• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: KAHRAMANMARAŞ MERKEZ İLÇESİNİN GENEL ÖZELLİKLERİÖZELLİKLERİ

1.9. Gelenek ve Görenekler

Gelenek ve görenekler, tıpkı tarih, coğrafya, nüfus gibi bölge ağzının biçimlenmesinde önemli bir yer tutar. Ayrıca, deyim, atasözü gibi kalıplaşmış ifadeleri ve bunların kullanım yaygınlığını belirlemede gelenek ve göreneklerin büyük ölçüde payı vardır. Eski Maraş Maarif Müdürü Besim Atalay H: 1332 yılında (M: 1912\1913) yazmış olduğu Maraş Tarihi ve Coğrafyası1 adlı eserinin altıncı babında Maraş halkının başlıca örf ve geleneklerini, ‘Âdât’ ve ‘Düğünler’ başlıkları altında incelemiştir.

Atalay ‘Âdat’ bölümünde, Maraş halkının eski aşîret hayatını bırakmadığını söyler (bk. Atalay, 2008: 122). Ancak bu durum günümüzde değişmiş, neredeyse köylerde dahi geniş aile tipi ortadan kalkmıştır. Anne babalar genellikle en küçük erkek çocuğu yanına alır ve onunla beraber otururlar. Çoğu zaman da oğullarının evini ayırır.



1 Besim Atalay bu kitabı Maraş Harbi öncesi Maraş’ta Maârif müdürü iken 1332’de yazmış ve ilk mecliste meb’usken bastırmıştır. Kitabın ilk baskısı T.C. Maârif Vekâleti neşriyatı arasında 1339; ikinci baskısı 1340’ta İstanbul’da, Matbaa-i Âmire’de yapılmıştır. Merhum M. Yusuf Özbaş, bu kitabı ilk defa Osmanlıcadan Latince menşe’li yeni harflere aktarmıştır.

Ϯϳ

Maraş’ta yemeğin bulgur ve bir nevi sert tarhana, dövme, nohut, mercimek, gibi hubûbat ve patlıcan, bamya, fasulye gibi sebzelerden ibaret olduğunu, lahana ve pırasanın yenmediğini, en çok marul yiyen halkın da Maraş halkı olduğunu (bk. Atalay, 2008: 122) kaydeden Atalay’ın bu tespiti halen geçerliliğini korumaktadır. Nitekim Maraş halkı hâlâ yaz aylarında yöreye has yapılan, dövme ve yoğurdun karıştırılıp kurutulmasıyla elde edilen ‘Maraş tarhanası’ nı sıkça yer. Yaz döneminde, kışın yenmek üzere yapılan tarhana hem pişirilmeden çerez olarak yenir, hem de çorbası ve çeşitli yemekleri yapılarak tüketilir. Özellikle kışın, akşam oturmalarında misafirlerini ağırlayan ev sahibi, tarhanayı yanında fındık, fıstık, ceviz gibi kuruyemişlerle misafirlerine ikram eder.

Eserde bahsi geçen, yoğurttan yapılan ‘toyga’2 (bk. Atalay, 2008: 122) çorbası, köylerde hâlâ yapılmakla beraber ilçe ve şehir merkezlerinde neredeyse unutulmuştur.

‘Düğünler’ bahsinde ise Atalay Maraş düğünlerinde, erkeklere mahsus olmak üzere sadece bir kere yemek verildiğini söyler. Erkekler ve kadınlar zifaftan bir gece evvel (kına gecesi) tertîb ederler. Çalgı çalmak âdettir; bu çalgılar iki gözden mahrum Ermeniler tarafından çalınır. İslâmların çalgı çalması çok ayıptır (bk. Atalay, 2008: 123).

Kahramanmaraş’ta akraba evlilikleri yaygındır. Bununla beraber dışarıdan bir aileye, geniş soruşturmalar neticesinde kız verildiği de görülür. Kız istemelerde ailenin en yaşlı ve sözü geçen üyesi bulunmak mecburiyetindedir. Düğün öncesi akrabaları düğüne davet etmek için, yakın akrabalara ‘yol’ gönderilir. “Yol” gömlek, çorap, havlu, mendil, elbiselik kumaş vs. gibi giyecekleri kapsar. Diğer akrabalara ise basılmış düğün davetiyesi gider. Düğünden bir hafta önce oğlan evinden kız evine “tohumgavıt” gider. Tohumgavıt, bir koç veya keçi olabilir. Kız evinde kesilen tohumgavıt, gelin hamamından önce kız evine yedirilir. Düğün süresince de bu tohumgavıttan yemek yapılır. Düğünden bir hafta önce ise, oğlan evi kız evinden çeyiz almaya gider. Çeyizi almaya damat ve arkadaşları, davullu zurnalı gider. Davulla eğlenen gençler çeyizi, pırtıyı toplar götürür. Günümüz düğünleri ev düğünü veya salon düğünü şeklinde yapılmaktadır. Özellikle son yıllarda salon düğünleri yaygınlaşmaya başlamış, ancak ev düğünleri ağırlıkta yapılmaya devam etmektedir. Köylerde olduğu gibi il ve ilçe



Ϯϴ

merkezlerinde de ev düğünleri yaygındır. Cuma günü başlayıp Pazar günü sona eren bu düğünlerde hem erkeklere hem kadınlara, öğle ve akşamları olmak üzere yemek verilir. Yemek yapmada ehil olan kadınlar, ‘teşt’ denilen geniş, bakır leğenlerde, ‘avrana’ denilen büyük bakır kazanlarda en az beş yüz kişilik yemek yaparlar. Düğünlerde yapılan yemekler yörelere ve mevsimlere göre farklılık gösterir. Kahramanmaraş Merkez ilçe ve güney ilçelerinde kuru baklagil yemekleri yapılırken, kuzey bölgelerde daha çok et yemekleri pişer. Düğünlerde yapılan yemekleri etli kuru fasulye, etli nohut sulusu, etli patates sulusu, ekşilaye sulusu, kuru dolması, yeşil fasulye tavası, patlıcan tavası, bulgur pilavı, pirinç pilavı, lahmacun, mantı, toyga, tirşik, ekşili çorba, yahni, cacık, salata, pervaz olarak sayabiliriz. Bunlar mevsimine göre değişiklik gösterebilir. Zifaf gecesi güveyi mahallenin delikanlıları tarafından eve getirilir. Gelin zifaftan bir gün evvel güveyin evine gelir. Gelinin başına merdiven başında para saçmak âdettir. Gelin düğün günü eve birikmiş olan bütün kadınların ve hatta çocukların ellerini öpmeye mecburdur. Gelin kırk güne kadar evden dışarı çıkmaz ve kimseye bir şey söylemez. Gelin bir iki çocuklu ana olasıya kadar kayın validesi ve kayın pederi ile oturup yemek yiyemez. Herhalde ayrı yemeğe mecburdur; hatta yemek yerken kimseye göstermeyecektir (Atalay, 2008: 123-124).

Atalay’ın bahsettiği bu düğün adetlerinden gelinin başına eve girerken para saçılması hariç hiç birisi günümüzde yapılmamaktadır. Buradan anlaşılmaktadır ki geçen yüzyıl içerisinde birçok alanda olduğu gibi adetlerde de çok fazla değişiklik olmuştur.

Kahramanmaraş’ta evlenmeler genellikle görücü usulü ile yapılır. Hatta bundan ortalama otuz yıl öncesine kadar gelinin damadı, evlendiği güne kadar görmediği, evlenme kararını babanın veya aile büyüklerinin verdiği görülebilmektedir. Başlık parası veya beşik kertmesi eskiden olmakla beraber günümüzde görülmemektedir. Kahramanmaraş’ta uğurlu sayılan pazartesi ve perşembe günleri mahalle ve tanıdıkların kızlarına bakmaya gidilir (Horasan, 1992: 200). Kız istemenin ardından şerbet içilir. Dürü ve ağırlık yollanır (Horasan, 1992: 201). Nişan kız evinde yapılır, nişana davet edilen akrabalar takılarını takarlar. Eskiden eğlencesiz olan nişan adeti, teknolojinin gelişmesiyle son yıllarda orkestra, müzik çalar veya teyp gibi müzik aletleriyle oyunlu hale getirilmiştir. Kız tarafının davul, zurna çalması etraf tarafından hoş karşılanmaz. Kız tarafı kızın çeyizini tamamlamaya yönelik ev eşyası almaya gayret eder. Bu düğün

Ϯϵ

için de geçerlidir. Hatta düğün öncesi kız anası kendi akrabalarına, kızının çeyizinin eksiklerini aldırtır. Kızın çeyizini oğlan evi alır ve oturacağı yere düğünden bir hafta önce götürür. Davullu zurnalı bir eğlence eşliğinde yapılan çeyiz götürme adeti tıpkı günümüz nişan eğlencelerine benzemiştir.

Kız için eskiden Pazar günleri yapılan gelin hamamı (Horasan, 1992: 202), günümüzde neredeyse hiç yapılmamaktadır. Düğün yapılacak eve Türk bayrağı asılarak düğün evinin hangi ev olduğu ahaliye bildirilir. Cuma günü başlayan düğün evinde, Cuma akşamı çiğ köfte yoğrulur ve misafirlere ikram edilir. Cuma akşamı genellikle eğlence olmaz. Cumartesi günü akşamı kına yakılır. Kına yakmak için oğlan evi toplanarak kız evine gelir. Kına kızın avuç içlerine, oğlanın ise serçe parmağına yakılır. Gece ise kızın elinin ve ayaklarının tamamı kınalanır. Pazar günü öğleye doğru oğlan evi, kız evine kendi tuttuğu davulu ve zurnayı alarak gelir. Kısa bir eğlencenin ardından takı töreni yapılır. Takılan takıları kimlerin, ne kadar getirdiği yazılır. Zira bu değerli hediyeler kız ve erkek taraflarınca borç addedilir. Ayrıca kız tarafının takıları kız tarafında kalır, oğlan evine verilmez. Eğlencenin ardından kız anne, baba ve akrabalarının ellerini öperek vedalaşır. Oğlan evine gelen kıza tatlı dilli olsun diye şeker yedirilir. Ev bereketli olsun, doğurgan olsun diye zifaf odasının kapısına nar atılarak kırılır. Daha öncesi medeni nikahı kıyılan gelin ve damadın dini nikahları, eve çağırılan bir imam tarafından kıyılır. Nikahın ardından gelinin kucağına erkek bir bebek verilir. Böylelikle gelinin ilk çocuğunun erkek olması umulur. Düğünden üç gün veya bir hafta sonra ise gelinin duvak mevlidi erkek tarafının akrabaları çağırılarak yapılır. Bu mevlitte de kıza altın, ev eşyası, elbise gibi çeşitli hediyeler gelir. Duvak mevlidi yapılmayan gelin annesini ve babasını göremez. Mevlidin ardından gelin, anne ve babasının elini öpmeye gider.

Kahramanmaraş geleneksel kadın giysileri, şehir ve köylerde ayrı özellik göstermiştir. Şehirde halkın maddî durumu genelde iyi olduğu için, daha zengin giysi ve takılar kullanılmıştır (Kırzıoğlu, 1991: 5). Önceleri nişanlarında bindallı giyen gelinler, günümüzde çoğunlukla abiye kıyafet tercih etmektedirler. Özelikle bindallılarda kullanılan ve kadınların giysilerini süsleyen “sırma işi” Kahramanmaraş’ın en yaygın çeyizliklerindendir. Sırma işi Maraş ili ve çevresinde yaygın biçimde uygulandığından, “Maraş işi” adıyla da bilinmektedir (Markaloğlu, 1991: 37).

ϯϬ

Kahramanmaraş’ta bayramlara çok ehemmiyet verilir. Bayramlardan en az iki hafta önce ev, bahçe temizliği başlar. Ayrıca bayram ikramları için de özel hazırlıklar yapılmaktadır. Ramazan bayramıyla kurban bayramında bu hazırlıklar farklılık gösterir. Ramazan bayramında yöresel bayram çöreği yapılır. Bu çörek şekerli veya tuzlu olabilir. Un, yağ, tuz veya şeker karışımından yapılan bu çörekler ya ev tandırında ya da köyün taş fırınında pişirtilir. Şehir merkezinde ise mahalle fırınlarında günler öncesinden sıraya girilir. Bayramdan sonra en az bir ay yetecek kadar çok yapılan bu çörekler, günümüzde, semt fırınlarından hazır olarak da alınabilmektedir. Çöreğin yanında verilmek üzere, arife günü geniş tencerelerde üzüm, kayısı, elma veya vişneden müşekkel, hoşaf hazırlanır. Bayramlaşmaya gelen bütün misafirlere bu ikram yapılır. Hoşaf olduğu için ayrıca tatlı hazırlanmaz. Bayram çöreği kurban bayramında yapılmaz. Kurban bayramında ikram zaten kurbandır. Eve gelen bütün misafirlere kurban etinden tattırmak adettir. O nedenle ocak üzerinde sürekli hazır, pişmiş et bulundurulur. Ayrıca kurban bayramının birinci günü ilk lokmanın kurban eti olmasına dikkat edilir, öncesinde kahvaltı edilmez veya başka bir yemek yenmez. Kurban kesimini herkes, kendi evinde yapar. Etten yedi tane pay ayrılır ve yedi kurban kesemeyen aileye gönderilir. Bayram günleri, erkekler bayram namazından sonra camide veya köy meydanında bayramlaşır. Kadınlarsa ancak ev ziyaretlerinde bayramlaşmaya başlar. Mezar ziyaretleri bayram boyunca devam eder. Ancak daha evla olanı ilk gün, sabah ziyaret etmektir. Maraşlı için üçüncü bir bayram Çete Bayramı veya Kurtuluş Bayramı’dır. “Şubat ayı geldiğinde her mahalleden çete kıyafeti giyen yaşlı genç erkekler gurup gurup caddeye dağılır, kendi mahallelerinin pankartıyla davul zurna eşliğinde halaylar çekerek Kurtuluş bayramı olan 12 Şubatı karşılarlar” (Alparslan ve Özturan, 2010: 176). Bu bayrama köylerden, ilçelerden hatta komşu illerden de katılım olur.

Özel geceler, Maraş’ta bir Ramazan günü gibi geçer. Gündüzünde oruçlu olarak geçirilen kandillerde yöresel bir simit olan “Halep simidi” veya “Halep kâhkesi” denilen simit dağıtılır. Bu simit az yağlı, sütlü ve susamsız yapılır. Kandil gecesi erkekler camide, kadınlarsa bir evde namaz kılmak üzere toplanır. Ayrıca Muharrem ayının ilk on gününde “aşûre” yapılarak dağıtılır. Hıdrellezde ise, bazı köylerde gül ağacının dibine o sene istenilen şeylerin resminin çizilmesi de adettendir. Bu bir ev, araba, çocuk olabilir.

ϯϭ

Kahramanmaraş’ta yazdan kışa, birçok hazırlık yapılmaktadır. Bunlar tarhana yapma, sumak ekşisi çıkarma, domates ve biber salçası yapma, buğday kaynatıp öğütme, unluk yıkama, dolmalık biber, kabak, patlıcan, hoşaflık meyve, nane, reyhan, incir kurutma; üzüm, incir veya dut pekmezi çıkarma; cevizli sucuk, pestil, bohça yapma vs. olarak söylenebilir.

“Kahramanmaraş’ın, tarihte ilk yerleşiminden günümüze kadar kararlı kültür birikimi, halkın yaşam tarzını, etkilemiştir. Bunu gelenek, görenek ve inançlarında görebiliriz. Yaşadığı acıları, göçleri halk edebiyatına-halk şiirine- yansıtmış bu da yörede pek çok halk ozanı yetişmesine sebep olmuştur” (Göl, 2006: 75). Kahramanmaraş’tan alınan derleme kayıtlarına bakıldığında, mani veya türkü okuyan kaynak sayısının ortalama seviyede olduğu söylenebilir. Ancak okuma yazma bilmeyen kadınlarda dahi mani, türkü okuma geleneği vardır. Hemen her köyden bir kadın mani veya türkü bilir. Bu kadınlar özellikle düğünlerde mani dizmeleri ve kına türküsü söylemeleriyle meşhurdur. Şiir okuma da yine sıklıkla görülmektedir. Ninni söyleme, masal, efsane anlatma, destan okuma gibi sözlü anlatım türleri Kahramanmaraş’ta pek yaygın değildir. Ancak Ökkeş fıkraları genel olarak görülmekle beraber, Nasrettin Hoca fıkraları, İngiliz-Fransız-Alman-Türk fıkraları, Keloğlan fıkraları yer yer görülmektedir.

Kahramanmaraş’ta erkeklerin kişisel zevkleri veya hobilerine bakıldığında ‘gallepçilik’ yani kuşçuluk ve horozculuk, yöresel bir özellik olarak görülebilir. Diğer adı da “mırtıkçılık” olarak bilinen kuşçuluk, sadece köylerde değil, şehir merkezinde dahi sürdürülmektedir (bk. Akben, 2010: 110-124). Köyler arası horoz dövüştürme ve güvercin besleyip uçurma, eskiden günümüze kalan nadir eğlence adetlerindendir. Ayrıca sadece Maraş erkeklerinde görülen “Maraş otu” kullanma da erkek zevklerinden sayılabilir. Maraş otu bir nevi uyuşturucudur. Dudakla diş arasına, ot kağıdı denilen ağızda eriyen bir tür kağıda sarılarak kullanılır.

Kahramanmaraş’ta doğum yapan kadına pekmez, nişasta ve tereyağından yapılan ‘hapsa’ tatlısı götürmek adettir. Doğan çocuğa adı, kulağına ezan okunarak konulur. Ayrıca diş çıkaran çocuğa ‘diş hediği’ pişirme, sünnet olan çocuğa sünnet mevlidi okutma gibi adetler de halen devam eden nadir adetlerdendir.

Cenaze camilerde, salâ sonrası duyurulur. Günümüzde belediyeye bağlı hoparlörlerden, merkezi bir sistemle duyurulmaya da başlanmıştır. Cenazenin olduğunca erken

ϯϮ

gömülmesine dikkat edilir. Yoksa cenazenin gömülmediği müddetçe acı çektiğine, meleklerin sorguya başlayamadığı için ölüye rahatsızlık verdiğine inanılır. Kişinin doğduğu yere gömülmesine çok dikkat edilir. Bu toprağa bağlılığın ne derece önemli olduğunu gösterir mahiyettedir.

Kahramanmaraş’ta köyler arası kız alıp vermeler yaygın olduğundan gelenek ve görenekler köyler arasında iyi taşınabilmiş, bu sayede yaygınlaşabilmiştir. Uzun mesafelerde dahi, aynı geleneğin yaşadığını sıklıkla görmek mümkündür.

“Kahramanmaraş’ta ekonomik durumu iyi olan ailelerin bir kısmı ise Ahır Dağı eteklerinde inşa etmiş oldukları ve ‘bağ evi’ olarak adlandırılan yazlık evlere taşınmakta ve 3-4 ay (Haziran-Eylül arası) bu evlerde kalmaktadırlar” (Tıraş, 2008: 39). Bağcılık aynı zamanda yaz aylarında bağlarda yetiştirilen üzüm ve üzümden elde edilen çeşitli ürünlerle gelir getiren bir iş kolu hâlini de almıştır (Ayr. bk. Temiz, 2001: 73-76). Kahramanmaraş folklorik malzeme açısından oldukça zengindir. Bunun yansımalarını günlük yaşantı içinde sıklıkla görmek mümkündür. Denilebilir ki Kahramanmaraş halkı, adet, gelenek ve göreneklerine sıkı sıkıya bağlı yaşamaktadır ( Kahramanmaraş, 2010: 22-31).

“Diğer folklor ve sanat malzemesinin çokluğu, güzelliği ve zenginliği bir yana, sadece el yazması eski ‘cönk’lerin incelenmesi ve taranması, kadını, erkeği, genci, ihtiyarı ile Kahramanmaraş ve çevresi halkının saz şairliği ve halk şairliğinde folklorumuza çok zengin ve değerli örnekler verdiğini ortaya koymaktadır (Meriç, 1991: 22).