• Sonuç bulunamadı

GELENEKSEL EĞĐTĐMDEN YANA OLAN KADINLAR:

4. BÖLÜM: BULGULAR VE YORUMLAR 1 TÜRK EDEBĐYATI’NDA KADIN VE ADALET

4.2. ADALET AĞAOĞLU’NUN ESERLERĐNDE EĞĐTĐM VE KADIN

4.2.1 GELENEKSEL EĞĐTĐMDEN YANA OLAN KADINLAR:

Đncelememize geçmeden önce geleneksel eğitimle neyi kastettiğimizi açıklamak gerekir. Bu çalışmada geleneksel eğitim, örgün ve yaygın eğitim kurumlarında sistematik bir biçimde gerçekleştirilmeyen; çocuğun doğduğu andan itibaren içinde bulunduğu aile ve toplum içinde gelenek, görenek ve ahlâkın kültürel aktarım yoluyla geçtiği eğitim kastedilmektedir. Bir diğer adıyla eğitimsel olarak informal eğitim sürecinden söz etmekteyiz:

Bireyin doğduğu andan itibaren başlayan sosyalleşme sürecine informal eğitim denir. Đnformal eğitim sürecinde birey hem öğrenici, hem de öğreticidir. Bu eğitimin önemli fonksiyonlarından biri toplumun mevcut kültürünün, norm ve değerlerinin genç kuşaklara aktarılması, toplumun bütünlüğünün ve sürekliliğinin korunmasıdır. (Akyüz ve diğer., 2002)

Bu bağlamda incelemeye yazarın ilk romanı olan Ölmeye Yatmak’tan başlayacağız. Ölmeye Yatmak’ta Aysel’in annesi Fitnat Hanım, tıpkı yukarıda belirttiğimiz dönem itibariyle, eğitim konusunda kafası karışık kadınlardan biridir. Çünkü alışageldiği durumlarda, eğitim almasa da insanların çeşitli başarıları gerçekleştirebildiğini görmüş ve eğitimin karşısına, kendince bazı başka değerler koymuştur. Đnsanlık, özveri, fedakârlık vb. kavramlar Fitnat Hanım için çok önemlidir. Bu kavramların eğitim yoluyla kazanılamayacağını düşünür:

“Annemse hemşireliğin, ebeliğin falan eğitimle olmayacağını söylüyor. Đnsanın önce hastaları sevmesi lâzımmış. Eh annem de ne bilsin, bütün hemşirelerin bizim oradaki Ebe Hanım gibi olacağını sanıyor.” (Ağaoğlu, 2005c: 98)

Fitnat Hanım, okul sıralarında her şeyin öğrenilemeyeceği düşüncesinden hareketle Aysel’e; hayatta, bir kadın olarak daha fazla lâzım olabileceğini düşündüğü şeyleri öğretmeye çalışır. Çünkü her genç kızın bilmesi gereken şeyler vardır ve bunları öğretme sorumluluğu, anneye aittir. Fitnat Hanım için, örgün eğitim çok yeni bir durumdur ve biraz da zorlamayla yürümektedir. Bunun için de eski eğitim yöntemleri hâlâ en iyisidir:

Đlçelerde çocuklar ya çok küçük ya çok büyük yaşlarda okula başlarlar. Okuma yazma seferberliği başka türlü okul sıralarını doldurmuyordu çünkü. Aysel de işte bu yüzden, yarıyıl ara vermek zorunda kaldığı hâlde, bir lise son sınıf öğrencisi olmak için çok küçüktü. O yıl on yedisini sürüyor. Okumaya karşı olan deli ve anlaşılmaz tutkusuna Salim Efendi teslim olduğu sıra, karşısına annesi çıktı. Sanki kendi okumamışlığının öcünü alıyordu. Aysel’e durmadan ev işi buyuruyordu. Kızını her an bir kitabın başından kaldırmaktan gizli bir tat alıyordu. (Ağaoğlu, 2005a: 187)

Fitnat Hanım, kültürel aktarıcılık rolünü yerine getirmek ister ve bunu kesinlikle kızı için yaptığını düşünür. Oysa bu, onun gördüğü, öğrendiği ve alışageldiği davranış şeklidir.

Aynı eserde Fitnat Hanım’ların Ankara’daki evlerindeki komşusu Memnune Hanım, formal eğitimin gereksiz olduğunu düşünen roman kişilerindendir. Ona göre, belli bir yaşa gelmiş kızlar zaten evleneceklerdir. Bu yüzden de zaman ve emek kaybına gerek yoktur:

“ Aman kardeş, bu kızı okutup da ne edeceksiniz? Yazık değil mi? Baksan gül yüzü solmuş. Ver kocaya, o da kurtulsun sen de. Hem ortalık kötü.”(Ağaoğlu, 2005a: 196)

Yazarın bir başka romanı olan Üç Beş Kişi’de kadın kişilerle ilgili farklı eğitim süreçlerinden söz edilmektedir. Eserin başkişisi olan Kısmet, kız meslek lisesinden mezundur. Eskişehir’in önde gelen ailelerinden birinin kızı olduğu için de, çalışması uygun görülmemiştir. Onun için ne uygun görülmüşse, ailesi nasıl istiyorsa ve yaşıyorsa öyle, yaşamayı seçmiştir. Zaten ondan beklenen de Kaymazlı ailesine uygun biriyle evlenip kocasına karılık, çocuğuna annelik yapmasıdır. Bu yüzden de erkek kardeşi Murat, üniversite eğitimi alırken, Kısmet’in eğitime devam etmesi için herhangi bir şey yapılmaz. Süregelen ve dönemde etkili olan, eğitimin erkekler için gerekli bir durum olduğu görüşünden dolayı, ancak işe yaradığı kadar eğitim alınması uygundur. Bu durum, aslında Kısmet’in annesi Türkân Hanım’ın yetiştirmek istediği kız çocuk modeliyle ilgilidir. Türkân Hanım’ın eğitim konusundaki düşünceleri, baskın kişiliği sonucu Kısmet’i de etkilemiştir:

Kısmet, Eskişehir’de Kız Meslek Lisesi’ni bitirmiş, ama mesleksiz, evli bir taşralı genç kadın artık. O okul çoktan gerilerde kalmış. Đlk gençlik yıllarında,

neye karşı, niçin olduğunu bile tam bilemeden, bir iki çırpınışı: Ben de çalışmak istiyorum anne, bir işe yaramak… Evinde işe yararsın kızım. Biz seni Meslek Lisesi’ne iyi bir ev kadını olasın diye gönderdik. Meslek sahibi olup dükkân açasın, terzilik, çiçekçilik, pastacılık yapasın diye değil. (Ağaoğlu, 2005b: 12)

Türkân Hanım’ın bu sözleri ile Ramazan Gülendam’ın tespiti paralellik arz eder:

Bir de o dönemdeki eğitimin kadına üretici olarak becerilerin ve mesleklerin, çoğunlukla biçki- dikiş- nakış (kız sanat okulları ve kız enstitülerinde), hemşirelik ebelik, sekreterlik ve öğretmenlik gibi toplumun cinsiyet ayrımcılığı alışkanlığına uygun meslekler olduğu da unutulmamalıdır. (Gülendam, 2006: 49)

Bu, o dönem taşrasının itibarlı ailelerinden bir kadının eğitim ve kadın kavramına bakış açısını yansıtması açısından önemlidir. Türkân Hanım, taşrada yetişmiş babasından ve eşinden dolayı, hep itibarlı bir konumda olmuştur; bu itibarda kendisinin evdeki otoritesi ve kadınlık görevlerini doğru bir şekilde yerine getirmesinin etkisi olduğu kadar; belirttiğimiz gibi aile, üyelerinin gelir düzeyleri de etkilidir. Türkân Hanım, kızı Kısmet’e de kendisi gibi bir hayat biçer. Ait olduğu sosyal sınıf içerisinde evleneceği erkeği her yönüyle tamamlamalı ve Kaymazlılar’a yakışır bir kadın olarak hayatını devam ettirmelidir. Eğitim de bu amaç doğrultusunda Kısmet’e kadınlık görevlerini öğretecek ve geliştirecek kadar işe yaramalıdır.

Türkân Hanım ve Fitnat Hanım’da ortak olan bir özellik, çağdaş eğitim sistemini tümden yok saymamaları; ama geleneksel eğitimi, özellikle bir kız çocuğu için çağdaş eğitimden daha gerekli görmeleridir. Zira Fitnat Hanım, Aysel’i geleneksel bir kız olarak yetiştirmeyi istemekle birlikte, Aysel’in okuma mücadelesinde diğer aile bireylerine göre, Aysel’e en çok destek olan kişidir. Türkân Hanım da, Kısmet’i Kız Meslek Lisesi’ne göndermiş, fakat farklı bir amaç gütmüştür.

Türkân Hanım ve Fitnat Hanım’la benzerlik gösteren bir diğer karakter ise Evcilik Oyunu’ndaki ikinci annedir. Bu anne, kızının okuduğu bir romana bakarak onun ahlâkının bozulacağından korkar. Kitabın adı ‘Đnsanları Seveceksin’dir. Bu

isimden romanın aşkla ilgili olduğunu düşünen anne, kızına verdiği terbiyenin bu tür kitaplarla bozulabileceğini düşünür. Zaten serpilmiş olan kızının lisede okuması da onu tedirgin etmektedir. Çünkü bu tarz kitapları okumasına okul neden olmaktadır. Ayrıca bu yaştaki bir genç kızın tek dışarı çıkma gerekçesi de okuldur. Dışarı çıkan kızı korumak anne için daha da zor olmaktadır. Kızına evde kurduğu dünya, bu nedenle sarsılmaktadır.

Çağdaş eğitim sistemine doğrudan karşı çıkan kadın karakter, Ölmeye Yatmak’ta Ali’nin annesidir. Ali’nin annesi, eğitimsiz bir kadındır. Onun için eğitim, kafasında tam olarak anlayamadığı, ne işe yarayacağını tam olarak bilemediği, elindeki iş gücünü elinden alan bir şeydir. Bu nedenle de eğitime çok sıcak bakamaz. Sadece zorunlu olduğu için oğlunu okula göndermekte, okulun bir an önce bitmesini istemektedir. Ali’nin annesinin Dündar Öğretmenle şu konuşması eğitim hakkındaki düşüncelerini açıkça ortaya koymaktadır:

‘ Söyle bakalım kadın, ne yapıyor oğlun şimdi?’ ‘ Heeeç…’

‘ Ne demek hiç? Okula gitmiyor mu?’ ‘ Eeee, getti ya? Bitti çok şükür.” ‘ Öyle çabucak biter mi bu iş?’ ‘ Çabucak mı deyon? Beş yıl…’ …….

‘Benim bi bu yetimim var işte. Kızları sayma. Yanımda erkek diye bi bu var. Başka da kimsem yok. Amucası, emmileri var emme, onlar anca kendi işlerine. Eh, çok şükür, yine de arka aldılar şimdiye dek. Ali mektebi bitirsin diye dişlerini sıktılar. (Ağaoğlu, 2005a: 53)

Görüldüğü gibi geleneksel eğitimden yana olan kadınlar, eğitimsiz ya da az eğitimli kadınlardır. Bu kadınların bir kısmı çağdaş eğitim sistemine doğrudan karşı çıkarken; bir kısmı ise çağdaş eğitimden çocuklarının yararlanmasını sağlarlar, ancak buna rağmen onlar için öncelikli olan geleneksel eğitim sistemidir.

4.2.2. ÇAĞDAŞ EĞĐTĐMĐ GEREKLĐLĐK OLARAK GÖREN KADINLAR