• Sonuç bulunamadı

2.4. Ahkâm Defterleri

2.4.3. Ahkâm Defterlerinin Muhtevası

Ahkâm Defterlerinin içerisinde yer alan Hükümler, genel olarak bir bölgede hal edilemeyen meseleleri çözüme kavuşturmak amacıyla vatandaşların, padişaha veya onun yetki vermiş olduğu kurumlara veya kişilere başvurmaları sonucunda görüşülen meseleleri içermektedir. Dolayısıyla bu defterler, halkın şikâyetçi olduğu meselelerle alakalı yapılmış olan müracaatlara çözüm bulmak için verilmiş olan Hükümleri ve Hükümlerin ait olduğu eyaletin sınırları dâhilinde bulunan sancak, kaza, nahiye ve köylerle alakalı iktisadi, içtimai ve idari meselelere dair önemli bilgiler içermektedirler.

Ahkâm defterlerinde; şer’iyye sicillerinde olduğu gibi, yer adları, tarafların ve şahitlerin durumu ve hükme konu olan mülkler( arsa, arazi, bağ, bahçe veya tarla)ile ilgili çok fazla bilgi verilmemektedir.141

Ayrıca bu kayıtlarda şer’iyye sicillerinde olduğu gibi mahalle isimlerine çok fazla yer verilmemektedir. Şikâyette bulunan kişinin meskûn olduğu mahalle gibi küçük birimlerden ziyade, daha büyük idari birim olan kaza ve sancakların muhatap alındığı ve defterlerde bunların isimlerinin sıkça zikredildiği görülmektedir. Ahkâm kayıtlarında yer alan Hükümler genel olarak üç kısımdan meydana gelmektedir.

Birinci kısımda, işe ve icabına göre, bölgede bulunan vali, vezir, beylerbeyi, mevlâ, kadı, naib, müftü, müşir, voyvoda, mutasarrıf, subaşı, mütesellim, alaybeyi, mîr-i mîrân, mülâzım, mübâşir, mustahfız, mütevelli, âyân, meclis azaları, kaza müdürü,

140

M. Tayyip Gökbilgin, Osmanlı İmparatorluğu Medeniyeti Çerçevesinde Osmanlı Paleografya ve Diplomatik İlmi, Enderun Kitabevi, İstanbul 1992, s. 43-44.

141 Günay, “Osmanlı Arşiv Kaynakları İçerisinde Ahkâm Defterleri: Gelişim Seyri, Muhtevası ve

35

kaim-makâm, dizdâr, maliye memuru, zabit, Vücuh-ı memleket, iş erleri, muhtar gibi şer’i ve örfi yetkililerden birisine veya birkaçına yapılan hitaplar bulunmaktadır.142

İkinci kısımda, hükme konu olan şikâyet, şikâyetin muhtevası ve şikâyette bulunan kişinin veya kişilerin talebi ele alınmaktadır. Üçüncü kısımda, şikâyetin çözülmesiyle alakalı, tembih ve te’kidi hâvî, merkezin bulduğu çözüm yazılmaktadır. Hükmün son bulduğu yerde kaydı tutan kişinin ismi ve onun sol tarafında da, müstakil bir şekilde, kaydın tutulduğu tarih yer almaktadır.143

Ahkâm Defterlerinde yer alan kayıtlar incelendiğinde birinci derece mahkemelerde halledilemeyen meselelerin Divân-ı Hümâyun’a gönderildiği, bu meselelerin burada halledilmeye çalışıldığı ve bunların hiçbir şekilde çözümsüz bırakılmadığı görülmektedir. Ahkâm Defterlerinde; arazi, bağ, bahçe, hane, ağıl ve mera yeri anlaşmazlığı, alacak-verecek davaları, arazi sulama ve su mecrasının değiştirilmesi, vergi şikâyetleri, haksız yere vergi talebi, miras ve mirasçılar arasındaki anlaşmazlıklar, yaylak-kışlaklarla ilgili meseleler, esnafların kendi şikâyetleri ve halkın kendilerinden şikâyetleri, faizle ilgili meseleler, tımar-zeamet tevcihi ile ilgili karşılaşılan sorunlar, iltizam verilmesiyle ilgili problemler, cizye toplanması ile alakalı Hükümler, gayrimüslimlere herhangi bir sıkıntının verilmemesi hususunda tembihler, kanuna aykırı olarak istenen ve fazladan olan vergi talebinin önlenmesi, mal ve eşyanın haksız yere gaspı, eşkıyalık faaliyetleri, halka zulüm edilmesinin önlenmesi gibi çok çeşitli şikâyetler ve bunlara getirilen çözümlerin bulunduğu görülmektedir.144

Osmanlı’da vatandaşın, uğradığı haksızlığın veya zararın giderilmesi amacıyla padişah veya onun yetki verdiği kişilere veya kurumlara şikâyet veya talepte bulunmasının değişik şekilleri vardır. Birinci usulde, kişi bizzat kendisi merkeze giderek şikâyetçi olduğu konu ile alakalı talebini iletebilmekteydi. Merkeze yapılan şikâyetlerin sayısındaki artışa paralel olarak davaların, Divan-ı Hümâyun’un gündemine gelme süresi uzamıştır. Bu nedenle şikâyet için İstanbul’a gelen halk, uzun süre çeşitli sıkıntılar çekerek davasının görüşülmesini ve hükmün yazılmasını

142

BOA. DVNS. AHK. ER. d. 18. s.1,52,76.

143 BOA. DVNS. AHK. ER. d. 18. s.1-132.

144 Günay, “Osmanlı Arşiv Kaynakları İçerisinde Ahkâm Defterleri: Gelişim Seyri, Muhtevası ve

36 beklemek zorunda kalmışlardı.145

İkinci usulde ise vatandaşlar merkeze gitmek yerine bir arz veya arz-ı hâl göndermek suretiyle şikâyetlerini iletme yolunu tercih etmekteydi. Kişilerin bir dilekçe ile merkeze müracaat ettiklerini ifade etmek amacıyla kayıtlarda “arzuhâl, …bâ-arzuhâl” ifadeleri kullanılmıştır. Halkın, hem bizzat İstanbul’a giderek hem de dilekçe göndererek şikâyetlerine çözüm aradığı görülmektedir.146

Divan-ı Hümâyun’da görüşülen mesele ile alakalı kararın infazı mutlaka gerçekleşmekteydi. Yapılan şikâyetlere Divân’da çözüm bulunduktan sonra bunun infazına yönelik farklı yöntemlerinuygulandığı ve bununla ilgili değişik ifadeler kullanıldığı gözlenmektedir. Bazı durumlarda bu Hükümler hukuki açıdan alınmış olan kesin karar niteliğinde oluyorlardı. Bunlardan bir tanesi, söz konusu bölgedeki yetkililerin, meselenin çözümü ile alakalı olarak Hükümde belirtilen hususları yerine getirmesine yönelik emir verilmesidir. Bunun için “emr-i şerifim mucebince amel

olunmak ”, “vech-i meşrûh üzere amel olunmak ...”147şeklinde ifadeler

kullanılmaktaydı. Bazı meselelerin, divânda görüşülüp karar verilmesine rağmen, değişik sebeplerden dolayı kararın mahallinde infaz edilemediği ve emrin yerine getirilemediği de görülmekteydi. Bu durumda daha önce verilen hükmün yerine getirilmesi ile alakalı yeni bir hüküm gönderilirdi. Bunun için “... mukaddemâ sadır

olan emr-i şerifim mucebince amel olunmak bâbında “ ifadesi kullanılırdı. Ardından

da konu ile alakalı daha önce belirtilen ve çözümü içeren emrin uygulanması istenmekteydi. Bazen, divanda görüşülen meseleyle alakalı verilen Hüküm son karar olmaktan daha ziyade meselenin çözümü ile alakalı yol gösterici bir Hüküm olurdu.148 Bu durumda meselenin çözümü, yerel yani ilk derece mahkemelere havale edilirdi. Bu tür şikâyetler daha önce yerel mahkemelerde görülen davalar veya yerel mahkemelere hiç müracaat etmeden doğrudan merkeze bildirilen şikâyet şeklinde olabiliyordu. Eğer mesele daha önce yerel mahkeme tarafından görülmüşse bunun tekrar tetkik edilmesi ve davanın yeniden görülmesi istenirdi. Bunun için meselenin

145 Emecen, ” Osmanlı Divanının Ana Defter Serileri: Ahkâm-ı Mîrî, Ahkâm-ı Kuyûd-ı Mühimme ve

Ahkâm-ı Şikâyet”, s.131.

146 Günay, “Osmanlı Arşiv Kaynakları İçerisinde Ahkâm Defterleri: Gelişim Seyri, Muhtevası ve

Önemi”, s.22.

147 BOA. DVNS. AHK. ER. d. 18.s.1-132.

148 Günay, “Osmanlı Arşiv Kaynakları İçerisinde Ahkâm Defterleri: Gelişim Seyri, Muhtevası ve

37

“...mahallinde şer'lerü'yet ve ihkâk-ı hâkk olunması “ve gereğinin yapılması istenirdi.149

Eğer daha önce görülen bir mesele değil ise yerel görevlilerden bunu mahkemeye intikal ettirerek söz konusu şikâyetin giderilmesine yönelik soruşturmanın yapılması ve kanun çerçevesinde mağduriyetin giderilmesi talep edilirdi. Bir şikâyet çözülünceye kadar merkez tarafından takip edildiği ve adaletin teminat altına alındığı görülürdü. Şikâyet konusu olan mesele ile ilgili kişilerin bulunduğu bölgenin şer’i veya idari yetkilisine, görüşülen mesele ile alakalı kararın ne şekilde verildiği ve bunun infaz edilme şekli tembih ile verilen hükmün kanun ve nizam çerçevesinde, usulüne uygun olarak infaz edilmesi söylenirdi. Divân’da görüşülen şikâyetin çözümü konusunda kesin kararın verilmesinin yanı sıra mahallinde yapılacak tahkikat sonucuna göre o bölgeye bakmakla yükümlü kadı tarafından verilecek karara göre kesin Hüküm ilgili kadıya da bırakılabilirdi. Bunun için “ mahallinde şer'

ve kanûn üzere amel olunmak bâbında “ifadesi kullanılırdı. Bazı durumlarda şikâyete

konu olan meselenin mahallinde çözülebilmesi ve kararın uygulanabilmesinin mümkün olmadığı durumlar da mevcuttur. Bu durumda tarafların merkeze gönderilmesi ve meselenin İstanbul’da çözülmesi için yerel yöneticilere emirler gönderilirdi. Bir mesele hakkında kesin kararın verebilmesi veya infazın gerçekleşebilmesi için de yerel görevlilerin tahkikat yapmaları ve bu soruşturmanın neticesini İstanbul’a göndermeleri hususunda emirler verildiği de olurdu. Bu şekilde mesele ile ilgili verilecek hükme esas teşkil edebilecek olan bilgiler toplanır ve bu bilgiler ışığında kesin Hüküm verilirdi.150

Ahkâm Defterleri, devletin yürütme organı olan Divân-ı Hümâyûn kararlarını içermesi nedeniyle devletin adalet mekanizmasının hem merkezde hem de ülkenin en ücra köşesinde işleyişini açık bir biçimde yansıtmaktadır. Çünkü vatandaşların, araya hiçbir aracı koymadan, doğrudan devlet merkezine yaptıkları, dolayısıyla durumlarını rahat bir şekilde ifade edebildikleri bu şikâyetler sayesinde devletin işleyişi ve taşrada bulunan halkın durumu hakkında merkezdeki idarecilerin durumu tespit etme imkânı oluyordu.151

Diğer taraftan en

149 Aydın, “1281-1296/1864-1879 Tarihli 19 Numaralı Erzurum Vilâyet Âhkâm Defteri’nin

Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi”, s.45.

150

Günay, “Osmanlı Arşiv Kaynakları İçerisinde Ahkâm Defterleri: Gelişim Seyri, Muhtevası ve Önemi”, s.23.

151 Aydın,“1281-1296/1864-1879 Tarihli 19 Numaralı Erzurum Vilâyet Âhkâm Defteri’nin

38

üst düzeyde muhatap bulabilmesi nedeniyle zayıf ve güçsüz olan insanların kendilerini kuvvetli olan kişiler karşısında aciz hissetmediklerini ve haksızlığa uğradıklarını düşündükleri bir durumda kendi yanlarında olabilecek ve kendi haklarını koruyabilecek bir gücün bulunduğunu bilmeleri nedeniyle toplumda sosyal adalet sağlanıyordu. Ayrıca halkın, mahallinde halledemediği meseleleri devletin merkezine bildirerek sorunlara çözüm araması bölgelerinde söz sahibi olan, nüfuz sahibi olan kişilerin veya yetkililerin tavır ve davranışlarında daha dikkatli davranmaları sağlanıyordu.

Benzer Belgeler