• Sonuç bulunamadı

2.5. Dans ve Beden Dili İşlevini Etkileyen Etmenler

2.5.1. Bireysel Etmenler

2.5.1.8. Eğitime Katılma İsteği

Bireyin herhangi bir konuda bilgi edinmeye istek duyması onun geçmişi, değerleri ve kişiliğiyle ilişkili olduğu kadar güdüleriyle de ilişkilendirilebilmektedir. İçinde yer aldığı toplumsal çevrede gözde olma güdüsünü giderebilmesi noktasında, “İlkel ya da çağdaş olsun, İnsanoğlunun kendini ötekilerden ayırmak için bulduğu araçlar ve kurduğu örgütler sayılamayacak kadar çeşitlidir. Antropolog Lévi-Strauss’a göre, bunun biyo- psikolojik ya da yapısal ve evrensel bir nedeni insandaki “ben” ve “ötekiler” kavramlarıdır. Her insan kendisini ve ötekileri, bir simge ve simgeler sistemiyle özdeşleştirmek eğilimindedir”(GÜVENÇ, Bozkurt, 1991, İnsan ve Kültür, 5. Baskı, s,233, Remzi Kitabevi, İstanbul).

Bu eğilim karşılaştırmayı, karşılaştırma ise benzeşmeyi beraberinde getirmektedir. İster istemez daha çocukluk yıllarından itibaren kendisini karşılaştırma dünyasının içinde bulan insanoğlu, bu dünyadan yaşamının hiçbir aşamasında soyutlanabilmeyi başaramamıştır. Hele de azimli bir kişiliğe sahip birey için hedeflediği noktaya erişebilmek, onun yaşama amacı durumuna dönüşmüşse, birey, amacına ulaşabilmek uğruna üzerine düşen her türlü sorumluluğu yerine getirmekle yükümlü tutmuştur kendini. Oysa önemsemiyor gözüken kişi, herhangi bir karşılaştırma içinde değilmiş gibi gözükürken, iç dünyasında bu karşılaştırmayla tümüyle özdeşleşmiş bir ruh hali içinde olabilir. İster açıkça, ister gizli gizli yapılıyor olsun, ötekilerle aynı tarafta yer almak isteyen insan için başarı son derece caziptir. Bu cazibe, başarıyı elde etmek isteyen için güdülenme sebebidir. Artık birey, gerek özel yaşantısında, gerekse iş yaşantısında ötekilerle arasında varolan açığı kapatabilmek ve üstelik fazladan bir ayrım yaratabilmek uğruna gündeme gelebilecek her türlü zorunluluğa sıcak bakabilmektedir. İnsanoğlunun bilgi donanımını oluşturabilmesi bakımından eğitimin üstlendiği görev, bu aşamada devreye girmektedir. Söz konusu eğitimin yetenek içermesi durumunda, bireyin o alanda hissettiği yetersizliğin su yüzüne çıkmasından duyabileceği kaygı nedeniyle eğitime karşı oluşabilecek direnç, hırslı kişiliği etkilemezken, çekimser kişiliğin yenik düşmesine neden olabilmektedir.

Oysa kendi yeteneklerinin farkında olan bireyin, başarıyı elde edebilme şansı farkında olmayanlara oranla daha yüksektir(RAMSLAND, Katherine,1998, Öğrenme Sanatı, Çev: İbrahim Şener, Selma Şenol, Beyaz Yayınları, s, 268, İstanbul). Varolan yeteneklerin açığa çıkartılması ya da bireyin başarı şansının yükseltilebilmesi ancak, bireye sunulan eğitim olanaklarının ardından bireyin edindiği başarı sonucu açığa çıkabilecektir. İlgi duyulan alanda başarı elde edebildiğini kendine kanıtlayabilmiş birey, yeteneklerinin ayrımında olacağı için bu ayrıcalığı yakalayamayan bireyden bir adım daha önde yer alacak ve başarıya daha kolay erişebilecektir. Böylece bu bireyin eğitime katılma isteği ötekilere oranla daha yoğun biçimde açığa çıkabilecektir. Öyleyse yetkinlik beklentisinin yükseltilmesi doğrultusunda yapılabilecek girişimler bireyin, başarıyı elde edebileceğine olan inancını yükseltebileceği için önemli bir alt yapı oluşturabilecektir.

Bireyin gerek eğitim gerek iş gerek gündelik yaşamda öğrenmiş olduklarını henüz unutmadan yaşama geçirebilme olanağı bulabilmesi, onun daha sonra karşısına çıkabilecek eğitim seçeneklerine katılımında yüreklenmesine ve öğrenme isteğinin körelmemesine yol açabilmektedir. İşte bu nedenle zaman ve enerjinin ayrıldığı eğitimler sonrası bireye edinimlerini sergileyebileceği ortamların sunumu ya da eğitimin daha ileri aşamalarına yönelik yeni tasarıların düzenlenmesi daha eğitim sürecinin başlamasından önce dikkate alınmalı ve bilgilerin kullanılabilirliği önemsenmelidir. Toplum genelinde eğitime katılma isteğini ancak bu tür ayrıntılarla harekete geçirebilecek kurum ve kuruluşlarının birincil öncelikleri eğitimin etkinliğini sağlayabilmek için uygun ortamların oluşturulması olmalıdır.

Gereksinim duyduğu alanda bilgi almak isteyen bireyin, bilişsel etkinliklerinin öğrenmeye katkıda bulunabilmesini ve eğitime katılma isteğinin körelmemesini sağlayabilmek için, edinilen yeni bilgilerin belli bir yapıda düzenlenmesi ya da örgütlenmesi çözüm olarak değerlendirilebilmektedir. İnsanların çok sayıda farklı ve gerçekten birbirleriyle ilişkisi olmayan öğeleri anımsamakta zorlanmaları oldukça olağandır. Buna karşılık, belli bir yapı içerisinde bağlantıları kurularak düzenlenmiş bilgilerin gerekli olduğu durumlarda anımsanması hem daha kolay, hem de daha uzun ömürlü olabilmektedir. Bu yüzden öğrencilerin varolan bilgileriyle yeni bilgileri arasında bağlantı kurmalarının sağlanabilmesi öğrenme ve anımsama düzeyinin geliştirilebilmesini daha olası duruma getirebilecek,(HOWE, Michael, J. A. , 2001, Öğrenme Psikolojisi, Çev:Ebru Kılıç, Alfa Basım Yayım Dağıtım, s,37,38, İstanbul) yakalanan bu düzeyse

gerçek anlamda eğitimin etkinliğine tanınan olanakla nitelikli toplumlar yaratılabilmesini daha kolaylaştırabilecektir.

Bazı kurum ve kuruluşlarda, düzenlenen eğitim programlarına katılım zorunlu kılınarak nitelik artırma hedeflenmektedir. Oysa bu durum kimi olumsuz sonuçların oluşmasına ortam yaratabilmekte ve eğitimde yer almak istemeyen bireyin, zorunlu tutulması sonucu onun eğitime karşı olumsuz tutum beslemesine yol açılabilmektedir. Bu zorunluluk gönülsüz katılımcıların yakınışlarının diğer katılımcıları olumsuz yönde etkileme olasılığını da oluşturabilmektedir. Böylesi durumlardan kaçınmak için, öncelikle hedef kitlenin, eğitimin sağlayacağı faydaya inandırılması, ancak yaratılan bu olumlu etkiye karşın, eğitime katılımın, yine de isteğe bırakılması ve eğitimin gönüllü olanlarla yürütülmesi daha uzun süreli bir etki bırakacağı için, daha sonra düzenlenme olasılığı söz konusu eğitim programlarına ilginin artmasına da olanak tanıyabilecektir.

Özel kurum ve kuruluşlarda tanıtım amaçlı uygulanan tekniklerden birisi de, eğitim almak isteyenlere, düşünce edinmeleri için, derslerin izlenebilme olanağı tanınmasıdır. İşte bu sırada söz konusu eğitimin sunuluş biçimi, yeni katılımcının eğitime katılma isteğini artırmakta ya da azaltmaktadır. Öğretimde sunulan bilgilerin, katılımcıların algılayabileceği oranda parçalara bölünüyor oluşu, kazandırılan bilgilerin öğrenci tarafından kullanılmasına olanak tanınması, bu sırada öğrencilerin doğru davranışlarının yerleştirilmesi, yapılan hataların benimsenmeden düzeltilmeye çalışılması ve öğrenme sırasında öğrenciye gereksinim duyduğu oranda süre tanınıyor olması, ön bilgi edinmek isteyenlerin etkilenmesi ve eğitime katılma isteklerinin artırılması konusunda olumlu katkılar sağlayabilecektir.