• Sonuç bulunamadı

Bugün küresel ölçekte incelendiğinde dünya nüfusunun büyük çoğunluğunun kentlerde yaşadığı görülmektedir. 1950'lerde dünya nüfusunun

%30'u kentlerde yaşarken bu oran 2016'da %54,5’e yükselmiştir ve 2030 yılında bu oranın %60 olacağı tahmin edilmektedir (United Nations, 2017). Dünya nüfusunun artışına paralel olarak kentsel alanların miktarı da artmaktadır. Hızla büyüyen kentlerde artan kaynak ihtiyacı, kentleşme hareketlerini hızlandırmakta ve doğal kaynaklar üzerinde bir baskı oluşturmaktadır (Rees, 1997). Bu baskı sonucunda, ekosistemlerin nitelik ve niceliği değişmektedir. Bu değişim/dönüşüm kent peyzajındaki peyzaj tipleri açısından doğal nitelikteki alanlara zarar vermektedir (Spanò ve ark, 2017). Hızlı kentleşmenin kent peyzajı üzerindeki olumsuz etkilerini önlemek amacıyla kentsel açık yeşil alan sisteminin korunması ve geliştirilmesi konusu gündeme gelmiştir (Sandström, 2002).

Ülkemizde mekânsal planlama süreci incelendiğinde, peyzaj mimarlığı hedeflerinin henüz uygulamaya aktarılamadığı, ilgili yasa ve yönetmeliklerde ise açık/yeşil alan tanımında yetersizlikler olduğu görülmektedir. Sistematik anlamda açık/yeşil alan planlarının, imar planlama sürecine dâhil edilmemesi, kentsel dokunun korunmasına engel olmaktadır. Peyzaj çeşitliliğinin korunması için peyzaj tiplerinin sınıflandırılması ve farklı birimlerin tanımlanması gerekmektedir.

Kültürel nitelikli ve doğal alanların peyzaj özelliklerini karakterize eden bir sistemin eksikliği “yeşil altyapı” kavramını gündeme getirmiştir. Bu kavram, planlama geleneğinin yerleştiği ülkelerde eko-kent tasarımı hedeflerine bir altlık oluşturmakta ve korunan alanları, korumaya değer alanları ve diğer açık yeşil alanları (parklar, yeşil yollar, yeşil koridorlar vb.) belirli bir sistematik çerçevede ele almaktadır.

Yeşil altyapı kavramının temeli, 1990’lı yılların sonunda peyzajlar arasında bağlantılılığı sağladığı için gündeme gelen yeşil yol kavramının ortaya çıkmasına dayanmaktadır. Yeşil yollar, “doğayı koruyan ve restore eden, açık alanları

birbirine bağlayan ve yaban hayatı geçişi için koridor özelliği olan çizgisel alanlar”

olarak tanımlanmıştır. Yeşil yol kavramından daha sonra aslında yeşil yol ile aynı anlamı ifade eden “yeşil koridor” yaklaşımı ortaya konmuştur (Firehock, 2015).

Ancak kentsel ve kırsal peyzaj planlamada sıklıkla kullanılan “yeşil yol, yeşil kuşak, yeşil koridor kavramları” aslında yeşil altyapının temel parçalarını oluşturmaktadır. Peyzaj mimarlığı çalışmalarında güncel bir yaklaşım olan “yeşil altyapı”, ekosistem servisleri kapsamında açık/yeşil alanların birbiri ile ilişkisini ortaya koymaktadır. Temel amacı ise, kentlerde doğal kaynakları koruyarak ekolojik olarak sağlıklı ve canlı kültürel/doğal peyzajları sürdürmektir (Kaplan, 2012).

Yeşil altyapı ile ilgili literatürde birçok tanım bulunmaktadır. Bazı tanımlamalar, yeşil altyapının sağladığı biyolojik çeşitliliğin önemini vurgularken bazıları ekolojik ağları birbirine bağladığını ve böylece doğa korumaya katkı sağladığını ifade etmektedir. Diğer tanımlarda, ekosistem servislerini sağlamasının öneminden, rekreasyona ve yaşam kalitesi etkilerine kadar çeşitli fonksiyonlara atıf yapılmaktadır. Yeşil altyapının peyzaj yönetimi açısından önemli bir planlama aracı olduğunu gösteren aynı zamanda alan kullanımı ve doğa koruma için stratejik bir yaklaşım olduğunu belirten tanımlamalara da rastlanmaktadır (Naumann ve ark, 2011). Mekânsal planlama ölçeğinde kullanılan bu kavram sürdürülebilir arazi yönetimi planlaması ile ortak hedefleri paylaşmaktadır (Weber, 2004; Ahern, 2007;

Wickham ve ark, 2010). İlgili literatür incelendiğinde bu kavramın kentsel tasarım, doğa koruma ve planlama ile ilgili disiplinler ile ilişkili olduğu görülmektedir.

Yeşil altyapı çalışmalarının ölçeği farklılık gösterse de temeli, peyzaj ekolojisine dayanan doğal alanların oluşturduğu ağlar arasındaki entegrasyona dayanmaktadır.

Yeşil altyapı, yeşil yol kavramı gibi “ekolojik ağ” yaklaşımının bir alt birimi olarak ABD’de ortaya çıkmıştır. Her iki kavram da, ekolojik ağa benzer nitelikler taşımakla birlikte yeşil yollar; çizgiselliği ifade etmekte, açık/yeşil alanlar boyunca rekreatif, kültürel, doğal ve ekonomik yararlar sağlamayı hedefleyen koridor sistemleri olarak tanımlanmaktadır. Farklı olarak yeşil altyapı, yeşil alan sistemini

oluşturmayı hedeflemekte, kentsel yeşil omurganın oluşturulmasında aktif rol oynamaktadır. Yeşil yol ve yeşil altyapı kavramları, bağlantılılık konsepti altında birleşmektedir (Tokuş ve Eşbah, 2010).

Yeşil altyapı son yıllarda sürdürülebilir alan kullanımında dünyada yaygın olarak kullanılmaya başlanmış; ekolojik, sosyal ve çevresel sorunlara karşı çözüm alternatifleri sunabilecek stratejik bir planlama yaklaşımıdır (Wilker ve ark, 2016).

Yeşil altyapı çalışmaları; doğal alanların korunmasını hedefleyerek, ekolojik ağların tanımlanması ve haritalanması ile ilgili yapılan araştırmaları kapsamaktadır.

Bu bağlamda, yeşil altyapı ağlarının kullanılması, doğa koruma ve peyzaj onarımı ile ilgili alan kullanım kararlarının alınmasında stratejik bir yaklaşım sunmaktadır (Lewis, 1964; McHarg, 1969; Benedict ve McMahon, 2002; Weber, 2004;

Benedict ve McMahon, 2006; Opdam ve ark, 2006; Wickham ve ark, 2010).

Benedict ve McMahon (2006)'a göre yeşil altyapı; birbiri ile ilişkili doğal alanların ve doğal ekosistem değerlerini koruyan diğer açık alanların, insan ve yaban yaşamı için gerekli olan temiz hava ve suyun sürdürülebilirliğini sağladığı bir sistemdir. Bir başka tanıma göre yeşil altyapı; kentsel alan sistematiği içindeki doğal alanların ağıdır (Cabe, 2011). Landscape Institute (2009)’ye göre ise bu kavram; ekosistem servislerini destekleyen bir alan kullanımı yaklaşımını ifade eder ve parklar, kıyı alanları gibi genel olarak tek fonksiyonu olduğu düşünülen açık/yeşil alanların aslında çok çeşitli fonksiyonları olduğu farkındalığını oluşturur.

Yeşil altyapı, korunması ve geliştirilmesi gereken alanlarda optimal alan kullanımı ile doğa korumayı ve alan gelişimini (Şekil 1.1) hedefler (Benedict ve McMahon, 2006).

Yeşil altyapı kavramı, ulusal ve uluslararası planlama geleneğine, ölçeğe (kent veya peyzaj ölçeği) ve gereksinimlere bağlı olarak değiştiği için farklı yaklaşımlarla ele alınabilir. Yeşil altyapının temel ilkelerini peyzaj mimarlığı hedeflerine göre; çok işlevlilik, bağlantılılık ve entegrasyon fonksiyonları olmak üzere 3 başlık altında değerlendirmek mümkündür (Çizelge 1).

Yeşil altyapı kapsamına; korunan doğal alanları içeren ekosistemler, özel çevre koruma bölgeleri, diğer koruma değeri olan alanlar ile diğer açık/yeşil alanlar (parklar, yeşil yollar vb.) ve bu alanların peyzaj özellikleri dâhildir. Koridorlar, ekosistemler ve peyzajın oluşturduğu sistem (lekeler, bağlantılar, alanlar) arasında bir bağlantı sağlayan sistemin adıdır (Şekil 1.2).

Şekil 1.1. Yeşil altyapının alan kullanımındaki rolü (Benedict ve McMahon, 2006)

Yeşil altyapı ağı yalnızca yeşil alanları değil hidrolojik sistemin (akarsu, göl gibi) bağlantılı olduğu açık alanları da kapsamaktadır. Bu alanlar, yeşil alan olmasa bile yeşil altyapının bileşenlerinden birisi olan koridorların işlevlerini sağlayarak alanlar arası bağlantılılığı sağlarlar (Semiz, 2016).

Çizelge 1.1. Yeşil altyapının temel ilkeleri (Boverket,1992; Li ve ark, 2005; Pauleit ve ark, 2011)

Çok işlevlilik · Ekolojik fonksiyonları ve ekosistem servislerini korumalı, biyoçeşitliliğin sürdürülebilirliğini sağlamalıdır.

· Farklı işlevleri/kullanımları bir araya getirmelidir: birden fazla fonksiyona sahip açık/yeşil alan, birbirine bağlı yeşil alan sistemleri vb.

· İklim/su/görsel peyzaj değerlerine yönelik çevresel kalitenin geliştirilmesini sağlamalıdır.

· Yeşil altyapının çok yönlü işlevleri konusundaki bilinci arttırmalıdır.

Bağlantılılık · Yeşil alanlar arasında çeşitli ölçeklerde ve farklı perspektiflerde –rekreasyon, biyoçeşitlilik, kent iklimi, yağmur suyu yönetimi– fiziksel ve işlevsel bağlantılar kurmalıdır.

· Kentsel yeşil alanların kaynakları ve işlevleri üzerine yapılacak olan analizlere dayanmalıdır.

Entegrasyon · Kentsel yeşil altyapının diğer kentsel (alt) yapılar ile fiziksel ve işlevsel ilişkiler bağlamında bir bütün olarak ele alınmasını sağlamalıdır.

· Kentsel gelişim ve doğa koruma arasında stratejik olarak planlanmış bir entegrasyon kurmalıdır.

Yeşil altyapı ağında, lekeler yeşil altyapı için bir referans noktasıdır ve yaban yaşamı ile bitki topluluklarının gelişimi için açık/yeşil alanlar oluşturarak ekolojik süreçlerin gerçekleşmesini sağlarlar. Bu lekeler, korunan alanları, rezerv alanlarını, rekreasyon değeri olan alanları, restore edilen alanları vb. kapsayarak farklı şekil ve büyüklükte olabilirler. Koridorlar, sistem arasındaki bağlantıyı kurarlar. Bu bağlantılar özellikle yaban yaşamı popülasyonlarının çeşitliliğinin sürdürülmesi bakımından önem taşırlar. Mevcut parkları, rezerv alanlarını, doğal alanları birbirine bağlayan bu bağlantılar, ekosistemler ve peyzajlar arasında bir bağ kurarak koridor görevini (yeşil kuşak, yeşil yol vb.) de üstlenebilirler. Yeşil altyapı ağı içerisinde lekeden daha küçük alanlar da bulunur. Bu alanlar birbiri ile bağlantılı topluluklara veya bölgesel koruma sistemlerine dâhil olmayabilirler.

Ancak, yeşil altyapının diğer bileşenleri gibi açık/yeşil alan sistemine önemli bir

ekolojik değer (yaban yaşamı habitatını koruma gibi) veya sosyal değer (rekreasyonel faaliyetler için alan oluşturma) katabilirler. Sonuç olarak, yeşil altyapının amacı doğal sistemleri ve biyoçeşitliliği korumaktır (Weber ve Wolf, 2000; Benedict ve McMahon, 2006; Weber ve ark, 2006).

Şekil 1.2. Yeşil altyapı ağı (Weber ve Wolf, 2000; Benedict ve McMahon, 2006;

Weber ve ark, 2006)

Yeşil altyapı çalışmalarının ölçeği farklılık gösterse de temeli, peyzaj ekolojisine dayanan doğal alanların oluşturduğu ağlar arasındaki entegrasyona dayanmaktadır. Yeşil altyapı tanımı, ölçeğe bağlı olarak iki başlık altında gruplandırılabilir:

· Kentsel ölçekte yeşil altyapı

· Peyzaj ölçeğinde yeşil altyapı (bölgesel, ulusal ve uluslararası ölçek)

Peyzaj ölçeğinde yapılan çalışmalar, günümüzde yeşil altyapının planlanmasında ülke ölçeğine ve kıtasal ölçeğe ulaşmıştır (Wickham ve ark, 2010;

Kilbane, 2013). Avustralya'da kıtasal ölçekte yapılan bir çalışmada yeşil altyapı

planlaması kapsamında “Ulusal Yeşil Ağ” oluşturulması hedeflenmiştir. Bu kapsamda, korunan alanların yönetim stratejileri ve yeşil alan planlaması çerçevesinde ulusal ve uluslararası politikaların karşılanmasına yönelik bir çalışma yürütülmüştür. Buna ek olarak bu çalışmada yeşil altyapı yaklaşımının, hem kültürel hem de ekolojik katkılar sağlaması yönüyle bütüncül bir peyzaj planlamasına altlık oluşturduğu vurgulanmıştır.

Kentsel ölçekte yeşil altyapı; kentsel alanda çok amaçlı yeşil alan ağının korunmasını ve geliştirilmesini ifade ederken, peyzaj ölçeğinde yeşil altyapı;

peyzaj ölçeğindeki geniş ve ekolojik açıdan değerli habitatlar arasındaki bağlantının korunmasını ve geliştirilmesini ifade eder (European Environment Agency, 2011).

Avrupa Birliği’nin (AB) Yeşil Altyapı Stratejisi, yeşil altyapının AB politikasına entegre edilmesini desteklemektedir. Bu entegrasyonun Avrupa 2020 Büyüme Stratejisi’ne doğa koruma hedeflerine yönelik katkılar sağlayacağı düşünülmektedir. Biyolojik Çeşitlilik Stratejisi ise, 2020’ye kadar zarar görmüş ekosistemlerin en az %15’ini yeşil altyapı oluşturarak kazanmayı ve bu alanları geliştirmeyi hedeflemektedir. Yeşil altyapı, özellikle Yedinci Çevre Eylem Programı, Bölgesel Politika 2014–2020, Su Çerçeve Direktifi, Nitrat Direktifi, Taşkın Direktifi ve İklim Değişikliğine Adaptasyon Konulu AB Stratejisi içerisinde olmak üzere AB politikalarının farklı alanlarında da tanınmıştır (Anonymous, 2017a). Avrupa'da açık/yeşil alan planlaması kapsamında yeşil altyapının haritaya aktarılmasını hedefleyen kent ve peyzaj ölçeğinde hazırlanan kent atlasları hazırlanmıştır (Anonymous, 2018). Yeşil altyapının planlanmasında kent atlasları kullanıldığı gibi, peyzaj ölçeğinde Natura 2000 ve CORINE Arazi Örtüsü veri setlerinin kombinasyonuna dayanan haritalar da üretilmiştir.

Yeşil altyapının ekosistem servislerine sağladığı katkılar; habitat, düzenleme, hazırlık ve kültürel servisler olmak üzere 4 ana başlık altında toplanmıştır. Yeşil altyapı, habitat servisleri bakımından biyoçeşitliliğin/türlerin korunmasına (türler için habitatlar, göç eden türlerin hayatta kalma başarısı,

habitatlar arasında bağlantı sağlama), düzenleyici servisi bakımından iklim değişikliği adaptasyonuna (kentsel ısı adası etkisini azaltma, ekosistemlerin iklim değişikliğine karşı dayanıklılığını artırma, sel suyunu depolama ve sel riskini azaltma) ve iklim değişikliği etkisini azaltmaya (karbon tutma, sürdürülebilir hava hareketini destekleme, yapıların ısınması ve soğuması için kullanılan enerjiyi azaltma, yenilenebilir enerji için alan sağlama) yönelik katkılar sağlar. Hazırlık servisleri bakımından; su yönetimine (sürdürülebilir drenaj sistemleri, yüzey suyunun infiltrasyonunu sağlama, suyu kirleticilerden arındırma), besin kaynağı sağlamaya ve afete karşı korumaya (tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini sağlama, tarım alanlarının potansiyel verimliliğini koruma, toprak gelişimi ve besin döngüsünü sağlama, toprak erozyonuna karşı koruma) kültürel açıdan; rekreasyon (rekreasyonel faaliyetler, turizm/ekoturizm), arazi değerleri ve sosyokültürel yapıyı güçlendirmeye yönelik yararlar sağlar (European Environment Agency, 2011;

Anonymous, 2014).

Yeşil altyapının fonksiyonları açık/yeşil alanların rolleri ile de ilişkilendirilebilir. Boverket (1992), İsveç'te yaptığı bir araştırmada açık/yeşil alanların rolünü aşağıda yer alan maddelerle ifade etmiştir:

· Rekreasyona ulaşılabilirlik

· Biyolojik-çeşitlilik potansiyeli ile ekosistemler arasındaki tür çeşitliliğini ve kırsal alanları çevreleyen peyzaj tiplerini koruma

· Kültürel kimliğe katkı sağlama

· Kentsel alanların çevresel kalitesini arttırma (yerel iklim, hava kalitesi ve gürültü kirliliğini önleme)

· Kentlerdeki teknik sorunlara ilişkin biyolojik çözümler-teknik altyapı ve açık/yeşil alanlar arasında bağlantı kurma

Yılmaz (2012) ise bu fonksiyonlara ek olarak açık/yeşil alanların aşağıda sunulan fonksiyonları sağladığını ifade etmiştir:

· Kentsel gelişimi kontrol altına alma

· Kent çevresindeki yarı doğal alanları koruma ve doğal mirasın sürdürülebilir kullanımını destekleme

· Kent çevresindeki açık alanların kent ile entegrasyonunu sağlama

· Yerel bitki ve yaban hayatı türleri için habitat oluşturma

· Kent yakın çevresindeki tarımsal potansiyeli koruma

· Kentsel alan ve yakın çevresindeki doğal drenaj ağını koruma (dere yatakları, vadiler ve eğimli alanlar)

Yeşil altyapı tanımı, ölçek ve ölçütleri Şekil 1.3’de değerlendirilmiştir.

Şekil 1.3. Yeşil altyapı tanımı, ölçek ve ölçütleri (Boverket,1992; Benedict ve McMahon, 2006; Wickham ve ark, 2010; Niemelä ve Breuste, 2011;

Pauleit ve ark, 2011)

Ülkemizde kentleri çevreleyen kırsal peyzajlar ve kentsel alanda kalmış marjinal alanların korunması için “Açık/Yeşil Alan Sistemlerinin” imar planlama

sürecinde tanımlanması gerektiği vurgulanmıştır. Ancak, yürürlükteki mevzuat kapsamında peyzajların korunması için kentsel ya da tarımsal peyzajlarla ilgili hiçbir ilke tanımlanmamıştır. Oysaki kültürel peyzajlara özgü biyolojik çeşitlilik bilimsel çevrelerce ortaya konmuş önemli bir gen kaynağıdır. Bu amaçla Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun tasarısına “kentsel açık/yeşil alan” tanımının eklenmesi ve “kentsel habitatlara özgü biyolojik çeşitliliğin, çevre düzeni planları ve nazım imar planları çerçevesinde kentsel açık-yeşil alan planlaması yoluyla muhafazası” ilkesinin eklenmesi önerilmiştir (Yılmaz, 2011). 2009 yılı içerisinde Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından düzenlenen “Kentleşme Şurası/2009”

komisyonu raporlarında kentsel biyotop koruma, rekreasyon ve mekan tasarımını içeren "Kentsel Açık ve Yeşil Alan" sistemlerinin planlama sürecine katılımının sağlanması gerektiği vurgulanmıştır. Bu bağlamda, "Açık ve Yeşil Alan Sistemi"

kavramına yer verilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması; peyzaj mimarlığı uygulamalarının, ülke plan kademelerinin ve uygulama hükümlerinin bulunduğu mevzuatta yer alması; ilgili planlara altlık oluşturacak ve doğal kaynakları "Peyzaj"

düzeyinde tanımlayan bir peyzaj envanterinin her ölçekte planlama çalışmasına girdi oluşturması, planlama ve politikalara ilişkin belirlenen eylemler arasındadır (Anonymous, 2009). Bu tez çalışmasının amacı; peyzaj potansiyelini, planlama alanı bütününde temsil eden ve korumada öncelikli olacak yeşil altyapı sisteminin haritalanmasıdır. Açık/yeşil alan planlaması çerçevesinde, yeşil altyapının planlanmasında havza ölçeğinde uygulanabilecek bir örnek metodoloji geliştirmek ve uygulamada karşılaşılabilecek darboğazların çözümüne yönelik önerilerin sunulması da hedeflenmiştir. Bu amaçla, mekânsal planlama kapsamında;

"Açık/Yeşil Alan Sistem Planları" yoluyla imar planlamaya aktarılması sürecini tanımlayacak örnek bir araştırma ile peyzaj analizlerinin kombinasyonundan oluşan bir metodoloji ortaya konulmuştur. Önerilen yöntem yaklaşımının planlama sürecine entegrasyonu için uygulamada karşılaşılan engeller ve çözüm olanakları sonuç bölümünde tartışılmıştır.

Benzer Belgeler