• Sonuç bulunamadı

3005 yılında Dradalıların yaşadığı gezegenlerden olan neva yıldızındaki atrat gezegenine bir gün kimliği belirsiz bir uçan nesne yaklaştı. Başlangıçta dradalılar insanlar geldi diye düşünürken sonradan fark ettiler ki bu bir insan gemisi değildi çünkü gemi iner inmez içerisindekilerin insan olmadığı görüldü. Grumenler dinozorlara benziyorlardı 2 ayak üzerinde yürüyorlar ve 2 kolları vardı vücutları 10 derece öne eğikti, kuyruğu vardı bir t-rex’e benziyordu ama çenesi ve ağzı kısaydı öne doğru uzun değildi ve dradalıları avlamaya başladılar. Atrat kolonisinin hali içler acısıydı avlanma bittiğinde.

Koloni nüfusunun %20’si ölmüştü. Olay birkaç gün de olsa gecikmeli olarak insanların ve kurawların kulağına gitmişti bile ve bir trajedi yaşanmıştı. Bu sürüngenler acaba geri döner miydi? İşte asıl tehlike şimdiydi çünkü kah insan, kah dradalı kah kuraw hiç birbirinin etini yemeyi düşünmemişti ama bu fazla gelişmiş kertenkele sürüsü bir gezegenin %20’sinin nüfusunu yemişti ve kalan etleri de kendi gezegenlerine götürmüşlerdi. Bu dinozor sürüsü uzayın baş belası olacaktı bu kesindi. Dadanmışlardı insanların yakınlarına. Çok süre geçmeden insan, dradak ve kuraw cumhuriyetleri ortak toplantı düzenledi. Toplantıda şunlar konuşuldu;

İnsanlar; görüldüğü üzere dostlarımız dradaklıların başı belada geçmiş olsun diyoruz. Asırlardır ortalarda olmayan grumenler birden piyasaya çıkmış dehşet saçıyorlarmış.

Dradaklar; birkaç asır önce bizi tarihten silmeye çalışanların bugün geçmiş olsun demeleri ne ironik Kurawlar; tartışmayalım lütfen dert hepimizin derdi. Bu sürüngenler tekrar ortaya çıkabilir.

Dradaklar; hedef biz oluyoruz çünkü biz daha yakınız hedeflerine öyle görünüyor

Kurawlar; bence rastgele geliyorlar yoksa bu zamana kadar beklemezlerdi. Sahipsiz yıldızlarda da avlanmış olabilirler.

İnsanlar; gemileri tek değil zaten ve asıl tehlike filolarını böldüklerinde ortaya çıkabilir. Gezegen yok edici tek başına sadece tek yıldızda etkili olabilir malum yavaş hareket ediyor. Onların avlanmalarına diğer ekstra çözümlerimiz de olmalı.

Kurawlar; üç ırk gücünü birleştirse nasıl olur

Dradaklar; zaten aramızda en güçlülerimiz insan ırkı. Suhvalara teklif götürelim kano yıldızına gidelim İnsanlar; iyi fikir. Dinsizin hakkından imansız gelir.

Kurawlar; bize itici geliyor o fazla gelişmiş köpekler

İnsanlar; uzaylı da olsa kedi köpek anlaşamıyor arkadaş ya. İyi o zaman ittifak kurmayalım ve bu akıllı dinozor kılıklı varlıklar bizi şiş kebap yapsın demi?

Dradaklar; denize düşen yılana sarılır kuraw kardeş. Mecburuz buna.

Kurawlar; kardeş mi? Size benzer bir yanımız yok ki bizim hahaha

İnsanlar; çok espritüelsiniz canım. Neyse mutabakat sağlandığına göre hayırlı olsun bari ne diyelim.

197 Hui coneter araştırma yapıyor

Hui coneter anlatıyor;

Gençliğimde çok duyardım grumen lafını ve heyni düzenini bu canlıların varlığı barizdi elbette ve tehlike kapıyı şimdi tekrar çalmıştı. Ama uzun uzun yıllar geçmişti bu hikayenin üzerinden. Babam rua anlatırdı newoo-grumen münasebetlerini. Fakat 1.güneş sistemi savaşından sonra newoo tamamen ortadan kalkmıştı chorterish ailesi de başka gezegenlere dağılmıştı. Çoğu belge halen bu ailenin arşivinde saklı olmalıydı. Yaşlı başıma bakmaksızın izini sürecektim. Güneş sistemi içinde yaşayan chorterish soyundan kimse yoktu ama tahkikatlarım neticesinde öğrendim ki fanse gezegeninde mevcutlardı en yakın chorterish’ler. Proxima centauri yolu görünmüştü bize. 2 gün kadar süren yolculuktan sonra ulaştım fanseye. Baba memleketiydi burası ve güzel bir yerdi aslında biraz karanlık olsa da. Burada yaşayan modon chorterish isminde hemen hemen benim yaşıtım olan yaşlı bir adamı buldum ve ziyaret etmek istediğimi belirttim memnuniyetle karşıladı ve teşrif ettim evine.

Modon; hoşgeldiniz sayın komutan. Neden benimle görüşmek istediniz sorabilir miyim?

Hui; sizinle grumenler ve aileniz arasındaki ilişki konusunda bilgi alışverişinde bulunmak istiyorum.

Modon; grumenler evet saldırılarını duymayan kalmadı ama bizim bunu yaptırdığımızı düşünmeniz pek mantıklı gelmiyor bana. Ailemizin siyasi işlerden el etek çektiğini söyleyebilirim.

Hui; evet el etek çektiler ama siz de biliyorsunuz ki aileniz iş tutmuştu bu canlılarla. Sizden bizim bilmediğimiz şeyler duymak istiyoruz bu canlılarla alakalı.

Modon; ciddi söylüyorum pek malumatım yok sayın general. Sadece bu canlıların eski zamanda bizle iletişimde olduklarını ve dünyayı köleleştirmek istediklerini biliyorum. Detaylı bilgiler mato yıldızının folia gezegeninde bir mağarada saklanıyor. Orada inzivaya çekilmiş bir akrabam var yardımcı olursa o olur inanın ki.

Teşekkür ederek ayrıldım ve uzay aracımla mato yıldızına doğru yola koyuldum elimdeki adresle.

Ormanlık bir gezegen olan folia’ya indim. Gezegende satılan iletişim cihazlarından bir tane satın aldım ve de bir asker olduğumdan gezegen komutanlığına uğradım selam kelam derken onlardan bir adet araç istedim sağolsunlar ihtiyacımı karşıladılar ve koyuldum yola. Taşrada bir yerdi bu mağara kuş uçmaz kervan geçmez derler ya eskiler o tür bir yerdi. Uzun uğraşlar sonucu buldum mağarayı kıyıya yakın bir adadaydı ve buraya özgü köpeğe benzeyen hayvanlar vardı yaklaştırmıyordu beni. Ve çağırdım “bay chorterish!” diye. Geldi tanıştırdım kendimi yıldızlarası cumhuriyet görevlisiyim diye ve kabul etti evine sağolsun. Folia çayı ikram etti bana ve konuşmaya başladım bay chorterish ile;

Coneter: bay chorterish belki biliyorsunuz cumhuriyet istila tehdidi altında ve grumen ırkı bu istilaya başlamak üzere eli kulağında. Dradalılara saldırdılar maalesef.

Corterish: demek öyle. Gezegen yok edici ne güne duruyor ki kullanın onu Coneter: gezegen yok edici kağnı gibi malum bize sizin değerli bilgileriniz lazım.

Corterish: kağnı nedir?

Coneter: antik çağlarda dünyada kullanılan bir zımbırtı işte. Neyse konumuz bu değil newoo örgütüne ait değerli bilgilerden faydalanmak istiyoruz.

Corterish: bunlar bir antika bay coneter size veremem.

coneter: sizden isteyen kim? Sadece newoo-grumen ilişkisini inceleyeceğim. Merak etmeyin size soruşturma filan açılmaz.

Corterish: soruşturma mı? Dedelerimin hatalarından mesul değilim. Gelin benimle.

Ve kütüphaneye gittin tarihin tozlu sayfalarından belgeler buradaydı. Okudum araştırdım ve öğrendiğim kadarıyla grumenler ve newoo arasında bir anlaşma varmış bu örgüt yaptığı yardımlar karşılığında insanları bir nevi av hayvanı gibi kullanmak istemiş. Grumenlerin direktifleriyle uzaya hakim olup insanlığı kendi kötücül planlarıyla yönetmek istemişler. Dünya savaşlarında newoo sürekli başarısız olunca da grumen iletişimi kesilmiş. 1.güneş sistemi savaşında da başarı gelmeyince gerisi

198

malum zaten newoo tamamen dağılmış. Ayrıca newoo’nun grumen ittifakından teknolojik manada güçlenince ayrılma planı bile varmış. Fakat evdeki hesap çarşıya uymamış tabii ki. Ayrıca mağara kütüphanesindeki belgelerin birinde de grumen temasının nasıl sağlandığı anlatılıyordu. Şunlar yazılıydı;

“newoo’yu kuran kişi heyni düzeni üyesiydi ve bir gün eline nereden geldiği belli olmayan bir piramite benzeyen taş geçti. Taşı inceledi ve silerken taşın üzerinden bir ışık huzmesi çıktı grumenlerle iletişim kanalı açıldı bu sayede. İletişime geçtiği bu grumen onun zihnini bulandırdı ve newoo örgütü

böylelikle kurulmuş oldu”

Herşey açıktı artık. Teşekkür edip ayrıldım gezegenden ve dünyaya doğru yola koyuldum.

Kano yıldızına seyahat

Hui coneter’ın bilgi toplamasından sonra 3 ırkın temsilcileri vakit kaybetmeksizin 80 ışık yılı uzaktaki kano yıldızaına doğru yol almışlardı. 66 günün ardından kano yıldızının çekim alanına girdiler ve Suhva uzay gemileriyle karşılaştılar ve araçlarını durdurdular. Hemen Suhvalar insan uzay gemisine eşlik ederek perke gezegenine götürdüler. Perke volkanik bir gezegendi ve gezegendeki en düşük sıcaklık 25 derece kadardı. Sıcaktı, kavruluyordu ama dayandılar nihayetinde. Yapay zekanın da yardımıyla anlaşmaya başladılar kısa süre sonra. Yapay zeka artık tamamen yabancı dilleri de bir süre sonra anlar hale geliyordu teknoloji çok gelişmişti.

Kanolara teklif götürüldü sürüngenimsilere karşı bizle ittifak kurun dendi ve kanoların da talebi şu oldu; “olası bir savaş durumunda sürüngenimsilerin ganimetlerinin hepsi bizim olacak” evet bir etçil ırka karşı başka bir etçil ırk ile anlaşılmıştı. Grumen ırkı yani sürüngen ırk düşünecekti şimdi başlarına gelecekleri.

İnsanlar ve kurawlar dönüş yolundayken olan olmuştu grumenler atağa geçmişti ahu yıldızındaki insan kolonisine saldırmıştı ve çetin bir savaş geçmekteydi. İnsanlar mukavemet ediyordu 2 tarafta büyük kayıplar vermişti ve grumenler geri çekilmişti. Peki grumenler geri gelir miydi? Tam bir

muammaydı ama gelecekleri de kesindi özellikle ahu yıldızındaki mukavemetten sonra daha güçlü bir şekilde gelecekleri kesindi ama ne zaman gelirlerdi? İşte o bir muammaydı. İnsanlar av olmamıştı ama ahu kuvvetleri büyük hasar görmüştü. Grumenler de anlamıştı büyük olasılıkla insanların artık

köleleşmeyeceğini ve bu pahalıya patlayacaktı sürüngenlere ama daha vakit vardı.

Güneş sistemine grumenler giriyor Hui coneter anlatıyor;

İttifak filan yapmıştık tam o sırada ahu yıldızı saldırısı olmuştu ve püskürtülmüştü fakat uzun yıllar boyunca yeni bir saldırı nedense olmamıştı fakat suhvalarla ittifakımız devam etmişti ilişkilerimiz gelişmişti. Karşılıklı elçilikler açılmıştı. 3020 yılına kadar böyle devam ettik. Ben 400 yaşını devirmiş bir insanım tabi fakat koltuk tatlı geldiğinden komutanlığı bırakamadım. Bir gün plütondan acil koduyla mesaj geldi. Onbinlerce uzay gemisi güneş sistemine giriş yapıyordu! Kırmızı alarm verdik tüm uzay kuvvetlerini seferber ettik eller tetikte bekliyorduk. Gezegen yok edici bile hazırdı. Destansı bir savaş olacaktı. Yok olan asteroit kuşağını düşman kalıntılarıyla ikame edecektik yahut ham madde

yapacaktık başka yolu yoktu.

Uzay gemilerimiz mukavemet için hareket etti. Satürn civarında vuruşma devam etti. Dünyada naklen canlı yayın vardı elbette ve biz destanlar yazıyorduk. Binlerce gemiyi yok ettik ama bir kaza da oldu.

Gezegen yok edici çalışır vaziyetteyken plüton isabet aldı ve paramparça oldu. Koskoca plüton tarih olmuştu insanlık onu çok özleyecekti. Son birkaç grumen uzay gemisi de bu gezegen patlamasını

199

görünce teslim oldu. Grumenler marsa indirildi ve esir alındı sorgulandı. Yapay zeka birkaç saatte dillerini çözmüştü onların. Sorgulanma bizzat benim tarafımdan yapıldı ve şu şekilde geçti;

- Neden sistemimizi istila etmek istediniz?

- Karnımızı doyurmak için

- Biz de karnımızı doyurmak için sizi istila etsek nasıl olur?

- Buna müsaade etmeyiz

- Peki biz neden edelim? Sizin kendi kaynaklarınız yok mu?

- Biz avcılık yapıyoruz sadece et yiyebiliyoruz o yüzden bu cumhuriyeti seçtik nüfusu çok yoğundu

- Sizin gezegeninizde et yok mu?

- Sadece böcekler kaldı başka hayvan yok eğer avlanmazsak aç kalırız

- Asıl bir daha bize saldırırsanız siz ölürsünüz aç kalmayı bırak gezegeniniz kalmaz. Plüton patlayalı çok olmadı biliyorsunuz sizin gezegen de hayli hayli patlar. Şimdi git bunu sizin o sürüngen liderinize ilet. Yoksa ciddi ciddi geliriz gezegeninizi patlatırız. Acımayız yani büyük zayiat verdik zaten.

Bu konuşmadan sonra grumen gemileri redil yıldızına doğru giderler ve üzücü haberi verirler savaş kaybedilmiştir büyük bir hasar alınmıştır ve insanların başka bir gelişi olursa bu sefer grumenlerin ana gezegenlerinin patlatılacağı tehdidi de iletilir. Grumenler el mahkum bir biçimde bu olayı sineye çekmek zorunda kalır ve rotayı başka gezegenlere çevirir ve bu mecburiyetleri onları yıllar sonra bir keşif sahibi olmaya itecektir. Yıllar yılları kovaladıktan sonra grumenler bir formül geliştirir. Bu

formülün uygulandığı nesneler 5 kat daha fazla büyük boyuta ulaşabilmektedir ve böcekler mesela bu yolla gayet tabii ki büyütülebilir.

Yıldızlararası federasyon kuruluyor

3030 yılına gelindiğinde insanlar, dradalılar ve kurawlar artık birlikte hareket etme kararı almışlardı ve bu sebeple yıldızlararası federasyon kurulmuştu. Matar ve rema yıldızları yıldızlararası federasyona katılmamışlardı.

3050 yılında galaktik vaziyet

32.yüzyıla doğru gidiyordu insanlık ve güneş ve çevresindeki yıldızlar kolonileştirilmişti. Artık insanlar diğer uzaylı medeniyetlerle birlikte yaşamaya devam ediyordu. Tau cetililer, kurawlar, dradaklar hepsi birer yıldızlararası federasyon vatandaşıydı. Genetik uyuşmazlıktan dolayı kız alıp veremiyorlardı ama mutlu mesut yaşıyorlardı. Federasyonun en sakin üyeleri tau ceti’lilerdi çeyrek metrelik boylarıyla etliye sütlüye karışmazlardı insanlar ve diğerleriyle birlikte yaşarlardı. Köy hayatını seviyorlardı yüksek binalar, betonlaşmış kentler bunlarda hiç yoktu ve artık sadece tau ceti’de değil diğer gezegenlerde de bu ırka rastlamak mümkündü. Tau ceti yerli ırkı olan fino ırkı görüp görülebilecek en barışsever canlılardı. İnsanların varlıklarını bildiği birkaç ırk daha vardı fakat henüz ciddi bir temasa

geçmemişlerdi. Bunlar karıncaya benzeyen nemmik ırkı ve aldebaranlılardı. Aldebaranlılar yıldızlarını hiç terk etmiş değillerdi ve kimse de aldebaran’a yaklaşmaya cesaret edemiyordu. Yaklaşmaya çekiniyordu insanlar.

İnsanlar aldebaran’a seyahat ediyor

Yıldızlararası kolonileşme yüzyıllar öncesinden başlamıştı ama kimsenin aldebaran ziyaretine cesareti olmamıştı. Aldebaran büyük bir yıldızdı güneşten 40 kat büyüktü ve aldebaranlıların yaşadığı gezegen de keza dünyadan 10 kat büyük bir gezegendi. Hayatında kimse aldebaranlı görmemişti dünyada ya da öyle zannediyorlardı. 3053 yılında insanlar aldebaran fatihi adlı uzay araçlarına atladılar ve bu yıldıza gezi düzenlediler yıldızı ziyaret edip sakinlerini göreceklerdi. Astronot kıyafetlerini filan giyip

200

koyuldular yola ve sağ salim aldebarana ulaştılar. Büyük cesaretti bu aldebarana karşı içlerindeki anlamsız korkuyu kırmışlardı. Federasyonun parçaları oldukları için bir 2 kuraw ve 2 dradalı da hazır bulunuyordu gemide. Parlak bir yıldızdı aldebaran ve aldebaranlıların gezegenlerinin etrafında uzay araçları dolaşıyordu. Aldebarana indi insanlar sanki içgüdüleriyle yönleniyorlardı inecekleri yere ve önceden biliyor gibiydiler. Sanki bu yıldız hiç yabancı değildi. İnsanların hayallerindeki yemyeşil canlı canlı yerleşim yerleri gibiydi. Hayallerine ulaşıyordu sanki insanlar. indiler ve bir de ne görsünler! Bu aldebaranlılar asırlar evvel insanların uzaylıları tasvir ettiği hayal ürünü çizimlerdeki uzaylılara benziyordu. 180-200 cm boylarındaydılar, renkleri gri ve mavi arası bir renkti, çeneleri ufak, gözleri büyüktü, burunları sadece delikten ibaretti ve kulakları da insan kulağı gibiydi. Elleri 4 parmaklıydı ve bu canlılar elbise giyiyorlardı. Dünyalıların hayal ettiği gibi değillerdi. Hayal ettiklerine benziyordu ama bir noktada da benzemiyordu.

Aldebaranlılar şaşırtmıştı dünyalıların dilini konuştular ve “hoşgeldiniz” dediler. İnsanlar, kurawlar, dradalılar birbirine bakıyorlardı tam bir iyi sıhhatte olsunlar durumuydu. Aldebaranlılar kendilerine vorte diyorlardı gezegenlerinin adı ise sekre idi. ve insanları misafir etmişlerdi saraylarında. Sekre gezegeni aldebaranın etrafında 1000 aldebaran gününde dönüyordu. kendi ekseni etrafındaysa 30 saatte dönüyordu. yani dünya hesabıyla 1200 günde 1 yıl geçiyordu. büyük ve hızlı bir gezegendi, satürn gibi halkaları vardı, 2 tane uydusu vardı ve bu uydular ormanlık arazilerin olduğu atmosfer ihtiva eden uydulardı. Aldebaranlılar yani vorteler insan ziyaretçilere şunu anlattı;

- Bizler sizlerden çok önce kendi medeniyetmizi kurduk sizlerden daha gelişmişiz. Bazen sizlerin gezegenine de geliyoruz hatta başka gezegenleri de ziyaret ediyoruz ama çoğunuzun bundan haberi yok. Çünkü kendimizi gizleyebiliyoruz üstün kamuflaj yeteneğimiz var. Nefesimizi tuttuğumuzda bizi de temas ettiğimiz nesneleri de göremezsiniz. Telepatik güçlerimiz de iyi mesela uzak mesafelere düşünce dalgalarımızı yayabiliyoruz. Bu sayede bizim gezegenimize inerken sıkıntı yaşamadınız ve dünyalıların dilini konuşmadığımız halde şu an öyle

algılıyorsunuz. Dünyaya geçmişte de ziyaret yaptık ama kimse bizi ispatlayamadı çünkü kaybolmakta ustayız ve araçlarımızın hızına hiç yetişemediniz. Araçlarımızı bulut biçimine soktuğumuz da oluyor. ayrıca silikon maskelerimiz var ve gerçeğinden ayırt edilmiyor. Bir gezegene gidince oranın akıllı türünün maskesini giyiyoruz. Dillerinizi nasıl çözdüğümüze gelince dediğim gibi telepatimiz size nazaran daha iyi seviyede. Ama refleks olarak bir kuraw değiliz.

Bir aldebaranlının ömrü 200 aldebaran yılı kadardı. Yani 657 dünya yılına eşitti bu süre. Mevcut aldebaran gezegeni hükümdarı ise 180 yaşındaydı yani dünya yılıyla 2519 yılında doğmuştu.

İnsanlar şaşkınlıklar içerisindeydi neler neler dönmüştü böyle. Kim bilir eski zamanlarda daha neler neler olmuştu. Aldebaranlılar insanlarla işbirliği istiyorlardı aslına bakılırsa. Telepatik güçleriyle insanların akıllarına bu ziyaret fikrini ekmişlerdi. Sonuçta grumen ırkı bu kadar taşkınlıkla evreni kasıp kavuracaktı ama yıldızlararası federasyon ile aldebaranlılar güçlerini birleştirirse bu mesele kökünden çözülebilirdi. Bu yüzden insanlar aldebaranlıları dünyaya davet etti ve aldebaranlılar da kabul etti.

kısa zaman içerisinde aldebaranlılar dünyaya geleceklerdi. Ve de insanlara şu teklifi yaptılar; “gelin bizim gemilerle gidelim daha hızlı gideriz” dediler. Aldebaranlıların gemileri bir ışık yılını 3 saatte kat edebiliyordu. 195 gün sonra insanlar aldebaranlıların gemileriyle dünyaya gelmişlerdi. Aldebaranlılar dünyalıların yaptıkları gelişmeleri yakından takip ediyorlardı ve de gezegen yok ediciyi gördüklerinde

“işte bu!” dediler fakat “geliştirilmesi lazım” diye de eklediler. Çünkü çok yavaş hareket ediyordu bu gezegen yok edici. İlk etapta bir ışık yılını 1 güne indirmesi vardı ve aldebarranlılar dünyalılara şunu teklif etti; DNA’larınıza uxirego ekleyin. Dna’ya uxirego eklemek? Zahmetliydi ve riskliydi yan etkisi olabilirdi ama denemekte de fayda vardı.

Çalışmalara başlamışlardı insan dna’larına uxirego eklenecekti çünkü uxirego kaynaklarının çok büyük kısmı gezegen yok edici için kullanılmıştı. Peki ne olacaktı uxirego insan dna’sına nakledildiğinde?