• Sonuç bulunamadı

En eski devirlerden itibaren teĢkilatlı bir yapıya sahip olan Türkler, baĢta Asya bozkırları olmak üzere bulundukları pek çok coğrafyada devletler meydana getirmiĢlerdir111. Bozkır Ģartlarına göre boylar halinde yaĢayan Türkler, bu boylardan

birinin ön plana çıkması ve diğer boylara hâkimiyetini kabul ettirmesi sonucunda “Ġl”

110 Köymen, Tuğrul Bey, s. 71.

111 Bu konuda detaylı bilgi için bk.: Peder B. Golden, Türk Halkları Tarihine Giriş, çev. Osman

olarak ifade edilen ve belirli kaidelere dayanan devletler kurmuĢlardır112. Bozkır geleneğine göre kurulan bu Türk devletleri adeta boylar federasyonu diyebileceğimiz bir yapıda ortaya çıkmıĢlardır113. GeniĢ sahaları içine alan bu devletlerin yönetimini

kolaylaĢtırmak için ikili teĢkilat diyebileceğimiz tarzda ve genelde doğu-batı Ģeklinde bir yönetim anlayıĢı benimsenmiĢtir114. Buna göre baĢtaki hükümdarın otoritesini

tanımak koĢuluyla hanedan üyesinden kiĢiler buralara yönetici olarak atanmıĢtır115

. Böylece devletin idaresinde hanedan üyeleri görev almıĢ ve ülkenin yönetimi hükümdar ailesinin ortak sorumluluğunda kabul edilmiĢtir. Bunun yanında devletin otoritesine boyun eğerek itaat eden ve her yıl belirli oranda vergi vermeyi kabul eden yerel unsurlara dokunulmayarak bunlardan da istifade edilmiĢtir.

“Kut” olarak adlandırılan ve hükümdara doğrudan doğruya tanrı tarafından verildiğine inanılan ülkeyi yönetme yetkisi gerçekte tek devlet ve tek hükümdar anlayıĢının bir yansıması olarak görülebilir116. Bu durum Türklerdeki cihan

hâkimiyeti anlayıĢıyla da bağlantılıdır. Hükümdarın ülkeyi yönetme hakkını yukarıda da değindiğimiz gibi hanedan üyeleriyle paylaĢması “ülüĢ sistemi” dediğimiz uygulamayı doğurmuĢtur117. Bu sayede geniĢ alanların ve büyük kitlelerin yönetimi

kolaylaĢmıĢtır. Aynı Ģekilde ele geçirilen toprakların yönetiminin “kılıç hakkı” (fetih hakkı) olarak ele geçiren kiĢiye verilmesi de bozkır devlet geleneğinde görülen bir diğer uygulamadır118

.

Eski Türk devlet geleneğinde varolan bu uygulamaları Selçuklularda da görmekteyiz. Bu durum Selçukluların Horasan‟da devletleĢme süreçleri dikkatli bir Ģekilde incelendiğinde açık bir Ģekilde karĢımıza çıkmaktadır. Devlet kurulduktan sonra da bu uygulamalar bir takım değiĢikliklere uğramakla birlikte Selçukluların yıkılıĢına kadar etkisini sürdürmüĢtür. Gaznelilere karĢı Serahs ve Dandanakan

112 Kafesoğlu, Türk Millî, s. 232-233; Abdülkadir Donuk, “Türkçe‟de Ġl (Devlet) Deyimi Hakkında”,

TDA, 35, (1985), s. 37.

113

Togan, a.g.e., s. 53.

114 Ögel, a.g.e., s. 50; Kafesoğlu, a.g.e., , s. 271-272. 115 Kafesoğlu, a.g.e., s. 272.

116 Sadri M. Arsal, Türk Tarihi ve Hukuk (İslamiyetten Önceki Devir), Ġstanbul 1947, s. 120;

Kafesoğlu, a.g.e., s. 248-250; Taneri, Türk Devlet Geleneği, Ankara 1975, s. 34.

117 Kafesoğlu, a.g.e., s. 235-236; Özgüdenli, Turco-Iranıca: Ortaçağ Türk-İran Tarihi Araştırmaları,

Ġstanbul 2006, s. 45.

galibiyetlerinin ardından toplanan kurultaylarda alınan kararlara baktığımızda Selçukluların bu anlayıĢı devam ettirdiklerini söyleyebiliriz. Bu kurultaylarda Tuğrul Bey, Selçuklu ailesinin ortak kararıyla hükümdar olarak seçilmiĢtir. Bununla birlikte ele geçirilen yerlerin üç Selçuklu lideri arasında paylaĢtırılması devletin kuruluĢ sürecinde üçlü bir yönetim anlayıĢına sahip olduğunu göstermektedir119. Ele geçirilen

toprakların bu Ģekilde aile üyeleri arasında paylaĢtırılması aynı zamanda fetih hakkıyla da doğrudan bağlantılıdır120. Bunların yanında Gaznelilere karĢı elde edilen

zaferlerin ardından kurultayın toplanması121, Tuğrul Bey‟in hükümdar seçiliĢinin

betimleniĢ tarzı, ok ve yay gibi sembollere yer verilmesi122, Türkçe isim ve

unvanların kullanılması123

Büyük Selçuklu Devleti‟nin ilk dönemlerinde eski Türk devlet geleneğine bağlı kalındığını göstermektedir. Bu ilk süreçte göze çarpan bir diğer husus da devletin dini yaklaĢımı olmuĢtur. Selçuklular, Dandanakan zaferinden sonra Abbâsî halifesine gönderdikleri mektupta kendilerini bir yandan meĢru bir güç olarak gösterirken diğer yandan da Abbâsî hilafetine ve Sünnîliğe bağlı olduklarını vurgulamıĢlardır124

.

Büyük Selçuklu Devleti‟nin bu ilk dönemlerinde kaynağını eski Türk geleneklerinden alan anlayıĢ aynen devam ettirilmiĢtir. Her ne kadar devleti ve merkezi otoriteyi Tuğrul Bey temsil etse de, Çağrı Bey ve Mûsâ Yabgu gibi diğer aile fertleri de kendi hâkimiyet sahalarında yarı müstakil bir Ģekilde teĢkilatlanmıĢlardır125. Bunların merkeze olan bağlılıkları Ģekilden ibaret kalmıĢtır.

Devletin bu çok merkezli özelliği ve âdemi merkeziyetçi diyebileceğimiz yapısı Tuğrul Bey‟in hükümdarlığının sonuna kadar devam etmiĢtir. Bununla birlikte Tuğrul Bey devlet içinde yeni oluĢumlara izin vermeyerek bir süre sonra merkezi bir yapıya doğru geçmeye çalıĢmıĢtır. Tuğrul Bey‟in takip etmiĢ olduğu siyasetteki bu değiĢim aile içinde bir takım tepkilere yol açarak isyan hareketlerine neden olmuĢtur.

119 Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 594; Râvendî, Râhat-üs-Sudûr, s. 102-103; Özgüdenli, Ortaçağ, s. 49. 120

Özgüdenli, a.g.e., s. 52.

121

Eski Türklerde kurultayın önemi için bk.: Ögel, a.g.e., s. 97.

122 ReĢidü‟d-din, Cami’ü’t-Tevârih, s. 75-76; Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 519.

123 Selçuklu liderleri arslan, çağrı, tuğrul gibi Türkçe yırtıcı hayvan isimleri ile yabgu, subaĢı, yınal,

inanç, beg gibi eski Türk unvanlarını kullanmıĢlardır. Eski Türk unvanları hakkında detaylı bilgi için bk.: Donuk, Eski Türk Devletlerinde İdarî Askerî Unvan ve Terimler, Ġstanbul 1988.

124 NîĢâbûrî, Selçuknâme, s. 82-83; ReĢidü‟d-din, Cami’ü’t-Tevârih, s. 92-93; Köymen, Kuruluş, s.

361-363.

Özellikle 1040‟lı yılların sonlarından itibaren Tuğrul Bey devlet yönetiminde Oğuz töresinden ve eski Türk devlet geleneğinden farklı olarak tavrını merkezi bir devlet yapısından yana koymaya baĢlamıĢtır126. Aslında bu durum Büyük Selçuklu

devletinin kurulduğu ve yayıldığı coğrafyanın bir gereği olarak karĢımıza çıkmaktadır.

Selçuklu devletinin eski Ġran devlet geleneğinin hüküm sürdüğü bir coğrafyada ortaya çıkmasının yanı sıra Abbâsî halifesinin temsil ettiği hilafet makamı da Tuğrul Bey‟in merkeziyetçi bir yapıya geçme gayretlerinde etkili olmuĢtur127. Bu süreçte

Tuğrul Bey‟e en büyük desteği çoğunluğunu Ġranlılar olmak üzere özellikle Gazneli devletinin bürokrasisinden devraldığı geniĢ bir kâtipler zümresi sağlamıĢtır128

. Aslında Selçuklular Horasan‟da devletlerini kurdukları zaman sadece bölgeyi Gaznelilerden devralmakla kalmamıĢlar aynı zamanda Gazneli devletinden kalan müesseseleri ve Ģahısları da bünyelerine katmıĢlardır. Örneğin seyahatnâmesi ile ünlü Nâsır-ı Hüsrev bu kiĢilerden biri olarak karĢımıza çıkmaktadır129. Nâsır-ı

Hüsrev, Gazneliler döneminde Belh Ģehrinde kâtip olarak çalıĢtıktan sonra bölgeye Selçukluların hâkim olmasıyla birlikte Selçukluların hizmetine geçmiĢtir. Horasan‟da Çağrı Bey‟in dîvân iĢlerine bakan Nâsır-ı Hüsrev, bu görevini 1045 yılına kadar sürdürmüĢtür130. Aynı Ģekilde kardeĢi Hâce Ebü‟l-Feth‟de uzun yıllar Çağrı Bey‟in

hizmetinde bulunmuĢtur131

.

Böylece Tuğrul Bey Gazneli Devleti‟ni Selçuklu Devleti için bir model devlet olarak önünde hazır bulmuĢtur. Tuğrul Bey‟in vezirliğe getirdiği kiĢilerin neredeyse tamamının Gazneli bürokrasisinin içinden geliyor olması devlet yönetiminde Gazneli etkisini kaçınılmaz kılmıĢtır132. Alp Arslan ve MelikĢah dönemlerinde 30 yıla yakın

126

Tuğrul Bey‟in merkezi bir devlet kurma çabaları ve bu siyasete karĢı hanedan üyeleri tarafından ortaya konan tepkiler Özgüdenli tarafından detaylı bir Ģekilde ele alınıp değerlendirilmiĢtir. Bk.: Özgüdenli, “ÜlüĢ Sisteminden Merkezî Devlete: Selçuklu Devlet Telâkkisinin TeĢekkülü (1038- 1064)”, Türkler, V, Ankara 2002, s. 249-264.

127

Abbâsî halifesi tarafından Tuğrul Bey‟e verilen “Sultânu‟l-mu‟azzam, ġâhânĢah, Melikü‟l-Ġslâm ve‟l-müslimîn, Melikü‟l-meĢrik ve‟l-mağrib” gibi unvan ve lâkaplar bu açıdan hayli dikkat çekicidir.

128 Köymen, Tuğrul Bey, s. 93; Turan, a.g.e., s. 108.

129 Nihat Azamat, “Nâsır-ı Hüsrev” mad., DİA, C. 32, Ġstanbul 2006, s. 395-397. 130

Nâsır-ı Husrev, Sefernâme, çev. Abdülvehhab Tarzî, Ġstanbul 1988, s. 3-5.

131 Nâsır-ı Husrev, Sefernâme, s. 149-150.

132 Ġlk dönem Selçuklu vezirleri hakkında bk.: Harold Bowen, “Bazı Erken Dönem Selçuklu Vezirleri

vezirlik yapmıĢ olan Nizâmülmülk‟ün de Horasan‟ın Selçukluların eline geçmesinden sonra Selçukluların hizmetine girdiği unutulmamalıdır. Nizâmülmülk‟ün MelikĢah için kaleme aldığı Siyasetnâme‟ye baktığımızda bu etki direk göze çarpmaktadır. Siyâsetnâme‟de verilen örneklerin önemli bir kısmının Gazneliler döneminden olması ve bu dönemin adeta bir model olarak sunulması Selçuklu Devleti üzerindeki Gazneli etkisini açık bir Ģekilde göstermektedir. Gazneli Devleti‟nin yapısına baktığımızda bu devletin Ġslam, Türk ve Ġran geleneklerinden beslendiği görülmektedir. Selçuklu Devleti‟nin yayılmıĢ olduğu coğrafya da bu etkiyi kolaylaĢtırmıĢtır. Zaten Selçuklulara baĢkentlik yapmıĢ olan NîĢâbur, Rey, Isfahan ve Merv gibi Ģehirler Ġran ve Ġslam geleneklerini yansıtmaktaydılar133

. Tuğrul Bey‟in coğrafyanın ona dayattığı veya sunduğu Ģartların etkisiyle devletini merkezi bir yapıya kavuĢturma teĢebbüsüne karĢı ilk tepki Ġbrahim Yınal‟dan gelmiĢtir134. Ġbrahim Yınal‟ın isyanının gerekçesi tam olarak açık olmasa

da bu olay Tuğrul Bey‟in devlet anlayıĢındaki değiĢimle ilgilidir. Fethettiği yerlerin kılıç hakkı olarak Ġbrahim Yınal‟a bırakılmaması ve daha sonra bu yöndeki taleplerinin Tuğrul Bey tarafından geri çevrilmesi Ġbrahim Yınal‟ın isyanına ve sonunda da hayatına mal olmuĢtur135. Ġbrahim Yınal‟ın ardından ailenin bir diğer önemli üyesi olan KutalmıĢ‟ın isyanı ise ancak Alp Arslan zamanında bastırılabilmiĢ ve KutalmıĢ‟ın ölümüyle sonuçlanmıĢtır136. Bu isyanların en dikkat çekici

yanlarından biri ise geniĢ Türkmen kitlelerinin isyan eden liderlerin en büyük destekçisi olmalarıdır137. Bu durum devletin kuruluĢ sürecinde önemli bir rol

oynayan Türkmenlerin zaman içinde devlet üzerindeki nüfuzlarını kaybetmeleriyle ilgilidir. Bu süreçte Türkmenlerin yerini ise gulâm sistemine göre yetiĢmiĢ kiĢiler almaya baĢlamıĢtır. Ġsyancı hanedan üyelerini destekleyen zümreler ile bunlara karĢı Tuğrul Bey‟i destekleyen gruplar karĢılaĢtırıldığı zaman bu durum açık bir Ģekilde görülmektedir. Daha Dandanakan SavaĢı‟nda Gazneli ordusundaki gulâm askerleri

133

Özgüdenli, Ortaçağ, s. 23.

134 Ġbrahim Yınal hakkında detaylı bilgi için bk.: Piyadeoğlu, “Selçuklu Hanedanının Önemli Bir

Mensubu: Ġbrahim Yınal”, Türkiyat Mecmuası, C. 23/Güz, 2013, s. 117-143.

135 Ġbnü‟l-Esir, el-Kâmil, C. 9, s. 3488-489; Sadruddîn Hüseynî, Ahbârü’d, s. 13-14; Bundarî,

Selçuklular, s. 12-14; Abû‟l-Farac, Abû’l-Farac Tarihi, s. 313.

136 ReĢidü‟d-din, Cami’ü’t-Tevârih, s. 106; Hamdullah Kazvinî, Târih-i Güzide, s. 345; Köymen,

Tuğrul Bey, s. 59-60; Özgüdenli, a.g.e., s. 66-67.

saf değiĢtirerek Selçuklular tarafına geçmiĢler ve galibiyette önemli bir rol oynamıĢlardı. Bu durum gulâmların kendilerini devletin sahibi gibi görmelerini sağlamıĢ ve devletin kuruluĢundan itibaren iktidar mücadelesinde yer almalarına neden olmuĢtur138.

Tuğrul Bey‟in gerçekleĢtirmeye çalıĢtığı devleti merkezileĢtirme çabaları onun vefatından sonra Alp Arslan tarafından önemli ölçüde baĢarılmıĢtır. Babası Çağrı Bey‟den sonra devletin doğu kanadına hâkim olan Alp Arslan, 1063 yılında Tuğrul Bey‟in vefatından sonra tahtı ele geçirmek için harekete geçen KutalmıĢ‟a karĢı batıya yönelmiĢtir. Bu sırada Mûsâ Yabgu‟nun hâkimiyetindeki Herat‟ı ele geçirerek ailenin bu üçüncü koluna son veren Alp Arslan, Aralık 1063‟te KutalmıĢ‟ı da yenilgiye uğratarak Rey‟e gelmiĢ ve amcası Tuğrul Bey‟in tahtına oturmuĢtur. Böylece devletin kuruluĢundan itibaren Tuğrul Bey‟in yüksek hâkimiyetine rağmen üç kol halinde var ola gelen aile içindeki iktidar paylaĢımı Alp Arslan‟la birlikte son bulmuĢtur139. Bu sırada Kirman‟ı yönetmekte olan Alp Arslan‟ın kardeĢi Kavurd Bey

ise yeni hükümdara itaatini bildirerek yerini koruyabilmiĢtir. Tuğrul Bey tarafından baĢlatılan ve Alp Arslan tarafından gerçekleĢtirilen merkezi devlet yapısı Alp Arslan tarafından oğlu MelikĢah‟a intikal ettirilmiĢtir. Dönemin hemen hemen bütün Türk Ġslam devletlerinde olduğu gibi Selçuklularda da belirli bir veraset sisteminin olmaması devlet içinde sık sık taht mücadelelerinin yaĢanmasına neden olmuĢtur. Bununla birlikte merkeziyetçi bu devlet anlayıĢı belli ölçüde devletin yıkılıĢına kadar devam ettirilmiĢtir.

Benzer Belgeler