• Sonuç bulunamadı

İç giyim, vücudu dış etkenlerden koruyan, dış görünümlere estetik görünüm kazandıran ve dış giysilerin altına giyilen giysilerdir (Çağdaş, 1996:5).

Kızıcabölük yöresinin geleneksel kadın giyiminde içe, şalvar, yakasız göynek ve göynek giyilmiştir.

2.1.1. Şalvar

Uzun gömlek altına giyilen don, bazı yörelere göre, paça don veya iç don, könçek ve şalvar olarak da adlandırılmıştır (Altuntaş, 2000:3; Sürür a, 1983:40 ). Paça don veya iç don, pamuklu dokumadan ve ketenden dikilmiştir. Bunların en büyük özelliği, kalçadan diz altına kadar düz keten ve dizden aşağısı mavi-kırmızı çubuklu dokumadan yapılmış olmasıdır. Ağ kısmı muska denilen ek parça ile genişletilmiş, boyu dize kadar ve beli uçkurludur. Bazı Yörük köylerinde şalvarın paçalarının üzerine,’’yanış’’ denilen işlemeler yapılmıştır (Altuntaş, 2000:3).

Könçek, gömlek altına giyilen ve topuklara kadar uzun, paçaları büzmeli bol bir don’dur. Bir nevi şalvardır. Beyaz pamuklu dokumadan yapılan, paçaları el işleriyle süslenmiş bir alt giysidir. ‘’Paçalık’’ adı verilen işleme, mavi ve kırmızı renklidir. Ağ kısmı çok kısadır. Bir nevi üstten bikinidir. Kalça üzerinde uçkurlarla bağlanarak giyilir (Tansu, 1977:107; Sürür a, 1983:40).

Şalvar, boyu ayak bileğine kadar, eni oldukça geniş, ağ uzunluğu şalvar boyunda veya yöreye göre değişen, yalnızca ayak yerleri açık dökümlü bir dondur (Önder, 1961:30; Elibol, 1992:9).

19

Gerek erkeklerin gerekse kadınların giydiği, genellikle bol ağlı, bele bir uçkurla bağlanan geniş üst donu olan şalvarın çıkış yeri İran’dır (Anonim, 1986:10). Kadın şalvarı ağır ipekli ve işlemeli kumaşlardan, pamuklu bezlere kadar her türlü kumaştan yapılırdı. Şalvar bu günde Anadolu’ da özellikle kadınlar tarafından giyilir. Milli giyimde de önemli yer tutar. Çeşitli biçimde ve boylardadır. Kadınlar şalvarı peşli entarilerin altına veya üzerine cepken ve gömlek giyerek kullanmaktadırlar. Şalvar çeşitleri biçki bakımından dört tipe ayrılabilir. Bu tiplerde bölgelere göre çeşitlere bölünür. Paçalı, paçasız, yarı açık, apışlı ve erkek pantolonları gibi tamamıyla açık apışlı olanları vardır (Tuğlacı, 1984:78).

Pantolon vari şalvardır. Oldukça bol olmakla beraber, paçalar diz kapağının altından bağlandığında ayak yüzünü kaplayacak kadar uzundur. Ağ kısmı paçadan olmadığı için pantolon vari denilmektedir. Şalvarlar üçetek elbiseyle giyilir (Uçar, 1993:11).

Şalvar ve çakşır Türklerin tipik giyimi olup, savaşçı kavimlerin giyim tarzıdır. Bu giysiler kaftanın altına giyildiği için iç giyim olarak adlandırılır. Üst kısmı bol büzgülü, paçaları ayrı ve genişçe dikilmiş üst dondur. Yün ve şaldan yapıldığı için şalvar adı verilmiştir. Aynı zamanda ipekli ve pamuklu bezden de yapılır. Kadınların şalvarları daha bol, erkeklerin ise daha dar olur. Beli uçkurla bağlanır (Süslü, 2007:148).

Şalvar çok eski dönemlerden bu yana Anadolu’da kullanılan bir giyim eşyasıdır. Hem erkeklerin hem kadınların giydiği bol ağlı geniş üst donudur (Koçu, 1961:39).

Batı etkisinin yoğunluğu XIX. Yüzyıla değin her sınıftan kadın ve erkek tarafından giyilmiştir. Bugünde Anadolunun birçok yöresinde yaygın bir biçimde kullanılmaktadır. Erkek şalvarları genellikle çuhadan, kaşmir yada şali gibi yünlü kumaşlardan yapılır. Kadın şalvarlarında ise her türlü kumaş kullanılır. Şalvarın yaklaşık 90 ayrı çeşidi vardır. Dar, büzgülü, kısa, uzun, belden bağlı gibi (Anonim, 1986:8).

Bazı belgelere göre şalvarın ilk çıkış yeri İran’dır. Arapların şalvarı, İslamiyetin ilk dönemlerinde ya da İran’ı ele geçirdikten sonra kullanmaya başladıkları öne sürülür. Bazı kaynaklara göre Emevilerin, Abbasilerin, Fatımilerin değişik şalvarlar giydikleri bilinmektedir (Anonim, 1986:9).

Anadolu da batı etkisinin yoğunlaştığı XIX. yüzyıla değin her sınıftan kadın ve erkek tarafından giyilmiştir. Bugünde Anadolu’nun bir çok yöresinde yaygın bir biçimde kullanılmaktadır.

20

Kızılcabölük yöresinin şalvarını Hülya Aktaş şu şekilde anlatmıştır: ‘Boyu diz kapağı ile ayak bileği arasında olup, geniş paçaları vardır. Bol dökümlü bir şalvardır. Şalvarın ağ oyuntusu dar ve ağ parçası genellikle kare şeklindedir. Farklı kumaşlardan yapılmış olsalar bile şalvarların kesim teknikleri genellikle birbirine benzer şekildedir. Şalvar giyildiği zaman bel ve paça kısımları görünmediği için, belinde ve paçasında astar kumaşı kullanılmıştır. Bel ve paçalarında lastik bulunmaktadır. Şalvar yörede üçeteğin altına giyilen bir giysidir’.

Fotoğraf No-12: Kızılcabölük Yöresi Geleneksel Kadın Şalvarı Örneği. 2.1.2. Yakasız Göynek

Birçok yörede olduğu gibi Kızılcabölük yöresinde de evlilik öncesi hazırlanan kadın ve erkek gömleklerinin bir diğer özelliği yakalarının kapalı olmasıdır. Bu gömleklerin yakaları evliliğin ilk gecesi kadın tarafından oyularak oyalanmıştır (Bilgen, 1999:39).

Gömlekler genellikle el dokuma bezlerden yaştan yaşa mevkiye, mevsime göre değişiklik gösteren gelinlere genellikle sevaiden bugünün fanilası yerine tene giyilen üçerden ve boyu kafa hizasında olan sıfır yaka oyuntusu açılmamış bezli ve koltuklu, kendinden koltuklu boşnak, dörtgen, gömlek, uz gibi adı olan göynekler giyilirdi (Tizer, 1926:7169).

Göynek evlerde ve el tezgahlarında dokunan çamaşır bezi adı verilen bir tür pamuklu kumaştan yapılır. Modelleri sadedir. Çamaşırlık bezleri enlerinden olduğu için önde arkada ve kollarda dikişleri vardır. Göynekler yakasızdır. Etek boyları diz kapağına kadar uzanır. Yaka ön ortasında açık olup, bazıları basit iğne oyalarıyla süslüdür. Gömleklerin etek uçları ve kol ağızları zürafa yapılarak temizlenir. İç gömleği olarak çıplak tene giyilir. Bunun üzerine o zamanlar dekolte adı verilen bir üst gömleği giyilirdi (Sezgin, 1985:424).

21

El tezgahlarınada ipek dokuma kumaş boyunca kenarları lacivert, kahverengi, turuncu ve kırmızı çizgili olarak üretilmiştir. Kener çizgilerine uygun renkte ipek iplik ile kol ve yaka kenarları oya ile temizlenerek hazırlanan göynek, gelin ve damat için ayrı ayrı olarak hazırlanır, fakat yakası damat adayı belli olduktan sonra boyun ölçüsüne uygun olarak hazırlanırdı (Soysaldı, 2005:1081).

Kızılcabölük yöresi yakasız göyneğini Fatma Aktaş şu şekilde anlatmıştır: ‘Yörede genç kızların çeyizi için hazırlanır. Göyneğin boyu ayak bileğine kadar uzanır. Yöreye özgü çeşitli pamuklu dokuma kumaşlarından yapılır. Göynek üzerinde yaka oyuntusu bulunmaz. Yaka oyuntusunun olmaması genç kızın bekar olduğunu gösterir. Genç kız evlendiği gün gece yakasız göyneğin yaka oyuntusunu açar’.

Fotoğraf No-13: Kızılcabölük Yöresi Geleneksel Yakasız Göyneklerden Örnekler.

2.1.3. Göynek

Genellikle evlerde el dokuması bezden yapılan yaşa, mevkiye ve mevsime göre değişiklik gösteren, bugünün fanilası yerine tene giyilen, iç gömleği olarak da bilinen uzun gömlek; içlik, göynek, gömlek, köynek olarak da isimlendirilmiştir (Tizer, 1974:7169; Çağdaş, 1996:32).

Gömlek; vücudun üst kısmına, tene giyilen iç çamaşır veya ceket altına giyilen dış çamaşırdır (Çağdaş, 1996:33).

Gömleğin aslı gömlek’ tir. Gön deri üstüne giyilen ve vücudun dizlere kadar olan bölümünü örten bez libas’ tır. Buna iç gömleği de denir (Arsever, 1983:665).

22

Göynek; kadın ve erkeklerin fanila yerine giydikleri iç çamaşırdır. Gecelikte denilen gömlek, bezden veya çizgili kumaştan bedene göre uzun boyda yapılmıştır (Altuntaş, 2000b:2).

Bir başka tanımda göynek; yakasız, önden açık, boyu diz altında ve tenin üzerine giyilen gömlektir (Özgündüz, 1991:121).

İç gömlek; genellikle oyuntulu yakalı, ön ortası yırtmaçlı yada yarım patlı, uzun yada kısa kollu, boyu diz altı yada diz üstü, pamuklu keten yada ipekli el dokuması kumaşından yapılan geleneksel kadın ve erkek iç giyimidir (Çağdaş, 1996:35).

Geçmiş yılarda kadın göyneğinin boyu ayak bilekleri hizasına kadar uzun (iç saya), yumuşak bez veya açık renklerde dokunmuş çubuklu (çizgili) kumaşlardan dikilmiş olduğu tespit edilmiştir (Beyzat, 1990:27).

Kızılcabölük yöresi göyneğini Gülsüm Varolan şu şekilde anlatmıştır: ‘Göynek üçeteğin içine giyilir. Boyu kalça hizasında olup kol boyu uzun ya da kısadır. Etek ve kol ucunda çeşitli iğne oyası ve boncuk süslemeleri bulunur. Genellikle pamuklu dokuma kumaşından yapılır. Göyneğin kolay giyilip çıkarılması için yakada önde ya da arkada yırtmacı bulunur’.

Fotoğraf No-14: Kızılcabölük Yöresi Geleneksel Göyneklerden Örnekler.

23

2.2. Üste Giyilenler

İç giyimler arasında yer alan yakasız göynek, şalvar ve göyneğin üzerine giyilen ve dış giyim olarak adlandırılan giyim parçaları üç etek, cepken ve peştamaldır. Üç etek ve cepken yöresel kıyafeti tamamlayan dış giyimler arasında yer alırken, peştamal Kızılcabölük kadınları tarafından giyilen günlük dış giyim arasında yer almıştır.

2.2.1. Üç Etek

En eski kadın kıyafeti olan üç etek, ayak bileğine kadar uzanan tam boyda bir entaridir (Tizer, 1974:7169). Yelek ve şalvarın üzerine giyilen ve önü boydan boya açık olan geleneksel Anadolu giysisidir (Sevim, 1999:67). Giysilerin ön boylarının açık olması, aslında bir Orta Asya özelliğidir (Türkoğlu, 1994:50).

Telli, kutnu, altıparmak, basma benzeri kumaşlardan ve düz dokumalardan dikilen üç etek, gömleğin üzerine giyilen, yuvarlak yaka kesimli, dik yakalı, yaka etrafı ve etek çevreleri dilimli/kertikli özelliğe sahip bir üst giysidir (Altuntaş, 2000a:4).

Üç etek, boyu yere kadar olan, yanları peşli, peşleri yırtmaçlı ve oymalı olan, uzun kollu ve kolları yırtmaçlı, yakalı yada yakasız giyilen ve astarlı dikilen kadın üst giyimlerindendir.

Üç etek tabiri, elbisenin belden aşağı kısmının üç ayrı dilim halinde yapılmasından gelir (Altuntaş, 1993:6). Ön iki parça, arka tek parçadan oluşmuş ve toplam üç parça eteği olduğundan üç etek denmiştir. Öndeki iki parça etek serbest bırakıldığı gibi, belde toplanmıştır. Bunun amacı hem modelde değişiklik hem de ön eteklerin yere değmemesi ve rahat hareket edilmesidir.

Üç etek dokuma kumaşları dar enli olduğundan ön ortasına, ön ve arka yanlarına verev kesimli peşler eklenmiştir. Kumaşın akmaması ve daha dik durması için de Amerikan bezi ile astarlanmıştır. Normal genişlikteki kolun altına üçken kuşlar eklenmiştir. Üç eteğin peş ve kuş parçaları giysiye rahat hareket imkanı sağlamıştır. Üç eteğin yaka, kol ve giysi kenarına sim sırma yada kaytan ile süsleme yapılmıştır (Altuntaş, 1993:6).

Vücuda iyice oturur, yaka hakim yaka olup, boyun kısmından 5-7 cm açıktır. Bu açıklık bel kısmına kadar daralarak iner. Ön boydan; yanlar ise bel kımından açık olduğu için meydana gelen bu üç parçadan ismini almıştır. Etek boyları topuktan 7-8 cm yukarıdadır. Mali durumu iyi olan ailelerde, bu üçetek üzerinden, salta (cepken) giydikleri de görülmüştür (Uçar, 1993: 11).

24

Kızılcabölük ilçesinde bulunan üçetekler; gerek tarihi devirlerde, gerekse günümüzde bölgesel Türk kadınının giyiminin en uygun, en çok kabul gören özel modeli olmuştur. Üçetek tören ve gelin kıyafetleri arasında en çok tercih edilen bir giyim tarzıdır. Üçetek, eteklerinin yanları yırtmaçlı, önü açık, bazen belden birkaç düğmeli veya bir karış yeri kapalı, boyu yerle bir denecek derecede uzun olan entarilerdir (Anonim, 1986:12).

Fotoğraf No-15: Kızılcabölük Yöresi Geleneksel Üçeteklerden Örnekler.

2.2.2. Cepken

Cepken, Türk giyim kuşamı içinde önemli bir yere sahip olup, erkek ve kadınlar tarafından uzun yıllar kullanılmıştır. Cepken kelimesi sözlük ve giyim kitaplarındaki tanımı birbirine benzer olarak karşımıza çıkmıştır (Küçükosmanoğlu, 1992:9).

Cepken, boyu belde biten kısa bir cekettir (Esirgenler ve Yavaş, 2008:171). Türkiye genelinde yaygın olarak kullanılmıştır (Demirbağ, 2003:17). Günümüzde kırsal kesimlerdeki yelek alışkanlığı, cepken giyiminin çağdaş uzantısıdır (Kırtunç, 1989:83).

Cepken, zamanın ceketi yerine askere, esnafa ve rençpere mahsus üste giyilen bir giysidir. En makbul cepken cuha kumaşından yapılanıdır. Gömlek üzerine giyilen ve giyenin yaşına, içtimai mevkiine, mesleğine göre altına uzun paçalı çakşır, diz çakşırı, potur, şalvar hatta kara don giyilen cepken, bir üst giyimdir (Koçu, 1967:51). Cepken, önü açık veya çapraz, yakasız düz kesimli ve kolları uzundur. Kol uçları yırtmaçlı olup, etek uçları düz ve göğüs altında biten bir model özelliğine sahiptir (Teğiz, 2002:16; Küçükosmanoğlu, 1992:10).

25

Bir tür kısa üstlüktür. Eskiden asker, esnaf ve rençperler, günümüzde giyilen ceket yerine gömleğin üstünde cepken kullanılırdı. Cepkenin altında yaşa ve işe göre değişen uzun paçalı çakşır, diz sarı, potur, şalvar yada kara bezden giyilirdi. Cepkenin yakası düz kesim, önü düz yada çapraz eteği beli saran geniş kuşağı gösterecek biçimde kısa ve kolları el üstüne kadar uzun olurdu. Kol kesimi iki türlü olup, birincisinde kol gövdeden kesintisiz devam eder, ikincisinde omuz başından gövdeye dikilir ve koltuk altı yelek gibi oyulur ve açık bırakılırdı. Kolun alt açıklığı dirsek içi yüzeyine kadar iner ve burada dikilen kol parçaları kol ağzına kadar uzanırdı. Yaşlıların siyah yada kahverengi, gençlerin al yada mavi cepken giymeleri gelenek halini almaktaydı. Cepken batı ve bazı Anadolu illerinde Zeybek ve Efelerin değişmez üstlüklerindendir. Halk kesimi kalın bezden, varlıklı kesim ise cuhadan cepken dikerlerdi (Şimşek, 1963:32).

Zamanımızda benzerlerine Bolero adı verilir. Münevverlerimiz tarafından da umumiyetle cepken olarak kullanılır. Bu parçaların muhtelif bölgelerinde biçimleri ve süsleri birbirinden ayrıdır ve özel adları vardır. Entari veya şalvar üzerine giyilir. Çuha, atlas, kadife gibi kalın kumaşlardan dikilir ve üzerlerine sırma işleri ile süslenir. Köy ve şehir kadın kılıklarında çeşitli biçimleri ve süsleriyle giyimin ağır parçalarından sayılır (Özbel, 1945:7).

Gömlek üstüne giyilen kolları uzun ve yırtmaçlı yakasız, kısa giysidir (Anonim, 1986:12). Kolları koltuk altından bileğe kadar yarık bir çeşit kısa ceket olan cepken çuhadan yapılır (Sürür, 1979:18). Zamanımızın ceketi yerinde askere, esnafa, rençpere mahsus eski bir üstlüğün adıdır (Koçu, 1961:51).

Türk tarihinde, toplumsal yaşam ve bazı dönemlere ait giyim kuşam ile ilgili kanıt ve belgeler bulmak ve bulunan belgeleri sınıflandırmak oldukça güçtür (Önge, 1995:9).

Hun dönemine ait ceket ve kaftanlar ile Göktürk ve Uygur dönemine ait boydan elbise, kaftan Orta Asya-Çin karışım cepken ve üçetek giyen kadın-erkek figürü, Doğu Türkistan kadın cepken fotoğrafları bize cepkenlerin Hun döneminden beri var olduğunu ve kullanıldığını göstermektedir (Ögel, 1978:9).

Osmanlılar gövdelerine gömlek, mintan veya zıbın giyerlerdi. Bunların üstüne önü yırtmaçlı ve kollu bir entari giyip bellerine kuşak sararlardı. Daha üstüne de devlet erkanı, kürklü ve işlemeli kaftan, orta sınıfı cübbe veya hırka, halk ise kollu yakasız cepken ve yelek giyerlerdi (Önge, 1995:28).

Kızılcabölük ilçesinde bulunan cepkenler; çuha, ipek, atlas ve kadife kumaşlardan yapılan, kollu ve kolları sarkık bir durumda, yırtmaçlı, gümüş sin ve sarı simle süslenmiş yakasız bir kıyafettir. Önü iliklenmeden giyilir. Bel kısmı

26

kısadır. Cepkenin bel kısmının kısa olmasının amacı, bele sarılan kuşağın gösterilmesidir (Anonim, 2012:14).

Fotoğraf No-16: Kızılcabölük Yöresi Geleneksel Cepkenlerden Örnekler.

2.2.3. Peştamal

Peştamalın boyu, ayak bileğine kadar eni oldukça geniş ve bele dolanarak

bağlanıp giyilen bir giysidir. Peştamal, düz bir kumaşın bel kenarının kıvrılarak, uçkurla bele dolanarak bağlanıp giyilen bir giysi olduğu bilinmektedir. Yörede şalvar üzerine bağlanan bir giysi olarak kullanılmıştır. Şalvarın üzerine bağlanan peştamalın bazı yörelerdeki adı ise öncek olarak bilinmektedir.

Kızılcabölük yöresi peştamallarını Aysel Aktaş şu şekilde anlatmıştır: ‘boyu ayak bileğine kadar uzanan, bele dolanarak uçkur ipiyle bağlanan bir dış giysisidir. Genellikle yöremize ait bir dokuma olan çubuklu peştamal dokuma kumaşından dikilir. Yörede peştamal evli kadınların giydiği bir giysi olarak kullanılmaktadır. Bekar ve genç kızlara peştamal giydirilmemektedir'.

27

2.3. Başa Giyilenler

Kadınların çeşitli takılar takarak süslenmeleri, insanlık tarihi kadar eski bir olaydır. Türklerde takı takma ve başlık giyme geleneği, doğumla başlayıp ömür boyu süre gelmiştir. Baş giysilerinin güncel hayatta ve özel törenlerde önemli yeri olmuştur. Anadolu kadınının daha çok Yörük ve Türkmenlerin hala geçmişteki başlık ve süslemelerini kullandıkları, gelenek ve göreneklerine sahip çıktıkları görülmüştür (Tansuğ, 1986:12).

Anadolu Türk kadının geçmişine baktığımızda, gelenek, görenek ve dinsel inanışlardan dolayı başlarını dışarıdaki insanlara karşı hep bir araçla örttükleri görülmüştür. Bu örtünme yöreden yöreye ve bulundukları yerin konumuna göre farklılık göstermiştir. Türk kadının örtünme ile süse olan düşkünlüğünü ve güzelliğe verdiği önemi, kullandıkları baş giyimlerinin özenle hazırlanmasından anlaşılmıştır. Yörede yemenilerin oyalanmasına önem verilmiştir. Oyaların asıl amacı ‘’ süs’’ ve ‘’ süslemek’’ tir. Ve her bir simgesel anlam ve mesajlarla doludur (Sürür b, 1983:11-13). Oyalar, işlendikleri aletlere, malzeme ve işleme tekniklerine göre; iğne oyası, mekik oyası, tığ oyası, boncuk oyası, firkete oyası, koza oyası vb şekilde ayrılmıştır (Özbel, 1949b, 3).

Başa ‘’ŞAMI’’ adı verilen ince bez sarılarak üzerine ‘’TIKKA’’ adı verilen fes giyilir. Fesin üzeri ‘’KREP’’ tabir edilen oyalı yazmayla süslüdür. Fesin arkasına bele kadar uzanan, halk arasında ‘’TEL KIRMA’’ adı verilen ‘’KURDELİ’’ takılır. Kurdelenin üzerine genç kızlarda ‘’ALHERİL’’ denilen pul işlemeli örtü örtülür. Fesin en üstünde ‘’GÜMÜŞ TEPELİK’’, ön kısmında ise; halk arasında ‘’URBİYE’’ (Küçük altın=rubye) adı verilen altın dizesi yer alır.

Fotoğraf No-18: Kızılcabölük Yöresi Geleneksel Tel Kırma Baş Örtüsü Örnekleri.

28

Aysel Aktaş, Kızılcabölük yöresine ait baş örtülerini şu şekilde anlatmıştır: ‘Yörede fes takılır, fesin üzerine tel kırma baş örtüsü örtülür. Gelinlerde fes üzerinde altınlar bulunur ve fesin üzerine örtülen baş örtüsünün üstüne ‘tepelik’ kullanılır. Yöredeki kadınlar dışarıya çıktıkları zaman ‘bürgü’ (yöredeki ismi) denilen ipekten yapılmış kareli baş örtüleri kullanır’.

Fotoğraf No-19: Kızılcabölük Yöresi Geleneksel Baş Örtüsü (bürgü) Örneği.

2.4. Tamamlayıcı Aksesuarlar

Tamamlayıcı aksesuarlar, giysinin süslemesini tamamlayan ve giysiye özellik katan, giysi üzerine yada içerisine giyilen, giyim parçalarıdır.

Kadınların çeşitli takılar takarak süslenmeleri insanlık tarihi kadar eski bir olaydır. Türklerde takı takma doğum ile başlamış ömür boyu devam ede gelmiştir. Hatta bazı takılar, ölenle birlikte gömülmüştür (Tansuğ, 1986:12).

Kadınlarda baş süslemesinden sonra gerdanlar; inci, top altun, broş vb kıymetli eşyalarla süslenmiştir. Göğüslere beşibiryerde, hamaylı, muska ve muhtelif cinste kıymetli boncuklar takılmıştır. Altun dizelerin bazı bölgelerde başlardan göğse veya bele kadar hatta dize kadar uzandığı ve elbiselerin güzellikleri örtüldüğü görülmüştür (Özbel, 1949 d:8).

Boyunda halk arasında ‘’BEŞİBİRLİK’’ adı verilen beşi bir yerde altın takımı, belde kuşak üstünde ve içinde oyalı çevre ve para kesesi vardır. Eller ise genellikle kınalıdır.

29

Ayaklara üzerinde çeşitli figürlerin bulunduğu renkli el örmesi ‘’YÜN ÇORAPLAR’’ ile ‘’YEMENİ’’ kış günleri giyilir. Yazın ise; ince çorap ve terlik tercih edilir.

Kızılcabölük yöresinde ‘tepelik’ başa takılan bir aksesuardır. Gümüş ve altın olabildiği gibi, kenarlarına altın, gümüş paralar ve bazı değerli taşlarda takılmaktadır. Tepelik fes üzerine bir poşu ile bağlanarak süsleme amaçlı kullanılır. Gümüş tepelikleri daha çok zenginler giyerken, fakir olanlar çok ince tahtadan tepelik yaparlar. Günümüzde bulunmamaktadır (Anonim, 2012:17).

Hülya Aktaş Kızılcabölük yöresi kolye ve tepeliklerini şu şekilde anlatmıştır: ‘Yörede süsleme amaçlı gelinlerin boynuna çeşitli boncuklarla ve karanfillerden yapılmış kolyeler takılır. Zengin olanlar ise altın ile süslenmiş kolyeler kullanır’.

Fotoğraf No-20: Kızılcabölük Yöresi Geleneksel Aksesuarlarından Tepelik ve Kolye Örnekleri.

Aysel Aktaş Kızılcabölük yöresine ait bele bağlanan kuşaklar şu şekilde anlatmıştır: ‘Üçeteğin üzerine bele bağlanan ‘kuşak’ (yöredeki ismi) kare şeklindedir. Üçgen olarak katlanıp, kuşağın ucu arka ortasına getirilerek, üçeteğin üzerinden bele dolanır ve çatal iğne ile tutturulur. Yöredeki kuşaklar çeşitli renk ve desenlerdedir, kuşakların kenarlarında uzun püskülleri bulunmaktadır’.

30

Fotoğraf No-21: Kızılcabölük Yöresi Geleneksel Aksesuarlarından Bele Bağlanan Kuşak Örnekleri.

31

2.5. Araştırmanın Amacı

Türk kültürü içinde büyük bir önem taşıyan giyim, ilden ile hatta ilçeden ilçeye farklılık göstermektedir. Denizli ilinin Kızılcabölük ilçesi, Denizli’nin diğer ilçelerine göre farklı bir giyim tarzı oluşturmuştur. Önceleri Yörük köyü olarak bilinen Kızılcabölük halkı, Türk kültür sanatlarını kadın kıyafetlerine yansıtarak, giysilere farklı bir anlam katmışlardır. Kızılcabölük ilçesine ait geleneksel kadın kıyafetleri sandıklardan ve müzeden çıkartılarak; malzeme, renk, kesim, dikim, süsleme tekniği ve süsleme konusu yönünden incelenmiştir. Aynı zamanda bu araştırma; kültürel mirasımıza bir katkıda bulunmak, yok olmaya yüz tutmuş giyim

Benzer Belgeler