• Sonuç bulunamadı

3.1. Araştırma İle İlgili Genel Bilgiler

Tıp uygulamaları içinde alınan kararların sadece tıbbi karar olduğunu düşünmek, konunun etik boyutunun gözden kaçmasına neden olmaktadır. Klinik kararlar, hastanın ve hekimin otonomisi ve değerleri arasında karşılıklı fedakarlık içeren bir anlaşma olarak değerlendirilebilir. Son yıllarda bu karşılıklı anlaşma kurumsal ve sosyal değerlerle kaynakların kullanımında denkliği de içerecek şekilde genişletilmiştir. İdeal olarak bu üç taraf arasındaki anlaşmanın sağlanması gerekir. Bu aşamada tespit edilemeyen bir anlaşmazlık hekim-hasta ilişkisini ve klinik sonucu etkileyebilir. Bu ideal anlaşmanın uygulamaya geçirilmesi ve korunması aydınlatılmış onam ile güvence altına alınmıştır. Kendine ait değerleri, inançları, beklentileri , tecrübeleri olan birey-hastanın kendi hakkında karar verme hakkı temel haklarından biridir ve gönüllülük olmadığı sürece devralınamaz, devredilemez (Benbassat et al. 1998; Kabaoğlu, 1993). Diş hekimliği açısından bakıldığında, bu durum hem hasta hem de diş hekimi yönünden diğer tıp dallarındakinden daha farklı boyutlar kazanmakla beraber, önemi artarak devam etmektedir.

Hastalar açısından ağız bölgesinin gerek fiziksel gerek psikolojik olarak özel bir bölge olması (Pease, 1999), ağızda yapılan invaziv çalışmaların diğer tıp dallarındaki cerrahi operasyonların çoğundan farklı olarak bilinçliyken ve çoğunlukla kendilerinin de işleme katılımıyla yapılması, diş ağrılarının dayanılamaz olması, teşhis koymanın çoğunlukla bir süreç gerektirmesi ve bazı tedavilerin uzun sürmesi, diş hekimliğinin teknolojiyle birinci dereceden ilişkili olması yüzünden çok fazla ekipman kullanılan ve muayenehane atmosferi, diş hekimliği tedavilerinin yine aynı nedenlerle pahalı tedaviler olması, sosyal güvencelerin ve hatta özel sigortaların diş hekimliği tedavilerine diğer tıbbi müdahalelerden farklı yaklaşması vb… (Dworkin, 2001; King, 2001; Doyal and Cannell, 1995; Beauchamp, 2004; Williams, 2001).

Diş hekimlerinin ise çok büyük kısmı mesleklerini büyük bir özerklik içinde kendi özel muayenehanelerinde uygulamaktadırlar. Çalışma ortamlarını, çalışma felsefelerini ve politikalarını, çalışma saatlerini, beraber çalışacakları kimseleri,

kullanacakları ekipmanları, hastalarını ve hatta uygulayacakları tedavi şekillerini kendileri belirlemektedirler. Her bir diş hekimi hastaya tedavi hizmeti sunarken bunun yanında mesleğin büyük bir otonomi içinde sürdürüldüğü bu muayenehanelerin işletmecisi durumundadır. Aynı zamanda diş hekimi muayenehaneleri; teknisyenleri, malzeme ve cihaz satıcıları, cihaz teknik adamları ve yardımcı personelin diş hekiminin idaresinde en son teknolojiyi yakından takip ederek çalıştıkları birer küçük ticarethanedir de… (Comer et al.2001; Wiebe, 2000).

Diş hekimliğinde her bir muayenehanenin ayrı hizmet politikası, her bir diş hekiminin farklı uygulamaları sıradan hekim-hasta ilişkisindeki güven faktörünü ve emniyet ihtiyacını bir kat daha öne çıkarmaktadır (Peltier, 2001; Cannavina et al. 2000).

Çağımızda değişen hasta hekim ilişkisiyle birlikte bireylerin her şekilde eğitimlerinin yükselmesi, bilinçlenmesi ve bilgiye ulaşma yollarının artması hastaların diş hekimlerinden beklentilerini de yükseltmiştir. Aynı zamanda tedavi seçenekleri, sonuçları hakkında bilgi alma ve tedaviye müdahil olma istekleri de gelişme göstermiştir. Ancak özellikle günümüzde modern diş hekimliğinin doğası gereği teknolojiyle olan yakın ilişkisi var olan tedavi seçeneklerinin sayısını çok daha fazla artırmış ve hastaların estetik beklentilerini de en yüksek seviyeye taşımıştır. Aynı zamanda fiziksel sağlıkları için zorunlu olmayan fakat hastaların estetik ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik uygulamaların da diş hekimliğine girmesiyle beraber tedaviler daha uzamış, ödenecek fiyatlar da buna paralel olarak artarak diş hekimi-hasta ilişkisine bir farklı boyut daha eklemiştir (Chambers, 2001; Demirel, 2003; King, 2001).

Hastaların beklentilerinin artması hekimlerin daha bilgi verici olmalarını, teknolojiyi takip edip bilgilerini güncel tutmalarını ve daha presentabl olmalarını gerektirmektedir. Bu da diş hekimlerine fazladan bir yükümlülük getirmektedir (Doyal andCannell, 1995; Nash, 1994a).

Diş hekimliği tedavilerinin tespiti ve sunumu; bu mesleklerin eğitim, işgücü, uygulaması, içeriği ve hastalar tarafından algılanmasındaki farklılıkları yüzünden tıpta olduğundan değişiktir (Littleton, 1979). Çoğu zaman daha hayati konularla ilgili olan tıbbi karar vermede hasta genellikle bir tedaviyi kabul etme yada etmeme durumundadır ve çok fazla tedavi seçeneği yoktur. Oysa diş hekimliğinde nadiren

hayatı tehdit eden durumlar vardır ve bu yüzden diş hekimliğindeki karar alma süreci hasta için az çok yeni bir araba almak yada bunun gibi bir işleme karar verme sürecine benzer. Hangi seçeneği uygulamalıyım, ne kadar tutar, nasıl ödeyebilirim şeklinde soruları vardır. Yani tüm bu süreç iki kısa soruya indirilebilir: Ne kadar acıyacak ? Ne kadar tutacak? (Willliams, 2001). Teknik detaylar yüzünden hastanın alternatif tedavi yaklaşımlarını değerlendirebilmesi oldukça güçtür ve doktoruna güvenmek zorundadır. Diş hekimi hastasına temel bilgileri ve konu hakkındaki kendi samimi fikirlerini söyleyerek hastaya yardımcı olur. Diş hekimi kararlarında kendinin değil hastanın çıkarını dikkate almalı ve hasta da bunun böyle olduğuna güvenmelidir (Wiebe, 2000).

Tüm bu maddelerin ışığı altında bakıldığında diş hekimleri ve hastaları arasında diğer tıp dallarındaki hekim hasta ilişkisinden daha kapsamlı, bazı açılardan farklılık gösteren fakat her şekilde çok daha fazla güven ilişkisini gerektiren bir hekim-hasta ilişkisinin olması gerektiği açıktır.

Modern tıp etiğinde olması istenen hasta-hekim ilişkisi aydınlatılmış onam kavramıyla güvence altına alınmıştır. Bu ilkenin uygulanmasıyla hastaların özerkliği ve hakları korunurken tedavinin değişik yönleri açısından çıkabilecek sorunlar da önlenmekte ve hem hasta hem de hekim için daha büyük bir güven ortamında çalışma imkanı yaratılmış olmaktadır (Bridgman et al. 1999; Sfikas, 2003).

3.2. Amaç

Günümüzün sosyal yapısı ve moral değerlerini dikkate alan hekim-hasta ilişkisinin kurulması ve yürütülmesi açısından bugünün tıp etiğinin özellikle de klinik etiğin merkezinde yer aldığı kabul edilen aydınlatılmış onam, diğer tıp alanlarında çokça çalışılmakla birlikte özellikle ülkemizdeki diş hekimliğinde bu konuyla ilgi yapılmış olan çalışma yok denecek kadar azdır. İçeriği ve işleyişinden dolayı hasta ve hekim arasında tıpta olduğundan çok daha fazla sorun çıkabilme ihtimali olan diş hekimliğinde bu konuda bilgi ve uygulama eksikliğimiz olduğu görünmektedir. Oysa diş hekimliği alanında hastaların bilgilendirilmesi ve onamlarının alınması oldukça önem taşımaktadır.

Bu çalışmada ülkemizdeki diş hekimlerinin hastaları bilgilendirmeleri ve onamlarını elde etmeleri konusunda sorunları incelemek, eğer bu konuda etik sorun yaşanıyorsa uygun çözüm önerileri sunabilmek amacıyla çalışma planlanmıştır. Bu amaçla planlanan çalışmayla diş hekimlerinin,

• Aydınlatılmış onam hakkındaki ve genelde etik bilgileri, • Konuyla ilgili tutumları,

• Kendi ifadeleriyle hissettikleri mesleki yetkinlikleri,

• Bu kapsamdaki kendi pratik uygulamaları ve iletişim becerileri,

• Hastanın bilgilendirilmesi, aydınlatılmış onam elde edilmesi ile ilgili önerileri hakkında bilgi edinmek ve bu bulgulara dayanarak ülkemizde “diş hekimliğindeki aydınlatılmış onam” hakkında durum tespiti yapmak buna bağlı olarak da çözüm yolları geliştirmek hedeflenmektedir. Böylelikle diş hekimliğinde etik eğitim planlamasına ve dolayısıyla her iki taraf için de diş hekimliği pratiğinin işleyişinin daha güvenilir ve kolay bir ortam olmasına katkı sağlanması düşünülmüştür.