• Sonuç bulunamadı

2.4. HÜKÜMLERİN KONULARINA GÖRE TASNİF VE

2.5.1. HÜKÜMLERİN HUKUKİ SONUÇLARI

11 Numaralı Sivas Ahkâm Defteri’ndeki (s. 1-60) hükümler incelendiğinde, Sivas eyaletinden Divan-ı Hümayun’a yapılan her bir şikâyet için Divan’da çözümler üretildikten sonra ilgili taşra idarecilerine çeşitli emir ve hükümler gönderildiği görülmüştür.Divan-ı Hümayun, şikâyetlerin ekseriyetle ilgili mahalli mahkeme tarafından çözümünü emretmiştir. Şöyle ki hükümlerin hitap kısmında yazılan kaza, sancak ve eyalet merkezi kadılarının görev yaptıkları mahalli mahkemeler şikâyetlerin çözüleceği yerlerdir. Bu durum hükümlerin sonlarında çoğunlukla yer alan “…mahallinde şer‘le görülmek emrim olmuşdur”263,“mahallinde şer‘le görülmek içün yazılmışdır”264ifadelerinden anlaşılmaktadır.“Şer‘le görülmek” ifadesi ise İslam hukuku olan şer‘î hukuka göre hüküm verilmesini emretmektedir. Şikâyetçi ya da şikâyet edilen Gayrimüslim reaya da olsa265, yetkili makam mahalli kadılık olduğu için yine meselelerin çözülmesinde “şer‘le görülmek” esastır.

Hükümlerin sonlarında sıklıkla geçen bir diğer ifade ise “…kanun üzere ‘amel olunmak içün yazılmışdır”266 cümlesidir. Şikâyetlerin konularına göre, daha önceden ihdas edilmiş kanunlar hatırlatılarak söz konusu kanuna göre hareket edilmesi Divan-ı Hümayun tarafından emredilmiştir. Örneğin; kendisinden haksız olarak raiyyet rüsumu ve tekâlif-i şâkka talep edilen bir hatibin şikâyeti üzerine, “…e’imme ve hutebâ muktedâ-yı nâs oldukları i‘tibârıyla rüsûm-ı ra‘iyet ve bi-lâ emr-i şerîf tekâlîf-i şâkkanın cümlesinden mu‘âflardır kanun üzere ‘amel olunmak içün yazılmışdır”267ifadeleriyle ilgili kanun belirtilmiştir. Mahalli yetkililerin bu kanuna göre hareket etmeleri emredilmiştir.

Mahalli mahkemede çözümün mümkün olmadığı durumlarda davalar eyalet merkezi olan Sivas’ta ya da Âsıtane’de yani İstanbul’da çözüme kavuşturulmak istenmiştir. Örneğin;İstanbul’da sakin bir Gayrimüslim tüccarla Tokat sakini başka bir Gayrimüslim tüccar arasındaki alacak-verecek davasının, şikâyetçi tarafın şahitlerinin İstanbul’da olması sebebiyle, İstanbul’da görülmesi emredilmiştir. Bu münasebetle

263 SAD 11, 29/1. 264 SAD 11, 30/2. 265 SAD 11, 46/3. 266 SAD 11, 4/3; 9/1; 10/1. 267 SAD 11, 45/3.

Tokat naibinden ve Tokat voyvodasından, şikâyet edilen şahsın çavuş kontrolüyle İstanbul’a gönderilmesi istenmiştir268. Elbistan voyvodasının adamlarıyla beraber işlemiş olduğu cinayet, tecavüz, yağma ve gasp suçları karşısında, Elbistan alaybeyinin ve müfettişinin mağduriyetleri üzerine, suçlu şahısların yakalanarak Sivas eyalet merkezinde yargılanmaları emredilmiştir269.

Eşkıya taifesinin geniş alanlarda etkili olmaları sebebiyle, eşkıyalar hakkında yazılan hükümlerde bunların yakalandıkları yere en yakın mahalli mahkemede yargılanmaları emredilmiştir. Şöyle ki “… firâr ve gıybet ve hâlâ taht-ı hükûmet ve kazâlarda mürûr ve ‘ubûr üzere oldukların…” ifadeleriyle eşkıya taifesinin farklı yerlerde hareket ettikleri ve henüz yakalanamadıkları belirtilmiştir. Ardından “…bulundukları mahalde şer‘le görülüb…”270 emriyle de eşkıyanın yakalandığı yerin kadısı tarafından yargılanması istenmiştir. Bütün bu emir ve hükümler suçluların bir an önce cezalandırılarak adaletin hızlıca temin edilmesini sağlamak amacıyla verilmiştir.

Vergi, toprak ve vakıf gibi konulara dair hükümler verilirken, Defterhâne-i Amire ve Hazine-i Amire dairelerinde bulunan bazı defterlere müracaat edildiği görülmüştür. Konuya ilişkin eski defterler üzerinden yapılan kontrollerle sipahi, mutasarrıf, mütevelli gibi hak sahiplerinin hukukunu korumak ve iddia edilen haksızlığın doğru olup olmadığını tespit etmek, neticede adalet ve hukuka uygun hareket etmek amaçlanmıştır. Örneğin timar ve zeamet topraklarına dair şikâyetler hakkında verilen hükümlerde “…defterhâne-i ‘âmiremde mahfûz olan rûznâmçe-i hümâyûn ve defter-i icmâle mürâca‘at olundukda vech-i meşrûh üzere olub mastûr ve mukayyed bulunmağın defter-i hakanî mûcibince mahallinde şer‘le görülmek içün yazılmışdır…”271 ifadeleri sıklıkla görülmektedir. Buradan anlaşılacağı üzere timar, zeamet ve has toprakların vergi gelirlerinin ayrıntılı olarak kaydedildiği Mufassal Defterler, bu defterlere dayanılarak hazırlanan İcmal Defterleri ve yine timar, zeamet ve hass muamelerinin bulunduğu Timar Ruznamçe DefterleriAhkâm Defterlerindeki hükümlerin verilmesinde müracaat kaynağı ve kontol rehberi olmuştur. Bu defterlerdeki bilgiler esas alınarak emir ve hükümler verilmiştir.

268 SAD 11, 49/4.

269 SAD 11, 7/1.

270 SAD 11, 46/3.

Vakıflara yapılan haksız müdahalelerin men edilmesine dair verilen hükümlerde iseAnadolu Muhasebesi Defterlerine272 müracaat edilmiştir.“…Hazîne-i ‘âmiremde mahfûz Anadolu muhâsebesi defterlerine nazar olundukda…”273 ifadesinden anlaşılacağı gibi bu defterlerde yer alan kayıtlar esas alınmıştır. Kayıtlara göre şikâyete konu olan vakfın idari ve mali durumu kontrol edilerek hükümler sonuca bağlanmıştır.

Ahkâm Defterlerinde yer alan şikâyetler sonuca bağlanırken daha önceki ahkâm kayıtlarına müracaat edildiği de görülmüştür. Bir konuda daha önce hüküm verilmiş olup, aynı konu yeniden Divan’a gelmiş ise; daha önce verilen hüküm hatırlatılarak ona göre hareket edilmesi emredilmiştir. Örneğin Niksar Kadısı Sun‘ullah ile Esirci Mustafa arasında yaşanan anlaşmazlığı içeren dava bir türlü sonuca bağlanamayıp Divan’a tekrar tekrar intikal edince, “…divân-ı hümâyûnumda mahfûz kuyûd-ı ahkâma mürâca‘at olundukda vech-i meşrûh üzere tarih-i mezbûrda emr-i şerîfim verildiği mastûr ve mukayyed bulunmağın mukaddemâ sâdır olan emr-i şerîfimle ‘amel olunmak bâbında fermân-ı ‘âlişân yazılmışdır.”274 ifadesiyle önce verilmiş emir hatırlatılmıştır.

Şikâyetler sonuca bağlanırken dikkate alınan diğer bir husus ise şikâyetçi tarafın Şeyhülislamdan275almış olduğu fetva-yı şerifelerdir. Miras, alacak-verecek davaları, özel mülke müdahale, vakıf görevine müdahale gibi birçok konuda verilmiş olan fetvalar“…ve bu bâbda da‘vâsına muvâfık Şeyhü’l-islâmdan fetvâ-yı şerîfe verildüğin bildirüb fetvâ-yı şerîfe mûcibince şer‘le görülüb…”276ifadesiyle hatırlatılmıştır. Şer‘î hukuku ve kadıları bağlayıcı nitelikte olan Şeyhüslislam fetvaları hükümlerin hukuki sonucunu doğrudan belirlemiştir.

Hükümlerin son cümlelerinde, şikâyet edilen şahıslar hakkında verilen kararlar bildirilmiş ve yerel mahkemenin son durumu tekrar Divan-ı Hümayuna rapor etmesi emredilmiştir. Örneğin cinayet işleyen iki kişi hakkında yazılan hüküm “…mezbûrlar bulundukları mahalde ahz ve habs ve üzerlerine müstenid katl şer‘an sâbit olmalarıyla habisde ibkâ ve keyfiyetleri sûret-i sicillâtıyla der-‘aliyyeme i‘lâm olunmak

272 Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, a.g.e.,s. 178.

273 SAD 11, 30/1.

274 SAD 11, 38/4.

275 Mehmet İpşirli, “Şeyhülislam”, DİA, C. 39, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2010, s. 94.

bâbında…”277 ifadeleri ile bitmektedir. Görüldüğü üzere suçluların yakalanarak hapis cezasına çarptırılması ve durumun da yazılı olarak merkeze bildirilmesi emredilmektedir. Başka bir örnekte ise “…mahallinde ma‘rifet-i şer‘le görülüb keyfiyet sıhhat ve hakîkat üzere der- aliyeme arz ve i‘lâm ve da‘vânın hilâfını tahrîrden ittikâ-yı tam olunmak bâbında…”278 ifadeleriyle mahkeme sonucunun bütün gerçekliğiyle Divan’a bildirilmesi, yanlış veya eksik rapor vermekten kaçınılması ısrarla emredilmiştir. Bu örnekler, Divan-ı Hümayun’un yerel yöneticiler üzerindeki kontrol, takip ve otoritesini göstermesi açısından dikkat çekicidir. Ayrıca adaletin yerini bulacağı son ana kadar olayların Divan-ı Hümayun tarafından takip edildiğinin de bir delilidir.

277 SAD 11, 54/4.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM