• Sonuç bulunamadı

Yasal ve atanmıĢ mirasçıların; kanunda yer alan Ģartlara uyarak, herhangi bir sebep gösterme mecburiyeti bulunmaksızın, mirası kabul etmemelerine iliĢkin beyanlarını yazılı veya sözlü olarak sulh hukuk mahkemesine bildirmeleri gerçek ret adını almaktadır.127

Gerçek ret; mirasçıların mirasbırakanın borçlarından sorumlulukları ile iradeleri dıĢında gerçekleĢen mirasın bütün halinde geçiĢinin sonuçlarını ortadan kaldırmaktadır.

Mirasçının ret istemi, bozucu yenilik doğuran bir irade beyanıdır. Mirası reddeden mirasçı, mirasçılık sıfatını mirasın açıldığı andan itibaren kaybeder. Ret hakkının süresi içinde kullanılmaması halinde ise mirasın kazanımı kesinleĢmiĢ olur.

B. Ret Hakkına Sahip KiĢiler

Hukukumuzda yasal ve atanmıĢ mirasçıların ret hakkını kullanabileceği kabul edilmiĢtir. Ġki ayrı hukuki sebebe dayanarak mirasçılık sıfatına sahip olan kimseler açısından, bu sıfatlardan birini reddetmesi ve diğer sıfatı ile mirası kabul etmesi

127 Antalya/Sağlam s. 363; Ġmre/Erman, s. 506; Dural/Öz, s. 410; Ayan (Miras), s. 276; Fuat

mümkündür.128

Mirası ret beyanı Ģahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan değildir. 129 Bu nedenle temsilci aracılığı ile bu hak kullanılabilir.

Ret beyanı sonuçları itibariyle hak kayıplarına neden olabileceğinden bir mirasçının geçerli bir ret beyanında bulunabilmesi için tam ehliyetli olması gerekmektedir. Mirasçı tam ehliyetsiz ise, ret beyanında bulunması halinde kesin hükümsüz olarak kabul edilir. Tam ehliyetsiz mirasçı velayet altında ise, velayet hakkına sahip olan yasal temsilcisi ret beyanında bulunabilir. Vesayet altında ise, yasal temsilcisinin beyanda bulunması yeterli değildir. Bu beyana sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemelerinin izinlerinin de eklenmesi gerekmektedir (TMK m.463).

Sınırlı ehliyetsiz kimsenin ret bayanı, yasal temsilcisinin izni ile hüküm ifade eder. 130 Sınırlı ehliyetsiz kiĢi velayet altında ise, ayrıca mahkemeden izin alınmasına gerek olmadan yasal temsilcisinin beyanı ile ret sonuç doğurur. Vesayet altında olan sınırlı ehliyetsiz kimse için vasinin ret beyanı yeterli değildir, vesayet ve denetim makamlarının da iznine ihtiyaç vardır (TMK m.463).

Yasal temsilci ile adına ret beyanında bulunulacak kiĢi arasında menfaat çatıĢması söz konusu olduğunda, kiĢiye sulh hukuk mahkemesince bir temsil kayyımı atanması ve ret beyanının bu kayyım tarafından yapılması gerekmektedir. 131

Mal ortaklığı rejimi ile ilgili TMK m. 265/I’ de “Eşlerden biri diğerinin rızası

olmaksızın ortaklık mallarına girecek olan bir mirası reddedemeyeceği gibi, tereke borca batıksa mirası kabul de edemez.” denilmektedir. Bu hükme göre, mal ortaklığı

rejiminde eĢlerin karĢılıklı rızasına ihtiyaç olduğu anlaĢılmaktadır. Ġlgili maddenin devamında diğer eĢin rızasını alınmasına olanak bulunmaması yahut bu istemin haklı bir neden gösterilmeksizin reddedilmesi halinde ret beyanında bulunmak isteyen eĢin kendi yerleĢim yeri mahkemesinde dava açabileceği hüküm altına alınmıĢtır.

Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına ĠliĢkin Tüzük m.39/II’ de mirasın reddine iliĢkin vekil aracılığı ile

128 Helvacı, s. 65; Dural/Öz, s. 412; Antalya/Sağlam, s. 360; Oğuzman, s. 289, dn. 114. 129

Helvacı, s. 16; Antalya/Sağlam, s. 361; Eren/Yücer Aktürk, s. 504; Saatçioğlu, s. 176;

Dural/Öz, s. 411.

130 Helvacı, s. 21.

beyanda bulunulması mümkün kabul edilmiĢtir. Ancak bunun için vekilin özel yetkiye sahip olması aranmaktadır. 132

C. Ret Beyanı

Mirasçı mirası reddetmek istediğinde, mirasbırakanın son yerleĢim yeri sulh hukuk mahkemesine yazılı ya da sözlü olarak müracaat etmelidir. Sulh hukuk mahkemesine süresi içerisinde yapılan ret beyanı bir tutanak ile tespit edilip, mahkemedeki özel kütüğe kaydedilir. Mirasçı isterse, kendisine mirası reddettiğine iliĢkin bir belge verilir (TMK m. 609). Tutanağın tutulmamıĢ olması reddin geçerliliğini etkileyen bir unsur değildir.133

Zira tutanak tutulması iĢlemi kurucu değil, bildirici niteliktedir.

Sulh hukuk mahkemesince ret beyanının nasıl tutanağa geçirileceği ve kütüğe kaydedileceğine iliĢkin esaslar Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına ĠliĢkin Tüzük m.39’ da düzenlenmektedir. Bu hükme göre “Mirasçının mirası reddetmesi halinde, sulh hakimince düzenlenecek bir

tutanakla reddeden mirasçının açık kimliği belirlenir ve ret beyanı mirası reddedene veya istem, bu konuda yetkisi olan vekil tarafından yapılmış ise vekiline imza ettirilip, hakim ve zabıt katibince imzalanır. Vekilin vekaletnamesi bu tutanağa eklenir. Süresi içinde yapılan ret beyanı mahkemece tutulan özel kütüğe işlenir. Bu kütükte miras bırakanın adı ve soyadı ile ölüm tarihi, mirasın ret tarihi ve reddedenin adı ve soyadı, ret beyanını içeren tutanağın tarihi ve numarası ile mirasçılık belgesini veren mahkemenin esas ve karar numarası gibi hususlara yer verilir. Süresi içinde yapılmayan ret beyanları bu kütüğe yazılmaz. Reddeden mirasçıya isterse, mahkemenin özel kütüğünün kayıt numarasını içeren, mahkeme mührü ile mühürlenmiş ve zabıt katibi tarafından onaylanmış mirası reddettiğine ilişkin bir belge verilir.”

132 Y. 14. HD., 21.01.2019 T., 6189/525 “...davacıların Av...’a verdikleri vekaletnamede mirasın

reddini içeren özel yetki bulunmadığından davacılar vekiline özel yetkiyi içeren vekaletname sunması için süre verilmesi ve bu eksikliğin tamamlattırılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken bu hususun göz ardı edilmesi de yerinde değildir” (https://karararama.yargitay.gov.tr/

E.T. 16.05.2019).

Mirasçının mirası ret beyanında bulunurken geçerli bir sebep ileri sürme mecburiyeti bulunmamaktadır. Ret talebini usule uygun biçimde mahkemeye sunması yeterlidir. 134

Genelde terekenin borca batık olması sebebiyle mirasın reddedilmesi söz konusu olmaktaysa da, mirasçı ile mirasbırakan arasındaki iliĢkinin kötü olması, manevi yahut ahlaki değerler de mirasın reddedilme sebepleri arasında sayılabilir.135

Mirası ret beyanının kayıtsız Ģartsız yapılması gerekmektedir (TMK m. 609/II). Reddin sonuç doğurabilmesi için, hiç bir Ģüpheye yer vermeyecek kesinlikte olması, vade yahut Ģarta bağlı kılınmaması lazımdır. Bu hükmün istisnası olarak TMK m.614 karĢımıza çıkar. Kanun hükmünde “Mirasçılar, mirası reddederken, kendilerinden

sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını tasfiyeden önce isteyebilirler” denilmektedir. Buna göre, sonra gelen mirasçılar lehine mirasın

reddedilmesinin mümkün olduğu kabul edilmektedir.

Ret beyanının kayıt ve Ģarta bağlanamaması, reddin kısmi yapılıp yapılamayacağı sorununu da beraberinde getirir. Kısmi ret iki farklı Ģekilde karĢımıza çıkabilir. Ġlki; hem kanundan kaynaklanan hem de mirasbırakanın iradesinden kaynaklanan mirasçılık sıfatlarının aynı kiĢide toplanması halidir. Bu durumda iki ayrı hukuki sebepten kaynaklanan mirasçılık sıfatlarından biri için mirasın reddi beyanında bulunulması mümkündür. 136

Ġkinci ihtimal, mirasçının mirasın tamamını değil de bir kısmını reddetme talebinin kabul edilip edilemeyeceğidir. Bu hususta doktrinde genel kabul gören görüĢ, kısmi reddin mümkün olabileceği yönündedir.137

Bu görüĢe göre; kayıtlı ret olarak ifade edilen bir mala yahut hakka özgü ret talebi geçersiz olacaktır. Belirli bir tereke değerine iliĢkin bu Ģekilde gerçekleĢecek olan ret iĢlemi külli halefiyet ilkesine aykırılık teĢkil edeceğinden kabulü mümkün olmaz. Ret beyanı ancak miras payının

134

Dural/Öz s. 411; Antalya/Sağlam, s. 362; Helvacı, s. 55; Öztan, s. 412; Serozan/Engin, s. 569;

Ġnan/ErtaĢ/AlbaĢ, s. 508, Eren/Yücer Aktürk, s. 505, Aybay, s. 91.

135 Rüzgaresen/Erdem (Sebep), s. 247.

136 Helvacı, s. 65; KocayusufpaĢaoğlu, s. 65; Antalya/Sağlam, s. 360; Dural/Öz, s. 412; Saatçioğlu,

s. 181.

137 Helvacı, s. 67; KocayusufpaĢaoğlu, s. 65; Eren/Yücer Aktürk, s. 505; Oğuzman, s. 289;

Ġnan/ErtaĢ/AlbaĢ, s. 508; ĠĢgüzar/Demir/Yılmaz, s. 153, Ġmre/Erman, s. 366. Aksi yönde, Ayan (Miras), s. 277; Ayiter/Kılıçoğlu, s. 240, Antalya/Sağlam, s. 360.

oransal olarak bir bölümünün sınırlandırılmasına dayanıyorsa, kayıt ve Ģarta bağlanmıĢ olduğu kabul edilmez.

Ret beyanında bulunulduktan sonra geri alınıp alınamayacağı hususuna iliĢkin kesin bir hüküm bulunmadığından, doktrinde tartıĢmalıdır. Bir mirasçının ret beyanında bulunması geçmiĢe etkili olarak mirasçılık sıfatını ortadan kaldırdığından, bu beyan yenilik doğuran bir irade açıklaması olarak nitelendirilmektedir. Bu itibarla genel olarak ret beyanının sulh hukuk mahkemesine ulaĢtığı andan itibaren hüküm ve sonuç doğurduğu, bu andan itibaren geri alınamayacağı bir kısım yazarlarca kabul edilmektedir.138 Bununla birlikte bazı yazarlara göre geri alma nedeniyle vasiyet alacaklılarının zarara uğratılmamasına özen gösterilerek, diğer mirasçıların muvafakati ile ret beyanının geri alınması mümkündür.139 Bir diğer görüĢteki yazarlar ise tüm mirasçıların onayının ret beyanından dönülebilmesi için yeterli olmadığını, mirası ret beyanı ile ortaya çıkacak hukuki durumdan etkilenme ihtimali mevcut bulunan tüm ilgililerin onayı alınmak suretiyle ret açıklamasının geri alınabileceğini beyan etmektedir.140

Ret beyanının geri alınması halinde, mirasçılar mirasbırakanın borçlarından kiĢisel mal varlıkları ile sorumlu olmaya devam edecektir. Dolayısıyla bu durum mirasbırakanın alacaklılarının lehinedir. Ancak mirasçıların alacaklıları bakımından ret beyanının geri alınması mirasçıların mal varlığını azaltma ihtimali nedeniyle olumsuz neticeler meydana getirebilecektir. Bu bağlamda, kanaatimizce uygun olan görüĢ, sulh hukuk mahkemesine ulaĢan bir ret beyanının geri alınabilmesi için tüm ilgililerin rızasının aranması gerektiğidir. Ret beyanının mahkemeye ulaĢmadan geri alınabilirliği ise tartıĢmasız mümkündür.

Mirasın reddi halinde terekenin tasfiyesine baĢlandıktan sonra tasfiye henüz kapanmadan mirasçılardan biri mirası kabul ettiğini beyan ederse, borçların ödenmesi için teminat gösterilmesi karĢılığında mahkeme tasfiyeyi durdurur (ĠĠK m.183). Bu hüküm çerçevesinde tereke tasfiyesi kapanıncaya kadar her mirasçının

138 Dural/Öz, s. 413; Eren/Yücer Aktürk, s. 505; Ġnan/ErtaĢ/AlbaĢ, s. 507; Aybay, s. 91;

Oğuzman, s. 290; Berki, s. 240.

139 Ġmre/Erman, s. 367; Bülent Davran, “Mirası Ret Beyanından Rücu Caiz midir?” Ġleri Hukuk

Dergisi, Y.1947, S.24, s. 333, s. 345.

yeterli teminat gösterme Ģartı ile, mirasın reddi beyanını geri alabileceği kabul edilmektedir. 141

Mirası reddeden mirasçının irade açıklaması hata, hile, ikrah gibi nedenlerle sakatlanmıĢ ise, bu durumda Borçlar Kanunu m. 31’ de zikredilen iptal hakkından kıyasen yararlanarak ret beyanının iptali mümkün olacaktır. Burada mirasçının gerçeği bilseydi mirası reddetmeyeceğinin kanıtlanması gerekmektedir.142

Ġptal beyanının mahkemeye varmasından itibaren geçmiĢe etkili olarak ret beyanının hükümsüzlüğü söz konusu olur. Ġptal açıklamasının yapılacağı merci, ret beyanının yapıldığı mirasbırakanın son yerleĢim yeri sulh hukuk mahkemesidir. 143

D. Ret Süresi

Yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmıĢ mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten itibaren üç ay içerisinde miras reddedilebilir. (TMK m.606).

Ġlgili hüküm gereğince mirası reddetmek isteyen mirasçı, üç ay içerisinde bu hakkını kullanmak zorundadır. Ret beyanında bulunma hakkı yenilik doğuran bir hak olduğundan, üç aylık süre hak düĢürücü niteliktedir, bu süreye uyulmadığında ret hakkı düĢer. Dolayısıyla bu süre içerisinde beyanda bulunmayan mirasçı, bu yönde açık bir beyanı olmasa da mirası kabul etmiĢ sayılmaktadır.

Mirasın reddi için, ret bayanının belirtilen süre dahilinde sulh hukuk mahkemesine varması gerekir. Mahkemenin, reddin süresinde yapılıp yapılmadığını re’sen inceleme yetkisinin mevcut olup olmadığı hususunda doktrinde fikir birliği bulunmamaktadır. Bir kısım yazarlar sulh hukuk mahkemesi hakiminin ret beyanını araĢtıracak durumda olmaması ve hakimin bu beyanı tutanağa geçirmesinin kesin hüküm niteliğinde olmaması nedeniyle sürenin geçip geçmediğini re’sen dikkate almak zorunda olmadığı görüĢündedir.144

Bir kısım yazarlar ise, kanaatimizce de

141

Helvacı, s. 114; KocayusufpaĢaoğlu, s. 606-607; Serozan/Engin, s. 571.

142 Serozan/Engin, s. 571. 143 Helvacı, s. 115.

daha uygun olarak ret beyanının süresi içinde mahkemeye sunulup sunulmadığının hakim tarafından re’sen gözönünde bulundurulmasını savunmaktadır.145

Ret sürelerinin baĢlangıçları mirasçılık türlerine göre farklılık arz etmektedir. Bu süre yasal mirasçılar bakımından kural olarak mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri andan itibaren iĢlemeye baĢlar. Mirasbırakanın ölüm tarihinden sonraki bir zamanda kiĢinin mirasçı olduğunu öğrenmesi ve öğrendiği tarihi ispat etmesi halinde, sürenin baĢlangıcı öğrenme tarihi olarak kabul edilir. 146

Mirasçılık sıfatından geç haberdar olmasında kusurunun yahut hatasının olup olmadığının bir önemi bulunmamaktadır.147

Sulh hukuk hakimi, mirası reddeden mirasçının beyanı doğrultusunda ölüm ve öğrenme tarihleri için ayrıca bir inceleme yapmaz. Ancak ilgililerin itirazı söz konusu ise bu hususu inceler. Ret talebinde bulunan mirasçının beyanlarından sürenin geçmiĢ olduğu anlaĢılır ise talebi kabul ve tescil etmez. 148

Ret beyanında bulunacak mirasçının fiil ehliyetine sahip olmaması halinde ret süresinin baĢlangıcı onun yasal temsilcisinin mirasbırakanın vefatını öğrendiği tarihtir.

Vasiyetname ile atanmıĢ mirasçılar bakımından ret beyanında bulunma süresi de üç ay olup, bu süre mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten itibaren iĢlemeye baĢlar. Resmi bildirim, vasiyetnamenin kendilerine iliĢkin kısımlarının onaylı bir örneğinin hakim tarafından tebliği ile gerçekleĢir. Nerede olduğu bilinmeyen mirasçılara ilan yolu ile tebliğ olunur. Bu çerçevede, mirasçı ataması vasiyetname ile gerçekleĢmiĢ ise hakim tarafından mirasçıya bu hususun bildirilmesi tarihi, ret beyanında bulunmak için tanınan sürenin baĢlangıcı kabul edilecektir.

145 Eren/Yücer Aktürk, s. 508; Dural/Öz, s. 413; Antalya/Sağlam, s. 365. 146

Y. 14. HD. , 08.01.2019 T. , 4398/84 “Somut olayda, davacı yasal mirasçı tarafından ölümden

itibaren üç ay içinde mirasın gerçek reddi talebinde bulunulmamış ise de, davacı ölümü ve mirasçı olduğunu 01.11.2015 tarihinde öğrendiğini beyan etmiştir. Mahkemece davacıya murisin ölümünü daha sonra öğrenme durumu hakkında delillerini sunması için imkan verilip; gösterdiği taktirde delillerin toplanması, davanın hak düşürücü sürede açılıp açılmadığının tespitiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir” (https://karararama.yargitay.gov.tr/ E.T.

16.05.2019).

147 Helvacı, s. 79. 148 Berki, s. 240.

Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddelerinde vasiyetname ile atanan mirasçıların ret beyanında bulunma süresinin iĢlemeye baĢladığı an açık biçimde ifade edilmekle birlikte, miras sözleĢmesi ile atanan mirasçılar için ayrı bir düzenleme yapılmamıĢtır. Bu hususta doktrinde kabul gören görüĢ, yasal mirasçılar için uygulanan hükümlerin miras sözleĢmesi ile atanan mirasçılar için de kıyasen uygulanması gerektiğidir. 149 Miras sözleĢmelerinin de vasiyetname gibi açılmasının mümkün olduğunu, bu nedenle ret süresinin miras sözleĢmesinin açılmasının bildirilmesi tarihinden itibaren baĢladığını savunan bir görüĢ de bulunmaktadır.150

TMK m. 607’de “Koruma önlemi olarak terekenin yazımı halinde mirası ret

süresi, yasal ve atanmış mirasçılar için yazım işleminin sona erdiğinin sulh hakimi tarafından kendilerine bildirilmesiyle başlar” denilmektedir. Bu hüküm koruma

önlemi olarak terekenin yazımı halinde geçerli olup, m. 590’da yer alan terekenin güvence altına alınması için defterinin tutulması hali ile ilgisi bulunmamaktadır. Burada üç aylık süre hem yasal hem de atanmıĢ mirasçılar açısından bildirimin yapılması ile birlikte aynı anda iĢlemeye baĢlar. Mirasçıların terekenin yazılan içeriğinden haberdar olmasının bir önemi yoktur.151

Ret sonucunda mirasın daha önce mirasçı olmayan kimselere geçmesi halinde bunlar için ret süresi, önceki mirasçılar tarafından mirasın reddedildiğini öğrendikleri tarihten itibaren baĢlamaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, bu kimselerin daha önce mirasçı sıfatı bulunmazken, ret beyanı ile artık kendilerine mirasın geçmesi halidir. Bir mirasçının ret beyanı ile miras hakkının, zaten mirasçı olan diğer kiĢilere geçmesi halinde, yeni bir süre verilmesi yahut sürenin baĢtan baĢlaması gibi bir durum söz konusu olmayacaktır. 152

Mirasçının ret hakkını kullanmadan ve ret süresi dolmadan ölmesi halinde, ret hakkı mirasçılara geçmektedir. Bu mirasçılar için ret süresi kendilerinin mirasbırakanına mirasın geçtiğini öğrendikleri tarihten itibaren baĢlar (TMK m. 608/II). Burada kendi mirasbırakanlarından geçen mirası reddetmek için tanınan süre

149 KocayusufpaĢaoğlu, s. 609; Helvacı, s. 82; Ayan(Miras), s. 278; Dural/Öz, s. 414;

Serozan/Engin, s. 573; Eren/Yücer Aktürk, s. 509; Ġnan/ErtaĢ/AlbaĢ, s. 509.

150 Ġmre/Erman, s. 364; Antalya/Sağlam, s. 366. 151 Ġmre/Erman, s. 365.

dolmadıkça, kendi mirasbırakanlarına intikal eden mirası reddetme süresi de sona ermez.

Mirasçılar mirası reddettiklerinde, tasfiyeden önce, kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını isteyebilirler. Bu talep üzerine ret, sulh hukuk hakimi tarafından daha sonra gelen mirasçılara bildirilir; bunlar bir ay içinde mirası kabul etmezlerse reddetmiĢ sayılırlar (TMK m.614). Bu durumda aslında kanunkoyucu mirası ret için değil, mirasın kabulü beyanı için süre tanımıĢ olmaktadır. Dolayısıyla bir aylık süre içerisinde kabul beyanında bulunmamaları halinde mirası reddettikleri anlamına gelmektedir.

Önemli sebeplerin varlığı halinde sulh hukuk hakimi, yasal ve atanmıĢ mirasçılara tanınmıĢ olan ret süresini uzatabilir veya yeni süre tanıyabilir (TMK m. 615). Bu durumda henüz ret süresi dolmadan bu sebebin ortaya çıkması halinde sürenin uzatılması, ret süresi dolmuĢ ise yeni bir süre verilmesi söz konusu olmaktadır. Üç aylık süre içerisinde karar vermenin büyük ölçüde zor olması yahut karar verme imkanının bulunamaması önemli sebep olarak kabul edilmektedir.153

Burada dürüstlük kuralı çerçevesinde her somut olay ayrı ayrı değerlendirilmek suretiyle sürenin uzatılması yahut yeni süre verilmesine karar verilecektir. Mirasçının devamlı hastalığı, terekenin dağınık olması, mirasçının yabancı ülkede ikamet ediyor olması gibi durumlar, önemli sebep olarak kabul edilebilir.154

Mirası reddeden mirasçının çeĢitli sebeplerle iradesinin sakatlandığı hallerde ret hakkını saklı tutarak ret beyanını iptal ederse, bu durum ret süresinin uzatılması yahut yeni süre verilmesi için haklı sebep olarak kabul edilebilir.155

Mirasın reddi beyanını etkileyecek haklı sebebin ret süresinin dolmasından sonra ortaya çıkması halinde, alacaklıların menfaati göz önünde bulundurulmak suretiyle hakkaniyet çerçevesinde değerlendirme yapılması ve yeniden süre tanınması mümkün olabilir.156

153

Dural/Öz, s. 415.

154 Ġnan/ErtaĢ/AlbaĢ, s. 510; Eren/Yücer Aktürk, s. 509; Dural/Öz, s. 415. 155 Helvacı, s. 115, dn.275.

E. Ret Hakkının DüĢmesi

Kanunda belirtilen süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız Ģartsız kazanmıĢ olur. Mirasçı ret süresi sona ermeden tereke iĢlemlerine karıĢan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya mirasbırakanın iĢlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dıĢında iĢler yapar ya da tereke mallarını gizler yahut kendisine malederse, mirası reddedemez (TMK m. 610).

Bu hükme göre mirası ret hakkından yoksunluk farklı sebeplere dayanabilmektedir. Bu sebeplerin ilki ret süresinin geçirilmiĢ olmasıdır. Yasal süresi içinde ret hakkını kullanmayan mirasçının mirası kayıtsız Ģartsız kazandığı kanunda açık biçimde kabul edilmiĢtir.

Ret beyanında bulunma süresi dolmadan önce mirasçının mirası kabul beyanında bulunulması da aynı sonucu doğurmaktadır. Mirası kabul beyanı, ret hakkından feragat etme anlamına gelmektedir.157

Mirası bu Ģekilde kabul eden mirasçının irade bozukluğu sebeplerine dayanarak kabulden dönmesi mümkündür.

Mirasçının terekenin iĢlemlerine karıĢması, terekenin olağan yönetiminin veya terekenin devamını sağlayan iĢlerin dıĢında tereke malları üzerinde iĢlemde bulunması da ret hakkının bu mirasçı yönünden sona ereceği anlamına gelmektedir.

Mirasçının hangi davranıĢlarının terekenin iĢlerine karıĢması anlamına geleceği hususunda tam bir fikir birliği yoktur. Bir görüĢe görebu değerlendirme yapılırken sübjektif kriterler göz önünde bulundurulmalı ve mirasçının davranıĢının terekenin iĢlerine karıĢma olarak nitelendirilebilmesi için mirasçının güttüğü amaç dikkate alınmalıdır.158

Doktrinde mirasçının asıl amacının araĢtırılarak

157 Eren/Yücer Aktürk, s. 510; Ġnan/ErtaĢ/AlbaĢ, s. 513; Antalya/Sağlam, s. 368;

KocayusufpaĢaoğlu, s. 593; Helvacı, s. 124.

158 Ġmre/Erman, s. 160. Ayan (Miras), s. 279. Aynı yönde YHGK, 08.02.1950 T. ve 140/20 sayılı

kararında; "Bir muamelenin alelade idari muamelattan olup olmadığını tayin için bilhassa

muameleyi yapan varisin maksadını nazara almak lâzımdır... Eğer bunun maksadı mirasçı sıfatıyla terekeden tasarruf olmayıp mücerret bilahare mirası kabul ettiği zaman ihmal yüzünden gelebilecek zararın önüne geçmek ise, yaptığı muamelenin alelade idari muamele olarak kabulü zaruridir. Ezcümle malların çalınmaması için tedbir ittihazı, malları deftere geçirmek, zamanaşımını kesmek için derhal dava açmak, bir otelin, gazinonun müşterilerinin dağılmaması için vergi vermek, davaya mani olmak için müstacel borçları ödemek alelade idarenin istilzam ettiği muamelattandır..." denilmektedir.

saptanmasının güçlüğünden bahisle çoğunlukla güven prensibi benimsenmiĢtir.159

Buna göre mirasçının dıĢ dünyaya yansıyan davranıĢlarının dürüstlük kuralına göre değerlendirilmesi ile terekeye karıĢıp karıĢmadığı belirlenmelidir. Kanaatimizce de, mirasçının iç iradesinde mevcut olup faaliyete geçmeyen tasavvurlarının esas alınmaması, objektif kriterlere göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.

Mirasbırakanın hissesini kendi üzerine alarak üçüncü kiĢilere devretmesi,160

Benzer Belgeler