• Sonuç bulunamadı

1.2. Akademik ve Özel Kurumlarda Verilen Eğitim

1.2.1. Akademik Eğitimler

1.2.1.6. Gözleyerek Öğrenme

Eğitim tarihinin vazgeçilmezi olan usta–çırak ilişkisinin temelinde yatan, gözleme dayalı öğrenme, günümüz üniversite ve özel kurumlarında verilen eğitim kapsamında oldukça önemli bir yer tutar. Yalnızca gözlem yoluyla kazanılma olasılığı olan bu eğitim türü, özellikle sanatın pek çok dalında kullanılmaktadır. Bireyin başarılı benzetim yapabilmesi, önündeki modeli iyi çözümleyebilmesiyle olanaklıdır. Gerçekte bireyin bu öğrenme türüyle tanışıklığı, onun çocukluk yıllarına dek dayanmaktadır. Çocuğun toplumsallaşabilme hızı da onun gözlem yoluyla edinebildiği eğitimdeki başarısıyla doğru orantılıdır.

Bu alanda yapılan pek çok araştırma sonrası gözleyerek öğrenmenin evreleri şu biçimde oluşturulmuştur:

1. Dikkat: Gözleyerek öğrenmenin ilk evresidir. Dikkat etmeksizin modelden bir şeyler öğrenmek olası değildir. Söz konusu model, kişi, olay, görüntü, davranış, vb. olabilmektedir. Dikkat evresi, gözlenmekte olan modelin konuyla ilgili olsun ya da olmasın tüm özelliklerinin çözümlenebilmesi için gerekmektedir. Bireyin gözlemlemekte olduğu modele daha iyi yoğunlaşabilmesi için seçici dikkat gereksinimi vardır. Ters, durumda dikkat dağılacak ve gözlemleme zayıflayacaktır. Hele de gözlemlenen olayın karmaşıklığı durumunda, dikkatin tekrar toparlanabilme olasılığı iyice azalacaktır.

2. Anımsama: Bu evre sırasında gözlenen davranışla ilgili simgelerin kodlanması ve bu kodlamaların bilişsel olarak örgütlenmeleri gereği söz konusudur. Bu sırada gözlenen davranışın anlağa aktarımı ve belirli aralıklarla bu örgütlenmelerin açık ya da örtülü olarak tekrarı sağlanmalıdır. Açık tekrar, bir davranışın ya da işlemin fiziksel

anlamda kısmen uygulanması olarak tanımlanırken, gerçekte tam olarak bir uygulama sayılmamaktadır. Örtülü tekrar ise davranışın hayal edilerek, anlaktan tekrar edilmesi durumudur.

3. Yeniden ortaya koyma: Bu evre sırasında öğrenmenin gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin açık bilgi ancak, söz konusu modele hangi oranda uyulmuş olunduğunun ortaya konabilmesiyle belirlenebilmektedir. Öğretmen öğrencisinden gözlediği davranışı kontrollü bir biçimde gerçekleştirmesini ister. Gereken her durumunda ipuçları ve geri bildirim vererek, öğrencinin öğrenmekle yükümlü olduğu davranış biçimini en iyi biçimde ortaya koymasını sağlamaktadır.

4. Güdülenme: Öğrenme ruh hali içinde öğrenci daima benzetim eğilimindedir. Davranışın öğrenilmesinin kolaylaştırılması, ise bu eğilimin pekiştirilmesiyle olanaklıdır. Gözleyerek öğrenme sürecinde üç tür pekiştirme çeşidi vardır:

*Doğrudan pekiştirme: Gerçekleştirilmesi istenen herhangi bir davranışın güçlendirilmesi için, dış çevreden gelen sonuçların kullanılması. Dans eğitimine başlamış bireyin, iş arkadaşları tarafından pekiştirilmesi.

*Kendi kendini pekiştirme: Gerçekleştirilmesi istenen davranışın güçlendirilmesi için, bireyin kendi içinden gelen sonuçları kullanılması. Dans eğitimine başlamış arkadaş grubuna ait duygusunu geliştirmek ereğiyle, bireyin dans eğitimine başlaması.

*Gözlenen pekiştirme: Gerçekleştirilmesi istenen davranışı gösteren modeli gözlerken ortaya çıkan sonuçları kullanma(SELÇUK, Ziya, 2000, Gelişim ve Öğrenme, 7. Baskı, s, 155,156, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara). Başarılı bir dansçının dansını izlerken oluşan güdülenme ve dans eğitimine başlama kararı.

Sağlıklı bir yaşam için iletişim gereği kadar, eğitim gereği de vardır. Gözleyerek öğrenme yoluyla gerçekleşen eğitim için eğitim kurumu koşulu yoktur. Yaşamın her aşamasında, her türlü konuda bir şeyler öğrenme olasılığını birey, bilinçsizce bile olsa yakalama güdüsüne sahiptir. İşte gözleme dayalı eğitim türü, bireyin kendi kendine yakalayabildiği bu üstünlüğü yansıtmaktadır.

Sanatın pek çok türünde başarılı olabilmenin şartı iyi gözleme dayanmaktadır. Etkili eğitim yöntemleriyle eğitim vermeyi hedefleyen pek çok sanat eğitmeni, öğrencisine başarılı bir gözlemin sırlarını verirken, başarılı benzetimin nasıl sağlanabileceğine ilişkin bilgilerde sunmaktadır. Örneğin başarılı bir dansçı, dans dersi verirken yalnızca kendisinin birebir benzetimini ister. Oysa başarılı bir dans eğitmeni yalnızca istediğini öğrencisine diretmeye çalışarak, sağlıklı sonuç elde edemeyeceğini bilir. Gereken durumlarda öğrencisinin benzetim yoluyla yaptığı hataları kendi bedeni üzerinde gösterip, bu hataların hangi biçimde giderilebileceğine ilişkin ip uçları verir. Tersi durumda, bedeniyle henüz tanışmış bireyin hatalarıyla başa çıkıp, yoluna devam edebilme olasılığı gittikçe azalır.

Toplumsal durumlarda bireyin öğrendiklerinin büyük çoğunluğu modelleme ve benzetim yoluyla oluşmaktadır. İnsanlar genellikle kendi davranışlarını çevresindeki diğerlerinin davranışlarını model alarak şekillendirirler. Model alınan davranış, ya doğrudan gözlemlenmiş, ya kitle iletişim araçlarında görsel olarak sunulmuş, ya sözle tanımlanmış ya da yalnızca hayal edilmiştir. Gözlemci çok nadir olaylarda gözlemlediği davranışı gözlemlediği anda kopyalar. Oysa bir çok olayda benzetim uygulanmış davranışlar sonrasında anımsanmaz. Bu da kişinin öğrenmeyi yalnızca gözleme dayalı olarak gerçekleştirdiğini göstermektedir. Son zamanlarda benzetime dayalı öğrenme üzerinde ciddi biçimde çalışılmamasına karşın Bandura, Walters ve Miller benzetim yoluyla öğrenmeyi kapsayan yöntemleri bazı açılardan ortaya koymuşlardır. Bandura bireyin, diğer insanların davranışlarını dikkate almak, gözlemlediklerini anımsamak, uygun ve gerekli becerilere sahip olmak ve davranışı sergilemeye güdülenmek için, gereği gibi modellemeye gereksinim duyduğunu belirtmiştir. Böylece benzetim ya da modelleme için dört farklı etmenden söz etmiştir:

*Modelin dikkatle incelenmesi, *Anımsama,

*Algılananların uygulama becerisi,

*Öğrenmek ve benzetmek için güdülenme(DAS, G., Social Psychology, Forward Publishing Company, p, 317, Delhi). Öğretme aşamasında bu süreçlerin farkındalığı eğitmenin başarılı bir eğitim süreci yaratabilmesi için oldukça önemlidir.

Öğretebilmek yetenek gerektirir. Kimileri hem iyi uygulayıcı, hem iyi eğitmenken, kimileri yalnızca iyi uygulayıcı olup iyi eğitemeyebilir, kimileriyse iyi eğitip iyi

uygulayamayabilirler. Oysa eğitim alınması söz konusu olduğu durumlarda, eğitmenin iyi eğitmesi koşulu aranmaktadır. İyi uygulayıcı olmasa bile eğitmen, öğrencinin nasıl iyi bir uygulayıcı olabileceği konusunda yeterli olmalı ve onun yaratıcı gücünü keşfine olanak tanımalıdır. Her şeyden önce onun iyi bir gözlemci olabilmesi, kendi ayakları üzerinde durmayı başarabilmesi ve artık kendi çizgisini yakalayabilmesi doğrultusunda yeterli olanakların sunulması ve öğrenme aşamasında öğrencinin eğitmene duyduğu gereksinimin ortadan kaldırılması gereği vardır.

Sanatın pek çok dalında özellikle eğitimin başlangıç aşamasında benzetim bir süre kullanılıyor olsa bile, belli bir düzeye ulaşıldıktan sonra sanatçı adayının artık kendi çizgisini yakalaması beklenmektedir. Çünkü sanatta kimse kopya bir yapıtla varlık gösteremez. Kopya yapıt, yalnızca benzeyendir. Bu alamda öğrencinin yaratıcılığının keşfi, onun eşsiz yapıtlar üretebilecek gücünün açığa çıkarılabilme sürecini hızlandıracaktır. Bu ise yine öğrencinin iyi gözlemleme alabilirliğiyle ilişkilidir. Ancak daha iyi gözleyerek olan bitene egemen olabilecek ve böylece yalnızca sanatsal içerikli alanlarda değil, bilimsel ve toplumsal içerikli alanlarda da kullanabileceği bir ayrıcalık edinmiş olacaktır.