık ihtiyacının karşılamasından kaynaklanmaktadır. Antropomorfik özelliklere bir fil karakterinin insan özgü bir kişilik özelliği olan şakacı kişilik özellikleri ile betimlenmesi veya bir sehpa karakterinin insana özgü bir eylem olan yürüme eylemini gerçekleştirmesi örnek olarak verilebilir (Resim 67 – 68). Bu karakterlerin görselleştirilmesinde de yukarıda söz edilen ayrıntılara dikkat edilmesi gerekmektedir.

Resim 67 – 68 – Hayvan Karakterlerin Yüz İfadesi ve Hareketi

Karakterlerin görselleştirilmesi ve tasarlanması sürecinde eskizler illüstratörün araştırma, bulma ve keşfetme sürecidir. İllüstratörün yaratıcılığı ve yaratıcı düşünme gücü bu aşamada ortaya çıkmaktadır. İllüstratörün insan karakterlerde insan anatomisi, yüz ayrıntıları, yüzün ifadeleri hakkında bilgi sahibi olması hayvan karakterlerde veya nesne karakterlerde hayvan anatomisi ve nesne çizim teknikleri hakkında bilgi sahibi olması illüstrasyonun başarıya ulaşmasında etkendir. Tasarlanan karakterlerin sevimli, ilgi çekici ve estetik kaygılarla tasarlanması kitabın etkisini arttıracak ve işlevini yerine getirmesinde etkili olacaktır. Bu gereksinmelerin sağlanması aşamasında, illüstratörlerin eğitimi ortaya çıkan ürünün niteliğini etkilemesi bakımından oldukça önemlidir.

Grafik tasarım alanında illüstrasyon eğitimi veren orta öğretim kurumlarında öykü resimleme eğitimi alan tasarım öğrencisi, eğitiminin bir parçası olan desen ve perspektif derslerinde edindiği bilgi ve becerilerini öykü resimleme eğitiminde kullanmaktadır. Desen dersinde öğrendiği insan anatomisi ile ilgili bilgiler veya perspektif dersinde nesne çizimleri ile ilgili bilgiler tasarım sürecinde alt yapı sağlamaktadır. Ancak öykü resimleme eğitiminde karakter oluşturma ve tasarlama süreci bilgi ve uygulama konuları içinde yer almamaktadır. Bu süreç ile ilgili bilgi konuları ve uygulama sürecinin gerek bilgi konuları ile gerekse uygulamalar ile tasarım öğrencisine aktarılması gerekli görülmektedir. Tasarım öğrencisi yüz ifadeleri, stilize etme yöntemleri, anatominin öykü resimlemede deformasyonu ve stilize edilmesi vb. gibi karakter tasarımı sürecinin konuları olan bilgi ve beceri ile donatılmalıdır. Karakter tasarımı öykü resimleme eğitiminin bir parçası olarak görülmelidir ve eğitim sürecinin

içinde sürecin önemli bir bölümünü oluşturacak şekilde yerini almalıdır. Bu süreç tasarım süreci içinde öğrencinin yaratıcılığının ortaya çıkmasında da etken bir unsur olarak görülmektedir.

2.6.3.3. Parça Bütün İlişkisi

Öykü resimlemede parça bütün ilişkisinin birkaç değişik açıdan ele alınması ve bu açılara açıklık getirilmesinde yarar görülmektedir. Bu açılar görsel – yazısal bütünlük ilişkisi, sahne – öykü bütünlük ilişkisi, karakter – sahne bütünlük ilişkisi olarak ele alınacaktır.

Görsel – yazısal bütünlük ilişkisi, yazarın yazdığı öykü ile öykünün görselleştirilmesi arasındaki uyum sürecidir. Tuğrul ve Feyman’a (2006) göre; okul öncesi çocuğu henüz okuma yazma bilmediği için kitaptaki resimlerin çocuğun zihninde anlam yaratabilecek kadar somut ancak hayallerini besleyecek kadar kışkırtıcı ve heyecan verici olması gerekir. Resimli öykü taşıdıkları görsel özellikler nedeniyle çocukların duygularını, düşüncelerini ve algılarını harekete geçirirler. Bu bir anlamda resimlerin çocukla konuşması demektir. Resimli kitaplardaki sözel ve görsel anlatımın birleştirilmesini tanımlar (s.388).

Öykünün zihinsel olarak algılanması ile illüstrasyonun görsel olarak algılanması ve her iki algılama biçiminin bir arada kullanılması kavramsal gelişimde etkilidir. Görsel – yazısal bütünlük algılama sürecinin kolay olmasını sağlamaktadır. Öykünün mesajı ile illüstrasyonun mesajı aynı olmalı kavram kargaşası yaratacak görselleştirmelerden kaçınılmalıdır.

Sahne – öykü bütünlük ilişkisi, resimli çocuk kitaplarında öykünün görselleştirilmesinin doğru yapılması açısından önemli bir unsurdur. Bu kitapların genel özelliği öykünün kısa ve sayfalarının az olmasıdır. Bu özellikler doğrultusunda illüstratör hikayenin tümü ile ilgili bilgi edinmeli ve bu bilgi doğrultusunda görselleştireceği sahneleri seçmelidir. Görselleştirilecek sahnelerin seçimi illüstratörün kendi tercihleri doğrultusunda gerçekleşmektedir. Öyküde anlatılan konu içinde vurgu yapılan bölümler seçilmeli, doğru yerler sahne olarak belirlenmelidir. İllüstratörün,

sahne seçimi aşamasında öyküyü storyboard üzerinde görsel olarak tasarlaması, vurgu yapılması gereken doğru sahnelerin seçimi ve seçilen sahnelerin sahne – öykü bütünlük ilişkisi açısından değerlendirilmesinin sağlanmasında etkili bir yöntemdir (Resim – 69). Storyboard çalışması bir kurgulama işlemi olarak nitelenebilir. Bu kurgulama işleminde sahnelerin hem sözcüklerle bir betimlemesi yapılır hem de her sahne taslak olarak görselleştirilir. Sahne seçimleri iletilecek mesaja vurgu yapmanın yanı sıra, öykünün tamamını anlatacak sahnelere bölünmeli öykü görsel anlamda eksik bırakılmamalıdır. Sahne seçiminde öyküde geçen olay, zaman, mekân ve karakterlerin hangi açıdan görselleştirileceği de belirlenmelidir. Storybord tasarımı ile vurgu, doğru sahne, sahne sayısı, öykünün bütünsel anlatımı, öykünün yazılı metin kısmının sahnelere bölünmesi gibi unsurlar illüstratör tarafından belirlenebilir, hatalar önceden görülebilir ve sahnenin ayrıntılı tasarlanma sürecinden önce gerekli düzeltmeler yapılabilir.

Resim 69 – Storyboard Tasarımı

Karakter – sahne bütünlük ilişkisi, seçilen sahnelerin görselleştirilmesinin doğru yapılması açısından önemli bir unsurdur. Sahnenin tasarlanması sürecinde sahnede kullanılacak karakter veya karakterler, objeler, mekân bu bütünlük ilişkisi içinde ele alınmalıdır.

Resimlerde hayal öğelerine yer verilmesi çocuğun hayal gücünü zenginleştirir. Hayal öğeleri, fanteziler çizgilerle somutlaştırılmalıdır. Böylece çocuk hayalle gerçek arasındaki ilişkiyi daha kolay kurabilmektedir. Resimlerde ne kadar ayrıntıya yer verileceği de önemlidir. Çocuğun metinde gelişen olayla kolay ilişki kurmasına yardım edecek oranda basit ve sade bir resimleme olmalıdır. Olayda sözü geçen bir ayrıntı var ise resimde mutlaka olmalıdır. Diğer taraftan olayda önemli bir yeri olmayan ya da gereksiz ayrıntılar çocuğun dikkatini

Benzer Belgeler