• Sonuç bulunamadı

ÇalıĢmaya girizgâh teĢkil etmesi düĢünülen bu bölümde araĢtırma ile ilgili genel bilgilere yer verilecektir. Bölüm içerisinde araĢtırmaya konu olan problemin tanımı, çalıĢmanın amacı, araĢtımanın konusu ve araĢtırmanın önemi gibi alt baĢlıklara yer verilecektir.

1.1. Genel BakıĢ

ĠĢgörenlerin sesini çıkarmadan uyum içinde vazifesini yerine getirdiği çalıĢma devri oldukça gerilerde kaldı. Günümüzde ise örgütler iĢgörenlerin fikirlerini göz ardı etme lüksüne sahip olmadıklarının bilincindedir. Kulağa gerçekten rasyonel ve gerçekçi gibi gelen bu ifadeler acaba gerçekten çalıĢma hayatının gerçeklerini yansıtıyor mu? ĠĢverenler gerçekten iĢgörenlerin fikirlerini özgürce ifade edebilecekleri koĢulları sağlayabiliyor ve iĢgörenler de bu koĢulları değerlendirerek örgütleri için fayda sağlama veya çeĢitli olumsuzlukları engelleme davranıĢını sergiliyor mu?

Bu soruların cevabı üzerine gidildiğinde örgütlerin birbirine göre farklılıklar göstereceği muhakkaktır. Bazı örgütlerde daha olumlu bir tablo oluĢurken kimilerinde yukarıda belirtilen ifadenin bir ütopya olarak algılanabileceği öngörülebilir bir sonuçtur. GeçmiĢte iĢgörenlerin fikirlerinin tamamen göz ardı edildiği örgüt yapıları (kölelik, endüstri devriminin ilk yıllarındaki çalıĢma koĢulları vb.) günümüzde büyük oranda terk edilmiĢtir. Bununla birlikte iĢgörenlerin tüm fikirlerini ve duygularını ifade edebildiklerini söylemek de gerçekçi değildir.

ĠĢgörenlerin yaĢadıkları bu kiĢisel ifade etme zorluklarına bağlı sorunlar örgütsel davranıĢ literatüründe uzun zamandan beri kendine yer bulmakla birlikte, bu durumun

“örgütsel sessizlik” Ģeklinde kavramsallaĢması daha yakın dönemlere rastlamaktadır. Öte yandan sorunun isminin konularak kavramsallaĢtırılmasının çözümünü beraberinde getirmediği de aĢikârdır.

Günümüzde örgütsel sessizlik örgütler tarafından istenmeyen bir durum, çözülmesi için çözümler aranan bir sorun olarak kabul edilmektedir. Örgütsel sessizliğin aĢılması için ise farklı çözüm önerileri öne sürülmektedir. ĠletiĢim sürecinin düzenlenmesinin ve sürdürülmesinin sorumluluğunun yönetime ait olduğu algısı beraberinde problemin çözüm noktasında da yönetimsel beklentiler yaratmaktadır. Gerçekten de biçimsel veya biçimsel olmayan yönetim gücüne sahip olan kiĢilerin sessizliğin aĢılmasında aktif rol almasını beklemek genel anlamda rasyonel bir beklenti olarak değerlendirilebilecektir.

Öte yandan sessizlik davranıĢının algılanabilmesi dahi bazı iletiĢim yeteneklerini gerekli kılmaktadır. TeĢhis aĢamasında empati (duygudaĢlık) ve iletiĢim rol oynarken, sessizlik davranıĢının aĢılmasında ise etkileme yetenekleri fayda sağlayabilecektir. Birden çok yeteneğin veya yetenek gruplarının gerekliliği doğal yeteneklerin yanı sıra bazı alanlarda eğitim ve geliĢimi gerekli kılabilmektedir. Bu üç yetenek (empati, iletiĢim, etkileme) duygusal zekâ kavramının sosyal boyutlarına ait yetenekler arasında yer almaktadır.

Duygusal zekâ geliĢtirilebilir olması yönü ile endüstriyel psikoloji alanında hatırı sayılır bir potansiyel sunmaktadır. Bireylerin kendisine ve baĢkalarına ait duyguları gözlemleyerek çözümleme, birbirinden ayırt etme ve bu bilgiyi kullanarak birilerinin düĢünce ve eylemleri yönlendirme etkisine sahip olan duygusal zekâ sessizlik üzerinde de doğrudan veya dolaylı bir etkiye sahip olma potansiyelini barındırmaktadır.

Sessizlik davranıĢının farklı sebeplere dayanan çok yönlü yapısı farklı etkenlerin tek tek veya birlikte sessizliğe yol açabilmesini mümkün kılmaktadır. Bu sebeple literatürde örgütsel sessizlik olgusunun pek çok farklı değiĢken ile etkileĢimi ele alınmaktadır. Duygusal emekte bu değiĢkenlerden biri olarak ele alınabilir.

Duygusal emek davranıĢının sergilenmesi günümüzde özellikle hizmet sektöründe bir gereklilik olarak kabul edilmektedir. GeçmiĢte sadece yaĢlı ve hastalar için bakım hizmetleri ve küçük yaĢtakilerin eğitiminde ihtiyaç duyulan bir destekleyici hizmet olarak algılanan duygusal emek faktörü örgütsel önemine ait farkındalığın da artması ile birlikte farklı hizmet sektörü alanlarında kullanım imkânı bulmaya baĢlamıĢtır. Henüz tüm etkileri bilinmeyen bir alan olarak tanımlanabilecek olan duygusal emeğe dair araĢtırmalar yeni uygulama alanları ortaya koymaktadır.

Örgütsel sessizlik ve duygusal emeğin her ikisi de belirli amaçlar doğrultusunda bireyin gerçek duygularını dıĢa vurmaktan kaçınma davranıĢını barındırmaktadır. Bu durum iki değiĢkenin arasında etkileĢim bulunması potansiyelini araĢtırmaya değer kılmaktadır. Tüm bu bilgiler ıĢığında çalıĢma bireyin sahip olduğu duygusal emek ve duygusal zekâ etkenlerinin örgütsel sessizlik üzerindeki etkilerini ortaya koymayı hedeflemektedir.

1.2. Problemin Tanımı

Örgütler açısından entelektüel sermaye unsuru olan çalıĢanların, örgüt içerisinde süreçlere iliĢkin farkındalıkları, örgütün faaliyetleri ile ilgili fikirleri, düĢünceleri, önerileri ve bu faaliyetler ile ilgili geri bildirimleri rekabet açısından fark yaratabilecek unsurlardır. Öte yandan, örgütsel sessizlik olgusu bu süreç için engel teĢkil etmekte ve örgütler için avantaj sağlayabilecek iletiĢim olanaklarının sınırlanması ile örgütlere zarar vermektedir. Bu yönü ile

ele alındığında sessizlik davranıĢı aĢılması gereken bir engel olarak değerlendirilebilmektedir.

Bu çalıĢmada sessizlik davranıĢını etkileyen duygusal emek ve duygusal zekâ unsurlarının etkileĢimi incelenecektir.

1.3. ÇalıĢmanın Amacı

Örgütsel anlamda sessizlik davranıĢı veya sessizlik kültürünün aĢılması, sessizlik davranıĢının tanımlanarak sessizlik davranıĢı sınıflandırılmasında yerine konulması, diğer bir deyiĢ ile doğru teĢhisi de içeren bir yaklaĢım ile mümkün olacaktır. Tanımı izleyen süreçte sessizliğin aĢılmasında izlenebilecek yollardan biri de "örgütsel ses" olgusunun teĢvikidir. Bu doğrultuda duygusal zekâ ve duygusal emek faktörleri örgütsel ses ve sessizlik davranıĢı üzerinde etkiye sahip olması muhtemel faktörlerdir. Buna göre bu etkiye dair hipotezler çalıĢmanın çıkıĢ noktasını oluĢturmaktadır. ÇalıĢma bu hipotezlerin doğruluğunu veya ne oranda bir etkileĢimin mevcut olduğunu tespit etmeyi amaçlamaktadır.

1.4. AraĢtırmanın Konusu

Bu çalıĢma kiĢilerin sahip oldukları duygusal zekâ unsuru ve duygusal emek sergileme eğiliminin örgütsel sessizlik (veya örgütsel ses) davranıĢının ortaya çıkmasında belirleyici olabileceği temel hipotezini konu almaktadır. ÇalıĢmada akademisyenlerin duygusal zekâ ve yine bununla bağlantılı olarak duygusal emek faktörünü kullanmasının getirebileceği sonuçlar ele alınmıĢtır. Duygusal zekâ, duygusal emek ve sessizlik değiĢkenlerinden hangilerinin (istatistikî açıdan anlamlı) etkileĢim içerisinde bulunduğu, etkileĢimin yönü (pozitif veya negatif) ve her bir etkileĢimin Ģiddeti araĢtırma sonuçları ile ortaya konulmuĢtur.

1.5. AraĢtırmanın Önemi

Örgütsel davranıĢ alanında uzun yıllardır adı geçmekle birlikte son yıllarda öneminin daha fazla anlaĢılması ile sıkça değinilen konular arasında yerini alan örgütsel sessizlik konusu ile ilgili yerli literatürde de son yıllarda yapılan araĢtırmaların sayısında artıĢ söz konusudur.

Toplumsal kültür anlamında itibar gören bir eylem olduğu düĢünüldüğünde, sessizliğin bir sorun olarak kabul edilmesinin gecikmesi daha anlaĢılır olacaktır. Sessizliğin olağan, hatta olması gereken davranıĢ olarak örnek gösterilmesi uzun süre sessizlik nedeni ile katlanılan kayıpların tespitini güçleĢtirmiĢtir.

Örgütsel sessizliğin bir sorun olarak teĢhis edilmesi ile birlikte bu sorunun çözüm yolları da araĢtırmalara konu olmaya baĢlamıĢtır. Günümüze kadar farklı "tedavi"ler

geliĢtirilmiĢ olmakla birlikte sessizlik olgusu hakkındaki kuramsal bilgiler geliĢim gösterdikçe uygulama anlamında çözüm yolları da daha spesifik hale gelecektir.

Bu çalıĢma organizasyonları oluĢturan bireylerin sergilediği sessizlik davranıĢını azaltmak için kullanabileceği unsurlardan bazılarına ıĢık tutma ve bunların etkinliğini sınamayı hedef almaktadır. ÇalıĢma örgütsel davranıĢ literatüründe kendine yer etmiĢ olan duygusal zekâ unsuru ve duygusal emek faktörlerinin örgütsel sessizlik ile iliĢkilerini araĢtırmayı amaçlamaktadır.

Bu doğrultuda çalıĢmada örgütsel sessizlik bağımlı değiĢken, duygusal zekâ ve duygusal emek ise bağımsız değiĢken olarak ele alınmıĢtır. Faktörler arasında nedensellik bağı kurmayı hedefleyen çalıĢma değiĢkenler arasındaki etkileĢimi spesifik olarak ele alması yönüyle alt boyutların bağımlı değiĢken üzerindeki etkilerini açıklaması beklentisini barındırmaktadır. Faktörler arasında açıklayıcılık anlamında çıkabilecek belirgin ayrıĢıma dair bu tür bir olumlu sonuç çalıĢmanın sonuçlarına ayırt edici ve iĢlevsel bir anlam katacağı düĢüncesindeyiz.

Bu tür bir çözüm geliĢtirmenin önemi yukarıda da belirtilen sessizliğin yol açtığı kayıpları bertaraf etme noktasında değer kazanacaktır. Örgütsel sessizliğin karĢıtı olan örgütsel ses davranıĢının örgüt içerisinde yaygınlaĢarak örgüt kültürü haline gelmesi, bu baĢarıyı sağlayamayan örgütler karĢısında açık bir rekabet unsuru oluĢturacaktır. Bu yönüyle çalıĢma literatüre katkısının yanı sıra uygulama alanında da farklılık getirmeyi amaçlamaktadır.