• Sonuç bulunamadı

Çağlar öncesi dönemlerde giyim kuşam, vücudun belli bölgelerinin hayvan postu veya ağaç yağrağı gibi nesnelerle kapatılması ihtiyacı ile ortaya çıkar. Zamanla belirli bir gelişim sürecine giren toplumlarda hızlı bir değişim yaşanır. Bu hızlı değişimin bir sonucu olarak giyim kuşam da toplumun ekomomik düzeyine ve sahip olduğu kültürel değerlere, coğrafî bölgenin özelliklerine ve dinî inanışlara vs. göre şekillenir.

İ. Oktay Anar’ın romanları giyim-kuşam unsurları bakımından oldukça zengin malzeme içerir. Romanlarda halk giyim-kuşamına dair örnekler, Erkek Giyim ve Kadın Giyim olmak üzere iki başlık altında verilmiştir:

3.7.1. Erkek Giyim

Günümüzde her toplum kendi kültürel değerlerini yansıtan kıyafetler giymektedir. Bu bakımdan Türk kültürü oldukça zengindir. İhsan Oktay Anar, dönemin kültürünü yansıtan erkek giyimi ile ilgili unsurlara romanlarında yer vermiştir. Romanlarda erkek giyim olarak halk arasında çoğunluk kumaş giysiler tercih edildiği görülmektedir. Bunlar; frak adı verilen tören giysisi; kruvaze, redingot, istanbulin gibi ceketler; klapeli veya fırfırlı gömlekler; çakşır ve ipek şalvar; potin ve iskarpinler; kavuk, fes ve şapka gibi başlıklar; aksesuar olarak deri eldiven, papyon, yüzük ve benzeridir.

“Geldiğinden beri başındaki kukuletayı çıkarmadı”(PKA/s.205).

“Kendisine bir Trablus şalı, sırmalı bir camadan, perişanî kavuk ve cübbe beğendi”(KH/s.38).

“…devlet memurlarının setre, pantolon, istanbulin ve kaput giymeye başladıkları sırada...”(KH/s.90).

“Bunlardan kısa boylu olanı, üstüne siyah canfes kumaştan mintan, altına aynı renk çuhadan bir çakşır giyer, başına da kırmızı Cezayir fesi takardı. … ‘Kelle’ diye çağırılan diğeri ise, altına siyah çuhadan diz çakşırı, sırtına kolları sıvanmış bir hırka kuşanıp başına da kırmızı bir barata giyer ve daima yalınayak dolaşırdı”(A/s.185).

“…Cezayir işi kırmızı baratayı başından çıkardı.” (S/s.21). “… ve bir tek de diz çakşırı alınmış olmasıydı.” (S/s.25).

“…hepsi bembeyaz ipek gömlekler giymiş, bellerine lâhûrî şallar sarmışlardı. Arkalarında pembe, eflâtun, turuncu cânfes camadanlar, altlarında ipek şalvarları vardı. Pabuçları gıcır gıcır ve kıpkırmızıydı. Kulaklarında kızıl altından küpeler, parmaklarında ise akik, yâkut ve firûzeli yüzükler göze çarpıyordu.”(S/s. 36). “Adamın kırmızı ve uzun bir cüppesi ve enli, tepeye doğru daralan bir de kavuğu vardır.”(S/s.64).

“Hüseyin Efendi, sırtında kadifeden pahalı bir cüppe, başında da bir ağabanî sarık olduğu halde…”(S/s.67).

“…saçaklı Cezayir şalı sarmış, sırtlarında bornusları, ayaklarında yemenileri, bellerinde kulaklı yatağan ve çifte piştovlarıyla, vücutları dövmeden geçilmeyen iki de kalyoncu tutmuştu.”(S/s.111).

“Sadece çıkınını açtı ve çıkardığı ipek donu giydi. Derken kehribar sarısı gömleğini, vişneçürüğü rengindeki kemha çakşırını kuşandı. Beline lâhûrî kuşak doladıktan sonra başına, âbânî destâr sarılı külâhını taktı. Gıcır gıcır, kırmızı pabuçlarını ayağına geçirdi ve son olarak da, serâser kumaştan afili kaftanını sırtına aldı.”(S/s.169).

“…komiser muavininin emrini beklemeden hemen potinlerini çıkardılar…”(YG/s.14).

“Bu yüzden kapıda, altında siyah çakşır, üstünde dik yakası papyon bağlanmış Frenk gömleği ve redingot, ayaklarında ise topuklarına basılmış iki renkli iskarpin olan on yedi yaşlarındaki bir fedâî bekler dururdu”(YG/s.38).

“…bir frak, dört ceket, on pantolon, yirmi gömlek ve iki ipek pijama için ölçü verdikten sonra Galatasaray’ın karşısındaki Barbuloviç Evi’nden on iki çift iskarpin beğendi. Bonmarşe’den, manşet, saniyeli saat, gümüş saplı baston ve üç fes aldı”(YG/s.59).

“…klapeli gömlek yakaları kolalanmış, ütülü pantolonları, frakları ve güderi eldivenleriyle sefirleri, bu beyefendilerin geniş dekolteli, korse sayesinde incecik belli ve yastıkla abartılmış geniş sağrılı hanımlarını ve kızlarını, ayrıca birkaç paşa ile yâverlerini gördü”(YG/s.106).

“…balıksırtı kumaştan kruvaze ceketi, muazzam göbeği, bol ve lacivert pantolonu, gıcır gıcır boyalı, iki renk ayakkabılarıyla bu kalantor…”(YG/s.230).

“Kızın âbisi olduğu halde her hâlinden belli, göğsü kıl içinde bir adam, üstünde redingot ve altında da paçaları sıvanmış çizgili pijaması olduğu hâlde, ailesinin namusunu korumak muradıyla ona doğru koşturuyordu!”(GK/s.210).

“…burada, hazır takım elbise, fırfırlı gömlek ve papyon vardı”(GK/s.44). “…başına zikzaklı bir namaz takkesi geçirip bir de cüppe kuşanmış ızbandudunkinin neredeyse bin misliydi. …o, bunun çevresine bir de, iki üç tur sarık sarmış, yetmiyormuş gibi hepsinin üstüne de bir fötr şapka geçirmişti. Onun üzerindeki cübbe de dizlerine kadar sarkıyordu”(GK/s.120).

3.7.2. Kadın Giyim

Kadınların giyim kuşamları güzel görünme gerekesinimleri nedeniyle erkeklere göre biraz daha fazla çeşitlilik gösterir. İhsan Oktay Anarın romanlarında geçen unsurlara bakarsak kadınların giysilerinde saten, ipek ve gabardin kumaşlar tercih ettiğini görürüz. Romanda geçen kadın giyimiyle ilgili yaşmak ferâce, ipek bluz; dantelli kadife ceket ve bolero ceketler; fedora ve hasır şapka, plili ve bağcıklı şapkalar; aksesuar olarak broş, gerdanlık ve bilezik vb. unsurlara yer verilmiştir.

“…ipek çorap, allık, etek için jorpet, bluz için saten, döpiyes için gabardin ve en önemlisi ‘has ipek’ kumaşların …”(EH/s.140).

“Günün birinde ferâceli, yüzleri yaşmaklı, yürüyüşlerine bakılırsa ikisi genç biri de yaşlıca üç kadın işte bu evin kapısı önünde durdu.”(S/s.45 - 46).

“…atlastan canfese, kutnîden sündüse, şitarîden meydanîyeye kadar her türlü ipek kumaşın satıldığı kumaşçılar çarşısında… İpekten yahut taftadan yahut kadifeden renk renk ferâceler… ”(S/s.66).

“Başında siyah kadife şeritli ve beyaz devekuşu tüyüyle bezenmiş hasır şapkası, dik yakalı ipek bluzu ve kısa, bolero ceketiyle güzelce bir kadın…”(YG/s.29). “…başlarındaki plili, ve bağcıklı boneler, üstlerinde bele iyice oturmuş korsajlı, yakası dantelli kadife ceketleri ve ellerinde manşonlarıyla, demode ve yaşlıca hanımların mihrabına, bir imam bile sırtını dönüp ona buna ahlâk dersi veremezdi”(YG/s.32).

“Arşibal Noks veya Aleksander Fişer işi broş, gerdanlık, küpe, bilezik ve benzeri çıngıl çıtak takınmış…”(YG/s.60).

“…çivi topuklu iskarpinleriyle attıkları her adımda bembeyaz ipek çoraplarının sardığı baldırları titreyen kızları gördükçe…”(YG/s.208).

“…elinde eski ve ağır bir tahta çanta ile kabak kafalı, ve hem yağlı fedora şapkasına hem de kötü dikimli trençkotuna bakılırsa fiyakasına düşkün görünün bir orta mektep talebesi vardı”(GK/s.150-151).