• Sonuç bulunamadı

Gurbet ve Yabancılaşma Sorunu

2.2. Göç Olgusu ve Gecekondulaşma

2.2.2.1. Gurbet ve Yabancılaşma Sorunu

Hayallerini, rüyalarını süsleyen ülkelere göç eden insanlar, hayal kırıklığına uğrayınca vatan özlemi duyar ve memleketlerine geri dönme isterler. Yalnızlık, vatana duyulan özlem ve geride kalanların hasreti sıkça karşılaşılan problemlerdendir. Göç eden ilk kuşaklar vatanlarını, örf ve adetlerini unutmazlar; ancak onların çocukları kendi kültürlerine yabancılaşmayla karşı karşıya kalırlar.

“Peki, niçin geldin buralara? Yeni bir hayat, para, değişiklik, huzursuzluklardan kaçış vesaire vesaire… İşte oğlun, omuzlarında taşıdığın, yerlerde yuvarlanıp şakalaştığın o küçücük şey, şimdi on üçünde… Şunca sene çarçabuk geçivermiş demek ki… O yurdunu biraz hatırlıyor. Ama onun çocukları kim olduklarını bilecekler mi?” (Ç, s.7)

Küçük yaşta ailesiyle Avustralya’ya göç eden Korhan Türkiye’de kalan akrabalarını ve atalarını tanımadan büyür. Bu durum Tekin’in kaygılanmasına yol açar. Korhan’ın kendi kültüründen ve ailesinden uzakta yabancılaşan biri olarak yetişmesi onu korkutur.

“- Biz Türküz. Türkiye’den geldik. Doğrusu benim de pek çok atam var, ama hepsinin ismini bilmiyorum… Dedemi hatırlıyorum, İyi bir adamdı. Sen de iyi bir adamsın. O bana uçurtma yapardı. Beni lunaparka götürürdü. Ama biz buraya geldikten sonra öldü.” (Ç, s.23)

“Biz buraya birinci nesil olarak bir şeyler bilerek geldik. Çocuklarımız bizden aldıklarına yabancı bir kültürü ister istemez kattılar. İster istemez mekteplerin yakınındaki kilise, onların kafalarına bir şeyler ekledi. Korkarım bir gün kimlik bunalımına girecekler. Hatta bunu şimdiden yaşamağa başladılar bile. Onun için ben derim ki çocuklarımıza manevi değerlerimizi öğretmek bize düşüyor.” (Ç, s.41)

Avustralya’da kalma süreleri uzadıkça daha çok vatan özlemi duyan Tekin, dönme isteğini ve oğlunun yabancılaşmasından duyduğu endişeyi dile getirir.

“- Konuyu nerelere getirdin şimdi… Bırakalım Suna’yı ve geçmişi… Dönmek isteyişimin sebebi yurdumu özlemiş olmam… Hepsi bu.” (Ç, s.14)

“Sonra Tekin’e döndü:

- Sense her şeyi alt üst edip dönelim diyorsun. Üstelik kazancımız da iyi… Ben özlemiyor muyum oraları sanki? Anamı, kardeşimi… Ama kolay mı başa dönmek? Buradaki ilk günlerinizi düşün! Sıkıntılarınızı düşün bir. Hiç kimseyi tanımıyorduk. Hiç bilmediğimiz bir yerdeydik… Uyuyamazdık geceleri. Yüreğimiz kuş yüreği. Dil bilmiyorduk. Yediklerimizden tat alamıyorduk… Ne olacağımızı bilmiyorduk.” (Ç, s.13)

Yabancı bir ülkede yaşadıkları sıkıntılardan sonra bir düzen kuran aile, Türkiye’ye dönmekle sil baştan hayata başlamak zorunda kalacaklardır. Bunun farkında olan Esra, Avustralya’da kalmaktan yanadır. Tekin gibi arkadaşı Fahri Bey de gurbet sıkıntısını çekmektedir. Gönlünün hep Türkiye’ye dönmekten yana olduğunu söylediğinde eşinden tepki alır. Eşi de Esra gibi kurdukları düzeni bozmanın yanlış olacağını savunur.

“Hani sanki bir gemi bekler gibi… Askerdi ne de olsa. Kopamaz vatanından… Bazen durup durup içini çeker. “Dönsek mi Mebrure ?” diye sorar. Bu yaştan sonra kolay mı ev ocak taşımak, siz söyleyin… Onun için, “Otur oturduğun yerde Fahri” diyorum.” (Ç, s.124)

Yaşadıkları ülkelerde kendi dillerine, şarkılarına hasret kalan Türkler, bir gün dönebilme umuduyla Türkiye’yi hep canlı bir tablo gibi gönüllerinde taşırlar. Yakınlarının, arkadaşlarının ve kendi ülkelerinde kendi kurallarıyla özgür yaşamanın tadına varmak isteyenlerin en büyük sorunu gurbette yaşamaktır.

“- Bak yemin ediyorum. Giderim Türkiye’ye… Yaşadığım kadar yaşayacak değilim ya… Elbette arkadaşlarım da olur oralarda. Kimseye yük olmadan yaşar giderim…” (Ç, s.126)

“- Giderim dedi. O kalsın… Binerim bir uçağa… Yurduma dönerim… Güzel Türkiyem… Şöyle yürekten konuşurum ana dilimi. Şarkı da söylerim… Bugün Emirgân, yarın Kanlıca… Gezer dolaşırım.” (Ç, s.126)

Kalma ile yurda geri dönme arasında bir tercih yapmak zorunda olan Korhan, önceleri alışamadığı, dışlandığı ve küçümsendiği Avustralya’ya aslında artık çok bağlandığını hisseder. Babasının isteğini de göz önüne almaya çalışan Korhan, onun yaşadığı gurbeti anlamaktan uzaktır. İkinci nesli temsil eden Korhan, artık yabancıların kurallarıyla ve kültürleriyle büyümüştür. Türkiye ile kuvvetli bağları olmayan Korhan için dönüş bir hayli zordur.

“Korhan o an Murat Beyin çiftliğindeki yerliyi düşünmüştü. Ona avcı sopası armağan eden yerliyi… “Biz kuzey topraklarından geldik. Sizin topraklarınız neresi? Ataların dedeleri kimlerdir?

Yurdunu görmesi gerekirdi elbette. Babasının bu sözleri altında kesin dönüş isteğini apaçık seziyordu. Temelli gitseler, arkadaşları ne olacaktı peki? Kan kardeşi Kerim, sonra alıştığı, bir insan gibi benimsediği köpeği? O güzel evleri, hatta ara sıra kaçtığı okulu, nasıl bırakacaktı? Zaman zaman canını sıkan Caroline Öğretmen bile ayrılık düşüncesi belirdiğinde sevdiği insanların arasında yer alıyordu.” (Ç, s.130)

Bir tartışma sırasında kendisine hakaret eden birini darp eden Tekin’in suçlu bulunması onu kesin dönüş kararı vermesinde etkili olur. Kanunların daha çok kendi vatandaşlarını koruduğu bir ülkede kalmak istemez. Babasının etkisinde kalan Korhan da dönmeye ikna olur; ancak onları bekleyen başka sorunlar vardır. Yıllarca Avustralya’ya alışmaya çalışan aile için bu defa da Türkiye’de tutunabilme mücadelesi başlayacaktır.

“Kendimi haksızlığa uğramış sayıyorum.” demişti. Ben bir Avustralyalı olamayacağım Miguel. Burada yalnızca mantık geçerli. Mike’ın hakaretlerini sineye çekseydim bütün bunlar başımıza gelmezdi. Bu türlü bir mantığı da benim aklım almıyor. Gitmek istiyorum buralardan. Yapamayacağım. (Ç, s.134)

“- Türkiye’ye… Oraya gideceğim… Evet, ülkemize gitmek istiyorum. Beni orda bekleyen bir şey var… Gitmeliyim, denemeliyim bunu… Bu kapıdan yürüyeceğim anne. Yürümeliyim…”(Ç, s.138)

“Birkaç gün sonra Hasret’i Murat Ağabey’e götürmüşlerdi. Korhan yaşlı yerliye teslim etmişti Hasret’i.

- Ona iyi bak olmaz mı? demişti. Çünkü biz gidiyoruz… Yurdumuza dönüyoruz. Türkiye’ye…” (Ç, s.138)

Uzun yıllar boyunca Avustralya’daki şartlara uyum sağlayan Korhan ve ailesi, Türkiye’ye yerleştiklerinde yeni düzene alışmakta sıkıntı çekerler. Kendi ülkesinde bir yabancı olan Korhan, okula, arkadaşlarına ve öğretmenlerine uyum sağlayamaz.

“- Biliyorum, kötümserim. Çünkü eğreti yaşıyoruz. Huzurumuz yok. Geldiğimizden beri göçebeliğimiz sürüyor. Bir sürü eşya eksik. Lâmbalar, halılar, dolaplar…” (Ç, s.160)

“Avustralya’dan gelmiş bu gurbet çocuğuna idarenin ve öğretmenlerin nasıl davranacaklarını da merak ediyordu. Onu yadırgayacaklar mıydı?” (Ç, s.163)

Korhan için Türkiye’deki okul hayatı ve öğretmenler geldikleri yerden çok farklıdır. Okulda sürekli kendisini aşağılayan İngilizce öğretmeni yüzünden okuldan nefret eden Korhan, Avustralya’da kendisine yardım eden ve kendisini geliştirmesi için her imkânı sunan Caroline öğretmeni aramaya başlar. Sonunda Türkiye’de tutunamayacağını anlayınca Avustralya’ya dönmeye karar verir. Yıllar önce yaptığı gibi ülkesinden göçer.

“Kayıt günü müdür yardımcısı Haluk Beyin odasındayken girip çıkan öğretmenlerin bakışları Esra’ya takılıp duruyordu. Hepsinin gözlerinde Avustralya’dan gelmiş olan bu kadına duyulan merak vardı. Esra uzak bir yerden gelmenin Korhan için, daha ilk baştan puan kaybı olduğunu düşünmüştü.” (Ç, s.163) “Korhan Avustralya’ya dönmeğe o yaz karar verdi. Solmaz İngiltere’ye gidiyordu. Orda okuyacaktı. Bir orman kıyısında bulduğu çayır kuşu uçuvermişti ellerinin arasından… Sahi buralara onu bağlayan Solmaz mıydı? Belki… Güzellikleri onda bulma isteği… Avustralya’ya gidecekti o da… Geldiği yerlere dönecekti… Nasıl olsa küçüklüğünden beri ayrılığı benimsemiş, ayrılıklarla yaşamağa alışmıştı. Nasıl olsa göçmendi… Gidecekti.” (Ç, s.247)

Benzer Belgeler