• Sonuç bulunamadı

IV. BÖLÜM: TESLİM OLANLAR

4.2. Hazırlık

"Mümin kadınlara da şöyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Zinet yerlerini açmasınlar. Bunlardan kendiliğinden görünen kısmı müstesna.” (Nur, 24/31)

Kursa başlarken aklımı en çok kurcalayan konulardan biri örtünme olmuştu. Bu yalnızca saçlarımla ilgili değildi, tüm bedenimi uygun bir şekilde örtmem gerekiyordu. Dolabımdaki kıyafetleri tek tek incelemeye başladım. Havalar henüz sıcaktı, kışlık kıyafetler bunaltıcı olurdu fakat yazlık kıyafetlerimin de hiçbiri Kuran kursu için uygun değildi. Böylece internetten şal alışverişi yapmaya karar verdim. Bazı mağazaların isimlerine televizyon reklamlarından aşinaydım, ilk olarak onları aradım. Arama sonuçlarında benzer mağazalar da çıkmıştı. Buralardaki şalları incelediğimde fiyat aralığının oldukça geniş tutulduğunu fark ettim. Bir markanın şalı 10 lira gibi bir fiyatla satılıyorken adı daha çok duyulmuş diğer

73

marka benzer bir şalı 200 lira ve üzerine satabiliyordu. Ben de bu şallar arasında beğenilerime ve bütçeme uygun olanları seçtim. Renkler daha önce seçtiğim kıyafetlerimle uyum içindeydi.

Hayatımda ilk kez örtünmek için alışveriş yapmıştım.

Siparişim bir hafta içinde bana ulaştı. Heyecanla paketi açıtğımı hatırlıyorum. Şalların yanına bir de moda dergisi hediye etmişlerdi. Şalları paketlerinden çıkarıp hemen dergiyi karıştırmaya başladım. Derginin kapağına büyük harflerle Şehre Dönüş başlığı atılmıştı. Sol üstte ise ‘Kampüs Stili: Konfor ve Şıklık Bir Arada’ yazıyordu. Derginin kapak fotoğrafında ise Amerika’da rap yapan tesettürlü bir kadın yer alıyordu. İçindeki sayfalarda tesettür giyimin dışında kalan diğer markaların ürünlerine de yer veriliyor, bu parçaların birarada nasıl kullanılacağı tarif ediliyordu. Derginin diğer moda dergilerinden tek farkı sunduğu kıyafetlerin daha uzun kumaşlardan yapılmış olmasıydı. Kıyafetler kursa giderken giymeyi tercih edeceğim türden şeyler değildi ve bir yandan da diğerlerinin neler giyeceğini merak ediyordum.

Kuran kursundan beklentim İslam hakkında daha çok şey öğrenebilmek ve gündelik Müslüman pratiklerini deneyimlemekti. Böylece ileride gerçekleştireceğim görüşmelerde neyden bahsettiğimi daha iyi biliyor olacaktım. Elbette amacım ya da iddiam İslam hakkında her şeyi öğrenmek değildi. Fakat görüşmecilerimin anlattıkları hakkında en azından bir tahminim olmasını istiyordum. Tam olarak anlayamasam bile diğer bilgilerimle bağ kurabilecek kadar var olan literatüre aşina olmak istiyordum. Bunun için en ideal ortamın da Kuran kursu olacağını düşünmüştüm.

Kursun ilk günü gittiğimde herkes sanki bana bakıyormuş gibi geliyordu ve belki de sahiden herkes bana bakıyordu. Kurs binasına ilk girdiğimde çok az kişi gelmişti ve sınıfta henüz kimse yoktu. Herkes mutfak bölümündeydi. Ben de öğretmen masasının hemen karşısına, ön sıraya yerleştim. Yanımda defter, kalem ve ders aralarında (daha sonra yalnızca bir kez ara verildiğini öğrenmiştim) okumak için götürdüğüm kitabım vardı. Ders 9:30’da

74

başlayacak 12:30’da bitecekti. Başlamaya 10 dakika kala sınıf dolmaya başlamıştı. Herkes birbirine “Selamun Aleyküm!” diyor, sırasına geçiyordu. Kısa bir süre sonra da içeriye Esra hoca girdi. O da herkesi selamladı ve masasına oturdu. Kısa bir sohbet sonrası herkese kendisini tanıtmasını söyledi. Anladığım kadarıyla benim dışımdaki herkes birbirini daha önceden tanıyordu. Ön sırada olduğum için sıra benimle başladı ve tüm sınıf kendisini tanıttı.

Böylece ben de onları az da olsa tanıma fırsatı elde etmiştim. Bu sırada kayıt günü bana yardımcı olan kadının da cami imamının eşi olduğunu öğrenmiştim. Sınıfın çoğunluğu 40 yaş ve üzerinden oluşuyordu. Yalnızca beş kişi 30’lu yaşlarındaydı. Hepsi evliydi ve en az bir çocukları vardı. Bazılarının çocukları yan binada onlar için düzenlenen Kuran kursundaydı, çocuklarıyla birlikte kendileri de kayıt olmuştu.

Esra hoca bugünlük pek bir şey yapmayacağını daha çok bir tanışma dersi olacağını söylemişti. Saat 10:30 olduğunda araya çıktık ve herkes bir anda mutfağa doğru gitti. Ben sınıfta kalmayı tercih etmiştim. Ara bitene kadar kitabımı okuyacaktım. Ara bittiğinde Berfin hoca geldi ve bugünlük ders yapılmayacağını söyledi fakat benim kalmamı istedi. Diğerleri kursa daha önce katıldığı için onlar eve gidebilirdi ama benimle birlikte Arap alfabesini çalışacaktı. Orada bulunan kadınlardan biri daha benimle kalmak istedi ve üçümüz Arap alfabesini çalıştık. Uzun zamandır İslam üzerine çalışmak istediğim için 2019’un ilk aylarında Arapça kursuna başlamış ve dört ay boyunca devam ederek ilk kuru tamamlamıştım. Bu nedenle Arap harflerini okuyabiliyor ve yazabiliyordum. Ancak harflerin telafuzlarında hiçbir zaman iyi olamamıştım çünkü bazı sesleri boğazın çeşitli bölgelerini kullanarak çıkartmak gerekiyordu ve benimde bunda iyi olduğum söylenemezdi. Dil kursundaki hocam konuşurken bunun o kadar da önemli olmayacağını, zaman içerisinde öğrenebileceğimi söylemişti. Ben de açıkçası bu nedenle pek üzerinde durmamıştım. Ancak Kuran kursunda işler değişmişti.

Berfin hoca (sonra Esra hocanın da benzer bir tavra sahip olduğunu öğrenecektim), çıkarılan seslerin doğru olmasını oldukça önemsiyordu. Eğer yanlış bir ses çıkarırsam bunun aynı

75

zamanda kelimenin anlamını da değiştireceğini söyledi. Kelimenin anlamının değişmesi hem duaların anlamını hem de Kur’an ayetlerinin anlamını değiştirecekti. Bunun kasıtlı yapılmadığı sürece günah olmayacağını fakat yine de benim elimden geldiğince doğru okumam gerektiğini söyledi. En çok zorlandıklarımdan biri alfabenin on sekizinci harfi olan

‘Ayn’ sesiydi. Kurs boyunca o sesi çıkarmak için epey uğraşacaktım. O gün ders bitip eve geldiğimde kendimi büyük bir şey başarmış gibi hissetmiştim. İlk adımı atmıştım. Artık bu yolda devam edebilirdim.