• Sonuç bulunamadı

6. GÖRÜŞMELERİN ANALİZİ

6.3. Ürün Geliştirme Süreci

Görüşülen şirketlerin ürün geliştirme süreçleri incelendiğinde, daha büyük ölçekli Akın Tekstil ve Penti firmalarında, çok fonksiyonlu ve akıllı tekstiller konusunda farklı ürün isteklerinin öncelikle firmaların müşterilerinden talep olarak gelmekte olduğu söylenebilir.

Akın Tekstil’den Affan Ener çalıştıkları firmaların şartnamelerinin gerektirdiği geliştirmeleri yaptıklarını şu şekilde belirtmiştir:

‘’Piyasadaki taleplerden yola çıkılıyor genel olarak, müşteriden bir şartname geliyor, bu şartnamedeki elektrostatik özelliği ya da anti bakteriyel özelliği nasıl verebiliriz diye araştırıyoruz, istenenen standardı yakalamaya çalışıyoruz.’’ (Ener, 2010)

Penti’den İlan Karaso firmanın pazardaki lider konumunu korumak için farklılaşmanın gerekli olduğunu ve bu nedenle inovatif ürünlere yöneldiklerini belirtmiş; inovatif ürünlerin kaynağı olarak ise hem fason imalat yaptıkları müşterilerinden gelen talepleri, hem de kendi Design ve Ar-Ge departmanlarını göstermiştir.

Advansa için ise diğer firmalardan farklı bir durum söz konusudur. Advansa Dupont’un tekstil grubunun Avrupa ayağını, merkezi Almanya’da bulunan ve Ar-Ge yapan kuruluş, tüm ekip ve pazar ağı ile birlikte satın almıştır. Pazarlama stratejileri daha çok sondan bir önceki tüketici grubunu (yani markaları, askeriye, havayolları, PTT gibi kurumları) hedeflemektedir. Bu nedenle yeni ürün fikri nihai tüketici ihtiyaçları ve trendler doğrultusunda oluşmaktadır.

‘’Polyester aslında günlük hayatımız için çok kullanışlı bir elyaf, kırışmaz, leke tutmaz, ütü istemez. Ancak terlettiği için tercih edilmiyor, dezavantajı bu, ayrıca petrol türevi olması da bir dezavantaj diyebiliriz, günümüzde insanlar daha çevreciler daha duyarlılar, işte bunun içinde mesela Biyofil dediğimiz bir ürün çıkardık, mısır

nişastasından elde edilen bir lif ile polyesteri karıştırıyor ve daha doğa dostu bir ürün çıkartıyor ortaya. Yani kısaca trendleri ihtiyaçları gözlemleyip değerlendiriyorlar.’’ (Uşaklı, 2010)

Daha küçük ölçekli olan Elvin Tekstil, Repcon ve Dominant Tekstil ise, şimdiye kadar yapılmamış olan bir ürün grubu ile pazara girerek rekabet avantajı yaratmayı amaçlamışlardır, bu nedenle her üç imalatçının da ürün geliştirme ve Ar-Ge süreçlerini kendilerinin yürüttüğü, patentli ürünleri mevcuttur.

Elvin Tekstil’den A. Deniz Üyepazarcı, Türkiye’deki tekstil firmalarının genelde Ar- Ge yapmadıklarını, bunun yerine yurtdışındaki tekel haline gelmiş firmalardan know- how’ı bu firmalara ait olan kimyasalları getirip kendi ürünlerine uyguladıklarını belirtmiştir. Bu nedenle Greenguard adlı gün ışığı altında kendi kendini temizleyen perdenin, patenti firmaya ait olan ürün olması nedeni ile diğerlerinden farklı olduğunu vurgulamış ve ürün fikrinin son tüketicinin isteklerini analiz ederek ortaya çıkarıldığını şu şekilde belirtmiştir:

‘’Elvin Tekstil, Ar-Ge yapmanın ve tasarımın yanı sıra teknoloji alanında da fark yaratmanın öneminin bilincine varmış bir firma olarak yeni ürün geliştirme fikri ile birçok üniversite ve araştırma kurumu ile görüşme yapmış ve yaptıkları görüşmeler sonucunda 2006 yılında ODTÜ ile çalışmaya karar vermiş. Fikir de şuradan çıkıyor; nihai tüketicinin perde ile ilgili en çok şikayeti perde yıkamak ve asmak. Dolayısıyla kirlenmeyen bir perde yıkanmasına da gerek olmayacağı için müşterinin ihtiyaçlarını karşılayacak ve yaşam konforunu arttıracaktır.’’ (Üyepazarcı, 2010)

Dominant Tekstil’den Ali Kılavuz yeni ürün geliştirme amaçlarının farklı olmak ve niş alanlar bulmak olduğunu belirtmiştir. Üretilen bu yeni kumaşın firmadaki diğer kumaş gruplarını da sürükleyeceği öngörülmüştür. Kılavuz’a göre, yeni ürün fikri firma içindeki operasyonel süreçler yanında çalışanların düşünme biçimlerini de etkilemiştir. Bu amaç doğrultusunda firma içinde altyapı faaliyetlerine başlanmış ve firma dışında da çeşitli üniversiteler ile irtibat kurulmuştur.

Repcon firmasının kurucularından Selen Manizade Saner ise iş fikrinin biraz da kişisel ihtiyaçlarından çıktığını aşağıdaki şekilde belirtmiştir:

‘’İlk başta bir ekonomi dergisinde görmüştüm bunu; angora yetiştiriciliği dört beş sene önce çok popüler bir konu idi. Biz de hayvanları seviyoruz, yapabilir miyiz, karlı birşey gibi görünüyor, farklı birşey gibi görünüyor vs derken araştırdık ve Erciyes Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tayfur Bekyürek ile görüşmeye başladık. Bizler aynı zamanda talasemi taşıyıcısıyız, kırmızı kan hücrelerimiz küçük o nedenle oksijen taşıma kapasiteleri düşük ve daha çok üşüyoruz. Bu tarz iç çamaşırları Türkiye’de bulunamadığı için hep yurtdışından alıyordu ailemiz, iş fikri biraz da ihtiyaçtan çıktı aslında. Sonuçta Almanya’nın ürettiği bir ürün ama onlar daha çok 30/70, 20/80 gibi karışımlar yapıyorlar ve daha çok koyun yünü ile karıştırıyorlar. Yünün içi dolu, oysa

ürün çeşitlendirmesine gidelim sadece termal ile kalmayalım. İkinci kullanım alanı ne olabilir, soğukta spor yaparken kullanılabilir dedik. Terin spor yaparken dışarı atılması gibi bir fonksiyon eklenmesi gerekiyor diye düşündük ve Gülle Tekstil’in imalat müdürü ile görüştük, askeriye bizden böyle böyle birşey istiyor dedik. Sonuçta bu ürün çıktı, bu ürünün içinde %30 angora var. Onun dışında NASA’nın kullandığı bir elyafı koyduk içine. NASA’ nın astronotları için geliştirdiği, uzaydaki ısı değişikliklerinin etkilerini mimize edecek bir elyaf bu, İsmail Bey de İTHİB Başkanı olduğu için herkesin tanımadığı lifleri bilme imkanımız oldu. Bir de mikro pes var karışımın içinde, o da teri dışarıya atması için. Bu ürün için utility model yani faydalı model aldık daha sonra, patentten daha hızlı koruyor, çok fazla detaylı araştırma yapmadan bizim gibi KOBİ olanların haklarını daha hızlı korumak amacıyla kullanılıyor.’’ (Saner, 2010)