• Sonuç bulunamadı

HÜSEY‹N DURUKAN, EKREM TOK, DEVR‹M ERTUNÇ, HAKAN AYTAN

MERS‹N ÜN‹VERS‹TES‹ TIP FAKÜLTES‹ KADIN HASTALIKLARI VE DO⁄UM ANAB‹L‹M DALI

Amaç: Genital organ prolapsusunun toplumdaki s›kl›¤›n› belirlemek ve yafl gruplar›na göre da¤›l›m›n› de¤erlendirmek.

Gereç ve yöntemler: Mektup yöntemiyle davet edilmifl 1320 hasta pelvik organ prolapsus quantification system (POPQ) yöntemiyle de¤erlendirilerek genital organ prolapsus s›kl›¤› ve yafl gruplar›na göre da¤›l›m› belirlendi. Evre II ve üzeri prolapsus kabul edildi. Bulgular: Tüm hastalar de¤erlendirildi¤inde genital organ prolapsus s›kl›¤› %27.1 (747/1320) olarak bulundu. Yafl gruplar›nda ise; 35 yafl alt›nda %6.2, 36-50 yafl grubunda %15.5 , 51 yafl ve üzerinde %5.4 oldu¤u gözlendi. Sonuç: Pelvik organ prolapsusu topl›mumuzdaki kad›nlar›n %27.1' ini etkilemektedir ve 50 yafl›na kadar prevalans› giderek artmaktad›r, 50 yafl üzerinde ise yafltan ba¤›ms›z oldu¤u görülmektedir.

PB 446

‹LER‹ YAfiTA PELV‹K ORGAN PROLAPSUSU (POP) VE STRES ÜR‹NER ‹NKONT‹NANS(SU‹) B‹RL‹KTEL‹⁄‹NDE GERÇEKLEfiT‹RD‹⁄‹M‹Z 8 ADET LE FORT KOLPOKLEZ‹S VE TRANSOBTURATUAR TAPE (TOT) OPERASYONLARI-MIZIN RETROSPEKT‹F ‹NCELENMES‹

ÖZGE KIZILKALE3, MURAT BAKACAK1, GAZ‹ YILDIRIM1, MEHMET SÜHHA BOSTANCI3, CEM FIÇICIO⁄LU2, RUKSET ATTAR2

1 KAHRAMANMARAfi fiEH‹R DEVLET HASTANES‹ 2 YED‹TEPE ÜN‹VERS‹TES‹ TIP FAKÜLTES‹

3 SAKARYA ÜN‹VERS‹TES‹ E⁄‹T‹M ARAfiTIRMA HASTANES‹

Olgu:

Amaç: ‹leri yaflta , fiziksel kondisyonlar› düflük, anestezinin riskli oldu¤u POP+SU‹ tan›l› hastalarda LeFort Kolpoklezis+TOT operasyonlar›n›n etkili, postoperatif mortalite ve morbiditesi düflük, gerekirse lokal anestezi ile bile yap›labilecek güvenilir bir prosedür oldu¤unun gösterilmesi.

Gereç ve yöntemler: Son 3 y›l içinde Yeditepe Üniversitesi T›p Fakültesi Kad›n Hastal›klar› ve Do¤um Klini¤ine baflvuran ve POP+SU‹ tan›s›yla LeFort Kolpoklezis+TOT operasyonu yap›lan 8 hastam›z retrospektif incelendi.

Bulgular: Klini¤imize baflvuran hastalar›m›z›n ortalama yafl› 82,8 idi. Hepsinin muayenesinde ileri derecede pelvik organ prolapsusu izlendi. Stres testte hepsinde idrar kaça¤› mevcut idi. Hastalar›m›z›n hiçbirinin aktif bir cinsel yaflam› ve cinsel yaflam beklentisi yoktu. Tüm hastalar›m›zda hipertansiyon, 3 hastam›zda diyabet, 2 hastam›zda geçirilmifl serebrovasküler hastal›k hikayesi, 1 hastam›zda KOAH ve 1 hastam›zda da idiopatik akci¤er ödemi mevcut idi. Tüm hastalar operasyon öncesi ilgili branfllar ve anesteziyoloji ile konsulte edildiler. Hastalar›m›zdan 3 tanesi sedasyon+lokal , 3 tanesi genel, 2 tanesi de regional anestezi alt›nda opere edildiler. Bütün hastalar›m›z›n vajen ön ve arka duvarlar›ndan dikdörtgen flekilli mukozalar ç›kar›ld›. Heriki yanda oluk b›rakacak flekilde vajen ön ve arka duvarlar› birbiri üzerine sütüre edildi (LeFort Kolpoklezis). Buna ilaveten hastalara TOT operasyonu da yap›ld›. Peroperatif hastalarda herhagi bir problem yaflanmad›. Post operatif birinci günlerinde sondalar ç›kar›larak rezidü idrar ölçüldü. Tüm hastalarda miktar 150 cc'den azd›. Post operatif herhangi bir komplikasyon oluflmayan hastalar ortalama ikinci günlerinde taburcu edildiler. Operasyon sonras› alt›nc› aylar›ndaki muayenelerinde hiçbirinde SU‹ saptanmad›.

Sonuç: Kolpoklezis, ileri yafl grubunda , aktif cinsel hayat› olmayanlarda POP varl›¤›nda kullan›labilen etkili bir yöntemdir. Post operatif mortalite ve morbiditesi düflüktür. Operasyon sonras› hastalar›n pelvik tabanla ilgili flikayetleri ortadan kalkar. Beraberinde SUI varl›¤›nda TOT bu hasta grubunda ilave edilmesi uygun, etkin ve güvenilir bir prosedürdür.

PB 447

MERS‹N ‹L‹NDE KADINLARIN KEND‹S‹ TARAFINDAN ALGILANAN ‹NKONT‹NANSIN PREVALANSI

HÜSEY‹N DURUKAN, EKREM TOK, DEVR‹M ERTUNÇ, HAKAN AYTAN

MERS‹N ÜN‹VERS‹TES‹ TIP FAKÜLTES‹ KADIN HASTALIKLARI VE DO⁄UM ANAB‹L‹MDALI

Amaç: Bu çal›flman›n amac› Mersin ilinde kad›nlar taraf›ndan hisedilen üriner inkontinans prevalans›n›n belirlenmesi ve yafl gruplar›na göre inkontinans tiplerinin de¤erlendirilmesidir.

Gereç ve yöntemler: Çal›flmaya 1320 kad›n dahil edildi. Bu hastalarda üriner inkontinans anketi ile idrar kaç›rma tipleri ve s›kl›klar› sorguland›. Yafllara göre da¤›l›mlar› incelendi.

Bulgular: Bölgemizde kad›nlar taraf›ndan alg›lanan toplam üriner inkontinans oran› %21.3 (n = 1320) olarak bulunmufltur. Bu kad›nlar›n % 8.6 s› (n:114) stres, %5.3 ü (n:70) urge ve %7.4'ü (n = 96) mikst inkontinans oldu¤u tespit edilmifltir. Üriner inkontinans›n genelde yafl ile do¤ru orant›l› olarak artt›¤› izlenmifltir.

Sonuç: Üriner inkontinans Mersin ilinde kad›nlar›n yaklafl›k beflte birini etkilemektedir. Stres, urge ve mikst inkontinans›n her üç tipininde de yafl ilerledikçe görülme s›kl›¤› artmaktad›r. Di¤er prevalans çal›flmalar›ndan farkl› olarak stres inkontinans s›kl›¤›n›n yaflla birlikte giderek artt›¤› dikkati çekmifltir.

PB 448

OBSTETR‹K VE J‹NEKOLOJ‹K OPERASYONLAR SONRASINDA GEL‹fiEN VEZ‹KOVAJ‹NAL F‹STÜLLER‹N RETROSPEKT‹F DE⁄ERLEND‹R‹LMES‹

ÖNDER KAPLAN, MEHMET GÜNEY, ‹LKER GÜNYEL‹

SÜLEYMAN DEM‹REL ÜN‹VERS‹TES‹ TIP FAKÜLTES‹ HASTANES‹

Amaç: Fistül extra-anatomik, epitelize olmufl, organlar aras› veya vücud yüzeyine kadar uzanan yap›ya denilmektedir . ‹atrojenik, non-iatrojenik veya konjenital olarak meydana gelebilir. Geliflmifl ülkelerde abdominal histerektomi sonras›nda mesane yaralanmas› % 0,05 ile % 0.1 oran›nda izlenmektedir. Abdominal histerektomi pelvik giriflimler içinde VVF oluflumunda yüksek risk tafl›maktad›r ve baz› yazarlara göre fistüllerin % 90'›ndan sorumludur. Dünyada obstetrik nedenlerle oluflmus VVF tedavi almam›fl 2 milyondan fazla hastan›n oldu¤u, y›lda 100,000-500,000 yeni vakan›n eklendi¤i düflünülmektedir. Sezaryen, vakum, forseps kullan›m› ve do¤um esnas›nda epizyotomi aç›lmas› VVF nedenleri içindedir. Pelvik organ fistülünün tedavisi zor, s›k tekrarlayabilen ve tekrarlayan cerrahi giriflim gerektirebilen bir durumdur.

Gereç ve yöntemler: Ocak 2006 ile kas›m 2012 tarihleri aras›nda Süleyman Demirel T›p Fakültesi Kad›n Hastal›klar› ve Do¤um klini¤inde vezikovajinal fistül tan›s› konulup tedavisi yap›lan 37 olgunun dosyalar› incelendi. Olgular›n baflvurular› esnas›ndaki yafl›, baflvuru esnas›ndaki flikayeti, geçirilmifl operasyonlar, parite say›s›, postoperatif baflar›, intra-postoperatif komplikasyonlar, hastanede kal›fl süresi ve fistül say›s› olarak kaydedildi.

Bulgular: Çal›flmam›zda hastalar›n ortalama yafl› 43,2±3,7 bulundu. Hastalar›n %32'sine (12/37) bening nedenler sonucu abdominal

histerektomi, hastalar›n %5'ine (2/37) bening nedenler sonucu vajinal histerektomi, hastalar›n %13'ünde (5/37) malign nedenler sonras›nda radikal abdominal histerektomi, hastalar›n %21'i (8/37) forceps yard›m› ile vajinal do¤um, hastalar›n %10'u (4/37) vakum ile müdaheleli vajinal do¤um sonras›, hastalar›n %5'i (2/37) ikinci sezaryen sonras›, hastalar›n %2'i (1/37) üçüncü sezaryen sonras› , hastalar›n %8'inde (3/37) di¤er obstetrik yaralanmalar (radyoterapi, küretaj, travma) sonucunda vezikovajinal fistül izlendi. Operasyon sonras›nda 22 (%59) hasta primer onar›m ile tedavisi baflar›l› oldu. Tüm olgularda fistül; duvar› ile eksize edildi. Histerektomi sonras›nda VVF oluflan olgular›n bulgu verme zaman› postop 8.1±6,4 gün olarak tespit edildi. Tüm olgularda ortalama operasyon süresi 116,78±28,93 dk oldu¤u saptand›.

Sonuç: Veziko-vajinal fistüller (VVF) kad›n genitoüriner sisteminin en s›k görülen edinsel fistülleridir. Geliflmifl ülkelerde jinekolojik ve obstetrik operasyonlardan sonra komplikasyon olarak ortaya ç›kmaktad›r. Çal›flmam›zda olgular›n %50'si jinekolojik, %40'› obstetrik, %10'u di¤er nedenler (radyoterapi, travma) sonras› fistül olufltu¤unu gördük. Obstetrik operasyonlardan sonra meydana gelen fistüller, histerektomi sonras› ortaya ç›kan fistüllerden daha büyük olma e¤ilimindedir. Ve yerleflim yeri olarak vajenin distal kesimine yo¤unlaflmaktad›r. 50 yafl›ndan büyük hastalarda histerektomi sonras›nda fistül oluflum riski literatürde yüksek olarak görülmüfltür. Çal›flmam›zda hastalar›n ortalama yafl› 43,2±3,7 bulundu. Obstetrik nedenlerle fistül oluflan hastalar›n flikayetleri jinekolojik nedenler sonras› fistül oluflan hastalarla ayn› nitelikte oldu¤u izlendi. Obstetrik vakalar›n daha erken bulgu vermesinin nedeninin gebelik döneminde fizyolojik ödemin vücutta volüm yükünün art›rmas›na, daha fazla idrar volümünün oluflmas›na ayr›ca histeterektomi sonras› oluflan fistüllere göre çaplar›n›n daha büyük olmas›na ba¤land›. Literatürde fistülün çap›, yerleflim yeri, üreteral orifise olan yak›nl›¤›, fistül etraf›ndaki inflamasyon dokusunun ve skar›n klini¤i önemli ölçüde etkiledi¤i bildirlmifltir. Çal›flmam›zda fistülün en s›k veziko-servikal alana yerleflimli oldu¤unu saptad›k. Çal›flmam›zda flap onar›m› için anterior vajen dokusu kullan›lm›flt›r. Doku kullan›lmadan, vajinal flep kayd›r›lmas› ile literatürde %96'dan fazla baflar› elde edilmifltir. Preoperatif tetkiklerin dikkatle, özenle yap›lmas› uygun olacakt›r. Fistül oluflumuna engel olmak için abdominal histerektomi esnas›nda mesanenin serviksten tam olarak düflülmesi önem arz etmektedir. Malign nedenlerle yap›lan histerektomi sonras› geliflen fistüllerin malign doku olabilece¤i unutulmamal›d›r. Obstetrik olgularda iyi perinatal bak›m ve do¤ru do¤um teknikleri uygulanmal›d›r.

PB 449

PELV‹K ORGAN PROLAPSUSU CERRAH‹S‹ ÖNCES‹ DÜZELT‹LM‹fi ÜROD‹NAM‹ BULGULARI

MURAT EK‹N, HÜSEY‹N CENG‹Z, LEVENT YAfiAR

BAKIRKÖY DR. SAD‹ KONUK E⁄‹T‹M VE ARAfiTIRMA HASTANES‹

Amaç: Pelvik organ prolapsususu nedeniyle cerrahi yap›lacak olgular›n düzeltilmifl ürodinami bulgular›n›n de¤erelendirilmesi

Gereç ve yöntemler: Ocak2009-Aral›k 2012 tarihleri aras› pelvik organ prolapsusu tan›s› ile opere edilecek toplam 59 hastaya operasyon öncesi düzeltilmifl ürodinami uyguland›.

Bulgular: Düzeltilmifl ürodinami yap›lan 12 olguya abdominal sakrokolpopeksi, 3 olguya vajinal histerektomi ve uterosakral plikasyon,

16 hastaya vajinal histerektomi ve sistosel onar›m›, 18 hastaya sistosel onar›m›, 10 hastaya lefort kolpokleisis operasyonlar› uygulanm›flt›r. olgulardan 28 tanesinde ürodinami öncesi residü idrar›n 100cc ve üzerinde oldu¤u tespit edildi. Yine bu olgulardan sekizinde prolapsusa ba¤l› ifleme güçlü¤ü oldu¤u gözlendi. 0lgular›n 12 tanesinde detrusor instabilitesi tespit edildi. düzeltilmifl ürodinami soras› 11 hastada vazalva ile idrar kaç›rma izlensede sadece iki hastaya stress üriner inkontinans tan›s› ile efl zamanl› transobturator tape uyguland›. Sonuç: Pelvik organ prolapsus cerrahisi öncesi gözlenen en önemli bulgu artm›fl residü idrar miktar› ve ifleme güçlü¤ü olarak gözlenmektedir. Stres inkontinans ürodinamik olarak gösterilmekle bereber subjektif flikayeti olmayan olgularda klini¤imiz efl zamanl› inkontinas cerrahisinden uzak durmaktad›r.

PB 450

PELV‹K ORGAN PROLAPSUSUNDA K‹LO KAYBI ‹LE ÜR‹NER ‹NKONT‹NANSTA GÖZLENEN SEMPTOMAT‹K DÜZELMEYE ANATOM‹K DÜZELME EfiL‹K ETMEMEKTED‹R YAVUZ GÖZÜKARA2, C. EKREM TOK1, DEVR‹M ERTUNÇ TOK1, HAKAN AYTAN1, HÜSEY‹N DURUKAN1

1 MERS‹N ÜN‹VERS‹TES‹ TIP FAKÜLTES‹ KADIN HASTALIKLARI VE DO⁄UM ANAB‹L‹M DALI

2 MERS‹N DEVLET HASTANES‹

Amaç: Obezite, üriner inkontins, fekal inkontinans ve pelvik organ prolapsusunu içeren pelvik taban disfonksiyonu için ba¤›ms›z bir risk faktörüdür ve kilo vermenin pelvik taban disfonksiyonunda belirgin semptomatik düzelme sa¤lad›¤› gösterilmifltir. Bu çal›flmada amaç kilo verme ile elde edilecek semptomatik düzelmeye pelvik tabanda anatomik bir de¤iflimin efllik edip etmedi¤inin araflt›r›lmas›d›r. Gereç ve yöntemler: Mersin Üniversitesi t›p fakültesi kad›n hastal›klar› ve do¤um klini¤ine Haziran-Aral›k 2008 tarihleri aras›nda baflvuran toplam 1320 hasta çal›flmaya al›nd›. Çal›flmaya 3 günlük ifleme günlü¤ünde en az 5 defa idrar kaç›rmas› (stres, s›k›flma, mikst) olan, çal›flma süresince idrar kaç›rma veya kilo vermek için yeni bir tedavi almayacak, günlük en az 30 dakika aktivitede bulunabilecek, idrar inkontinans› nörolojik veya fonksiyonel bir nedene ba¤l› olmayan, halen idrar yolu enfeksiyonu veya sistemik bir hastal›¤› olmayan hastalar dahil edildi. Her hastaya POP-Q ile pelvik organ prolapsus de¤erlendirmesi ve PFDI anketi ile pelvik taban disfonksiyonu ve hayat kalitesi de¤erlendirmesi yap›ld›. Hastalar 2 gruba randomize edildi. ‹lk gruba davran›flsal kilo verme, 2. gruba yap›land›r›lm›fl e¤itim program› uyguland›. Her iki grup belirli aral›klarla de¤erlendirildi. 6. ay›n sonunda her iki grup yeniden ifleme günlü¤ü, POP-Q ve PFDI anketi ile de¤erlendirildi. Hastalar›n ilk sonuçlar› ile çal›flma sonundaki sonuçlar› karfl›laflt›r›ld›.

Bulgular: Kriterlere uyan toplam 378 hasta çal›flmaya al›nd› ve iki gruba randomize edildi. Demografik veriler aç›s›ndan gruplar aras› fark yoktu. Kilo verme grubunda 163, kontrol grubunda 158 hasta çal›flmay› tamamlad›. Kilo verme grubunda %9.4'lük bir kilo kayb› olurken kontrol grubunda anlaml› bir kilo kayb› olmad›. Kilo verme grubunda çal›flma sonunda toplam PFDI anket skorlar› aras›nda anlaml› bir düflüfl gözlendi (45.3 (4.4)'tan 37.3 (3.9)'a düflüfl, p<0.001). Bu düflüfl özellikle POPDI-6'da belirgindi. Kontrol grubunda herhangi bir de¤iflme gözlenmedi. Yine kilo verme grubunda stres, s›k›flma ve ani damla tarz›nda idrar kaç›rma s›kl›klar›nda anlaml› bir azalma gözlendi. Kontrol grubunda ise anlaml› bir de¤iflme gözlenmedi. POP-Q skorlar› aç›s›ndan her iki grupta prolapsus evrelerinde anlaml› bir

de¤iflme gözlenmezken, kilo verme grubunda POP-Q'yu oluflturan genital hiatus ve perine cismi ölçümlerinde ve Ap noktas›nda prolapsusta anlaml› bir azalma gözlendi.

Sonuç: Bu çal›flmada kilo vermenin semptomatik üriner inkontinans epizodlar›, pelvik taban iliflkili semptomlar ve pelvik organ prolapsusunun derecesi üzerine olan etkileri de¤erlendirildi. Kilo verme semptomatik üriner inkontinans epizodlar› ve pelvik taban iliflkili semptomlarda anlaml› bir iyileflme sa¤larken, POP-Q ile de¤erlendirilen pelvik organ prolapsusunda minimal de¤iflikli¤e yol açmaktad›r. Bu bulgular anatomik de¤iflimler ile kilo verme ile gözlenen semptomatik iyileflmeler aras›nda bir korelasyon bulunmad›¤›n› düflündürmektedir.

PB 451

POSTPARTUM ÜR‹NER RETANS‹YON; OLGU SUNUMU ASLI YARCI GÜRSOY1, SEM‹H TANGAL2, M‹NE K‹SEL‹1, AHMET HAKAN HAL‹LO⁄LU2, GAMZE S‹NEM ÇA⁄LAR1, SEV‹M D‹NÇER CENG‹Z1

1 UFUK ÜN‹VERS‹TES‹ KADIN HASTLAKILARI VE DO⁄UM ANAB‹L‹M DALI

2 UFUK ÜN‹VERS‹TES‹ ÜROLOJ‹ ANAB‹L‹M DALI

Amaç: Postpartum Üriner Retansiyon (PÜR), do¤um sonras› dönemde, mesanenin tam olarak boflalt›lamamas› olarak tan›mlan›r. ‹nsidans›, de¤iflen tan›mlamalar nedeniyle %0.05-%37 aras›nda de¤iflmektedir. Bu duruma yol açabilecek baz› risk faktörleri tan›mlanm›fl olsa da, patofizyolojisi tam olarak bilinmemektedir ve yönetimi konusunda literatürde tam bir fikir birli¤ine var›lamam›flt›r.

Olgu: 28 yafl›nda; G1 P1, 4 gün önce d›fl merkezde normal vajinal do¤um yapt›¤› ö¤renilen hasta, klini¤imize kar›n içinde a¤r›l› kitle ve idrar yapamama flikayeti ile baflvurdu. Muayenesinde epizyotomi hatt›, temiz ve intakt görünümde idi. Periüretral veya klitoral laserasyona ya da postpartum enfeksiyon bulgusuna rastlanmad›. Ultrasonografide; mesanenin umbilikus üzerine kadar distandü oldu¤u ve sa¤ renal sahan›n minimal pelviektazik oldu¤u izlendi. Laboratuar testlerinde Hb:7.9 g/dL, BUN:28.73 mg/dl, Kreatinin 1.69 mg/dl, Lökosit:10.300/µl olarak saptand›. 'Globe vesikale' oldu¤u anlafl›lan hastaya sonda tak›ld› ve 3000 ml berrak idrar boflalt›ld›. ‹drar tetkikinde; Nitrit:negatif, Lökosit esteraz: 75 Leu/ul, Protein:100 mg/dl, mikroskopik incelemede; 7 lökosit/HPF, 8 eritrosit/HPF saptand›. 24 saat sonra sondas› çekilen hastan›n, spontan diürezi olmamas› üzerine, hasta ikinci kez kateterize edildi ve 10 gün sonunda sonda çekildi. Ancak, yine spontan diürezi olmayan hastaya ürodinami ve lomber Manyetik Rezonans Görüntüleme(MRG) yap›lmas›na karar verildi. MRG ile olas› nörolojik (spina bifida vb.) etiyoloji ekarte edildi. Ürodinamide dolum faz›nda, hastada idrar hissi olmad›¤›, mesane kapasitesinin 650 mL, Detrüsitor bas›nc›n›n (Pdet) 44 cmH2O oldu¤u gözlemlendi. Boflalt›m faz›nda ise, spontan diürezin olmad›¤› görüldü. Hastan›n temiz aral›kl› kateterizasyon (TAK) ile takip edilmesine karar verildi. On gün sonra yap›lan üroflovmetride maks ak›fl h›z› 7 ml/sn, ortalama ak›fl h›z› 5 ml/sn, ifleme hacmi 150 mL, rezidü idrar ise >100 mL saptand›. Hastan›n takibine TAK s›kl›¤› azalt›larak ve aral›klarla üroflovmetri yap›larak takibe devam edildi ve rezidü idrar volümü <100ml oldu¤unda TAK sonland›r›ld› (50.gün). Postparum 4. ayda, ifleme disfonksiyonu devam eden hastan›n takibi devam etmektedir.

Sonuç: Gebeli¤in ve do¤umun mesane üzerine negatif etkileri s›kl›kla tart›fl›lmaktad›r.

PÜR etiyolojisinde; do¤umun birinci ve ikinci evrelerinin uzam›fl olmas›, do¤um s›ras›nda enstrümantasyon ihtiyac›, perineal travma,

nulliparite ve epidural anestezi gibi faktörler suçlanmakla birlikte; bu risk faktörlerinin bulundu¤u tüm hastalarda PÜR geliflmemesi, altta yatan farkl› etiyolojik faktörlerin olabilece¤ini düflündürmektedir. Bu olgu sunumunda nullipar olmas› d›fl›nda risk faktörü olmad›¤› halde uzun dönem devam eden bir ifleme disfonksiyonu söz konusudur. Sonuç olarak, postpartum kontrollerde, özellikle risk faktörlerine sahip grupta spontan diürez ve rezidü idrar takibi yap›larak, bu hastalar›n saptanmas› ve karfl›lafl›labilecek olumsuz sonuçlar›n önlenmesi mümkün olabilir.

PB 452

S ‹ S T O S E L T E D A V ‹ S ‹ N D E Ö N K Ö P R Ü L E M E + TRANSVAJ‹NAL SÜTÜRASYON TEKN‹⁄‹

DERYA KILIÇ SAKARYA, AfiKIN YILDIZ, EM‹NE KAYHAN, DUYGU A⁄CA, HAKAN YET‹MALAR, AHMET AK‹N S‹VASLIO⁄LU ‹ZM‹R KAT‹P ÇELEB‹ ÜN‹VERS‹TES‹ ATATÜRK E⁄‹T‹M VE ARAfiTIRMA HASTANES‹

Olgu:

Amaç: Sistosel tedavisinde alternatif bir teknik olan ön köprüleme + transvajinal sütürasyon operasyonunun etkinli¤inin tart›fl›lmas›. Gereç ve yöntemler: 56 yafl, postmenapozal, multipar (3 NSPD öyküsü) hasta klini¤imize vajende ele gelen flifllik flikayetiyle baflvurdu. Hastan›n tan›mlanm›fl ek hastal›¤› mevcut de¤ildi ancak 10 y›l önce benign nedenle geçirilmifl abdominal histerektomi öyküsü mevcuttu. Hastan›n ürojinekolojik de¤erlendirmesinde; Aa: 0, Ba: +2, TVL: 6 cm, GH: 4 cm, Pb: 2 cm idi. Hastan›n POP-Q skorlama sistemine göre evre 3 genifl tabanl› santral sistoseli mevcut olup, stres testi (-) idi. Hastaya ön köprüleme+ transvajinal sütürasyon operasyonu uygulan›ld›. Postop 3.ay kontrolünde Aa -2 Ba -2 olarak de¤erlendirilen olgunun herhangi bir alt üriner semptomu da yoktu.

Tart›flma: Ön köprüleme + transvajinal sütürasyon operasyonu oldukça basit ama ayn› zamanda esnek bir prosedürdür. Genifl tabanl› santral sistosel tedavisinin yan› s›ra transvajinal sütürasyon ATFP'lerden geçecek flekilde yap›l›rsa paravajinal defektli sistosel tedavisinde de kullan›labilir. Literatürde bu operasyonda sonra %4 nüks bildirilmektedir.

PB 453

STRES ÜR‹NER ‹NKONT‹NANSI OLAN KADINLARDA SUBURETRAL DOKU ELAST‹K‹YET‹N‹N DE⁄ERLEND‹R-‹LMES‹NDE ELASTOSONOGRAF‹N‹N YER‹

ALPTEK‹N TOSUN1, EN‹S ÖZKAYA2, ERALP BAfiER3, SERTAÇ ES‹N4

1 G‹RESUN ÜN‹VERS‹TES‹ TIP FAKÜLTES‹, RADYOLOJ‹ ANA B‹L‹M DALI

2 G‹RESUN ÜN‹VERS‹TES‹ TIP FAKÜLTES‹, KADIN HASTALIKLARI VE DO⁄UM ANA B‹L‹M DALI 3 ZEKA‹ TAH‹R BURAK KADIN HASTALIKLARI VE DO⁄UM

E⁄‹T‹M ARAfiTIRMA HASTANES‹

4 ETL‹K ZÜBEYDE HANIM KADIN HASTALIKLARI VE DO⁄UM E⁄‹T‹M ARAfiTIRMA HASTANES‹

Amaç: Stres Üriner ‹nkontinans› (SÜ‹) olan kad›n hastalarda Elastosonografinin (ES) klinik ve diagnostik de¤erini saptamak.

Gereç ve yöntemler: SÜ‹ tan›s› olan 30 kad›n ve flikayeti olmayan 30 kad›n hastan›n ES tetkikindeki suburetral doku elastikiyetleri karfl›laflt›r›ld›. Ped testi, Q-tip ve stres testleriyle SÜ‹ ve mesane boynunun hipermobilitesi teflhis edildi. ES tetkikinde mesane alt› (ÜA) ve cilt alt› (CA) dokular ile üretra (Ü) ölçüm alanlar› olarak de¤erlendirildi. ÜA/CA, Ü/CA ve ÜA/Ü oranlar› hesapland›. ES esnas›nda elde edilen bu oranlar›n tan›sal de¤eri ROC curve analizi ile incelendi.

Bulgular: ÜA/CA (AUC=0.962, P=0.001) ve Ü/CA (AUC=0.953, P=0.001) stres test pozitifli¤i için anlaml› prediktördür. ÜA/CA (AUC=0.883, P=0.001) ve Ü/CA (AUC=0.885, P=0.001) Ped testi için anlaml› prediktördür. ÜA/CA (AUC=0.877, P=0.001) ve Ü/CA (AUC=0.857, P=0.001) Q tip test pozitifli¤i için anlaml› prediktördür. Lineer regresyon analizinde Stres test pozitifli¤i, ÜA/CA (R2=0.84, beta=0.369, P=0.026) ve Ü/CA (R2=0.84, beta=0.496, P=0.003) ile istatistiksel olarak anlaml› birliktelik göstermektedir.

Sonuç: ES ile doku elastikiyetinin karakterizasyonu, SÜ‹ ve mesane boynu hipermobilitesinin teflhisinde umut verici bir teknik olup, SÜ‹ cerrahisi için hasta seçiminde ek metod olarak kullan›labilir.

PB 454

STRES ÜR‹NER ‹NKONT‹NANSIN CERRAH‹ TEDAV‹S‹NDE M‹N‹ SL‹NG'‹N ERKEN DÖNEM SONUÇLARININ DE⁄ERLEND‹R‹LMES‹

DUYGU U. ERASLAN, E. CAN TÜFEKÇ‹, NURETT‹N AKA, GÜLTEK‹N KÖSE, F‹SUN VURAL, A. DEN‹Z E. COfiKUN HAYDARPAfiA NUMUNE E⁄‹T‹M VE ARAfiTIRMA HASTANES‹

Amaç: Mini Sling uygulamas› tek insizyonla yap›lan, lokal anesteziyle uygulanabilen, ifllem olarak k›sa süren minimal invaziv, yeni bir sling (ask›) operasyonudur. Bu yöntemle ask› ameliyatlar›nda oluflabilecek majör komplikasyonlardan kaç›nma, operasyonu daha k›sa süreye düflürme ve operasyon sonras› a¤r›, idrar retansiyonu, idrar yolu enfeksiyonu gibi hasta flikayetlerini azaltmak hedeflenmektedir. Bu çal›flmada Stres Üriner ‹nkontinans (SÜ‹) tedavisinde Mini Sling tekni¤inin tedavideki baflar›s›n›, literatür bilgisi eflli¤inde; k›sa dönem komplikasyonlar›n› ve hastan›n hayat kalitesine etkisini ortaya koymay› amaçlad›k.

Gereç ve yöntemler: Kas›m 2012-Ocak 2013 tarihleri aras›nda stresle idrar kaç›rma flikayetiyle baflvuran 25 hasta Mini Sling ile opere edildi, bir ay takip edildi ve birinci ay›n sonunda yeniden de¤erlendirildi. Demografik özellikleri, muayene bulgular›, stres test, Q-tip test, ped testi, ultrasonografi ve operasyon sonuçlar› kaydedildi. Yaflam kalitesi ve semptomlar›n ciddiyeti preoperatif ve postoperatif dönemde Urinary Distress Inventory (UDI-6) anketi kullan›larak de¤erlendirildi. Hastalar›n postoperatif 1.ayda tedaviye yan›t durumlar› ve ameliyat memnuniyeti sorguland›, intraoperatif ve postoperatif de¤erlendirmede gözlenen komplikasyonlar kaydedildi.

Bulgular: Hastalar›n ortalama yafl› 49,12±6.12 y›l idi. Peroperatif bir komplikasyonla karfl›lafl›lmad›. Postoperatif dönemde hiçbir hastada; üriner infeksiyon, mefl erozyonu, hematom, abse, idrar retansiyonu ve bacak a¤r›s› gibi komplikasyon görülmedi. Olgular›n postoperatif Q tip test ve ped testi sonuçlar›nda preoperatif de¤erlerine göre anlaml› düzeyde iyileflme görülmüfltür. (p<0,01). Ayn› de¤iflim hastalar›n subjektif bulgular›na da yans›m›fl UD‹-6 test sonuçlar›na göre yaflam kalitelerinin anlaml› olarak düzeldi¤i görülmüfltür. Memnuniyet oran› % 96 bulunmufltur.

Sonuç: Mini Sling tekni¤i k›sa dönemde operasyon baflar›s› aç›s›ndan etkili görünmektedir. Uygulama kolayl›¤› ve komplikasyon oran›n›n da düflük olmas› sebebiyle SU‹'nin cerrahi tedavisinde tercih edilen bir yöntem olabilir. Bununla birlikte uzun dönem sonuçlar› ile ilgili yeterince veri yoktur. Uzun süreli takiplerin yap›ld›¤› çal›flmalara ihtiyaç vard›r.

PB 455

THE LATE EFFECTS OF EPISIOTOMY ON SEXUAL FUNCTION