• Sonuç bulunamadı

CĐNSELLĐKLE ĐLGĐLĐ ÇATIŞMA YAŞAMAYA DEVAM EDEN KADINLAR:

CĐNSELLĐK VE KADIN

4.4.3 CĐNSELLĐKLE ĐLGĐLĐ ÇATIŞMA YAŞAMAYA DEVAM EDEN KADINLAR:

Cinsellik, kadın karakterler için oldukça etkili bir unsur olarak kullanılmıştır. Bu karakterleri, tabuları yıkmış ve yıkamamış olanlar olarak ikiye ayırarak inceledik. Ancak eserlerde dikkatimiz çeken bir diğer nokta; düşünsel olarak cinselliğin kadın

çeşitli nedenlerle yaşadıkları cinsellikten utanç duyan ya da cinsel isteklerini açıkça ifade edemeyen kadın karakterlerdir. Bu bölümde de bu karakterlere değineceğiz.

Üç Beş Kişi’de, Kardelen için, güzel ve mutlu bir cinsellik diye bir şey yoktur. Çünkü Kardelen, siyasî faaliyetlerden dolayı içeri alındığında, kadınlığının bir işkence aracına dönüştürüldüğünü görmüştür:

“Bir zamanlar kızlığı gitmiş gelinler için ölüm geceleriymiş… Şimdi, kimilerini hiçe sayarak bacak aralarına zorla sokulmuş… şey… sokulmuş…” (Ağaoğlu, 2004: 78)

Kardelen, farkında olmasa da hep Murat için sakladığı kadınlığının, bir zorba tarafından zorla alınmasını kabullenemez:

“-Bana bir şey olmadı! Bana bir şey olmadı!- ‘bana bir şey olmadı diye binlerce kez yinelese de, somut bir sertlik ipeksi bir Murat için saklanıp durmuş en yumuşak, en gözetilmiş yerlerini yırtıp dağıtarak…” (Ağaoğlu, 2004: 175)

Kardelen, bu yaşadıklarından utanır ve bunu kendisi için utançtan çıkaracak birini arar. Çünkü onun için, bu durumu kabullenmek ve kabul ettirebilmek çok zordur. Birilerinin ona “Sen temizsin.” demesine ihtiyacı vardır ve bunu diyen Tahir’le evlenmeye karar verir. Aslında cinselliğine, kadınlığına yapılmış olan bu baskı ve şiddet aynı zamanda onun düşüncesine, ideolojisine uygulanmıştır. Taciz ve tecavüz yoluyla ortaya çıkan cinselliğin kötü çağrışımları onu daha inançlı ve mücadeleci bir yaşamdan alıkoymuştur.

Ağaoğlu’nun eserde ortaya çıkardığı bir başka çatışma da, eğitimli ve aydın kadınların evde pratik olarak da kadın-erkek eşitliğini sağlamalarına rağmen evlenmeden önce hiç kimseyle bir cinsel deneyim yaşayamamış olmaları, bunu istediklerini dile getirecek kadar cesur olamamalarıdır. Ağaoğlu, bunu Üç Beş Kişi’deki Azra’da somutlaştırır:

Aaa, ama itiraf edelim ki hiçbirimiz nikah öncesi kimseyle yatmadık!... Daha doğrusu ben yatmadım. Đstedim ama yapamadım. Cinsel özgürlüğümüz açısından kuramsal olarak çok zenginiz, bilgi doluyuz… Yaşamda, uygulamada

ise sıfır, sıfır!... Herhalde çocuklarımız daha rahat edecekler… (Ağaoğlu, 2004: 225)

Ferit’in eşi olarak gördüğümüz Deniz ise, Azra’ya göre daha cesur davranmakla birlikte alımlı, güvenli ve çekici bir kadın gibi nasıl yaşayacağını bilemez. Daha çok saf bir arzuyla bunun olmasını ister. Ferit’in gözünden Deniz’in cinselliği şöyle yorumlanır:

Hiç utanmasız görünmeye çalışmasındaki o keder verici derin mahcubiyet. Cinsel özgürlüğüne sahip çıktığını kanıtlamak adına, içine düştüğü çocuk beceriksizliği. Kafasındakiyle gövdesi, geçmişle şimdi arasında bir uyum sağlayabilmek için verdiği savaş. (Ağaoğlu, 2004: 211)

Yazarın Hayır ve Ruh Üşümesi’nde özelikle üzerinde durduğu, kan ve çürümüşlük kokusunun evlilik yataklarına girmesi düşüncesinden yola çıkılarak, kadın cinselliğinin üstü kapalı bir şekilde işlendiği Yazsonu romanında, Nevin kocasıyla ilgili cinsel bir tatminsizlik sorunu yaşamaktadır. Bu sorunu da ülkenin içinde bulunduğu durumun bir yansıması olarak görmektedir:

“En azından ona, neden boşalamadığının bilincinde değilsin sen Hasan! Đçini saran derin korkunun ayırdında değilsin, diyebilirdi. Besbelli umutsuzluk her yanımızı sarmıştır. Her şeyin ucu bırakılmıştır.” (Ağaoğlu, 2007b: 166)

Aslında yazarın diğer romanlarında da ortaklaştırdığı bu durum yani evliliğin ya da cinselliğin siyasallaşmasına Yıldız Ecevit şu şekilde değinmiştir:

Çağdaş düşünürler Wilhelm Reich ve Herbert Marcuse, cinselliğe baskının kaynağının yalnızca dinsel/ ahlâksal olmayıp, siyasal özellik gösterdiğini vurgularlar. Bu düşünürlere göre, sanayi toplumlarında cinsel enerjinin bastırılarak üretime yönlendirilmesi eğilimi, burjuva tutuculuğunun bir başka nedenini oluşturur. Cinsellik özellikle tek tanrılı dinlere bağlı toplumlarda çağlar boyu çeşitli nedenlerle baskı altına alınmıştır. Erotik yazının tarihi bir anlamda sansürün tarihidir de. (Ecevit,1992:158)

Nevin, toplumsal sorunların da yol açtığı bu tatminsizlik sorununun, toplumsal sorunların çözümü için, bu yeni mekâna bel bağlamıştır. Akdeniz kıyılarından umut beklemektedir:

“Bu kıyılarda yeniden birlikte olunacak. Doğanın tam bağrında yaşanacak. Issız kumlar, nar alacası akşamlar… Yok bu özlem bir ören değil. Şimdi daha sağlam kurulacak olan, kurulması mutlaka gerekli bir kıyı kenti .” (Ağaoğlu, 2007b: 76)

Bu eserde cinselliğin ve evliliğin temelindeki bazı ahlâkî unsurların çatışması Hatice ve Kadir’le belirginleştirilmiştir. Kadir ve Hatice başka birileriyle evliyken, eşlerini bırakıp kaçarlar ve birlikte yaşamaya başlarlar. Bu durum o kültürün insanı için doğal olmasına rağmen, kent insanı bunu yadırgamaktadır. Köy ve kasaba insanını temsil eden Hatice ve Kadir ise bir grup erkek ve kadının bir arada kalmasını, bu kadın ve erkekler arasında bildikleri ve öğrendikleri bazı sınırların olmamasını yadırgamaktadır:

Şimdi burnumuzun dibinde, daha ilk günden iki karılı bir baba olduğunu öğrendiğim Kadir’in, o Hatice’nin ve çocuklarının, yarınını bile kesinlikle bilebilen; ya mapus, ya kap kacak ve altın diş diyebilen Hatice’nin önünde Hasan’ı yine içimden geldiği an, içimden geldiği gibi öpemez, Doğan’ın beline sarılamaz, Fuat’ın sırtını güneş yağıyla ovamaz, Garip bir suçluluk duygusuyla örterdim her şeyi; dolup dolup da taşmaya hazır bütün eğilimlerimizi. Örterdim. Kentlerdekinden daha kötü gizlenirdik artık. Ne yapacaktım şimdi? Ne yapmalı? Özlemi çevrilmeye karşı nasıl savunmalı? (Ağaoğlu, 2007b: 102)

Nevin de Azra’da olduğu gibi geleneksel olan ve modern olanın çatışmasını cinsellik boyutunda yaşar. Evlenmeden önce bir erkekle birlikte olmak, onun geleneğinden getirdiği bir tabudur. Bir yandan da bu tabunun doğru olmadığını düşünür, ancak bu çatışmayı tek başına göğüsleyecek durumda değildir ve imdadına bir apandisit dikişi yetişir:

O apandisit dikişi benim Hasan’la sevişmeyi en güçlü duyduğum anda sevişmelerimi yasakladı bana. Buna ben, beni korudu, Allah’ım iyi ki korudu, derdim. Đçimden, çok gizli gizli, bunu derdim.

Anlasana ‘namuslu bir genç kız’, ‘namuslu bir kadın ‘ olmayı ben hep, o Allah’ın belası sözüm ona kusurlara, engellere borçluydum. (Ağaoğlu, 2007b: 186)

Ağaoğlu, cinselliğin hayat boyunca hep bir takım olur olmaz engeller yüzünden ertelendiğinden, geciktirildiğinden yakınır ve gerçek bir cinselliğin

özgürlük duygusunu yaşattığından söz ederek, bu duyguyu tüm tabulardan ve inançlardan daha insancıl bir yere koyar.

Yine aynı romanda Nevin’in arkadaşı olan Meriç, eğitimli bir kadındır. Nevin’in yukarıda bahsettiğimiz çatışmalarına benzer çatışmalar yaşar. Nevin’le yaptığı konuşmalar onu bu açıdan rahatlatır ve özgürleştirir.

Ölmeye Yatmak’ta dekanın sekreteri ve dul bir kadın olan Tülin Hanım, özgür ruhlu bir kadın olmasına rağmen dulluğundan faydalanmak isteyen erkekler nedeniyle kendisine cinsellikle ilgili tabular yaratmıştır. Dekanın dahi tacizine uğrayan bu kadın, arzulamasına rağmen, ailesinin ve kendisinin onurunu ve şerefini korumak amacıyla, erkeklerle birliktelikten kaçındığını ifade eder.

Romantik Bir Viyana Yazı’nda Kâmil Kaya’nın öğretmen sevgilisi Nesrin Hanım, dul bir kadındır ve Kâmil Kaya’yı sever. Nesrin Hanım için, dul bir kadın olması onu, bir erkekle birlikte olmaktan alıkoymaz, ancak, yine de Kâmil Kaya’yla çok ender sevişirler. Nesrin Hanım, kızı on sekiz yaşına girince, bu sevişmelere bir son verir. Bu da bize gösterir ki, kişisel olarak özgürlüğünü seçen, olgun bir kadın olan Nesrin Hanım, bazı toplumsal baskıların ve ön yargıların etkisinden kurtulamadığı için, cinselliğine bir son vermiş; kızını, hayatının ön planına almıştır.

Sonuç olarak Adalet Ağaoğlu, eserlerinde kadın karakterleri cinsellik açısından farklı boyutlarda ele almıştır. Buna göre geleneksel yaşam şeklini seçmiş kadınlar, cinsellikle ilgili tabularını hâlâ korumaktadırlar. Bu kadınlar, kendi çocuklarının da kendileri gibi yetişmesi için ellerinden geleni yaparlar.

Eserlerde, cinsel özgürlüğü seçmiş kadınlar için kendi tabularını kırmak, toplumsal tabuları aşmak zorlu bir süreç olarak verilmiştir. Bu kadınların bir kısmının cinsel özgürlüğü, kişisel özgürlükle eşdeğer gördükleri için seçtiğini; bir kısmının ise çıkar ilişkileri ya da yaşam şekilleri nedeniyle seçtiği görülür.

Bazı karakterler ise, bu iki kadın karakter arasında kalarak cinsellik konusunda çeşitli çatışmalar yaşarlar.

Toparlayıcı olması açısından Alemdar Yalçın’ın, Ağaoğlu’nun eserlerinde cinsellik yorumunu burada ele almak doğru olacaktır:

Ağaoğlu’nun kahramanlarının hemen tamamının ciddi cinsel sorunları vardır. Bu sorunlarını yazar, aynen bilinçaltında yaşadıkları gibi gün yüzüne çıkarır. Ancak insan bilinçaltında var olan duygularının tümünü, bir savaş vererek olumsuzluklarını kontrol altına alır. Buradan evrensel bir takım değerler ve yargılar çıkarır. (Yalçın, 2005: 487)

4.5 ADALET AĞAOĞLU’ NUN ESERLERĐNDE SĐYASET,