• Sonuç bulunamadı

2.4. Ahkâm Defterleri

2.4.1. Gelişim Seyri Bakımından Ahkâm Defterleri

116 İslam Ansiklopedisi, “Hüküm” maddesi, C 5, s.627. 117 Özel,”Ahkâm”, s.550.

118

Nahide Şimşir, Ahkâm Defterleri’nin Tarihi Kıymeti ve 107 No’lu Anadolu Ahkâm Defteri’ndeki İzmir İle İlgili Hükümler, Tarih İncelemeleri Dergisi, S.IX, İzmir 1994, s. 356.

119 Mehmed Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, MEB Yayınları, İstanbul

2004, C 1, s.30.

120 Yusuf Halaçoğlu, Osmanlılarda Devlet Teşkilatı ve Sosyal Yapı, Ankara 2007, s. 20-27. 121

Halil Sahillioğlu, “Ahkâm Defteri”, DİA, İstanbul1988, C 1, s.551.

122 Ramazan Günay, “Osmanlı Arşiv Kaynakları İçerisinde Ahkâm Defterleri: Gelişim Seyri,

Muhtevası ve Önemi”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2013/1, S 17, s.12.

30

Osmanlı Devleti’nin yönetim sistemi adalet prensibi üzerine kurulmuştur. Bu adalet kavramı, halkın dilek ve şikâyetlerini icabında doğrudan padişaha sunabilmesi, onun emri ile isteklerinin yerine getirilmesi ve haksızlıkların giderilmesi ilkesine dayanıyordu. Bu temel anlayış ile Osmanlı’da Divân-ı Hümâyûn oluşturulmuştur. Divân’a yapılan başvurular, Sultanın daima orada olduğu inancı ile doğrudan doğruya Sultana yapılmış başvurular sayılırdı. Padişahın doğrudan doğruya halktan şikâyetleri topladığı da görülürdü. Hükümdar, Cuma namazında, ava çıkarken, sefere giderken veya seferden gelirken, halkın dilekçelerini kabul ederdi.Halkın şikâyetlerinialmak için bu gibi fırsatları Hükümdar ne kadar çok tekrarlarsa o derece adil sayılırdı.123Divân-ı Hümâyun ve burada kaydedilen evrakların varoluş sebebi adaletin sağlanması gayesiydi.

Asırlarca geniş bir coğrafyada varlığını sürdürmüş olan Osmanlı Devleti’nin, hâkimiyet kurduğu yerlerde yapmış olduğu ilk işlerden bir tanesi padişah adına o bölgedeki adaleti tesis etmek adına kadıyı tayin etmekti.

Kadı, bakmakla yükümlü olduğu sınırlar dâhilindeki meseleleri şer’i mahkemelerde çözmeye çalışır ve burada görülen davaları da şer’iyye sicilleri adı verilen defterlere kaydederdi. Kadılar tarafından çözülen bazı meseleler ise taraflarca kabul etmeyip itiraz edebilirdi. Ayrıca merkezi otoritenin zayıflamasıyla beraber, merkezden uzak bölgelerde bulunan yöneticilerin keyfi muamelelerde bulunmaları ve özellikle 17. yüzyılın ikinci yarısında artan asayişsizliğe bağlı olarak şikâyetlerin de arttığı görülür.

Osmanlı devlet geleneğinin esasları arasında “halkın, padişaha vediatullah124

olduğu” düşüncesi vardı. Bu düşünceden dolayı da padişah, “... re’aya fukarasına ve sair hiçbir ferde zulüm ve ta’addi olduğuna kat’a ...” rızasının olmadığını değişik sebeplerle fermanlarla ifade etmiştir. Bundan dolayı gerek kadı tarafından verilen kararın sonucunu beğenmeyen, gerekse herhangi bir haksızlığa uğrayan veya uğradığını düşünen kişilerin, şikâyet amacıyla, çözülmesi için meseleyi Divân-ı Hümâyûn’a götürme hakkı ve imkânı bulunurdu.

Divân-ı Hümayûn’un düzenli toplandığı zamanlarda toplantı esnasında müzakere edilen dâhili ve harici meselelere ait siyasi, içtimai, mali, örfi, idari ve iktisadi

123 Halil İnalcık, “Şikâyet Hakkı: Arz’ı Hâl ve Arz’ı Mahzarlar”, Osmanlı Araştırmaları VII-VIII,

İstanbul 1988, s.33.

31

kararlar Mühimme Defterleri’ne kaydedilirdi. Osmanlı Arşivi'nde 961-1333/1553- 1915 tarihleri arasında tutulmuş 419 adet Mühimme Defteri mevcuttur.125

1649 yılına kadar bütün ferman, berat ve Hükümler Mühimme Defterleri’ne kaydolunurken; XVII. yüzyılda, Mühimmelere giren Hükümler, konularına göre ayrı defterlere geçirilmeye başlanmıştır. Böylece Mühimmeler yanında Ecnebi defterleri diye bilinen seri ile Şikâyet Defterleri, Nâme Defterleri, Ahkâm Defterleri ve sonraları NişanDefterleri denilen ayrı seriler ortaya çıkmıştır.126

Bu tarihten itibaren idari ve adli konuları içeren meseleler farklı defter serilerinde tutulmaya başlanmış, yalnız devlete ait işler Mühimme defterleri’ne kaydedilmeye devam edilmiştir. Halka ait şikâyetler ve şikâyetlerle alakalı Divân-ı Hümâyun’da verilen cevaplar 1649 yılından itibaren, eyalet ayrımı olmaksızın Şikâyet Defterleri adı verilen yeni bir defter türüne kaydedilmeye başlanmıştır.

Konu olarak bu defterler; idarî ve askerî yetkililerle ilgili şikâyetleri, soygunları, mahkeme kararlarına itirazı, borçlarla ilgili şikâyetleri, köylünün toprak anlaşmazlıklarını, tımarlı sipahinin vergiyi toplayamama şikâyetlerini ve esnaf şikâyetlerini içermektedir. Ancak Hükümlerin kaydedilmesinde takip edilen usul yönünden Mühimme ve Şikâyet Defterleri arasında belirgin bir ayrım yoktur.127 Şikâyet Defterleri de tıpkı Mühimme Defterleri gibi Beylikçi kalemi tarafından hazırlandığı için ebat, tür ve kayıtların düzenlenme şekli bakımından Mühimme Defterleri’nin aynısıdır. Bu nedenle ancak içeriğe bakılarak bu iki defter türü arasındaki farkı anlamak mümkündür. 128

Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde, Atik Şikâyet Defterleri adıyla kayıtlı, h. 1059-1253 (m. 1649-1837) tarihleri arasındaki kayıtları ihtiva eden 213 adet Atik, Ordu ve Rikâb Şikâyet defteri ile h. 910-1213 (m. 1504-1819) tarihleri arasındaki kayıtları ihtiva eden ve birkaç sayfa veya formdan oluşan 38 adet Şikâyet Defteri Parçası bulunuyor.129

Bu defterlere kaydedilen meseleler ile alakalı olarak bölgeler arasında önceleri bir ayrım yapılmadan, bütün eyaletlere ait şikâyet cevapları aynı defter içerisinde

125 Genç, vd., Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, s.7.

126 İnalcık, , “Şikâyet Hakkı: Arz’ı Hâl ve Arz’ı Mahzarlar”, s.34.

127 Feridun M. Emecen,” Osmanlı Divanının Ana Defter Serileri: Ahkâm-ı Mîrî, Ahkâm-ı Kuyûd-ı

Mühimme ve Ahkâm-ı Şikâyet”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, C. 3, S. 5, 2005, s. 124

128 Şimşir, Ahkâm Defterleri’nin Tarihi Kıymeti ve 107 No’lu Anadolu Ahkâm Defteri’ndeki İzmir İle

İlgili Hükümler, s. 359.

32

tutulmaya devam edilmiştir. Daha sonraki dönemlerde Şikâyet Defterlerine kaydedilecek meseleler ile alakalı yeni bir düzenlemeye gidilmiştir.

XVIII. yüzyılda devlet otoritesinin daha da zayıflamasına bağlı olarak şikâyet sayısının artması nispetinde, Divân-ı Hümâyûn’daki iş yükü de artmıştır. Bu iş yükünü hafifletmek ve halkın şikâyetlerini çözmek, dolayısıyla devlet otoritesini yeniden te’sis etmek amacıyla Reisü’l-küttab Ragıp Efendi tarafından mahalli sistemin getirilmesi uygun görülmüştür.130

1742 senesinden itibaren eyaletlere ait şikâyetler birbirinden ayrılmak suretiyle ve her bir bölge müstakil olmak üzere bu defterlerin kayıtları ayrı ayrı tutulmaya başlanmıştır. Bu tür kayıtlara da Ahkâm

Defterleri adı verilmiştir.

Ahkâm Defteri, Divan-ı Hümâyûn'dan çıkan Hükümlerin kaydına mahsus olan defterlere genel olarak verilen addır. Padişah adına hazırlanan bu Hükümlere ferman da denilirdi. Hükümler konularına göre değişik defterlere yazılırdı. Başlıcaları

Ahkâm-ı Mühimme, Ahkâm-ı Şikâyet, Ahkâm-ı Ruûs ve Tahvil olup Divan

Sicilleri'nin bir kısmını teşkil ederlerdi.131

İçerik itibariyle Şikâyet Defterleri'nin devamı olan bu defterler eyaletlere göre tutulmuşlardır. Tarih olarak Şikâyet Defterleri'nden 104 sene sonra (Mora Ahkâm Defteri hariç) hepsi 1155/1742 tarihinden başlayıp, II. Meşrutiyet dönemine kadar devam etmektedir.132

Benzer Belgeler