• Sonuç bulunamadı

GELENEKSEL EL SANATLARI VE GÖRSEL SANATLAR EĞİTİMİ

3. GELENEKSEL EL SANATLARI EĞİTİMİNİN ÖNEMİ

3.3. GELENEKSEL EL SANATLARI VE GÖRSEL SANATLAR EĞİTİMİ

ifadelendirilmesi ile gözlem yeteneğini, şekil ve renk belleğini, hayal gücünü, hatta duygularını geliştiren bir çeşit genel kültür eğitimidir (Öztop, 1991). Bu açıdan bakıldığında el sanatları eğitimi için görsel sanatlar eğitiminin önemi açıkça ortaya çıkmaktadır.

Sanat eğitimi salt beceriye, yeteneğe dayalı bir eğitim değildir; tarihsel gelişim içinde değişen eğitim politikasına paralel olarak önemini korumuş ve gelişmiştir (Katrancı,2003).

Örgün eğitim içerisinde sanat eğitimi dersleri olarak müzik, resim-iş eğitimi ve sanat tarihi dersleri genellikle ilk anda aklımıza gelenlerdir. Bu derslere olan bakış açısı, sanat eğitiminin gerçekleşmesini tamamen örselemektedir (Özcan, 2002).

Sanat eğitimi ile birey, duygularını kullanmayı, algılamayı öğrenmekte ve çevresi ile iletişim haline geçmektedir. Bu iletişim sonucunda düşünen, eleştiren, yorum yapan ve problem çözebilen bireyler özgün ürünler ortaya koymaktadır.. Bu yaratma gücünü kazandıran, insanların kişiliklerini bulmalarını sağlayan alan ise sanat eğitimidir ve her birey için gereklidir.

Sanat donmuş kalıplar dizisi değil, devingen bir süreçtir. Yeterli çağdaş sanatsal eğitimi almamış bireylerden oluşan bir toplumda eskimiş değer ölçüleri, önyargılar olarak

ortaya çıkacaktır.Yeni sanat biçemlerinin sevilmemesinde, anlaşılamamış olmalarının payı büyüktür. Çağdaş sanatın bilincine varılması, çağdaş sanatsal eğitimle mümkündür (Kurtuluş,2000).

Teknolojinin gelişmesi ile birlikte hayatımızın içinde daha fazla yer bulan sanatsal ögeler ile her birey etken yada edilgen bir biçimde sanat faaliyetleri içinde bulunmaktadır. Bunu görsel- işitsel araçlar sayesinde (televizyon, bilgisayar, radyo, telefon vs. ); yani reklamlar, afişler, internet ortamı gibi günlük hayatımızın olağan bir paçası haline gelmiş araçlar sayesinde sağlamaktadır. Günümüz çocukları artık tahtadan oyuncaklarla değil bilgisayar ortamında büyümektedirler. Buda demektir ki artık öğrenmeleri gereken daha fazla şeyler vardır. Sanat eğitimi günümüzde çocukların karmaşık olan dünyayı algılamaları için daha fazla önem verilmesi gereken bir konudur.

Orta öğretimde bu anlayışa hizmet vermekten uzak bir sanat eğitiminden geçmiş olan bireyin yüksek öğretimde, özelliklede sanat alanında bir eğitim görme aşamasına geldiğinde zorluklarla karşılaşması kaçınılmaz olmakta, eksikliği gidermek için hem öğrenci hem de öğretmen aşırı çaba sarf etmek durumunda kalmaktadır (Sarıoğlu, 1992).

Sanat eğitimindeki bir başka sorun da öğretmen donanımıdır. Sanat derslerine birinci kademede çoğunlukla sınıf öğretmenleri, ikinci kademede ise farklı branştaki öğretmenler girmektedir. Sanat eğitimi konusunda yeterli bilgiye sahip olmayan öğretmenler ile çocukların gelişimi olumsuz etkilenmekte, çocuğun yönlendirilmesi sırasında da problemler çıkmasına neden olmaktadır.

Öğrencilerin çalışmalarının bilinçsiz olarak öğretmenleri tarafından eleştirilmesi onların sanat olan ilgilerinin kaybolmasına neden olmaktadır. Aynı zamanda yetenekleri dışındaki alanlarda değerlendiriliyor olmaları öğrencilerin kendilerine olan güvenlerini yitirmelerine sebep olmaktadır ( Özcan, 2002).

Sanat eğitimini dört temel disiplin içinde ele alınmaktadır. Sanat tarihi, estetik, sanat eleştirisi ve uygulamalı çalışmalar. Sanat eğitimi içerisinde estetik eğitimi, sanatın ne olduğu, neyin sanat olduğunu, sanatın işlevinin ne olduğunu ele alır. Beğeni ve estetik duygularını çocuklara kazandırmak sanat eğitimi içinde yer alan estetik eğitimi ile mümkün olmaktadır. Sanat tarihi eğitimi bireye kendi kültür miraslarını geleceğe taşımalarını sağlayacak olan öngörüyü kazandırmaktadır. Kendisinin ve başka kültürlerin sanat geleneğini öğrenen çocuk, sanatı değerlendirme ve yorumlama açısından gelişir ve

yeni bakış açıları yaratabilir. Sanat eleştirisi çocuğun herhangi bir yapıtı anlaması, çözümlemesi ve yorumlaması açısından önemlidir. Uygulamalı çalışmaların ise çocuğun el becerilerini geliştirmesinde yardımcı olduğu görülmektedir.

Sanat, uzun yıllar okullarda hakkettiği yeri alamayan bir ders olmuştur. Çoğunlukla bir disiplin olmaktan çok bir boş zaman uğraşı, çocukların rahatlayacağı bir etkinlikler toplamı olarak düşünülür. Sanat bu konumuyla okullarda her zaman ikinci derecede önemli bir ders durumundadır. Eğitimci, yönetici, anne-baba, öğrenci giderek toplum sanat eğitimine hep bu gözle bakar ( Kırışoğlu, 1991).

Ülkemizde ilk ve ortaöğretimde sanat (resim) dersleri yıllardır müfredat merkezci bir anlayışla yürütülür. Sanat (resim) öğretmenleri bu derslerin öğretim programlarında ön görülen konuları uygunsuz şartlarda gerçekleştirmek için çabalar dururlar. Sanat derslerinin ve bu dersleri veren sanat öğretmenlerinin önemi, velilerden diğer öğretmenlere ve yöneticilere kadar geniş bir kesim tarafından henüz tam anlamıyla kavranmamıştır. Bunun doğal bir sonucu olarak sanat derslerine gereken ilgi gösterilmemekte; buna bağlı olarak bu dersler için okullarda özel mekanlar ayrılmamakta ve gerekli fiziki altyapı oluşturulmamaktadır. Eski “Öğretmen Okulu” sisteminde resim ve müzik dersleri öncelikli ve ağırlıklı derslerdi. Bugün bu okullardan mezun olmuş birçok kıdemli ya da emekli sınıf öğretmeni mezun oldukları öğretmen okullarındaki öğrencilik yıllarıyla ilgili anılarını anlatırlarken resim, müzik ve beden eğitimi derslerinin ağırlıklı dersler olduğunu, bu derslerden çok çektiklerini, ama mesleğe başladıktan sonra edindikleri sanat ve spor formasyonuyla çok rahat ettiklerini söylerler. Ancak, bu okulların kapatılarak iki yıllık Eğitim Enstitüleri’nin açılması ve buralara tüm liselerden öğrenci alınmasıyla sınıf öğretmenlerinin nitelikleri tartışılır hale gelmiştir. Daha sonra enstitülerin Eğitim Yüksek Okulları’na dönüştürülmesi, durumu değiştirmemiştir. Sanat derslerine son derece ilgisiz kalınmış ve bu dersler sadece birer yetenek dersi olarak kabul edilmiştir. Böyle bir okul sisteminden yetişmiş binlerce öğretmen ve ilköğretim müfettişi bugün eğitim örgütü içinde çoğunluk olarak yer almakta ve hatta tecrübeliler sınıfını oluşturmaktadır. Günümüzde maalesef bu eğitimcilerimizin çoğunluğu sanat derslerini geçiştirmektedirler. Küçük bir bölümü hizmet içi kurslarla sanat eğitimine duyarlı hale getirilmiştir, ancak ezici çoğunluk sanat derslerini, “daha önemli dersler !” için hâlâ, kendi deyişleriyle “çalmaktadırlar.” Hizmet öncesi eğitimleri sırasında yeterli bilgi ve deneyimleri edinemedikleri için de çoğunluğunun Resim Dersi Öğretim Programı’nın

içeriğini ve ruhunu anlamaları mümkün olmamaktadır. Bugün ise sınıf öğretmenleri Eğitim Fakülteleri’nin ilköğretim bölümlerinde, Sınıf Öğretmenliği Anabilim Dalları’nda yetiştirilmektedir. Her ne kadar eğitim süresi dört yıla çıkarılmış, sanat derslerine yeterince yer verilmiş ise de, sınıf öğretmeni adaylarının sanat eğitimleri kabul edilebilir ortamlarda, diğer bir ifadeyle sanat odalarında, atölyelerde yapılamamakta; kalabalık sınıflar halinde gerçekleştirilmektedir. Sanat öğretiminin etkili gerçekleştirilememesinin bir başka nedeni, teftiş mekanizmasıdır. Özellikle, ilköğretim okullarında denetimlerini gerçekleştiren ilköğretim müfettişlerinin çoğunluğunun sanat eğitimi konusunda bilgisiz ve yetersiz oluşları, sadece sınıf öğretmenlerinin sanat derslerindeki uygulamalarına duyarsız kalmaları sonucunu doğurmamakta, aynı zamanda 4-8 inci sınıflarda derslere giren sanat öğretmenlerinin branşlarının gerektirdiği türden bir denetim ve katkı yapmalarını da engellemektedir (Özsoy, 2002).

Geleneksel Türk El sanatları uygulamalı olarak öğretilebilen bir derstir. Bu ders öğretilirken öğrenci araştırmaya ve denemeler yapmalı sonra asıl uygulamalara geçilmelidir. Her öğrenci kendi tasarısını uygulamalı, ve bunun gururunu yaşamalıdır. Öğrenciye görsel sanatlar eğitimi ile teknolojiyi göz ardı etmeden geleneksel sanatlarını koruyup yaşatmak ve geliştirmek, bu alanla ilgili davranışlar kazandırmak hedeflenmelidir.

Benzer Belgeler