• Sonuç bulunamadı

Geri Kalmış Bölgelerin Kalkındırılması

1. BÖLÜM

1.4. Bölgesel Kalkınma Kavramı

1.4.3. Bölgesel Kalkınma İlke ve Amaçları

1.4.3.5. Geri Kalmış Bölgelerin Kalkındırılması

Geri kalmış bölgelerin kalkındırılması ve nüfusun rasyonel dağılımı birbirini bütünleyici iki amaç olarak görülmektedir. Çeşitli bölgelerdeki demografik dengenin sağlanması bir yerde geri kalmış bölgenin kalkındırılması ile aynı anlama gelmektedir (Açma, 1991: 23).

Geri kalmış bölgelerin sosyal ve ekonomik kalkındırılmasında ülke kalkınma politikası arasında bir ölçü olmalı, milli kalkınma politikasında gösterilmiş olan hedeflere erişmeyi amaçlamalı, ülke bütünün kalkınmasını hedef almalıdır. Aksi halde kaynak israfı kaçınılmaz olacaktır. Bu bağlamda bölgesel kalkınma politikaları bölgeler arası farklılıkları azaltmayı amaçlamaktadır. Bazı bölgelerde bölgeler arası mutlak gelişmişlik farklılıkları çok fazla olmakta kısa dönemde bunu azaltmaya yönelik uygulanan politikalar, ulusal düzeyde kalkınma hızını yavaşlatabilir. Dolayısıyla ulusal kalkınma hızından ödün vermeden bölgeler arası farklılıklar giderilmeye çalışılmalıdır (Kaya, 2009;27).

2.BÖLÜM

BÖLGESEL KALKINMA AJANSLARI, GELİŞİMİ VE KUZEY ANADOLU KALKINMA AJANSI

2.1. Bölgesel Kalkınma Ajanslarının Tarihsel Gelişimi

18. yy. sanayi devrimi bazı ülkelerin hızlı sanayileşmesini sağlamıştır. Hızlı sanayileşmeyi gerçekleştirebilen ülkeler güçlü bir büyüme ivmesi yakalamışlardır. Çok hızlı gelişen bu ülkeler dünyada bölgeler arasında gelişmişlik farklılıkları ortaya çıkarmıştır. Bu farklılıklar 1929 Büyük Buhran ile daha da artmıştır (Akbulut ve Göküş, 2017;82). Bu koşullar altında makro ölçekli genel politikalar yerine mikro ölçekli bölgesel politikalara ve uygulayıcılarına ihtiyaç duyulmuştur.

Bu ihtiyaç dâhilinde yetki ve sorumlulukların merkezden daha alt kademede yer alan birimlere aktarılması konusunda genel bir fikir birliği sağlanmıştır. Özellikle ekonomik yapının idaresinde alınması gereken kararların karmaşıklığı, merkezi yönetimin karar alma sürecini zorlaştırmaktadır. Bu koşullar altında yetki ve sorumlulukların bölgesel ve yerel yönetim mekanizmalarına devredilmesi merkezi karar vericiler açısından da istenilebilir hale gelmektedir (Eraydın, 2010; 19).

Ekonomik kalkınma açısından daha az tercih edilen bölgeler merkezi hükümetlerden daha az destek almakta ve sürekli baskı altında kalmaktadırlar. Dolayısıyla bu tür bölgelere bölgesel kalkınma ajanslarının kurulmasının gerekli olduğu düşünülmektedir (Morgan, 1997).

Tarihte ilk bölgesel kalkınma ajansı Amerika Birleşik Devletleri’nde 1933 yılında kurulmuş olan Tennessee Valley Authority (Tennessee Vadisi Otoritesi) olarak karşımıza çıkmaktadır. Büyük buhran sonrasında Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) dönem başkanı F. D. Roosevelt tarafından başlatılan yeni gelişim planının bir

parçası olarak, Tennessee vadisinde sürekli olarak aşırı tarım uygulamaları sonucunda verimliliğini yitiren arazide farklı girişimleri gerçekleştirmek amacı ile kurulmuştur. “Yönetim kadar güçlü, aynı zamanda özel sektör kadar da esnek ve atak ” olması öngörülen ajans, bölgeye dev barajlar kurularak; hem tarım sektöründe verimliliği arttırmış hem de birçok girişimciyi bölgeye çekmekte başarıya ulaşmıştır (Filiztekin, 2008; 97).

Ancak Tennessee Vadisi Otoritesi okur-yazarlık ve eğitim düzeyi gibi sosyal sorunlarla ilgilenmemiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra eyalet düzeyinde sorunlara maruz kalan alanlar için girişimlerde bulunulmaya çalışılmıştır. Fakat eyaletler arasında farklılık olabileceğinden kaynaklı çekimserlik anlayışı ile 1946 tarihinde yayımlanan “tam istihdam yasası” ile tam istihdamı sağlamak amacına ulaşmak sorumluluğunu Federal Hükümet üstlenmiştir. Federal Hükümet verimlilik ve eşitlik ilkesi ile mevcut fonların tahsisini gerçekleştirmeye çalışmıştır (Watkins Erişim Tarihi: 2018).

İkinci Dünya Savaşı’nın vermiş olduğu zararlar bir yandan hızla gelişen teknolojik ilerlemeler bir yandan gelişmiş batı ülkelerinde bölgeler arasında ki farklılıkları daha da belirginleştirmiştir. Fransa’da kendi başına Paris ve çevresinin ülkenin diğer bölgelerin toplamından daha fazla gelişmişlik düzeyine ulaşması, İtalya’da kuzey ve güney farklılaşmasının iki farklı ülke boyutuna ulaşması, İngiltere’de Galler ve İskoçya’da bulunan sanayi bölgelerinin verimliliğini kaybetmesinden kaynaklı yeniden yapılanmaya ihtiyaç duyması, Avrupa ülkelerinde bölgesel kalkınma politikalarının ve politikayı uygulayıcı mekanizmaların ortaya çıkmasına yol açmıştır (Çalışkan, Erişim Tarihi: 2018 ).

Clark, Huxley ve Mountford (2010)’a göre Avrupa’da da kurulan kalkınma ajansları yıkılmış ilçeleri ve bölgeleri yeniden canlandırmak amacı ile kurulmuştur. Başlangıçta acil duruma kısa vadeli bir müdahale aracı olarak kullanılmıştır. Fakat Belçika, Fransa, Almanya gibi ülkelerde faaliyet gösteren kalkınma ajansları ekonominin yeniden canlandırılma sürecinde etkili olması kalkınma ajanslarının gerekliliğini göstermektedir (Clark, Huxley ve Mountford 2010;47).

Bölgesel gelişmişlik farklılıklarının çok yüksek olduğu İngiltere ve İtalya’da da kurulan bu ajanslar çok farklı yapılarda ortaya çıkmaktadır. İngiltere’de kurulan bölgesel kalkınma ajansı merkezi yönetim tarafından kurulmuş ve finanse edilmiştir. Daha sonra geliştirdikleri stratejiler ile kendilerini finanse edebilecek düzeye ulaşmışlardır. İtalya’da ise koalisyon hükümetlerinin istikrarsızlığı, kaynak dağıtımın da uygulanan politikaların yanlış yürütülmesinden dolayı Emilia Romagna bölgesinde 1973 yılında bölgesel kalkınmayı hedefleyen bir ajans kurulmuştur. İngiltere’deki bölgesel kalkınma ajansı standart hizmetlerinin dışında kuruluşlara ortak olmuş verimliliği arttırıcı yeni yöntemler geliştirerek başarılı olmuştur. İtalya’da ki bölgesel kalkınma ajansı ise farklılığından dolayı uluslararası tanınmışlık elde etmiş, sanayi sektöründe başarılı çalışmalar gerçekleştirmişlerdir (Filiztekin, 2008; 97).

ABD, Avusturya, İrlanda, Fransa ve Belçika’da 1950’li yıllara kadar bölgesel kalkınma ajansları kurulmuştur. Bölgesel kalkınmaya hizmet etmek için kurulan bu ajansları, 1950’li ve 1960’lı yıllarda Avrupa ve Kuzey Amerika, 1960’lı ve 1970’li yıllarda İtalya, İngiltere, Almanya, Hollanda ve İskoçya, 1980’li yıllarda ise Finlandiya, Danimarka, Yunanistan ve İspanya takip etmiştir (Çalışkan, Erişim Tarihi: 2018).

Mikro düzeye indirgenmiş politikalar bölgesel kalkınmanın önemini arttırmıştır. 1980’li yıllar da şekillenmeye başlayan yeni dünya düzeni, mekânsal boyutun algılanmasını değiştirmiş, küreselleşme hareketlerinden kaynaklı uluslar ve devletler arası rekabet, yerini bölgelerin ve kentlerin bu rekabete dâhil olması ile birlikte ulus altı merkezlere bırakmıştır. Ulus altı merkezlerin küresel yarışa katılmaları bölgesel kalkınmanın ve bölgesel kalkınma ajanslarının önemini göstermektedir (Ünsal, 2002;61).

Amerika ve İngiltere’de bölgesel kalkınma ajansları kamunun desteği ile özel sektörün geliştirilmesine dayalı yarı özerk nitelikte oluşumlardır. Bunun yanı sıra Fransa ve Japonya’da bölgesel kalkınma ajansları bölgesel sorunlara çözüm üretmeye çalışan, uzun süreli programları gerçekleştirmek için kurulmuş Türkiye’de ki GAP benzeri nitelikte oluşumlardır. Ayrıca 1990’lı yıllarda yaygınlaşmış olan yönetişim anlayışı, yeni katılımcılık anlayışı ve ekonomik, sosyal kalkınmaya finansman sağlayan

uluslararası kuruluşlar pek çok yeni kalkınma ajansının kurulmasında etkili olmuş ve mevcut ajansların yapısal değişikliklere uğramasına neden olmuştur (Özen,2005;4).

Benzer Belgeler