• Sonuç bulunamadı

Bankacılık sektöründe girdi ve çıktıların neler olması gerektiği konusunda farklı yaklaşımlar söz konusudur. Aracılık yaklaşımı, üretim yaklaşımı ve kâr / gelir yaklaşımı olarak gruplandırılan bu yaklaşımlardan birincisinde bankaların finansal aracılık rolü üzerinde durulmakta ve mevduat ile diğer sağlanan fonlar girdi, faiz getirili aktifler ise çıktı olarak tanımlanmaktadır. Üretim yaklaşımı, aracılık yaklaşımının aksine mevduat ve diğer sağlanan fonları da çıktı olarak dikkate almaktadır. Aracılık ve üretim yaklaşımlarına göre daha yeni bir yaklaşım olan kâr / gelir yaklaşımı ise, bankaların faaliyetleri sonucunda elde edilen gelirlerin ve bu faaliyetler için kullanılan kaynaklara ilişkin giderlerin dikkate alınmadığı etkinlik analizlerinin yeterli olmayacağı argümanı üzerine kurulmaktadır (Berger ve Mester, 1997). Bu yaklaşıma göre bankalar, diğer tüm kâr amaçlı şirketler gibi, kârlılıklarını artırmaya çalışmakta, bu amaçla bir taraftan giderlerini azaltacak tedbirler alırken, diğer taraftan gelirlerini artırıcı politikalar üretmeye çalışmaktadırlar. Bu noktadan hareketle kâr / gelir yaklaşımında, bankaların operasyonlarını sürdürmek için kullandıkları kaynaklara ilişkin maliyetler girdi (genellikle faiz dışı giderler), faaliyetler sonucu elde edilen gelirler (genellikle net faiz geliri, net masraf/komisyon geliri, diğer gelirler) ise çıktı olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla bu yaklaşım çerçevesinde etkinlik, bankaların gelirlerini artırmak için giderlerini ne kadar etkin bir şekilde kullandıklarını göstermektedir.

Bu tez çalışması kapsamında girdi ve çıktı seçiminde kâr / gelir yaklaşımı kullanılmıştır. Girdi ve çıktı seçiminde bu yaklaşımın tercih edilmesinin temel nedenleri aşağıda belirtilmektedir:

• Bankacılık sektöründe artan rekabet gerek mevduat arzında, gerek kredi talebinde, gerekse diğer fon arz ve taleplerindeki fiyat elastikiyetini önemli derecede yükseltmektedir. Diğer bir deyişle, bankacılık faaliyetleri kapsamında elde edilen gelirler ve bu faaliyetlerin sürdürülmesi için katlanılan giderler, kredi büyüklüğü, mevduat büyüklüğü gibi stok değişkenlerin hacmi üzerinde önemli etkiye sahip olabilmektedir.

105

• Bankaların müşterilere sundukları ürün ve hizmetlerin kapsamı finansal piyasalarda ve teknolojide yaşanan gelişmelere paralel olarak önemli düzeyde genişlemiştir. Etkinlik analizlerinin sunulan tüm ürün ve hizmetleri kapsaması için, tüm bu ürün ve hizmetlerin analize dahil edilmesi gerekmektedir. Bu durum önünde iki önemli engel vardır. Bunlardan birincisi girdi ve çıktı sayısının fazla olmasının analiz sonuçlarının hatalı olmasına neden olabilmesi, ikincisi ise veri yetersizliğidir. Diğer taraftan banka gelir ve giderleri az sayıda değişken ile tüm ürün ve hizmetleri kapsamakta ve halka açıklanan finansal bilgilerden temin edilebilmektedir.

Bankacılık sektörüne ilişkin yapılacak etkinlik analizi çalışmalarında, bankaların üstlendikleri riskin de içselleştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Diğer taraftan literatürde yer alan çalışmaların çoğunda8 bankaların üstlendikleri riskin analize dahil edilmediği, riskin analize dahil edildiği az sayıdaki çalışmada ise, bunun özel karşılık giderlerini veya takipteki kredi bakiyelerini girdi olarak dikkate almakla sağlanmaya çalışıldığı gözlemlenmektedir.

Özel karşılık giderleri, ilgili dönemde takibe aktarılan alacakların yasal mevzuat ve banka politikaları çerçevesinde belirli bir kısmının giderleştirilmesi sonucunda ortaya çıkmaktadır. Karşılık giderleri beklenen zararın karşılığı olduğu için bankanın kredi riskinin göstergesi olarak değerlendirilmesi hatalı olacaktır. Özel olarak kredi riski ve genel olarak risk, gelecekteki belirsizlikler nedeniyle kayba uğrama olasılığı olup, geçmişteki kayıplar riskin göstergesi değildir. Diğer taraftan takibe aktarılan alacaklar için ayrılması gereken özel karşılıkların asgari düzeyi ilgili mevzuat ile belirlenirken, bankaların bir kısmı kendi politikaları gereğince asgari tutarların üzerinde karşılık ayırabilmektedir. Bu durum özel karşılık giderlerinin, bankaların karşılık politikalarına göre farklılaşmasına yol açmaktadır. Takipteki alacak bakiyeleri ise geçmiş dönemlerde takibe aktarılan ve henüz tahsil edilmeyen alacakların hacmini gösteren bir stok değişken olup, kredi riskinin bir göstergesi olarak kullanılması doğru

8 Etkinlik analizi çalışmalarında kredi riskinin karşılık giderleri veya sorunlu kredi bakiyeleri

ile temsil edildiği çalışmalar için bkz. Berger ve DeYoung (1997); Girardone, Molyneux ve Gardener (2004); Drake, Hall ve Simper (2009).

106

değildir. Kredi riskini, geçmişte verilen kredilerin geri ödenme durumlarına göre ölçmeye çalışmak, belirsizlik nedeniyle ortaya çıkan riskin doğru bir şekilde ölçülememesine neden olmaktadır. Buna ek olarak, bankalar faaliyetleri sonucunda yalnızca kredi riskine maruz kalmamakta; faiz oranı riski, kur riski, likidite riski ve operasyonel risk gibi çeşitli finansal ve finansal olmayan risklere maruz kalmaktadır (Marrison, 2002, s.1-10). Bankaların maruz kaldığı tüm risklerin mümkün olduğu ölçüde etkinlik analizlerine dahil edilmesi büyük önem taşımaktadır.

Bankalar beklenen zarar için karşılık ayırırken, beklenmeyen zarar, diğer bir deyişle maruz kalınan risk için, sermaye tutmaktadırlar. Uluslararası Ödemeler Bankası (Bank for International Settlements, BIS) altında faaliyet gösteren Basel Komitesi tarafından yayımlanan Basel I ve daha gelişmiş olan Basel II sermaye uzlaşıları, bankaların sahip oldukları yasal sermaye karşılığında üstlenebildikleri risk miktarını sınırlandırmak amacıyla, yasal sermayenin risk ağırlıklı varlıklara oranı olarak nitelendirilen, “sermaye yeterliliği standart oranı” tanımını yapmakta ve bu oranın asgari %8 olmasını önermektedir.

Diğer taraftan yaşanan küresel ekonomik krizle birlikte mevcut düzenlemelerin yetersizliği ortaya çıkmış ve Basel Komitesi mevcut düzenlemelerin güçlendirilmesine yönelik çalışmaların ardından Aralık 2010’da Basel III nihai metnini yayımlamıştır. Basel III uygulamalarına geçiş 10 yıllık dönem içerisinde kademeli olarak gerçekleşecek olup, kuralların 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren eksiksiz olarak uygulanması söz konusu olacaktır. Basel III metni ile;

• Mevcut sermaye yeterliliği düzenlemeleri güçlendirilmiş,

• Asgari sermaye yükümlülüklerine ek olarak sermaye koruması tamponu (capital conservation buffer) uygulamasına karar verilmiş,

• Aşırı kredi büyümesinin bankacılık sektörü üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması amacıyla, ülke bazında farklılaşan oranlarda ve sadece belirlenen şartlar oluştuğu durumda devreye girecek olan konjonktür karşıtı sermaye tamponu (countercyclical capital buffer) düzenlemesi kabul edilmiş ve

107

• Likidite riski yönetimi, standartları ve izlenmesine ilişkin çeşitli düzenlemeler getirilmiştir (BIS, 2010a; 2010b).

Basel Komitesi tarafından alınan kararlar bağlayıcı nitelikte olmamakla birlikte, finansal piyasaların istikrarının sağlanması adına ilgili kurallar ulusal mevzuatlarda yerini almaktadır. Ancak Basel kurallarının ulusal mevzuatlara yansıtılması ve uygulanmaya başlanmasına ilişkin takvimler ülkeden ülkeye farklılık gösterebilmektedir. Basel II kuralları henüz Türkiye mevzuatına tam olarak yansıtılmamış olmakla birlikte, bu konudaki çalışmalar sürdürülmektedir. Diğer taraftan Basel III kurallarının açıklanmasının ardından, Basel II kurallarına geçiş sürecinin nasıl etkileneceği henüz netlik kazanmamıştır.

Bu noktalardan hareketle bu tez çalışmasında riskin göstergesi olarak risk ağırlıklı varlıkların (kredi riski ve piyasa riski ağırlıklı varlıklar) yasal sermayeye oranı kullanılmıştır. İlgili değişken birim sermaye karşılığında alınan riski göstermekte olup, değişkenin beklenmeyen zararın iyi bir göstergesi olduğu düşünülmektedir. Operasyonel risk Basel II düzenlemeleri kapsamında risk ağırlıklı varlıkların hesaplanmasında dikkate alınmakta ve Haziran 2007’den itibaren Türkiye’de sermaye yeterliliği hesaplamalarına dahil edilmektedir. Operasyonel riskin gerek bu tez çalışması kapsamına giren dönemin yalnızca belirli bir kısmında hesaplanıyor ve raporlanıyor oluşu, gerekse risk hassasiyetinin düşük oluşu nedenleriyle, ilgili değişken analize dahil edilmemiştir.

Girdi ve çıktı seçiminde kâr / gelir yaklaşımın kullanıldığı ve riskin de içselleştirildiği9 bu tez çalışması kapsamında belirlenen girdi ve çıktılar Tablo 3.2’de yer almaktadır:

9 Literatürde riskin girdi, getirinin ise çıktı olarak tanımlandığı çeşitli çalışmalar

bulunmaktadır. Yatırım fonlarının etkinliklerinin Veri Zarflama Analizi ile araştırıldığı ve riskin girdi, getirinin ise çıktı olarak tanımlandığı çalışmaların başlıcaları Basso ve Funari (2001), Chen ve Lin (2006) ile Eken ve Pehlivan (2009)’dır. Bunun yanında Eling (2006), hedge fonların etkinliklerini riskin girdi, getirinin ise çıktı olarak tanımlandığı Veri Zarflama Analizi ile ölçmektedir. Davutyan ve Kavut (2006) ise bağımsız denetçi kuruluşların müşteri seçimine ilişkin olarak, müşteri riskliliklerinin girdi, müşterilerden elde edilecek getirilerin ise çıktı olarak tanımlandığı Veri Zarflama Analizi kullanmaktadır.

108

Tablo 3.2. Veri Zarflama Analizi Girdi ve Çıktı Değişkenleri

Girdiler Çıktılar

Diğer Faaliyet Giderleri Net Faiz Geliri

Toplam Riske Esas Tutar/Yasal Özkaynaklar Net Masraf/Komisyon Gelirleri

Diğer Gelirler

Belirlenen girdilerden “diğer faaliyet giderleri” değişkenine operasyonel giderleri yansıtmak amacıyla yer verilmiş olup, ilgili tutarların çok büyük bir kısmını personel giderleri, amortisman giderleri ve diğer işletme giderleri gibi operasyonel nitelikli giderler oluşturmaktadır. “Toplam riske esas tutar / yasal özkaynaklar” değişkeni ise bankaların maruz kaldığı finansal risklerin (kredi riski ve piyasa riski) bir göstergesi niteliğinde ikinci girdi olarak kullanılmıştır.

Bankanın gerçekleştirdiği faaliyetler sonucu elde edilen net gelirler ise çıktı olarak dikkate alınmıştır. “Net faiz geliri” bankaların plasmanları (krediler, menkul kıymetler, para piyasası işlemleri vb.) sonucunda elde edilen faiz gelirleri ile bankaların kullandıkları yabancı kaynaklara (mevduat, kullanılan krediler, para piyasalarına borçlar vb.) ödedikleri faiz giderleri arasındaki farkı; “net masraf/komisyon gelirleri” müşterilere sunulan bankacılık hizmetleri karşılığında elde edilen masraf ve komisyon gelirleri ile bankaların diğer kurumlara ödedikleri masraf ve komisyon giderleri arasındaki farkı; “diğer gelirler” ise bankaların sermaye piyasası işlemleri, kambiyo işlemleri ve türev işlemler sonucunda elde ettikleri net ticari kâr/zarar ile diğer faaliyet gelirlerinin toplamını ifade etmektedir.

Dolayısıyla bu analiz kapsamında, bankaların kullandıkları operasyonel kaynaklar ve katlandıkları finansal risk karşılığında elde ettikleri net gelirler performans ölçütü olarak değerlendirilmiştir.

Rekabetin yoğun olduğu ve fiyatların büyük ölçüde piyasa şartlarına göre belirlendiği Türk bankacılık sektöründe, bankaların girdiler üzerindeki kontrol gücünün, çıktılar üzerindekinden daha fazla olduğu düşünüldüğünden, etkinlik analizinde girdi odaklı yaklaşım benimsenmiştir. Dolayısıyla etkinlik skorları birim çıktı üretimi için kullanılan girdilerin karşılaştırılması suretiyle bulunmaktadır.

109

Veri Zarflama Analizi çalışmalarında kullanılan girdi ve çıktılar arasında pozitif bir ilişkinin varlığı gerekmektedir. Diğer bir deyişle girdi olarak nitelendirilen değişkenlerin tutarları artarken, çıktılarda aynı yönde bir hareket olmaması, girdi ve çıktıların doğru olarak belirlenmediğinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Bu amaçla girdi ve çıktılar arasındaki korelasyon katsayıları (Pearson) elde edilmiş ve değişkenler arası ilişkilerin yönü ve gücü incelenmiştir. Tablo 3, 2010/03 dönemi için girdi ve çıktılar arasındaki korelasyon katsayılarını göstermektedir. Bu katsayılara göre girdi ve çıktılar arasında pozitif yönlü bir ilişki söz konusu olup, diğer faaliyet giderleri ile çıktılar arasında güçlü bir ilişki, toplam riske esas tutarın yasal özkaynaklara oranı ile çıktılar arasında ise daha az güçlü bir ilişki gözlemlenmektedir.

Tablo 3.3. Girdi ve Çıktılar Arasındaki İlişki

Net Faiz Geliri Net Masraf / Komisyon Gelirleri Diğer Gelirler

Diğer Faaliyet Giderleri 0,97 0,95 0,84

Toplam Riske Esas Tutar/Yasal

Özkaynaklar 0,31 0,29 0,19