• Sonuç bulunamadı

6. GÖRÜŞMELERİN ANALİZİ

6.7. Gelecekte Çok Fonksiyonlu ve Akıllı Tekstiller

Türkiye’de çok fonksiyonlu ve akıllı tekstillerin şu andaki durumu ve geleceği konusunda hem ön görüşme yapılan firmalara hem de araştırmaya konu olan diğer firmalara sorular sorulmuştur.

Ön görüşme yapılan Bizinova firmasından Murat Öncel, şu anki durumu değerlendirirken, firmaların çoğunlukla nano materyalleri geliştiremeyip sadece uygulayıcı konumda kaldığını belirtmiştir. Türkiye’de teknik tekstil olarak non-woven yatırımlarının daha fazla olduğundan bahseden Öncel, nanoteknoloji konusunda üniversitelerde süren araştırmalardan da bahsetmiştir. Öncel’e göre tekstil sektörünün de teknoloji pazarı gibi kendini sürekli yenilemesi gerekmektedir:

‘’Mesela siz eski cep telefonunuza ger dönmek ister misiniz? Yeni teknolojiler çıktıkça eskileri ucuzluyor, aynı şekilde tekstilde de artık eski teknoloji ile üretilmiş t-shirt ü giymek istemiyoruz diyeceğimiz günler gelecek. Tekstile kimse para harcamak istemiyor, genel eğilim en ucuzu almak yönünde. Tekstile saygınlık kazandırmamız gerekiyor, fonksiyonelliği geliştirerek, yeni teknolojileri uygulayarak, çağ atlatmamız gerekiyor. Fonksiyonellik ön planda olmalı. Yenilikleri siz sundukça tüketici ilgi gösterir.’’ (Öncel, 2010)

Öncel şu anda çok fonksiyonlu ve akıllı tekstillerin pazarın %5’i civarında kaldığını ancak rekabet avantajı yaratabilmemiz için ileride mutlaka %20-30’lara çıkması gerektiğini belirtmiştir. Öncel’e göre pazarda söz sahibi olmak için yapılması gerekenler şunladır:

‘’Teknolojiyi geliştirmek gerekiyor, teknolojiyi uygulamak gerekiyor, teknolojiyi pazarlamak gerekiyor. Moda aynı zamanda ülke itibarı ile de ilgili, tarih ve kültürün de pazarlanması gerekiyor. Nanotekstil piyasası 2012’de 115 milyar dolar seviyesine çıkacak, yatırımcı kişiler için bol fırsat ve uygulama alanı var. Sektör gelişiyor, kurumsal kıyafetlerde nanoteknolojik ürünlere karşı artan bir istek var, mesela uçuş personeli kıyafetlerinde; petrol istasyonu çalışanlarının kıyafetlerinde, yanmayan, statik elektrik yapmayan kirlenmeyen kumaşlar isteniyor.’’ (Öncel, 2010)

Ön görüşme yapılan Itouchu firmasından Murat Öge, nanoteknoloji konusundaki gelişmelerin ana kaynağının Japonya gibi gelişmiş ülkeler olduğunu belirtmiş ve Türk tekstil sektörünün bitmiş ürünün özellikleri ve farklı kullanım alanları konusunda yaratıcı olması gerektiğini vurgulamıştır.

Ön görüşme yapılarak bilgi alınan İTA Ar-Ge departman yöneticisi Ramazan Erdem, çok fonksiyonlu ve akıllı tekstiller konusunda öncelikle devlet politikasının oturtulması gerektiğini vurgulamıştır. Erdem’e göre pazarda söz sahibi olmak için yapılması gerekenler şunladır:

‘’Bilgi birikimi çok önemli, yurtdışındaki insanların en az doktora seviyesinde, beyin göçünü tersine çevirecek şekilde getirilmesi lazım, çünkü burada insanların bilgi

birikimine değer verilmiyor, bu tür insanların iki senelik üç senelik uzun projelerde çalışmasına sabır gösterilmiyor, bunlar olmayında da çok fonksiyonlu ve akıllı tekstiller gibi konularda yeni birşeyleri bu sektörün ortaya koyabilmesi gerçekten zor. Bunu mesela Güney Kore muazzam yaptı, Çin de yapıyor, sadece düşük fiyatlı ürün gruplarında değil bu tarz ürünlerde de çok rekabetçi olacaklar ileride. Ar-Ge merkezlerinin muazzam bir şekilde hem özel sektör hem de devlet tarafından desteklenmesi lazım. Ayrıca bu işler öyle tek kişi ile olacak işler değildir, onun altında güzel bir ekibin oluşması gerekir, bir de en önemlisi devlet politikasıdır. İngiltere bunu çok iyi yapıyor, dokuz tane başlık belirliyor, bu başlıklar altında çalışırsanız önümüzdeki beş sene içinde, ben sizi çeşitli desteklerden yararlandırırım diyor. Devlet diyor ki ‘’Uluslar arası seviyede baktığım zaman ülke olarak konumuma, şu konularda çalışırsam eğer ülkemin rekebetçiliğini ekonomik piyasalarda şu kadar uzatacağımı tahmin ediyorum, entellektüel kesim ve bilim adamları ile toplanıyorum, onlar bana bu yönde ilerlemem gerektiği konusunda bir yol hatirası sunuyorlar ben de devlet olarak sanayicimi böyle yönlendirmek durumundayım diyor. İngiltere’de Northwest Region var, işte tamamen Ar-Ge, inovasyon, teknik tekstillerle vs ilgileniyorlar, İngiltere zaten beşiğidir teknik tekstillerin biliyorsunuz, imalattan çıktılar ancak know-how ve teknoloji geliştiriyorlar. Amerika’da bu işin başını çekiyor, İngiltere de çok iyi. Bizde de yol haritası olarak TÜBİTAK Vizyon 2023 stratejileri çıkarıldı ve onun altında Tekstil Paneli Raporu hazırlandı, ondan sonra İTKİB’in Tekstil Teknoloji Platformları çalışmaları vardı, sanayiciler ve akedemisyenler biraraya getirildi ancak malesef hep birşeyler eksik, tekstilcilerin mentalitesi de farklı diğer sektörlere göre. Bu ülkenin mayasında takım olmak yok bence, o nedenle biraz daha yolumuz var.’’ (Erdem, 2010)

Akın Tekstil’den Affan Ener Türkiye’nin gelecekte bu pazardaki rolü ile ilgili şu şekilde yorum yapmıştır:

‘’Üç dolara bir metre kumaş satmak yerine onbeş dolara bir balistik kumaş satmak ya da beş metre kumaş yerine bir metre kumaş yapıp aynı katma değeri sağlamak artık işin gereği, Almanya şu anda bunu yapıyor, artık öyle T-shirt falan yapmıyor Almanya, teknik ürün yapıyor, kapasitesini çok daha etkin kullanıyor ama bu arada Ar-Ge yapıyor inovasyon yapıyor, kimyasallarla özel reçeteler oluşturuyor, ama bunlar zaman alan şeyler, ‘’hadi yapalım biz de Almanya gibi dünyanın en büyük tekstil ihracatçısı olalım’’ gibi hayale kapılmadan ama o yola girerek kendimize zaman tanıyarak yavaş yavaş yol almak lazım.’’ (Ener,2010)

Advansa’dan Zeynep Uşaklı’ya göre teknolojinin aşırı pahalı olması Türkiye’de çok fonksiyonlu ve akıllı tekstillerin kullanım ve üretiminin yaygınlaşmasını engellemektedir. Uşaklı’ya göre en büyük problem Türkiye’deki sermaye problemidir, sermayenin çok pahalı ve kısıtlı olduğundan bahseden Uşaklı, Türkiye’de patronların yatırımlarından hemen para kazanmak istediklerini ve bu

nedenle çok fonksiyonlu ve akıllı tekstil yatırımlarının Türkiye’de istenen seviyede olmadığını vurgulamıştır.

Repcon’dan Selen Manizade Saner de benzer şekilde, imalatçı firmaların yatırım yaptıkları inovatif ürünlerin maddi anlamda geri dönüşünü alma konusunda sabırsız davranabildiklerini belirtmiştir. Saner’e göre Türkiye’deki bir başka önemli engel ise tekstil fabrikalarının büyüklüğüdür. Bu nedenle inovatif ve yeni denenmekte olan bir ürün yüksek adetli günlük imalat içinde önemsizleşebilmektedir. Saner ayrıca ülke imajının öneminden de şu şekilde bahsetmiştir:

‘’Hollanda’dan Boğaziçi Üniversitesi’ne seminer için gelen ve bizim şirketimizi case study olarak inceleyen bir grup sonuç olarak bize şöyle dedi: ‘Türkiye deyince daha

orient, mesela el dokuması, havlu, sabun, kahve, aromatik kokular vb. gibi ürünler aklımıza geliyor, teknik tekstil aklımızın ucundan bile geçmiyor. Sizin kuvvetli olduğunuz taraf iplik ve kumaş belki o tarafta kalmanız daha uygun olur ama illa bitmiş ürün yapacaksanız, sizin markanız çok daha genç ve dinamik bir kitleyi hedefliyor, o nedenle markanıza ‘Made in Turkey’ yazarsanız soru işareti olur, ‘Made in EU’ yazın.’

Bu case study sonucunda dedik ki belki bir dünya devine satış yaparız sonrasında markalaşırız, eğer kendi markamızla yürüyeceksek de made in EU yazarız.’’ (Saner, 2010)

Elvin Tekstil’den A. Deniz Üyepazarcı sektörde bazı firmaların Ar-Ge yaptıklarını ve desteklenmeleri gerektiğini ancak bu çalışmaların Türkiye’yi teknoloji ithal eden konumdan ihraç eden konuma getirmek için yeterli olmadığını belirtmiştir.

Penti’den İlan Karaso tekstil konusunda ne kadar inovatif bir ülke olduğumuzun tartışılır olduğunu söyleyerek, bunun yanında inovasyon ve Ar-Ge kavramlarının da birbirlerinden ayrılması gerektiğini aşağıdaki şekilde belirtmiştir.

‘’Kendi markası olup da, çok inovatif, ya da Ar-Ge ye müthiş yatırım yapan bir tekstil firması şu anda aklıma gelmiyor. Atıyorum bir Nike’ın Türkiye’deki üreticisi evet inovatiftir ama bu inovasyon ona Nike tarfından mı gelmiştir, yoksa o Nike’a gidip de ‘’Bak ben bir örgü tekniği buldum, çift katlı ve çok hava alıyor, sporcu bunu giydiğinde terini dışarı atıyor’’ vs mi demiştir. O nedenle tekstil konusunda ne kadar inovatif bir ülkeyiz bilmiyorum. Bir de inovasyon ve Ar-ge yi de ayırmamız lazım, Ar-ge yapıyoruz yıllardır Türkiye olarak. Ancak inovasyon para kazandıran yeniliktir, zaten bugünün şartlarında daralan pazarlarda inovatif olan ayakta kalmış durumda, olmayanlar çoktan batmıştır. Ar-ge başka birşeydir, bilimin sınırlarını ileri taşımaktır, inovasyon için ise çok yüksek teknolojiye sahip olmaya da gerek yoktur.’’(Karaso, 2010)