• Sonuç bulunamadı

4. HABER SÖYLEMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

4.4 Haber Söylemini Etkileyen Siyasi Faktörler

“Medya ve siyaset arasında var olan karşılıklı ilişkiler ağı 21. yüzyılda üzerinde en çok tartışılan konulardan birisi olmuştur. Gelişen teknoloji ile birlikte medyanın toplumsal yaşamı etkilemede ki gücünün artması, siyaset ve medya arasındaki ilişkiler ağının da karmaşık bir yapıya bürünmesine neden olmuştur. Medyanın kitleye dönük doğası siyaset kurumunun en çok önem verdiği konu olmuş, medya ve siyaset ilişkisinde siyasal mekanizmaların daha fazla sürece dâhil olmalarına neden olmuştur. Özellikle toplumsal destek arayışında olan siyasal örgütlenmeler ve gruplar, medya üzerinden kendi değer yargılarını ve fikirlerini topluma aktarmak için medyanın olanaklarını kullanmışlardır. Bu süreç medya ve siyaset ilişkisinde, medya içeriğinin siyasallaşmasına neden olurken; medya örgütlenmelerinin de siyasal pozisyonlar alarak, belirli siyasal kimliklere bürünmelerine sebep olmuştur” (Gölcü, 2009:82). Medya artık kamuoyunu güdümleyen bir araç olmuş aynı zamanda medyadan kamuyu edilgin tüketiciler haline getiren bir aygıt olarak söz edilmeye başlanmıştır. (Tokgöz, 2008: 206).

32

Çok farklı disiplinleri içinde barındıran Kültürel çalışmalar Gramsci‟nin (1986) ortaya attığı Hegomanya kavramına paralel olarak haber metinlerini incelemesi ve Althusser‟in (2000) Devletin ideolojik Aygıtları çalışmasında medyanın ideolojik yeniden üretimde kritik bir rol oynadığı savını öne sürmesi, haber üzerinde yapılan eleştirel çalışmalara yeni bir ivme kazandırmıştır (İrvan, 1997: 77). Siyasal yapıya yönelik rıza ve bu rızanın oluşum sürecinde, Gramsci‟nin terminolojisi ile yönetenlerin hegemonyalarını kurma sürecinde, medya metinlerinin ve özellikle haberciliğin önemi yadsınamaz (İnal, 1996: 93). Medyanın bu işleyiş düzenine göre çağdaş insanlar kendi doğrudan deneyim alanlarının dışında olan olayları, kendilerine medyanın yansıttığı biçimle yani medya tarafından yapılan gerçeklik tanımlamalarıyla kavrarlar (Kaya, 2009: 26).

Lippmann’dan akatran Gölcü, “ana akım çalışmalar tarafından haberin gerçeklik olarak kabul edilmesi sorunsallaştırılmış ve ilk olarak haber olgusunun sorunlu bir üretim sürecinden geçerek oluşturulduğunu öne sürmüştür. Lippmann’a göre basının ve bu araçlarının bir ürünü olan haber olgusu, yaşanan gerçeği farklı bir şekilde kurgulayıp aktarmaktır. Bu nedenle Lipman haber ile gerçeğin birbirinden ayrılması gerektiğini öne sürmüştür” (Gölcü, 2009:85).

Toplumsal algılarımızı şekillendiren önemli unsurlardan biri medyadır. Medya ülkemiz özelinde bir kaç medya patronunun elinde toplanmıştır. Medya kurumları ekonomik güç sağlayabilecekleri şirketler haline dönüşmüştür. Medya patronlarının iş dünyasında var olmaları, ilahe almaları vb. durumlarda iktidar ile olan ilişkileri büyük önem arz etmektedir. Siyasi unsurlar kendilerini eleştirmeyecek bir medyaya ihtiyaç duymaktadırlar ve medyayı denetim altına almak istemektedirler. Bu nedenle güçü elinde bulunduran iktidar medyayı yönlendirmekte ve bir takım yaptırımlar uygulayarak kendine bağlı kılmaya çalışmaktadır.

Bunlardan yola çıkarak, özellikle “haber alma/verme ve kamu denetçiliği görevi üstlenecek olan medyaya yönelik yapılan baskılar ve oluşturulan denetimler siyasi yapılanmalara göre çeşitlilik arz etmesine rağmen genel olarak sansür

33

uygulaması, kanunlarla denetim bu alanda en yaygın kullanılan tahakküm araçlarıdır. Türkiye’de ise kanun ve yönetmeliklere bakıldığında bu sürecin her dönem işlediği ve iktidarda bulunan güç odaklarına medyanın hizmet ettirilmeye zorlandığı görülmektedir. Bunları bir takım medya isteyerek yapar iken yani iktidarın sözcülüğüne soyunmuş iken bir takım medya ise, ya patronları aracılığıyla ya da editör ekibi tarafından susturulmuş, sindirilmiş ve seslerini duyuramaz olmuşlardır” (Akdağ, 2014:17).

5. SÖYLEM ANALİZİ YÖNTEMİ

“Post Modernizm’in bir ürünü olarak söylem analizi sosyalpsikoloji ve “simge bilim” (semiotics) çerçevesinde ortaya çıkmıştır. Söylemanalizi yazılı ya da sözlü biçimde kullanılan dilin detaylı olarak analizedilmesidir. Söylem analizi çözümler sunmaz fakat problemi daha kavrayıcı bir şekilde anlama imkânı sunmaktadır. Söylem analizinin asıl odaklandığı nokta şahısların kendi dünyalarına anlam katabilmek için dili nasılkullandıklarıdır. Söylem analizindeki amaç bir şeyin temelinde olan tutumları göstermek değildir. Söylemin kendisini, yapısını ve fonksiyonlarını incelemek ve farklı birey ve zamana göre sonuçlarını saptamaktır. Söylem analizinin ana kavramları anlambilimsellik (semantik), söz dizinsellik (sentaks) vegöstergebilim (semiyoloji) dir. Söylem analizi ‘’Kim neyi söylüyor’ sorusunu araştırmak değildir. Söylem analizi, söylenen cümlelerin anlamını bir başka deyişle gerçek değerini belirlemek ve anlatılmak isteneni ortaya koymaktır” (Baş 2008: 28).

Söylem analizinin kuramsal arka planında sosyal bilimlerdeki sosyoloji, psikoloji, dilbilim, medya, siyasal bilimler gibi pek çok farklı alan yer almaktadır. Bu alanların her biri söylem analizini kendi bakış açılarına ve bilimsel yöntemlerine dayalı olarak kullanır ve söylem analizine ilişkin kendi kurallarını oluşturur. “Söylem analizi metedolojik ve kavramsal unsurlardan meydana gelen sosyal hayata dair bir perspektif olup, söylem üzerine düşünme (teorik ve meta- teorik öğeler) ve söylemi datalaştırma yolu olarak karakterize edilir. Bu analiz

34

yöntemi sadece geleneksel metodolojilere bir alternatif olmayıp, aynı zamanda bu metodolojilerin içine sokulmuş bakış açılarına karşı bir alternatiftir. Bu nedenle söylem analizini tek bir başlık altında formülleştirmek ve standardizasyonunu yapmak kolay değildir. Söylem analizine ilişkin yaklaşımların çeşitliliğe rağmen, hepsinin dayandığı ortak kurallar bulunmaktadır” (Ekşi ve Çelik, 2008).

Dijk (1997), söylem analizinin gözden geçirilmiş ilkeleri şöyle sıralar;

 “Söylem analizi doğal olarak metin (yazılı) ve konuşma (sözel) halinde

bulunan söylemler üzerinde odaklanır. Bu yazılı ve sözlü halde bulunan söylemler herhangi bir ekleme ya da sterilizasyondan geçmeyen, gerçekliğinden; doğallığından ve olduğu şekilden mümkün olduğunca kayıp vermeyen gerçek datalardır.

 Söylem, söylemin yerel ve genel bağlamı içinde incelenir. Bu bağlamı

meydana getiren parçalar: söylemin geçtiği yer ve zaman, taraflar ve bu tarafların iletişimleri ve sosyal roller, konuyla ilişkili sosyal bilgiler, normlar ve değerler, kurumsal ve örgütsel yapılar olarak sıralanabilir.

 Söylem, sosyo-kültürel bağlam içinde sosyal uygulamanın doğal bir

biçimi olarak meydana gelir. Dil kullanıcıları bireylerden soyutlanmaz, grupların, kurumların ya da kültürlerin bir üyesi olarak iletişim faaliyetlerinde birbirleriyle ilişkilidirler.

 Söylemin başarısı linear ve ardıldır. Yani, söylem birimleri birbiri ardına

gelen birimlere (her birim bir önceki ya da sonraki birimle ilişkili olarak) bağlı olarak açıklanır. Ayrıca söylem dizininde daha sonra yer alan unsurlar kendinden önce gelen unsurlara nazaran daha özel işlevlere sahip olabilme özelliğini de (ör: cevaplar soruları takip eder) taşıyabilirler.

 Söylem analizi, söylemin düzeyi ve katmanlarıyla ilgilenmenin yanı sıra

bunlar arasındaki karşılıklı ilişki ile de ilgilenir. Söylem düzeyleri söylem bileşenlerinin (sesler, kelimeler, sözdizimsel biçimler) farklı türlerini betimlemekle beraber söylemin farklı boyutlarını da (dilsel eylemler, etkileşim biçimleri) gözler önüne serer.

35

 Dil kullanıcıları ve analistler “anlam” la ilgilenir ve özel iki soru türü

üzerinde odaklanır: “bu durumda bunun anlamı ne”, “neden bunu söyledi ya da bu durumda aslında kastettiği şey ne?”

 Genelde dil, söylem ve iletişim kurallı, hüküm verici etkinliklerdir.

Bunlar, hem katı/kuralcı “her şey ya da hiçbir şey” dilbilgisi kurallarından, hem de esnek tartışılabilir etkileşim ilkelerinden oluşmaktadır.

 Söylem analizi sadece katı kurallar ya da ilkeler üzerinde odaklanmaz,

buna ek olarak söylem içinde bireylerin neleri ihlal ettikleri, görmezden geldikleri ve

muallâkta kaldıkları üzerinde de durur” (Barker ve Galasinski, 2001’den akt.Ekşi

ve Çelik,2008:108 ).

“Potter ve Wetherell (1994) daha özgül bir biçimde, söylem analizini özellikle nitel araştırmaya uygun hale getiren üç özelliğine işaret eder: (Punch 2005’ten akt. Ekşi-Çelik, 2008: 108),

1.Sosyal pratikler olarak konuşma ve metinler ile ilgilidir. Böyle olduğu için de geleneksel halinde, dilsel içerik –anlamlar ve temalar- ve gramer ve uyum gibi dilsel biçim olarak sınıflandırılacak özelliklere özel bir dikkat sarf edilir.

2. Söylem analizinin eylem, inşa ve değişebilirlikle üç yönlü bir ilişkisi vardır.

İnsanlar konuştukları ve yazdıkları aracılığıyla farklı türde eylemlerde bulunurlar ve bu eylemlerinin niteliklerini kısmen de olsa üslupların, dilsel kaynakların ve retorik araçların ötesinde söylemlerini inşa ederek tamamlarlar.

3. Söylem analizi konuşma ve metinlerin retorik olarak veya tartışmalı bir tarzda

örgütlenmesi ile ilgilidir. Retorik çözümleme, söylemsel versiyonların gerçek veya olası seçeneklere karşı tasarlanma biçimine dikkat çekmek açısından özellikle yararlıdır. Diğer bir ifade ile analizin odağına, bir versiyonun varsayılan gerçeklikle nasıl ilişkili olduğunu

36

sormak yerine bu versiyonun bir seçenekle rekabete girmek üzere başarılı bir şekilde nasıl

tasarlandığını sorgulamayı yerleştirir” (Punch, 2005’ten akt. Ekşi - Çelik s.109).

Faucault söylemi dil ve sosyal yapılar arasındaki ilişkiye atıfta bulunarak açıklar ve ona göre “söylem; a) sosyaldir, yani kelimler ve kelimelerin anlamları nerede, kim tarafından, kimin için kullanıldığına bağlı olarak açıklanır. Sonuç olarak kelimelerin anlamları sosyal ve kurumsal ortamlara göre değişir bu nedenle evrensel söylem diye bir 106 şey yoktur, b) birbiri ile çatışan farklı söylemler olabilir, c) söylemler birbirleri ile çatışma halinde olabilecekleri gibi bir hiyerarşi içinde düzenlenmiş olarak ta görülebilir. Çatışma ve hiyerarşi iktidar kullanımı ile yakından bağlantılıdır. Söylemlerin üretilmesi ve iktidar kullanımı arasındaki bağ nedeniyle söylem analizi için iktidar kavramı büyük önem taşır” (Punch, 2005’ten aktaran Çelik-Ekşi, 2008:106).

“Tek bir söylem analizinden bahsetmenin mümkün olmadığı günümüzde yaygın olarak kullanılan bazı söylem analizi yöntemleri şunlardır: Yapısalcı Söylem Analizi Yöntemi, Van Dijk’in Söylem Analizi Yöntemi, Foucault’nun Söylem Analizi Yöntemi, Coulthard’ın Söylem Analizi Yöntemi (Birmingham Modeli), (Margaret) Wetherell ve (Jonathan) Potter’ın Söylem Analizi Yöntemi, (Michel) Pecheux’un Söylem Analizi Yöntemi, (Stuart) Hall’un Söylem Analizi Yöntemi, Norman Fairclough’un Söylem Analizi Yöntemi” (Sezer, 2011: 91).

Bu çalışmada Van Dijk’in Eleştirel Söylem Analizi Yöntemi kullanılarak 1992 ve 2013 yıllarında Nevruz bayramlarının yazılı basında ele alınış biçiminin söylem analizi yapılacaktır.

37