• Sonuç bulunamadı

GENÇLERİN İLETİŞİM ARAÇLARINA BAĞIMLILIĞI

Belgede Gençlik ve değerleri (sayfa 119-137)

Günde 1 Dolardan Azla Yaşayan Yoğun Genç Nüfuslu 10 Ülke, 2002

10. GENÇLERİN İLETİŞİM ARAÇLARINA BAĞIMLILIĞI

Teknoloji ve teknolojinin getirdiği ürünler, tüm hızıyla hayatımıza yayılmış durumdadır ve hız kesmeden yayılmaya devam etmektedir. Teknoloji ürünleri, hayatımızı kolaylaştırmaya yarayan birçok avantaj sunmaktadır. Evlerdeki elektronik aletlerden, hastanelerde hastalıkların teşhisi ve tedavisi için kullanılan cihazlara kadar hayatımızın her alanında teknolojiden yararlanıyoruz.

Bunları düşündüğümüz zaman, teknolojinin faydalarını inkâr etmemiz mümkün değildir. Ancak madalyonun diğer yüzüne baktığımızda, teknolojinin getirdiği ürünlerin yansıra, hayatımızdan bir şeyleri alıp götürdüğünü görüyoruz.

İletişim araçlarının bağımlılık düzeyinde kullanılması bunun nedenidir. İletişim araçlarına yönelik bağımlılık dediğimizde akla ilk gelen, çocuklar ve gençlerdir.

Onlar, iletişim araçlarına yetişkinlere göre daha çok düşkündürler. Teknolojinin kullanımı bağımlılık boyutuna ulaştığında, geleneğin dokusuna zarar vermekte; hatta

110 bazen geleneği yok etmektedir. Yani tıpkı yan etkileri olan bir ilaç gibi, teknoloji, iyileştirirken bazı iyileri de hayatımızdan çıkarmaktadır.

Bugün televizyondan akıllı telefonlara kadar, teknolojinin getirdiği ürünler, hayatımızı sarmalamış durumdadır. Televizyonun evlerimize girdiği ilk zamanları düşündüğümüzde, değil televizyonu oturduğumuz yerden kumanda etme hayali;

televizyonun kendisi bile hayranlık uyandıracak bir nesneydi; oysa şimdilerde üst düzey teknoloji ürünlerini oldukça sıradan karşılıyoruz. Bitmek tükenmek bilmeyen teknolojik değişimlerin rüzgârına kapılıyoruz. Bizi biz yapan bazı değerlerimiz, teknolojinin gücüne karşı direnişte başarılı olamıyor ve yıpranıyor. Geleneğin getirdiği, güzel olan birçok şey, teknolojik nesnelerin yayılmasıyla hayatın içinden çıkmaya başlıyor. İletişim ürünleri iletişimsizliği üretmeye başlıyor.

Son teknoloji ürünlerini göz önüne getirdiğimizde, televizyonun artık basit bir alet gibi göründüğünü söyleyebiliriz. Ancak sosyal açıdan düşündüğümüzde, hiç de küçümsenmeyecek derecede etkili bir nesne olan televizyonun, ev içinde aile bireylerinin iletişimine zarar veriyor oluşu, yadsınamaz bir gerçektir. Televizyon sadece aile içi iletişime zarar vermekle kalmamakta; aynı zamanda televizyonda yer alan programların içerikleri, özellikle çocukları ve gençleri son derece etkilemektedir. Olumsuz olayları yansıtan televizyon programları, çocukların ruh sağlığına ve davranışlarına olumsuz biçimde yansımaktadır. Örneğin, şiddet görüntüleri, olumsuzu model almaya, şiddet davranışı sergileyebilme durumuna yol açmaktadır. Sanders’ın televizyona yönelik eleştirel sözleri ilgi çekicidir:

“Televizyon insan sesini öldürür. İnsanlar ekranda gördükleri kişilerle tartışamazlar. Televizyondaki görüntüler genç beyinlerin kavrayıp analiz edebileceğinden çok daha büyük bir hızla geçer. Gençler reklamlarda izledikleri şeyleri gerçek tatminle karıştırmaya başlar.

Elbette, eğer ekrandaki şeyi beğenmiyorlarsa kanalı değiştirebilir ya da bir sonraki programı ya da reklam arasını bekleyebilirler. Daha da iyisi, istediklerinde televizyonu kapatabilirler. Ama bugünlerde bunun için biraz çaba gerekiyor; insanın elindeki uzaktan kumandanın kapatma tuşuna basması kolay değil. …Çağdaş yaşamın en zor isteklerinden biri, ‘televizyonu kapatıp şu konuyu konuşalım’ oldu artık” (Sanders, 2013: 48).

111 Sanders’ın da dediği gibi, günümüz dünyasında televizyondan uzak kalmak artık çok zor hale gelmiş durumdadır ve televizyon adeta hayatımızı ele geçirmiş bir araç haline gelmiştir. Bitmek bilmeyen diziler, programlar hayatının bir parçası gibi sıkı sıkıya takipçisi olan kitleler kazanmaktadır.

Sanders, bir zamanlar öğleden sonra yapacak şey bulamayan çocukların oyunlar uydurarak kendilerine oyalanacak ilginç şeyler bulduklarını, ancak bugünlerde çocukların düş güçlerini kullanmalarına gerek kalmadığını, yeni masallar, yeni oyunlar icat etmek zorunda kalmadıklarını, çünkü zaten televizyonun tüm bunları onların yerine yaptığını söyler (Sanders, 2013: 51). Günümüzde, eskiden olduğu gibi oyunlarını arkadaş çevresiyle kendi kendilerine yaratan çocuklar azalmış durumdadır. Annelerinin el emeğiyle yapılmış bez bebeklerle oynayanlara rastlamak neredeyse mümkün değildir. Eskiden bez bebeği elde etmenin mutluluğunu yaşayan çocuklar varken, şimdilerde bez bebeklerin pabucu dama atılmış durumdadır.

Çocukların oyun anlayışı, oyun deyince zihinlerinde canlandırdıkları şeyler dönüşüme uğramıştır. Çocukları geleneksel oyunlardan uzaklaştıran şey, sadece televizyonla sınırlı değildir; akıllı telefonlar, tablet bilgisayarlar hayatımıza girdiğinden beri, çocukların oyun ihtiyaçlarını karşılar hale gelmiştir. Hatta televizyon, tabletlerin, akıllı telefonların karşısında masum kalmaktadır. Çocuklar sosyal çevreden uzaklaşarak sanal dünyanın ürettiği oyunlarla vakit geçirmektedirler.

Haliyle hayal etmeyen, konuşmayan, iletişimden uzak kalan bireyler haline gelmektedirler.

Teknolojik ürünleri kullanma konusunda bağımlılık düzeyi ciddi boyutlara ulaştığında, sağlığı da tehdit etmektedir. Yeşilay’ın “teknolojiye bağımlı yaşamamak için” başlığıyla yayımladığı dokümanda, bağımlılığın getirdiği sonuçlardan söz edilmiştir. Bunlar şu şekildedir:

“…[T]eknoloji kullanım süresi arttıkça, çocuk ve gençlerde düşünce süreçlerinin bozulduğu, kişiler arası duyarlılıkların azaldığı ve genel sağlık düzeyinin düştüğü görülmektedir. Aynı zamanda obsesif, depresif, kaygılı, düşmanca, hostil, fobik, paranoid düşüncelerin arttığı gözlenmektedir. Yoğun bir şekilde internet kullanan ve bilgisayar oyunları ile zamanını geçiren çocukların, sosyal gelişimlerinin önemli ölçüde gerilediği, öz güvenlerinin düşük, sosyal kaygı düzeylerinin ve

112 saldırganlık davranışlarının ise yüksek olduğu tespit edilmiştir.

Yapılan araştırmalar, internette fazla zaman geçiren çocuk ve gençlerin giderek yalnızlaştığını ve yüz yüze ilişki kurmakta güçlük yaşadıklarını ortaya çıkarmıştır” (Yeşilay, E.T: 06.06.2015, s: 7).

Bugün, interneti olmayan evler, son derece azalmış durumdadır ve internet kullanımı giderek yaygınlaşmıştır. Mutlu Çocuklar Derneği’nin “çocuklarda iletişim araçları bağımlılığı” araştırmasında, Ankara ve Bursa’da yürüttüğü çalışmalar sonucunda, 2581 tane anketin değerlendirme sonuçlarına bakıldığında, evde internet bağlantısına sahip olanların oranı yaklaşık %76 olarak verilmektedir. Bu oran, çocuğu ilköğretim ve ikinci kademe öğrencisi olan ailelerde %71, lise öğrencisi olan ailelerde ise %86 düzeyindedir. Zengin ailelerde %91, orta gelirli ailelerde %75 iken fakir ailelerde %40 düzeyindedir (Akyürek, 2011: 76).

TÜİK’in 2014 İstatistiklerle Gençlik (Youth in Statistics) raporunda ise 2014 yılında, son üç ay içinde gençlerin bilgisayar kullanım oranı %70,3; internet kullanım oranı ise %73 olarak görülmektedir. 2010-2014 yıllarını kapsayan, cinsiyete göre bilgisayar ve internet kullanım oranları Tablo 28’de, aşağıdaki gibidir:

113 Tablo 28:

Son Üç Ay İçinde Bireylerin Cinsiyete Göre Bilgisayar Ve İnternet Kullanım Oranları, 2010-2014 (16 ve Daha Yukarı Yaştakiler)

(%) Yıl Genç(16-24) Yetişkin(25+) Genç(16-29) Yetişkin(30+)

Toplam

2010 Bilgisayar 65,2 32,3 60,9 28,1

İnternet 62,9 31,0 59,1 26,7

2011 Bilgisayar 67,7 35,6 64,8 31,1

İnternet 65,8 34,0 62,8 29,5

2012 Bilgisayar 68,5 37,3 65,7 33,0

İnternet 67,7 36,5 65,0 32,2

2013 Bilgisayar 70,6 37,9 67,4 33,7

İnternet 68,7 36,9 66,0 32,6

2014 Bilgisayar 70,3 41,2 68,3 37,2

İnternet 73,0 42,5 71,5 38,1

Erkek

2010 Bilgisayar 78,5 41,6 72,9 37,2

İnternet 76,6 39,8 71,7 35,1

2011 Bilgisayar 77,9 45,2 75,2 40,3

İnternet 76,5 43,3 73,6 38,4

2012 Bilgisayar 81,1 47,1 78,1 42,3

İnternet 80,6 46,3 77,6 41,4

2013 Bilgisayar 82,0 47,7 78,1 43,4

İnternet 80,1 46,5 76,7 42,1

2014 Bilgisayar 79,6 50,1 77,9 45,9

İnternet 82,8 52,3 81,9 47,5

114 Tablo 28:

Son Üç Ay İçinde Bireylerin Cinsiyete Göre Bilgisayar Ve İnternet Kullanım Oranları, 2010-2014 (16 ve Daha Yukarı Yaştakiler) (Devamı)

Kadın

2010 Bilgisayar 52,7 23,1 49,4 19,1

İnternet 49,9 22,4 47,1 18,5

2011 Bilgisayar 58,3 26,2 54,7 22,0

İnternet 55,9 24,9 52,5 20,9

2012 Bilgisayar 56,4 27,7 53,6 23,9

İnternet 55,4 26,9 52,7 23,1

2013 Bilgisayar 59,5 28,2 56,8 24,1

İnternet 57,5 27,5 55,3 23,4

2014 Bilgisayar 61,0 32,4 58,7 28,6

İnternet 63,2 32,9 61,2 28,8

Kaynak: TÜİK, Hane Halkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması; TÜİK, İstatistiklerle Gençlik (Youth in Statistics) 2014, s: 91

Tablo 28’de, bilgisayar ve internetin en yaygın olarak gençlik grubunda kullanıldığı açıkça görülmektedir. Genç yaşlarda da yetişkinlik yaşlarında da, erkekler bilgisayarı ve interneti kadınlara göre daha fazla kullanmaktadır. Genel anlamda, yetişkinlerin gençlere göre daha az bilgisayar ve internet kullandığı görülmektedir.

Çok küçük yaşlarda teknolojinin en son ürünleriyle tanışan çocuklar, haliyle bunlardan yoksun olmak ya da vazgeçmek istemezler; hatta bunlara ulaşamadıklarında hırçınlaşırlar. Zamanlarının çoğunu bunlarla geçirmek isterler.

Bilgisayar karşısında geçirilen süre, çocuklar ve gençler için oldukça fazla olabilmektedir.

115 Çocukların teknolojik nesnelere bağımlı birer birey haline gelmesinde ebeveynlerin de son derece etkisi vardır. “Bugün pek az anne baba yatmadan önce çocuklarına masal okur. Çocukların çoğu, televizyon karşısında uyuyakalır, belki de akşam programlarında izledikleri imgelerin düşünü görürken kucakta yatağa taşınır”

diyen Sanders’ın (2013: 55) bu cümlelerinden de çıkarılabileceği gibi, çocuklarla aktif birlikteliğin, kaliteli zamanların oluşturulmasında ebeveynlere önemli görevler düşmektedir. Ancak, zaten ebeveynlerin kendileri de çoğunlukla teknolojinin etkisinde bir hayat sürdürmektedir.

Teknoloji, tüketim olgusunu da oldukça etkilemektedir. Her geçen gün, yepyeni teknoloji ürünleri piyasaya sürülmekte ve alışveriş tutkusu, yeniyi çıkar çıkmaz elde etme isteği, tüketimin çığ gibi büyümesine yol açmaktadır. Cep telefonlarının sadece iletişimi sağlamak için kullanılması ortadan kalkmıştır ve çok fonksiyonlu telefonlar cazip hale gelmiştir.

Teknolojideki gelişmeler tek bir yerle sınırlı kalmayıp, olumlu ve olumsuz yönleriyle, tüm dünya kültürleri üzerinde etkili olmaktadır. Çocukların ve gençlerin eğlence anlayışı değişmiştir. Sosyal hayata katılmak, bireyler arası ilişkilerde aktif olarak yer almak giderek azalmıştır. İnsanlar sohbetlerini daha çok sosyal paylaşım siteleriyle gerçekleştirmeye başlamış, yüz yüze iletişime ayrılan zaman ise geri plana atılmıştır. Oysa varoluşumuzu anlamlı kılmak için, sosyalleşmek son derece önemlidir. Teknoloji bizi sosyal hayattan koparmaya başladığında, yıkıcı sonuçlar doğuracaktır.

Sonuç itibariyle, teknolojinin hayatımızı kolaylaştıran birçok ürününe elbette minnettarız. Ancak teknolojinin hayatımızdaki değerleri alıp götürmesine izin vermemeli, teknolojiyi ölçülü bir şekilde kullanmalıyız. Bizi biz yapan değerlerimizden soyutlanmamalı, sürdürülebilirliğini korumalıyız. Çocuklara, gençlere de bu bilinci aşılamalı, teknolojinin doğru bir şekilde kullanılmasını teşvik etmeliyiz. Teknolojinin yan etkilerini ancak bu şekilde hafifletebiliriz.

SONUÇ

Gençlik dönemi, bireylerin kimlik oluşumlarının şekillenmeye başladığı, ileride nasıl bir yetişkin olacaklarının belirginleştiği, insan hayatının önemli ve kritik bir dönemidir. Bu noktada, gençlik için toplumsallaşma ve değerler olgusu önem taşımaktadır. Başta aile bireyleri olmak üzere, gençlerin toplumsal hayata katılımında tüm toplum bireylerine sorumluluklar düşmektedir. Değerlerin eğitiminde tüm sosyal çevre aktif olarak rol almaktadır. Aile, değerlerin eğitiminde, gençlerin kimlik oluşumunu tamamlamasında en etkin mekanizmadır. Tıpkı bir hamuru şekillendirmek gibi, aile bireyleri de gençlerin kişiliğinin büyük ölçüde şekillendiricisidirler.

Çalışma kapsamında hedeflenen doğrultuda, gençliğin sosyolojik açıdan detaylı bir incelemesi yapılmış; kavramsal çerçevede gençlik olgusu ele alınmıştır.

Sadece Türk toplumunda gençliğin değil, tüm dünya gençliğinin niteliklerinin genel bir portresi çizilmiştir. Bununla amaçlanan, hem dünyada gençliğin durumunu yansıtabilmek, hem de ülkemiz gençliğinin durumunu diğer ülkeler içerisinde görebilmektir Gençlik, değerler ve problemleri ekseninde ele alınmıştır.

Gençlik grubu, her ne kadar kendine özgü yaşam tarzına sahip olsa da, ait olduğu kültürün değerlerinden beslenir. Onlar, hem değerlerin kendilerine çizdiği yörüngenin etkisi altındadırlar, hem de toplumsal değişimin dinamizmini oluştururlar.

Değerler söz konusu olduğunda, gençlerin değer yaşantısının, düşünce şekillerinin büyüklerine göre farklı olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Aynı zamanda gençlerin kendi aralarında da hangi değerleri en çok önemsediği konusunda farklılıklar görülmektedir. Bunun nedeni, büyük ölçüde sosyo-kültürel çevrenin farklılıklarından kaynaklanmaktadır. Kırsal alanda yaşayan bir genç ile kent

117 ortamında yaşayan bir gencin değer önceliklerinin birbirinden farklı olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu durum, kırsal toplum gençliğinin kent gibi karmaşık bir toplum yapısı çizen ortamdan ziyade, daha sade ve benzer kültürel özellikleri taşıyan insanlarla bir arada yaşaması ve böylelikle değer yargılarını değiştirecek düşünce etkileşimlerinin olmamasıyla açıklanabilir.

Gençlik dönemi gelgitlerle, arzularla, hedeflerle doludur. Gençlerin en önemli isteklerinden biri; anlaşılmaktır. Değişime, çağın getirdiği yeniliklere hızla ayak uyduran gençlerin, bu hıza uyum sağlayamayan yetişkinlerle çatışmaya girdiği, kuşak çatışmasının tüm toplumlar ve toplumların her yeni nesli için var ola geldiği görülmektedir. Kuşak çatışmasını minimum düzeye indirebilmek, ailelerin ve gençlerin bu durumdan zarar görmesini, birbirleriyle olan bağlarının ve iletişimlerinin zayıflamasını önleyebilmek mümkündür. Bu da etkili eğitim politikalarıyla, karşılıklı empati ve anlayış duygusuyla sağlanabilir.

Çalışmada ağırlıklı olarak ele alınan konulardan biri, Türkiye’de ve dünyada gençlik problemleridir. Gençlik dönemi, gerek dönemin karakteristik özelliklerinin etkisi, gerekse diğer faktörler nedeniyle, ne yazık ki problemli bir süreç haline gelebilmektedir. Bu nedenle, onların problemlerini tespit etmek, bu problemlere yönelik çözüm önerileri getirebilmek önem taşımaktadır. Araştırmaların sıklığı ve problemlerin çözümü için adımlar atılması, tüm dünya devletlerinin ve araştırmacıların sorumluluğu altındadır.

Çalışmada elde edilen veriler doğrultusunda, gençliğin problemli alanlar içerisinde oldukça fazla yer aldığı istatistikler bazında görülmektedir. İster gelişmiş, ister gelişmemiş olsun, tüm dünya gençlerinin sosyal, psikolojik ve ekonomik anlamda göz ardı edilmemesi gereken ciddi problemleri bulunmaktadır. Toplumların sosyo-kültürel özellikleri, ekonomilerinin olumsuz bir şekilde seyrediyor oluşu, aşırı genç nüfus gibi bazı faktörler bu problemlerin başlıca nedenleri olarak söylenebilir.

Çocukluk aşamasından ergenliğe, genç yetişkinliğe ulaşılan dönemde yaşanan problemler, bireylerin hem ruhsal sağlığını, hem de toplumla bütünleşmesini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durumda, sağlıklı bir toplum yapısı olduğundan söz etmek mümkün değildir.

118 Gençlik döneminin problemleri, bireyin tüm yaşamını etkileyecek derecede olabilmektedir. Problemli bir sosyal çevrede yaşamak, gençlerin güven duygusunu yitirmesine sebep olmakta, toplumdan soyutlanmasına yol açmaktadır. Bu olumsuzluklar, hastalıklı bir toplumun sinyalini vermektedir.

Gençlerin ciddi problemler yaşamasında birçok faktör etkili olmaktadır.

Genel anlamda, çocukluk döneminin bir uzantısı olan gençlikte problemlerin yaşanmasının nedenlerinden biri ailedir. Ailenin herhangi bir nedenle yokluğu ya da aynı derecede olumsuz etki yapan sağlıksız bir ailenin varlığı, problemli bir gençlik dönemi yaşanmasına sebep olmaktadır. Çocukluğunda yeteri kadar ilgi ve sevgiden mahrum kalmış, çatışma ortamında büyümüş olan gençler, ileride problemli bireyler haline gelebilmektedirler. Onların suça yönelmesi, şiddet eğiliminde olmaları vb.

bunun örneklerindendir. Bu tür davranışlarda model alma son derece etkilidir.

Şiddete eğilimli olan bireylerin ve suça yönelik davranışlar sergileyenlerin bulunduğu ortamlarda yetişen çocuklar, ileride potansiyel bir suçlu ya da şiddet eğilimli bireyler haline gelmektedir. Onların bu tür davranışlara sürüklenmesini engellemek için, aile en etkili konumda yer almaktadır.

Gençlik döneminde problemlerin yaşanmasına yol açan diğer faktörler, toplumsal faktörlerdir. Devletlerin sosyal politikalarının, kanunların yetersiz kaldığı durumlar problemlere neden olmaktadır. Çocukların son derece yoksulluk içinde ve sağlıksız koşullarda yaşanması, gençlerin iş imkânı bulamaması, eğitim alanında problemlerin olması vb. bunlara örnektir. İlgili sosyal politikaların güçlendirilmesi bu nedenle önem taşımaktadır.

Gençlik araştırmaları konusunda, gençlik değerlerine ve problemlerine yönelik verilerin kısıtlı oluşuna dikkat çekmek gerekir. Araştırmaya konu olan problemlere yönelik istatistiklerin bazıları geçmiş yılları yansıtmaktadır. Hızla değişen dünyanın gençliğinin de sosyo-kültürel anlamda hızlı bir değişim yaşadığı gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, çalışmaların bu noktada yetersiz kaldığını söylemek mümkündür.

119 Özetle, geleceğine önem veren toplumlar, gençlerine değer vermelidirler.

Sağlıklı ve güçlü yarınları olan toplumların inşa edilmesi için, gençlerin sağlıklı bir sosyal ortamda yetişmesi gerekmektedir. Onların değerli olduklarının hissettirilmesi, problemlerinin göz ardı edilmemesi önemlidir. Böylelikle toplumla bütünleşmiş, sapma davranışlarından büyük ölçüde uzaklaşmış bir gençlik grubu meydana gelecektir.

120 KAYNAKÇA

Kitaplar:

AKBAŞ, Oktay, “Türk Milli Eğitim Sisteminin Duyuşsal Amaçlarının (Değerlerinin) İlköğretim 8. Sınıf Öğrencilerinde Gerçekleşme Derecesinin Değerlendirilmesi”, Değerler ve Eğitimi (Ed. Recep Kaymakcan ve diğerleri), DEM Yayınları, İstanbul, 2007

AKYÜREK, Salih, Çocuklarda İletişim Araçları Bağımlılığı (Anket Çalışması Teknik Raporu), Mutlu Çocuklar Derneği, Ankara, 2011

ARON, Raymond, Sosyolojik Düşüncenin Evreleri, (Çev: Korkmaz Alemdar), Kırmızı Yayınları, İstanbul, 2007

ASAGEM, Türkiye’de Aile Değerleri Araştırması, T.C Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Ankara, 2010

ATABEK, Erdal, Kuşatılmış Gençlik, 20.Baskı, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul, 2010

AVCI, Nazmi, Toplumsal Değerler ve Gençlik: Bir Değerler Sosyolojisi Denemesi, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2007

BAŞARAN, Fatma, Geçiş Döneminde Türkiye: Değişim, Gelişim, Tutumlar ve Değerler, Türk Psikologlar Derneği Yayınları, Ankara, 2004

BEŞİRLİ, Hayati, Gençlik Sosyolojisi: Politik Toplumsallaşma ve Gençlik, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2013

BOZKURT, Veysel, Değişen Dünyada Sosyoloji, Ekin Basın Yayın Dağıtım, Bursa, 2010

121 CÜCELOĞLU, Doğan, İnsan ve Davranışı: Psikolojinin Temel Kavramları, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2010

CÜCELOĞLU, Doğan, Korku Kültürü: Niçin ‘Mış Gibi’ Yaşıyoruz? , Remzi Kitabevi, İstanbul, 2008

DOĞAN, İsmail, Sosyoloji: Kavramlar ve Sorunlar, Pegem Akademi Yayınları, Ankara, 2008

DÖKMEN, Üstün, Küçük Şeyler, Sistem Yayıncılık, İstanbul, 2006

DÖKMEN, Üstün, Evrenle Uyumlaşma Sürecinde Var Olmak Gelişmek Uzlaşmak, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2011

DURKHEIM, Emile, İntihar, (Çev: Özer Ozankaya), Cem Yayınevi, İstanbul, 2013 FICHTER, Joseph, Sosyoloji Nedir? (Çev: Nilgün Çelebi), Attila Kitabevi, Ankara, 1994

GEÇTAN, Engin, Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar, Metis Yayınları, İstanbul, 2010

GIDDENS, Anthony, Elimizden Kaçıp Giden Dünya: Küreselleşme Hayatımızı Nasıl Yeniden Şekillendiriyor?, (Çev: Osman Akınhay), Alfa Yayınları, İstanbul, 2000

GIDDENS, Anthony, Modernliğin Sonuçları, (Çev. Ersin Kuşdil), 5. Basım, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2012

GÜLEÇ, Cengiz, Psikiyatri ve Psikoterapilerin ABC’si, HYB Yayıncılık, Ankara, 2003

GÜRSES, Fulya; GÜRSES, Hasan Basri, Dünyada ve Türkiye’de Gençlik, Der Yayınları, İstanbul, 1979

İÇLİ, Tülin Günşen, Kriminoloji, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2007

122 JENKS, Chris, Altkültür: Toplumsalın Parçalanışı, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2007

KOCADAŞ, Bekir; ÖZGÜR, Özge; ÖZBULUT, Mahmut, Gençlik ve Şiddet:

Toplumsal Alanda Şiddetin Yükselişi, Atatürk Kültür Merkezi, Ankara, 2010 KONGAR, Emre, Toplumsal Değişme Kuramları ve Türkiye Gerçeği, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2006

MARSHALL, Gordon, Sosyoloji Sözlüğü, (Çev: Osman Akınbay, Derya Kömürcü), Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 2009

MORGAN, Clifford T. , Psikolojiye Giriş, (Çev: Hüsnü Arıcı ve Diğerleri), Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü Yayınları, Ankara, 2006

NALÇACI, Hüseyin, “Kuşak Çatışmasında Hangi Taraf Haklı? Anne-Babalar Mı, Çocuklar Mı?”, Çocuk Dünyası Dergisi, Sayı: 01, 2011, s: 46-47

ÖZYURT, Cevat, “Modernleşme ve Küreselleşme Bağlamında Varoluşun Toplumsal Dinamikleri”, Muhafazakâr Düşünce Dergisi, Yıl:1, Sayı:2, 2004, s: 11-31

ÖZYURT, Cevat, Küreselleşme Sürecinde Kimlik ve Farklılaşma, 2.Baskı, Açılım Kitap, İstanbul, 2012

PLOTNIK, Rod, Psikoloji’ye Giriş, (Çev: Tamer Geniş), Kaknüs Yayınları, İstanbul, 2009

RITZER, George, Toplumun McDonaldlaştırılması: Çağdaş Toplum Yaşamının Değişen Karakteri Üzerine Bir İnceleme, (Çev: Şen Süer Kaya), Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2014

SANDERS, Barry, Öküzün A’sı: Elektronik Çağda Yazılı Kültürün Çöküşü ve Şiddetin Yükselişi, (Çev: Şehnaz Tahir), Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2013

SÜMER, Nebi; SOLAK, Nevin; HARMA, Mehmet, İşsiz Yaşam: İşsizliğin ve İş Güvencesizliğinin Birey ve Aile Üzerindeki Etkileri, Koç Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2013

123 ŞENER, Sami, Türkiye’de Gençlik: Beklentiler-Problemler-Düşünceler, İnkılab Basım Yayım, İstanbul, 2012

TEZCAN, Mahmut, Gençlik Kültür ve Toplum, Anı Yayıncılık, Ankara, 2015 TEZCAN, Mahmut, Toplumsal ve Kültürel Değişme, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara,1990

TURHAN, Mümtaz, Kültür Değişmeleri: Sosyal Psikoloji Bakımından Bir Tetkik, Çamlıca Yayınları, İstanbul, 2010

TÜİK, Ceza İnfaz Kurumu İstatistikleri (Prison Statistics), TÜİK Yayınları, Ankara, 2013

TÜİK, İstatistiklerle Gençlik (Youth in Statistics), TÜİK Yayınları, Ankara, 2014 ULUSOY, Kadir; DİLMAÇ, Bülent, Değerler Eğitimi, Pegem Yayınları, Ankara, 2012

YAMAN, Ertuğrul, Değerler Eğitimi: Eğitimde Yeni Ufuklar, Akçağ Yayınları, Ankara, 2012

YAVUZER, Haluk, Psiko-Sosyal Açıdan Çocuk Suçluluğu, Doçentlik Tezi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1981

YÖRÜKOĞLU, Atalay, Gençlik Çağı: Ruh Sağlığı ve Ruhsal Sorunlar, Özgür Yayınları, İstanbul, 2004

WAGNER, Peter, Modernliğin Sosyolojisi, (Çev. Mehmet Küçük), Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2005

ZORLU, Abdülkadir, Tüketim Sosyolojisi, Glocal Yayınları, Ankara, 2006

124 Tez:

BURCU, Esra, Çırak ve Kalfa Gençlik Alt Kültür Grubu Hakkında Sosyolojik Bir Araştırma, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1997

E-Kaynaklar:

CANATAN, Ayşe, “Toplumsal Değerler ve Yaşlılar”, Yaşlı Sorunları Araştırma Dergisi, 2008, s: 62-71, (Çevrimiçi): dergipark.ulakbim.gov.tr, 24.05.2015

EUROSTAT, Child And Youth Population On 1 January By Sex And Age, (Erişim): http://appsso.eurostat.ec.europa.eu , 30.05.2015

EUROSTAT, Unemployment Rate By Gender And Age 2007-2013, (Erişim):

http://ec.europa.eu/eurostat , 28.05.2015

HATUN, Şükrü; ETİLER Nilay; GÖNÜLLÜ Erdem, “Yoksulluk ve Çocuk Üzerine Etkileri”, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 2003, s: 251-260, (Çevrimiçi):

http://cshd.org.tr , 16.05.2015

MEB, Milli Eğitim İstatistikleri: Örgün Eğitim 2013/2014, (Çevrimiçi):

http://sgb.meb.gov.tr , 15.05.2015

NÜFUSBİLİM DERNEĞİ; UNFPA, 2007 Türkiye Gençler Cinsel ve Üreme Sağlığı Araştırması, Ankara, 2007, (Çevrimiçi): http://www.nd.org.tr , 15.06.2015 ROSAS, Gianni; ROSSIGNOTTI, Giovanna, Gençlerin İstihdamıyla İlgili Ulusal

NÜFUSBİLİM DERNEĞİ; UNFPA, 2007 Türkiye Gençler Cinsel ve Üreme Sağlığı Araştırması, Ankara, 2007, (Çevrimiçi): http://www.nd.org.tr , 15.06.2015 ROSAS, Gianni; ROSSIGNOTTI, Giovanna, Gençlerin İstihdamıyla İlgili Ulusal

Belgede Gençlik ve değerleri (sayfa 119-137)