• Sonuç bulunamadı

26 Birincisinin özellikleri şöyledir:

• Yoğun askeri baskı.

• Devletin bir bölgede yoğunlaşması ve bunun jeopolitik hegemonya girişimiyle birleşmesi.

İkincisinde ise birbirleriyle genel bir normatif düzenleme çerçevesinde rekabet eden ademi merkezi güç aktörlerinin bulunmasıdır. Mann’a göre birinciler, ikinci yapıların sonucunda oluşmuş olabilir. Martin Wight ve Richard Gilpin de Mann’ı destekleyerek tarihteki çok iktidarlı ve çok kültürlü uygarlıkların ya da devletler sisteminin evrensel imparatorlukla sonuçlandığını ileri sürmüşlerdir. Hegemonik iktidarın oluşması için sistemik bir kriz ya da rakiplerin zayıflamış olduğu bir konjonktür gerekmektedir. Bunun en önemli örneği 2. Dünya Savaşı’ndan sonra oluşan “Pax-Americana”dır90.

Yukarıda görüşlerine değinilen teorisyenlerin yaklaşımları çerçevesinden dünya sistem (ler)i yaklaşımının sömüren-sömürülen ilişkisi sonucu oluştuğu ve bu ilişkinin yeniden üretimini sağlamaya yönelik hegemonyanın tesis sürecini irdelediği ileri sürülebilir.

27 hegemonyasına karşı diğer sınıfların neler yapması gerektiğine dair pratik ve teorik bir yol haritası çıkarmıştır.

Gramsci’nin kuramının uluslararası ilişkiler literatürüne kazandıran ve uluslararası sistemi Gramsci’nin kavramlarıyla açıklayan teoriler Neo-Gramcian Teoriler olarak kabul edilmektedir. Gramsci’nin kavramlarını uluslararası ilişkiler teorilerine uyarlayan ve Neo-Gramscian Teorinin epistemolojik temelinin büyük kısmını oluşturan teorisyen Robert W. Cox’tur. Cox’un dışında Stephen Gill, Kees Van Der Pijl, Claire Cutler gibi teorisyenler Gramscian yaklaşımın diğer önemli temsilcileri arasındadır. Neo-Gramscian teori ve teorinin hegemonyaya bakışını irdelemeden önce genel ve soyut olarak Gramsci’nin siyaset felsefesine ve hegemonya kavramına ilişkin yaklaşımına değinmek gerekmektedir.

İki Savaş Arası Dönem’de Faşist İtalya’da yaşayan Gramsci, Benito Mussolini tarafından “beyninin çalışması yaklaşık yirmi yıl durdurulması gereken” bir düşünür olarak nitelendirilmiştir93. Faşist İtalya’da ömrünün büyük kısmı hapishanede geçen Gramsci’nin teorisinin ana hatlarını, hapishanede yazdığı notlardan oluşan “Hapishane Defterleri”nde görmek mümkündür.

Antonio Gramsci’ye göre iki tip hegemonya vardır. Birincisi tahakküm (domination) olarak oluşturulan hegemonyadır. Diğeri de entelektüel ve moral yönetim olarak oluşan hegemonyadır. Gramsci özellikle bir toplumsal grubun, diğer toplumsal gruplar üzerindeki entelektüel ve moral açıdan yönetebilmesi üzerinde durmuştur. Bu durum aynı zamanda hegemon toplumsal grubun toplumu yönetebilmesinin en önemli koşuludur. Dolayısıyla Gramsci’de hegemonya tahakküm ve yönetebilme temelinde ayrılmıştır. Hegemon grup toplumun kalan kısmını yönetmek için kendi ideolojisini yansıtan ve tabana yayan aydınlara ihtiyaç duymaktadır. Böylelikle hegemon, diğer toplumsal grupların ideolojisini ve aydınlarını kendi içinde eritmeyi amaçlamaktadır94. Gramsci aydınları organik ve geleneksel aydın olarak ikiye ayırmıştır. Organik aydın, kendi toplumsal koşullarının ürünü olan, içinde bulunduğu toplumsal koşulların ve sınıfın

93 Temel Demirer, “Aydın/Entelektüel Meselesine Dair (1)”, Özgür Üniversite, 15 Ocak 2017, http://ozguruniversite.org/2017/07/15/aydin-entelektuel-meselesine-dair1-temel-demirer/, (25. 11. 2017);

Worth, op. cit., s. xvi.

94 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Antonio Gramsci, Hapishane Defterleri, Seçmeler, çev. Kenan Somer, 1. b., İstanbul: Onur Yayınları, 1968, ss. 14-16.

28 özelliklerini taşıyan aydınlardır95. Geleneksel aydınlar ise eski üretim biçimini temsil eden aydınlardır. Geleneksel aydınlar kapitalist sistem tarafından dönüştürülmemiş aydınlardır96. Geleneksel aydınlar kendilerini tarihsel sınıf savaşımının dışında konumlamaktadırlar97. Organik aydın bir sınıfa bağlı olup ve o sınıfın çıkarlarını savunurken geleneksel aydınlar pre-kapitalist döneme ait oldukları için sınıfsal bir bağı bulunmamaktadır98. Hegemon sınıfın ideolojisinin tabana yayılması egemen sınıfın organik aydınları tarafından gerçekleştirilmektedir. Organik aydınların yanı sıra Louis Althusser’in “devletin ideolojik aygıtları”99 olarak kavramsallaştırdığı kilise, okul, aile, hukuk sistemi gibi araçlar da egemen sınıfın hegemonyasının devamına katkı sağlamaktadır100.

Egemen sınıf, iktidarının devamlılığını sağlamak için kendi dünya görüşünün içselleştirilmesine ihtiyaç duymaktadır. Dolayısıyla Gramsci’de hegemonyanın merkezinde kültür ve bir “weltanschaung” (dünya görüşü) oluşturma amacı bulunmaktadır101. Dolayısıyla Gramsci’ye göre üretim araçlarını ve devlet aygıtını ele geçirmek yeterli değildir, toplumun üzerinde kültürel liderliği ele geçirmek de önemlidir102. Bunu yapabilmek için de yapı ve üst yapının ideolojik birlikteliğinin -yani

“tarihsel blok”un kurulması gerekmektedir103. Egemen sınıfın, kendi çıkarını diğer sınıflar ekseninde birleştirmesiyle oluşan tarihsel blok, başka bir ifadeyle hegemonyanın üst noktası olarak ifade edilebilir104.

95 Ibid., s. 310.

96 Ibid., s. 321.

97 Mehmet Yetiş, “Gramsci ve Aydınlar”, Mülkiye Dergisi, C. 26, S. 236, 2014, s. 218.

98 Stuart Hall, Bob Lumley, Gregor McLennan, Siyaset ve İdeoloji “Gramsci”, çev. Sadun Emrealp, 1. b., Ankara: Birey ve Toplum Yayınları, 1985, s. 17.

99 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Louis Althusser, İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, çev. Yusuf Alp-Mahmut Özışık, 5. b., İstanbul: İletişim Yayınları, 2002, passim.

100 David D. Levy, Daniel Egan, “A Neo-Gramscian Approach to Corporate Political Strategy: Conflict and Accommodation in the Climate Change Negotiations”, Journal of Management Studies, Vol. 40, Issue 4, June 2003, s. 805.

101 Kıvanç Koçak, “Bella Ciao: Gramsci'den Ne Öğrenebiliriz?”, Birikim, 28 Ekim 2009,

https://www.birikimdergisi.com/guncel-yazilar/785/bella-ciao-gramsci-den-ne-ogrenebiliriz#.WcOQFNFx3IU, (20. 09. 2017).

102 George Ritzer, Modern Sosyoloji Kuramları, çev. Himmet Hülür, 2. b., Ankara: De Ki Basım Yayım Ltd., 2013, s. 142.

103 Antonio Gramsci, Hapishane Defterleri, çev. Adnan Cemgil, 7. b., İstanbul: Belge Yayınları, 2014, s.

75. 104 Armağan Öztürk, “Özne-Nesne Diyalektiğinde Gramsci Uğrağı: Praxis Felsefesi Nereye Doğru?”, Günümüzde Yeni Siyasal Yaklaşımlar, ed. Hilal Onur İnce, 1. b., Ankara: Doğu-Batı Yayınları, 2010, s.

271.

29 Gramsci’nin kuramında önemli noktalardan birisi de sivil toplum ve siyasal toplum arasındaki ayrımdır. Sivil toplum özel alanı içerirken siyasal toplum devleti içermektedir105. Başka bir ifadeyle sivil toplum, çıkarların uyuşturulduğu, kimliğin oluştuğu, ideolojik mücadelenin yaşandığı ve hegemonyanın temellendiği alandır.

Siyasal toplum, kurumların yer aldığı, devletin etki ve yetki alanının olduğu alandır.

Realist perspektifte devlet Gramsci’de siyasal toplum olarak kendisini göstermektedir106. Egemen sınıfların amacı diğer sınıflarla yürüttüğü güç mücadelesini kazanmak ve sivil toplumu dönüştürmektir. Sınıflar arasındaki güç mücadelesi alanı sivil toplumdur ve egemen sınıflar hegemonyayı sivil toplumda uygulamayı amaçlarlar107. Egemen sınıf, sivil toplumu hegemonyası altında tutmayı amaçlamaktadır108.

Görüldüğü gibi Gramsci’ye göre hegemonya, farklı sınıfları birleştirebilen bir rızaya ve kolektif iradeye dayanmalıdır109. Rıza, hegemonyayı sağlamakla kalmaz aynı zamanda egemen sınıfların çıkarlarının açığa çıkmasını da engellemektedir110. “Gücün kamufle edilmiş hali” olarak hegemonya111, farklı sınıfların rızalarının örgütlenmesini sağlamaktadır112. “Hapishane Defterleri”nin özünde modern insanın sadece güçle değil aynı zamanda fikirlerle yönetilebildiği görülmektedir. Sosyal hayat egemen sınıfın kültürel araçlarıyla yönetilebilmektedir113. Böylelikle egemen sınıfın hegemonyası otoriter olmaktan ziyade totaliter bir yapı oluşturmakta ve toplumun her kesiminin egemen sınıfın dünya görüşünü benimsemesi yönetimin sürekliğine katkı sağlamaktadır.

Uluslararası sistemin egemen sınıflar, hegemonya ve rıza tarafından oluşturulma sürecini daha önce ifade edildiği gibi neo-Gramscian teorisyenler irdelemiştir.

105 Antonio Gramsci, Selections From the Prison Notebooks, çev. Quintin Hoare-Geoffrey Nowell Smith, New York: International Publishers, 1971, s. 12. Gramsci, eserin bazı yerlerinde siyasal ve sivil toplumun toplamı olarak devleti göstermekte, bazı yerlerde de devleti sivil toplumla özdeş görmektedir. Bu konuda bkz. Ibid., s. 208, 263.

106 Enrico Augelli, Craig N. Murphy, “Gramsci and International Relations: A General Perspective and Example From Recent US Policy Toward the Third World”, Gramsci, Historical Materialism and International Relations, ed. Stephen Gill, 1. b., New York: Cambridge University Press, 1993, s. 129.

107 Hall, Lumley, McLennan, op. cit., s. 8.

108 Ibid., s. 18.

109 Sassoon, op. cit., s. 274.

110 E. Fuat Keyman, “Eleştirel Düşünce: İletişim, Hegemonya, Kimlik/Fark”, Devlet, Sistem ve Kimlik, der.

Atila Eralp, 12. b., İstanbul: İletişim Yayınları, 2010, s. 243.

111 Joseph A. Buttigieg, “Gramsci on Civil Society”, Boundry 2, Vol. 22, No. 3., Autumn 1995, s. 27.

112 Hall, Lumley, McLennan, op. cit., s. 12. Femia’ya Gramsci hegemonyayı kavramını Hegel’in “tin”

kavramını kullanmasına benzetmiştir. Hegel’e göre bir toplumu bir arada tutan şey tin (ruh) ya da düşüncedir. Gramsci’de de hegemonya, sınıfı ya da toplumu bir arada tutmaktadır. Bkz. Femia, loc. cit.

113 Ibid., s. 346.

30 Gramscian teorinin temellerini oluşturan Robert W. Cox, Gramsci hakkında okuma yaparken Gramsci’nin yöntemini uluslararası sistemi anlama konusunda kullandığını ifade etmiştir114. Cox teorisini üretim ve üretimin sosyal ilişkilere olan etkisini çerçevesinde oluşturmuş, dünya politikasındaki güç ilişkilerini üretim ve emek üzerinden değerlendirmiştir115.

Cox’a göre üretim süreçleri politika dahil olmak üzere sosyal hayatın her alanına etki etmekte, güç ilişkilerinin temelinde yer almaktadır. Üretim organizasyonu işveren-işçi, lord-köylü gibi farklı sınıflar arasındaki ilişkilerini ve gücün dağılımını belirlemektedir116. Üretim sadece güç ilişkileriyle var olmamakta aynı zamanda gücün diğer formlarına dönüşebilecek finansal, yönetimsel, ideolojik, askeri ve polis gücü gibi kaynakları da yaratmaktadır117.

Robert W. Cox hegemonyaya ilişkin yaklaşımlarını açıklamadan önce güç kategorilerine değinmiştir. Cox’a göre küresel üretim ilişkilerini belirleyen üç adet güç kategorisi vardır. Birbirlerini karşılıklı olarak etkileyen bu güçler; maddi olanaklar, fikirler ve kurumlardır.

Maddi olanaklar; üretici ve yok edici potansiyelden oluşmaktadır. Bunlar, doğal kaynaklar, teknolojik ve organizasyon yetileridir. Fikirler ise ikiye ayrılmaktadır. Özneler arası anlam alışkanlıkları ve davranış beklentilerini devam ettirmeye yönelik fikirler ve sosyal düzenin kolektif imajlarıdır. İlkine örnek olarak insanların bir toprak parçası üzerinde bir devlet otoritesi altında yönetilmesi, devletlerin diplomatik ajanlar vasıtasıyla ilişkilerini yürütmesi, diplomatik koruma ilkesinin tüm devletlerin çıkarına olacağına dair önkabul, devletlerarası ilişkilerde yaşanan olası bir krizin görüşme, çatışma ya da savaşla sonuçlanacağına dair oluşan öngörüler verilebilir. Bu fikirler uzun yılların sonucunda tarihsel koşullar çerçevesinde oluşmuştur. Diğer fikir tipi, farklı insanlar tarafından oluşturulan sosyal düzenin kolektif imajlarıdır. Bunlar duruma göre ya da iktidar sahibine göre değişebilmektedir. Buna örnek olarak adalet ve kamu yararı verilebilir. İlki genel kabul edilen şeylerken, ikincisi nispi ya da farklılık arz eden fikirlerdir.

114 Robert W. Cox, “Gramsci, Hegemony and International Relations: An Essay in Method”, Millennium - Journal of International Studies, Vol. 12, No. 2, 1983, s. 162.

115 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Robert W. Cox, Production, Power, and World Order Social Forces in the Making of History, New York: Columbia University Press, 1987, ss. ix-x.

116 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Ibid., ss. 1-2.

117 Ibid., s. 5.

31 Son olarak kurumsallaşma, belirli bir düzeni devam ettirme ve sürdürmeye yöneliktir. Kurumsallaşma, kolektif imajların mevcut güç ilişkileri ile tutarlı ve uyumlu olmasını sağlamaktadır. Cox’a göre kurumsallaşma, Gramsci’nin hegemonya kavramı ile uyumludur. Kurumsallaşma yoluyla çatışan çıkarlar askeri güç kullanmadan uyumlu hale getirilebilmektedir. Uluslararası hegemonyayı yürüten kurumlarının ise temel özellikleri genel ve soyut olarak şöyle ifade edilebilir118:

1) Belirli bir düzenin idame ettirilmesi ve istikrarını sağlarlar.

2) Hegemonik düzenin uluslararasılaşması için çapa görevi görür.

3) Hegemonyanın önemli parçalarından biridir.

Dolayısıyla kurumsallaşma, hegemonik stratejinin evrenselleşmesini sağlamaktadır. Günümüzde bunlara, Dünya Bankası, IMF, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (The Organisation for Economic Co-operation and Development-OECD) gibi kurumlar örnek verilebilir119. Cox’un teorisine göre hegemonya; maddi güç, fikirler ve kurumlar arasındaki uyumun sağlanmasıyla oluşmaktadır120. Cox tarafından hegemonya uluslararası ilişkiler literatüründe çoğu zaman bir devletin bir devlet üzerindeki üstünlüğünü bazen de emperyalizm kavramını örtülü bir şekilde ifade etmek için kullanılır121. Fakat uluslararası hegemonya sadece devletlerle sınırlı değildir. Bu tarz bir hegemonya baskın bir sınıfın çıkarlarının dünyanın diğer bölgelerine yayılması ve üretim sonucu oluşan asimetrik ilişkilerle ve farklı devletlerdeki sosyal sınıfların ilişkileri sonucu karmaşık bir yapıda oluşmaktadır. Dünya hegemonyası ise sosyal, ekonomik ve siyasal yapılardan oluşmaktadır. Dolayısıyla Cox’a göre hegemonya tek boyutlu bir olgu olmayıp, kendi kavramsallaştırmasıyla “sosyal güç”ler122 arasındaki ilişkilerin sonucudur123. Dominant bir devletin, kendisi ya da önde gelen belli devletler topluluğunun, önde gelen sosyal sınıfların geniş rızasını aldığı, çıkarlarını zayıf devlet ve sınıfların üzerinde ideolojik olarak kurduğu bir düzende üretim, dünya ekonomisi mekanizmasıyla birbirlerine bağlı olarak işleyen devletler tarafından yürütülmektedir124.

118 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Cox, Social Forces, States…, op. cit, ss. 136-137.

119 Ibid., s. 147.

120 Ibid., s. 141.

121 Cox, Gramsci, Hegemony and…, op. cit., s. 170.

122 Cox’un “sosyal güç” kavramı, sınıf kavramıyla parallik arz etmektedir. Bu konuda bkz. Burcu Bostanoğlu, Mehmet Akif Okur, Uluslararası İlişkilerde Eleştirel Kuram Hegemonya-Medeniyetler ve Robert W. Cox, 2. b., Ankara: İmge Kitabevi Yayınları, 2009, s. 31

123 Cox, Gramsci, Hegemony and…, op. cit., ss. 171-172.

124 Cox, Production, Power and…, op. cit., s. 7.

32 Cox’a göre üç güç dünya politikasında hegemonya oluşturma potansiyeline sahiptir. Bunlardan biri Hardt ve Negri’nin kavramsallaştırdığı kapitalist, küresel ve kurumsallaşmış bloğu oluşturan “imparatorluk” modelidir125. İkinci model devlet merkezli Westphalian modeldir. Bu model ABD merkezinden uzaklaşıp daha özerk politikalar yürüten devletleri içermektedir. Üçüncüsü ise tabandan gelişen sivil toplum örgütleridir. Bunlar yoluyla bireyler organize olabilmekte ve taleplerini ifade edebilmektedir. Dünya 21. yy’ın başı itibarıyla bu üç gücün dengesinden oluşmaktadır.

Cox’a göre üç güçten en zayıfı ise sivil toplum örgütleri ve bireylerin oluşturduğu üçüncü gruptur. Üçüncü grubun uzun vadede yapabileceği siyasi otorite kavramını değiştirebilmek ve iktidarın hesap verebilirliğini değiştirebilmektir126. Görüldüğü üzere geleneksel uluslararası ilişkiler teorileri hegemonyayı devletlerin askeri ve ekonomik tahakkümüne indirgerken Cox’un öncülüğündeki Neo-Gramscian yaklaşım hegemonyanın çerçevesini genişletmiştir127.

Neo-Gramscian okulun önemli temsilcilerinden bir diğeri olan Stephen Gill’e göre teoriye yönelik çalışmaların temelini devletin ve sivil toplumun uluslararasılaşması oluşturmaktadır. Sosyal hegemonya, üstünlük, ekonomik güçler, transnasyonel sınıf ve blok yapıları, organik aydınların rolü Neo-Gramscian Teorisyenlerin tartıştığı konular arasındadır128. Gill’e göre dünya düzeni temelde birbirine bağlı üç seviyeden oluşmaktadır. Birincisi global üretimi, finans sistemini, düzenlemeleri ve ekonomik örgütleri içeren ekonomik boyuttur. İkincisi devletlerin değişen yapısı, devletlerin uluslararasılaşmasını içeren siyasal boyuttur. Üçüncüsü sosyal yapıları, fikirleri ve pratikleri içeren sosyokültürel boyuttur129.

Neo-Gramscian yaklaşımın hegemonya yaklaşımı genel ve soyut olarak uluslararası üretim ilişkilerinin devletler, ulus ötesi şirketler ve küresel sermaye çerçevesinde nasıl oluştuğunu, söz konusu aktörler arasındaki ideolojik ve ekonomik

125 Hardt ve Negri’nin “İmparatorluk” modeli ile ilgili detaylı bilgi çalışmamızın ilerleyen kısımlarında verilecektir.

126 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Roger Dale, Susan Robertson, “Interview with Robert W. Cox”, Globalisation, Societies and Education, Vol. 1, No. 1, 2003, ss. 21-22; Robert W. Cox, “Beyond Empire and Terror: Critical Reflections on the Political Economy of World Order”, New Political Economy, Vol.

9, No. 3, September 2004, ss. 308-314.

127 Adam David Morton, Unravelling Gramsci, 1. b., London: Pluto Press, 2007, s. 113.

128 Stephen Gill, “Gramsci and Global Politics: Towards A Post-Hegemonic Research Agenda”, Gramsci, Historical Materialism and International Relations, ed. Stephen Gill, 1. b., New York: Cambridge University Press, 1993, s. 4.

129 Ibid., s. 9.

33 birliğin diğer sınıflar aleyhine nasıl geliştiğini irdelemiştir. Cox ve Neo-Gramscian teorisyenler hegemonyayı; hegemonik geçiş ve hegemonik istikrar gibi ardışık hegemonya modelinden ziyade çok tabakalı ve karışık uluslararası ekonomi politik modelin unsuru olarak ele alıp, katmanlı ve karmaşık ilişkiler sonucu hegemonya ve hegemonik söylemin oluştuğunu iddia etmektedirler130. Sonuç olarak hegemonik söylem ile somut tarihsel blok devlet düzeyinde ve uluslararası düzeyde oluşur. Bu çerçevede Cox devlet ve dünya düzeninin dönüşümündeki temel önermeleri şöyle ifade etmektedir131:

1) Devletin biçimi; tarihsel bloktaki sosyal sınıfın yapısı ve dünya düzeninin söz konusu devlete biçtiği rol olmak üzere iki güç düzeninin ürünüdür.

2) Devletlerin dönüşümüne neden olan sınıf mücadeleleri son tahlilde siyasal bir biçim alır. Başka bir ifadeyle söz konusu sınıf mücadeleleri, sosyal grupların siyasal karar alma süreçlerine dahil edilip edilip edilmemesiyle ilgilidir.

3) Üçüncü olarak, yeni tarihsel blokların oluşumundaki sınıf çatışması ya sivil toplum konusunda özerk devletlere ya da salt farklı toplumsal güç araçları olan devletlere yol açabilir. Birincisiyle ilgili olarak, özerk devlet hegemonik topluma dayanabilir ya da hegemonyanın gerçekleştirilemediği bir toplum bir araya gelebilir.

4) Devlet, ekonomik açıdan baskın olan sınıfın ekonomik faaliyetlerini sürdürmesi için hukuksal altyapıyı sağlayan bir araçtır.

5) Devlet tarafından oluşturulan hukuki-kurumsal yapı, baskın sınıfın istediği üretim ilişkilerinin -ya da Coxçu bir ifadeyle üretimin sosyal ilişkilerinin- oluşmasını sağlamaktadır.

6) Hegemonik dünya düzeni sadece sosyal hegemonyasını (iç hegemonya) tamamlamış ya da sosyal hegemonyanın yaşandığı bir devlet tarafından kurulabilir.

7) İç ve küresel hegemonik düzen ekonomiyi siyasal olandan ayırarak ele alır.

8) Hegemonya merkezde mutlak biçimde kurulurken periferde merkezdeki kadar güçlü olmamaktadır.

130 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Gills, Dünya Sisteminde Hegemonik…, op. cit., ss. 241-242.

131 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Cox, Production, Power and…, op. cit., ss. 147-150.

34 3. HEGEMONYA VE İMPARATORLUK: KAVRAMSAL BİR

Benzer Belgeler