• Sonuç bulunamadı

1.4. Sınırlılıklar

2.1.3. Matematiksel Muhakemenin Geliştirilmesi

2.1.3.2. Günlük Yaşamla İlişkilendirme

İnsan, yaşamının her sürecinde çevresiyle etkileşim içerisinde olarak tecrübeler yaşar ve bu tecrübe sürecinde birçok şey öğrenir. Bu öğrenmeler hayatının sonuna kadar devam eden eğitim faaliyetlerinin sonucu olarak görülebilir. Çünkü eğitim faaliyetleri, insanları her düzeyde ve her alada hayata hazırlayan süreçtir (Erdem, 2015). Bu eğitim faaliyetleri matematik disiplinini de kapsamaktadır. Öyle ki matematik yapma;

öğrencilerin gündelik hayatta veya okul ortamında kendisinin alışık olmadığı problemlerle karşılaşması durumunda; matematiksel kavram, beceri, süreç gibi matematiğin argümanlarını kullanma sürecidir (Yavuz – Mumcu, 2011). Eğitimin programlanmış kısmı olan öğretim faaliyetlerinin gündelik yaşamla bağdaştırılması önemlidir. Zira öğrencilerin günlük yaşamdaki anlamlandırmaları ve öğrenmeleri öğretim programlarının etkililiği için temel oluşturur (Schliemann & Carraher, 2002). Nitekim okul yaşantıları az olan insanlar bile alış-veriş, tarım, mobilyacılık, ticaret, terzi gibi uğraşlar gerçekleştirirken temel matematik becerilerini kullanmaktadırlar. Dolayısıyla bireye hayatında kolaylık sağlayacak bu temel matematiksel becerileri okul matematiği ile birleştirilerek verilmesi gereklidir. Ancak bu gerçekleştirilirken bireyin tam anlamıyla hedeflenen düzeye gelebilmesi için matematiksel kavramlar açısından sağlam bir temel kazandırılmalıdır.

Geçmişten günümüze matematiğin soyut içeriğine bağlı olarak birçok öğrencide korkulan ve kaygı duyulan bir ders olma algısı oluşmuştur (Artzt & Newman, 1997; Tarım & Akdeniz, 2003). Öğrencilerin bu tür olumsuz algıları matematiğin bazı temel konularına (sayılar ve işlemler öğrenme alanında bulunan konular) zaman zaman ilgisiz kalmalarına; dolayısıyla bu derslerde muhakeme, problem çözme, eleştirel düşünme gibi becerilerin gelişmemesine neden olabilmektedir (Özgün-Koca & Şen, 2006). Bazı öğrencilerin matematik dersine yönelik olumsuz tutumlarının altında matematik dersinin karmaşık bir soyut yapıya sahip olması ve birçok konunun günlük yaşamda karşılığının olmadığı fikirler yatmaktadır (Bramald, Hardman & Leat, 1995). Öğrenciler gündelik yaşamda karşılığını görebildiği matematiğe değer verir ve ancak bu şekilde matematiğin barındırdığı soyut yapılar gerçek yaşamla ilişkilendirilerek anlam kazanabilir (Erdem, 2015). Ayrıca matematik öğretim programının yapısı incelendiğinde programın çıktısı olarak öğrencilerin matematiksel kavram ve fikirleri anlayabilmeleri ve bunlar arasında ilişkiler kurarak bunları günlük hayatta ve diğer disiplinlerde kullanabilmesi beklenmektedir (Kutluca, 2015). Bu bağlamda, matematik öğretimi gerçekleştirilirken konuların gerçek yaşamla ilişkilendirilmesi ve öğrenme ortamlarının bu hususta düzenlenmesi önemlilik arz etmektedir. Bu özellikler dikkate alınarak düzenlenecek öğrenme ortamları, matematiği daha anlamlı öğrenmelerine; bu sayede matematiğe yönelik tutuma olumlu ve kaygıyı en aza indirecek şekilde katkı sağlayacağını belirtebiliriz. Çoğumuzun bildiği gibi gündelik yaşamda matematiği kullanmak zorunda olduğumuz birtakım durumlarla karşı karşıya gelmekteyiz. Bu durum matematik kavramlarının öğretilmesinde gündelik yaşam ile bağ

kurmanın gerekliliğini gösterir. İlişkilendirilme kavramı; matematiksel kavramların kendi aralarında, diğer disiplinlerle ve gündelik yaşamla ilişkilendirmeyi kapsamaktadır (MEB, 2013; Özgen; 2013). Bu bağlamda matematiksel kavramlar arasındaki ilişkilendirmenin yapılması muhakeme yoluyla gerçekleştirilebileceği ifade edilmektedir (Ball & Bass, 2003). Ayrıca matematik dersi öğretim programı ile öğrencilerin “matematiğin insanlığın ortak bir değeri olduğunun bilincinde olarak matematiğe değer vermesini” hedeflemiştir (MEB, 2018a). Öğrencilerin, matematiğe değer vermesi için matematiksel kavramların günlük hayatta ki karşılığını görmesi ve işe yarar olduğu algısına sahip olmasına bağlıdır. Bu bağlamda Erdem (2015), öğrencilerin matematiğin bu algıya sahip olabilmeleri adına matematiksel kavramların hem birbirleriyle hem de okul içi ve okul dışındaki gerçekleştirdikleri yaşantılarıyla ilişkilendirilmesi gerektiğine vurgu yapmaktadır. Nitekim Mosvold (2008) matematiği günlük yaşamla ilişkilendirmenin, okulda öğretilen matematik ve dış dünya arasında bağ kurma olarak ifade etmektedir. Matematik öğretimi gerçekleştirilirken günlük yaşam ile ilişkilendirmenin gerekliliğine vurgu yapan bir çok çalışmaya rastlamak mümkündür (M. Altun, 2008; Baki, 2008; Bosse, 2003; Cotti & Schiro, 2004; Erdem ve diğ., 2011; Gürbüz, 2008; Inoue, 2008; Özgen, 2013; Özgen, Ay, Kılıç, Özsoy & Alpay, 2017; Schliemann & Carraher, 2002). Bu bağlamda, Özgen (2016) matematik ders kitaplarında günlük yaşam, farklı disiplinler ve matematiksel kavramlar arasında ilişkilendirmeye yönelik etkinlikler ve problemlerin yer alması gerektiğini önermektedir.

Matematiksel ilişkilendirme ile anlama, keşfederek anlamsal çıkarımda bulunabilme, öğrencide var olan önceki öğrenme yapılarıyla yeni gerçekleştirilecek öğrenmeler arasında bağ kurabilme ve kalıcı öğrenme sağlanabilir (Ball, Hill & Boss, 2005). Benzer şekilde Umay (2007); matematiğin günlük yaşamla ilişkilendirmenin matematiksel kavramların anlamlandırılmasını kolaylaştırdığı, matematiği somutlaştırma ve gerçek olarak algılanmasına katkı sağlayabileceğini ifade etmektedir. Öyle ki öğrenme öğretme etkinliklerinde günlük yaşamla bağ kurulması yani hayatilik ilkesinin uygulanması ile öğretilecek kavramların öğrenciye daha tanıdık geleceği; dolayısıyla kavramlar daha anlaşılır ve zihinde kalıcı öğrenmeler geliştireceği söylenebilir. Ayrıca öğrencilerin matematiksel iletişim ve problem çözme becerilerinin geliştirilmesinde günlük yaşam ile ilişkileri sıklıkla kullanılmalıdır (Cotti & Schiro, 2004). Özellikle günlük yaşamda sıklıkla karşılaşılan herhangi bir durum, problem veya olay karşısında birey anlamlandırma

yapabilmek için muhakeme bulunmaktadır. Bu nedenle ders kitaplarında bulunan etkinliklerin ve öğretmen tarafından yapılandırılan problem çözmeye yönelik çalışmaların, günlük hayatta karşılaşılabilecek durumlar üzerinde öğrencinin düşünme ve karar verebilmesini gerektiren niteliklere sahip olması gereklidir (Karataş & Güven, 2010). Öyle ki öğrenci okul hayatı dışında gündelik yaşama yeterli düzeyde hazır hale bu yolla gelebilir.

Matematiğin tanımı ve amacını incelediğimizde, matematiğin günlük yaşamla ilişkilendirmenin önemli olduğunu görebiliriz. Örneğin; Erdem (2011) matematiği, dünyayı anlamak anlamlandırabilmek için oluşan bir bilim olup, gerçek dünyadaki nesne ve yapıların soyutta indirgenmesi olarak ifade etmiştir. M. Altun (2008), matematik öğretiminin amacının kişiye gündelik yaşamda ihtiyaç duyduğu temel matematiksel bilgi ve becerileri kazandırmak ve problem çözmeyi öğreterek durumları bu yaklaşım içinde düşünme şekli yaratmak olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca, okulda öğretilen matematiğin temel amacının bireyin gündelik hayatta karşılaşabileceği sorunların üstesinden gelmek adına temel matematiksel beceriler kazandırmaktır. (Fitriana ve diğ., 2018) Bu bağlamda matematiğin günlük yaşamdan bağımsız öğrenilmesi veya öğretilmesi düşünülemez.

Uluslararası ve ulusal düzeyde öğrenci değerlendirme programlarına ve bu programda öğrencilere yöneltilen sorulara bakıldığında da günlük yaşam ile ilişkilendirmenin önemli olduğu görülmektedir. Uluslararası düzeyde; açılımı “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı – The Programme for International Student Assessment” olan PISA, 15 yaş grubu öğrencilerin zorunlu eğitimleri sonunda okullarda ele alınan konuların ne ölçüde öğrendiğini değil, bu öğrenmelerle elde edilen bilgi ve becerilerini gerçek yaşamda kullanabilme yetkinliğini ölçmektedir (Taş, Arıcı, Ozarkan & Özgürlük, 2016). Benzer şekilde bunu TIMSS (Trends in International Mathematics and Science Study-Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması) projesinde de görmek mümkündür. Ulusal düzeyde ise; açılımı “Akademik Becerilerin İzlenmesi ve Değerlendirilmesi” olan ABİDE, öğrencilerin okulda öğrendiklerini günlük hayatta ne ölçüde kullanabildiklerini ve zihinsel becerileri ölçmeyi amaçlamaktadır (MEB, 2017).