• Sonuç bulunamadı

II. Bölüm: Kuramsal Çerçeve

2.6. Girişimcilik

Literatür incelendiğinde girişimcilik kavramı ile ilgili farklı tanımların yapıldığı görülmektedir. Yapılan çalışmaların çoğunda girişimcilik, küçük işletme kurup bunların yönetilmesi ile ilgili süreç olarak tanımlanmıştır (Başar, Tosunoğlu & Demirci 2001). Yapılan çalışmalarda farklı tanımlamaların yapılmış olması girişimcilik kavramının çağın şartlarına ve ihtiyaçlarına göre değişebildiğini göstermektedir. Bu nedenle girişimcilik kavramının herkes tarafından kabul edilen sabit bir tanımının olmaması normal karşılanmalıdır. Kuratko’ ya göre (akt. Turan, Kıvrak, Atasayar & Başar, 2021) Girişimcilik kavramı, ekonomik büyümeye katkıda bulunan yeni projeler ve yeni işler yaratarak bu hızlanan küresel gelişmelere cevap vermeye katkıda bulunduğu için dünyada büyüyen bir odak haline gelmiştir.

Öğüt, Şendoğdu ve Yılmaz’ a göre (akt. Şener, 2019, s. 5) Girişimcilik kelimesi köken olarak incelendiğinde; Fransızca “entre” (girmek) ve “prendre” (almak, üstlenmek)

sözcüklerinden oluşan “entreprendre” bir şey yapmak anlamına gelmektedir. Girişimcilik, fikirleri uygulamaya dönüştüren ve bireysel yetenekleri ön plana çıkaran bir süreç olarak da tanımlanabilir.

Döm Tomak’ a göre (akt. Şener, 2019, s. 5) Orta Çağda girişimcilik kelimesi “iş yapan, aktif olan” kişi anlamında kullanılmıştır. Günümüzde bu tanım genişletilerek

"fırsatları fark edip değerlendiren; geliştirerek pazarlanabilir fikirlere dönüştüren;

beceri, zaman, para ve çaba harcayarak değer katan; bu fikirleri uygulayabilmek için

rekabetçi piyasaların risklerini üstlenen ve bu çabalarının sonucu ödülünü alarak nakde dönüştüren kişiler" olarak tanımlanmıştır.

Girişimcilik kavramını;sorunlara yönelik çözüm odaklı düşünme, çağın ihtiyaçlarına göre yenilikçi fikirler üretme ve fırsatları görüp bu fırsatları değere dönüştürme süreci olarak tanımlamak mümkündür. Girişimcilik kavramının özelliklerini toplum olarak benimseyip girişimciliği kültür haline getirmek mümkündür. Toplum içerisinde girişimcilik kültürü ile yetişen bireylerin gelecek zaman içerisinde girişimci bireyler olmaları yüksek ihtimaldir.

Girişimci bireyler tarafından üretilen yenilikçi ürünler ile insanların yaşantılarına değer katan ürünler geliştirilmektedir. Bu ürünler ile insanların yaşantıları kolaylaştırılmakta ve girişimci bireylerin bulunduğu ülkeler girişimci bireyler sayesinde ekonomik kazanç elde etmektedirler.

Girişimci bireyler, ülkelerine ve insanlığa değer yaratıp çevrelerindeki insanlara da istihdam alanları oluşturmaktadırlar. Bu nedenle girişimcilik, dünya genelinde önemsenmesi ve geliştirilmesi gereken çok önemli bir kavramdır. Her ülke, girişimciliği toplumsal kültür haline getirmeli ve bu sayede insanlık adına değerler oluşturulmasına katkı sağlamalıdır.

Girişimcilik kültürünün toplum geneline yayılabilmesi için eğitim kurumlarında küçük yaşlardan itibaren öğrencilere girişimcilik eğitimleri verilmelidir.

2.6.1. Türkiye Cumhuriyeti’nde girişimcilik faaliyetleri. Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içerisinde yer alan topraklar, tarih boyunca ticaretin ve üretimin yoğun olarak yapıldığı yerlerdir. Türkiye Cumhuriyeti; Asya Kıtası, Avrupa Kıtası ve Afrika Kıtası’nın geçiş güzergahı olan topraklarda yer aldığı için stratejik konumu çok önemli olan bir ülkedir.

Kültürel anlamda düşünüldüğünde de doğu kültürü ve batı kültürü arasında geçiş sağlayan bir özelliğe sahiptir. Doğu kültürü ile batı kültürü arasında geçiş sağlaması, Türkiye

Cumhuriyeti’nin kültürel çeşitliliğini artırmaktadır. Ülke sınırları içerisinde kültürel farklılıkların bulunması Türkiye Cumhuriyeti’nin kültürel çeşitlilik anlamında zengin olduğunu göstermektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bulunduğu stratejik konumun tarih

boyunca önemli olması ve geçiş güzergahında bulunması bu topraklarda geçmiş yıllardan itibaren çok önemli faaliyetlerin yapıldığını düşündürmektedir. Bu önemli faaliyetler arasında girişimcilik faaliyetinin de yer aldığı söylenebilir.

İnsanlar, çağlar boyunca gücü ele geçirebilmek için birbirleri ile mücadele etmişlerdir.

İnsanların gücü ele geçirme isteği ise çoğunlukla ihtiyaçların elde edilme isteğinden kaynaklanmıştır. İnsanların tarih boyunca içinde bulundukları döneme göre ihtiyaçları

değişmiştir. Toplayıcı oldukları dönemde avlanma için veya doğada hazır bulunan bitkilerden elde edebilecekleri ürünler için mücadele etmişlerdir. Bu mücadelenin sebepleri, insanların çoğalması ve uğraştıkları faaliyetlerin değişmesi ile sürekli değişime uğrasa da mücadelenin varlık sebebi değişmemiştir. Yerleşik hayata geçildikten sonra üretimin başlaması, insanların ihtiyaçlarının da çeşitlilik göstermesine sebep olmuştur. Öncesinde sadece toplayıcılık ile karınlarını doyuran insanlar yerleşik hayata geçip üretimi başlatmaları ile farklı ürünlere ve farklı faaliyetlere de yönelmişlerdir. Üretilen ürünlerin çoğalması ve insanların farklı ürünlere talep göstermeye başlaması insanların birbirleri arasında alışveriş yapmalarına sebep

olmuştur. İhtiyaç fazlası ürünlerin takas usulü el değiştirmesi ticareti ortaya çıkarmıştır.

Sonraki dönemlerde takas usulü ticaretin yetersiz kalması ile para ortaya çıkmıştır. O dönemlerde yapılan bu faaliyetler, girişimcilik faaliyetleri için verilebilecek örneklerdir.

İnsanların yerleşik hayata geçmesi ile toplayıcılığın yerini üreticilik almaya

başlamıştır. Üreticiliğin başlaması ile verimli topraklar ve uygun iklimin bulunduğu yerler önem kazanmıştır. Verimli toprakları ve iklimi uygun olan yerleri ele geçirebilmek için insanlar birbirleriyle mücadele etmeye başlamışlardır. Günümüzde Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerinde bulunduğu topraklar da iklimin elverişli olması, toprağın bereketli olması ve stratejik konumun önemli olmasından dolayı tarih boyunca sürekli tercih edilen ve uğruna mücadeleler verilen topraklar olmuştur. Bu topraklarda birçok medeniyet kurulmuş ve yıkılmıştır. Farklı medeniyetlerin bu topraklar üzerinde varlık gösterip farklı alanlarda faaliyetler ortaya

koymalarından dolayı günümüz Türkiye Cumhuriyeti toprakları, çağlar boyunca farklı girişim faaliyetlerine ev sahipliği yapmıştır. Bu faaliyetlerin en önemlilerinden birisi ticarettir. Bu topraklarda yeni bir ticaret anlayışı ortaya çıkmıştır. Ürünün üreticiden alınıp tüketiciye satıldığı ticaret sistemi bu topraklar üzerinde başlatılmıştır. Üretim yapmadan satış yapan yeni bir tüccar anlayışı ortaya çıkartılmıştır. Günümüzde komisyoncu olarak adlandırılan tüccarlık sisteminin bu topraklarda başlatılması bu topraklar üzerinde gerçekleştirilmiş olan

girişimciliğe verilebilecek güzel bir örnektir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu günden günümüze kadar geçen süre içerisinde de bu topraklar üzerinde önemli girişim faaliyetleri yapılmıştır. Özellikle Cumhuriyet’in

kurulduğu 1923 yılı sonrasında, ülkenin yeni kurulan bir ülke olması ve savaştan yeni çıkmış bir ülke olmasının getirmiş olduğu olumsuzluklar ile mücadele edilerek devlet ve özel

teşebbüslerin faaliyetleri ile farklı alanlarda farklı girişimler ortaya konulmuştur.

Avrupalı devletlerin ve Amerika’nın 1929-1930 yılları arasında yaşadıkları ekonomik buhranın ardından aldıkları devlet desteği kararı ile ekonomiyi ayakta tutma çabalarını, Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılından itibaren almaya başlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923 yılında gerçekleştirmiş olduğu İzmir İktisat Kongresi, ekonomiyi canlandırabilmek için çeşitli girişim faaliyetlerini içinde barındıran çok önemli bir çalışmadır. İzmir İktisat

Kongresi’nde alınan kararlar ile ülke ekonomisi millileştirilmeye çalışılmıştır.

Gayrimüslimlerin ve yabancıların Türkiye Cumhuriyeti ekonomisi üzerindeki etkilerini azaltabilmek için sanayinin geliştirilmesine, milli bankaların kurulmasına ve girişimcilerin desteklenmesine karar verilmiştir. Ekonomide millileşebilmek için yabancılar ülke

ekonomisinin dışına atılmak istenmiştir ancak yeterli sermayenin ve eğitimli iş gücünün bulunmamasından dolayı bu durum gerçekleştirilememiştir. Ekonomide millileşebilmek adına yabancıların sahip olabilecekleri hisselere kısıtlamalar getirilmiş ve tüm iş yerlerinde Türk

çalışanların olmasını zorunlu hale getirecek Türkleştirme kararı alınmıştır (Gümüşoğlu &

Karaöz, 2014).

Türkiye Cumhuriyeti, henüz daha yeni kurulduğu ve savaştan yeni çıkmış olduğu yıllarda devlet ve özel teşebbüsün aynı anda etkili olduğu karma ekonomi modelini

benimsemiştir. Bunun en önemli sebebi özel teşebbüste yeterince para ve bilginin olmayışıdır.

Bu kapsamda devlet tarafından 1927 yılında Teşvik-i Sanayi Kanunu çıkartılmıştır. Bu kanun ile sanayi yatırımı yapacak olan işletmelere birtakım muafiyet ve teşvik sağlamak

amaçlanmıştır. Bu kanun sonrasında devlet, özel teşebbüse destekler vererek ciddi anlamda girişim faaliyetlerinin artmasını sağlamıştır. Özel teşebbüsün yetemediği yerlerde ise kamu girişimciliği ile başarılı girişimler gerçekleştirilmiştir. Bu dönemde girişimciler, devlet politikaları ve devlet destekleri ile korunmuş ve desteklenmiştir. Bunun sonucunda da ülke genelinde ciddi anlamda yatırım ve girişim faaliyetleri yapılmıştır.

1950’li yıllar sonrasında Türkiye’de yaşanan birtakım olumsuz faaliyetler (Askeri darbeler, değişen hükümetler, Kıbrıs Harekatı), girişimcilik faaliyetlerinin azalmasına sebep olmuştur. Ancak insanların içinde geliştirdikleri girişimcilik ruhu kısa süreliğine bastırılmış ve çevresel etkilerin ortadan kalkmasıyla ilerleyen yıllarda tekrar girişimcilik faaliyetleri yapılmıştır. David Mc Clelland (akt. Gümüşoğlu & Karagöz, 2014, s. 104)’ın 1950‘li yıllar için yaptığı ve 1961 yılında yayımladığı ‘‘Achieving Society’’ adlı çalışmasında 42 ülkenin insanları başarı güdüsü ve girişimcilik kabiliyetleri açısından sıralanmış ve Türkiye

Cumhuriyeti 3,62 puanla listedeki ilk sırada yer almıştır. Bu araştırma, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının girişimcilik kabiliyeti ve isteği konusunda ne kadar iyi durumda olduğunu ortaya koymuştur. Bu durum, şartların iyileştirilmesi durumunda, vatandaşların girişimcilik konusundaki faaliyetlerinin de artacağını ortaya koymaktadır.

Günümüzde, Türkiye Cumhuriyeti’nde verilen devlet destekleri ve var olan teknik şartlar girişimcilik konusunda çok önemli faaliyetlerin yapılmasına imkan vermektedir. Son

yıllarda özellikle askeri teknoloji alanında ciddi girişim faaliyetleri yapılmaya başlanmıştır.

Bu girişim faaliyetlerinin haricinde TOGG (Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu Sanayi ve Ticaret A.Ş.) marka otomobil üretici şirketinin 2022 yılının sonunda Türkiye’nin ilk yerli üretim otomobilini seri üretime hazır hale getireceğini açıklaması Türkiye’deki girişimcilik faaliyetleri adına çok önemli bir çalışma olmuştur.