• Sonuç bulunamadı

Göstergebilimin Yöntemlerinden Dilbilimin Yardımıyla Tasarlama Dizimsel İlişkisinin Açıklanması

2. MİMARİ TASARLAMA KURAMI VE MİMARLIKTA GÖSTERGEBİLİM KÖKENLİ ÇALIŞMALAR

2.4. Göstergebilimin Yöntemlerinden Dilbilimin Yardımıyla Tasarlama Dizimsel İlişkisinin Açıklanması

Dilbilim iletişimde kullandığımız başlıca yöntemdir. Leech’e göre (1936), anlam çeşitleri: 1. Kavramın adı olan düzanlam: detonasyon, 2. İşaret edilen anlam olan yananlam: konatasyon, 3. Sosyal anlam, 4. Etkili anlam (dil, zaman, statü, tekillik), 5. Çoklu kavramsal anlam (yansıtılan anlam), 6. Katılan anlam (çevreden kazandırılan anlam), 7. Tematik anlam (sıralama, odaklama, vurgu), 8. İşaretleme problemleri (istenen ve yorumlanan anlam) olarak sınıflandırılmaktadır.

Leech’e göre (1936), dilin beş fonksiyonu: 1. Enformasyonel (özne-nesne), 2. İfade edici (konuşmacı-yazar), 3. Yönlendirici (dinleyici-okuyucu), 4. Fatik (iletişim kanalı), 5. Estetik (mesaj) olarak belirlenmiştir. Leech’e göre (1936), kodlama ve kodçözme aşağıdaki gibidir (Şekil 2.11), (Leech, 1936).

Fonoloji (ses) Dinleyen Kodlama Sentaks (sözdizimi) Dizi (paradigm) Kodçözme Dizge veya dizim

(syntagm) Semantiik (anlambilim)

Konuşmacı

Şekil 2.11. Leech’e göre (1936) kodlama ve kodçözme

2.4.1. Dilbilimde Sözdizimi İle Tasarlama Dizimsel İlişkisinin Açıklanması

Yapısal dilbilimci Saussure’a göre insan dili bir yandan bireysel bir yandan da toplumsal bir olgudur. Dilbilimde biçim öğesi ya işitim imgesi ya da görsel imgedir. Hangi biçime hangi kavramın geleceği sözleşmeyle değil toplumsal uzlaşmayla olmuştur, nedensizdir. Biçim dizgesi her dilde farklı ses biçim kurallarına göre oluşturulmaktadır. Türkçe’de her hecede mutlaka bir ünlü bulunur ve en çok dört ses, üç ünsüz bulunur: al, kuş vb., /çark, çırp vb. Biçim dizgelerini mimari üsluplara benzetebiliriz. Dilde kavramları bilgi birikimi oluşturur, her seferinde yeniden başlamaz, kavramlar ya birbirini keser, dışlar, kapsar ya da kesişir. İşte mimarlıkta da belli kurallarla oluşturulan içerik dizgeleri pek çok etmen ve sistemlerden oluşurlar (Erkman, 1987).

2.4.2. Dilbilimde Anlambilim İle Tasarlama Dizimsel İlişkisinin Açıklanması

Anlambilim konuları, Fransız M.Bréal’da, artzamanlı (diachronique) yöntemle ele alınmakta fakat bu gelişmeli anlambilim (tarihi anlambilim) de yetersiz kalınca, durgun anlambilim konuları felsefe, ruhbilimi, insanbilimi gibi alanların uzmanlarınca inceden inceye araştırılmıştır. Anlambilim psikoloji ve mantığı da içerir. Yapısalcılık (structuralism) anlambilime uygulanmıştır. Dil yeteneği aynı zamanda bildirişim sistemlerinden biridir. Saussure kelimenin ses bireşimini: simge; adlarını: varlık; düşüncesini: kavram olarak tanımlamaktadır. Kelimenin anlam çerçevesi: onun temel ve yananlamlarını, soyut ve somut anlamlarını, tasavvurları ve duygu değerini içerir. Gelişmeli anlambilimlerinde anlam olayları: anlam değişmeleri (diachronique), anlam daralması, anlam genişlemesi, genelleşme, başka anlama geçiş; söz sanatı sayılabilecek anlam olayları: deyim aktarması: duyularla ilgili kavramlararası aktarmalar: benzetme (comparison), ad aktarması (metonomy) gibi kavramlarla açıklanmaktadır (Aksan, 1971).

2.4.2.1. Düzanlam

Gösterilenin adı olan gönderge Morris’e göre (1938), detonasyondur, düzanlamdır. Ullmann’ın (1951), semantik prensiplerine göre simge anlamdır, düşünce ise gönderme yapar. Her kavramın adı onun düzanlamıdır veya temel anlamıdır. Her mimari göstergenin düzanlamı, belli bir işlevdir: okul, hastane yapısı vb. Düzanlam işlev olarak tanımlanmaktadır. Fakat birincil işlev olan kullanım işlevi zamanla değişebilir, ortadan kalkabilir, yeni bir işlev ortaya çıkabilir. Örneğin, restorasyonda bir binaya yeni bir işlev kazandırılması mümkündür (Erkman, 1987).

2.4.2.2. Yananlam

Düzanlam keskinliğini yitirdikçe yananlamlar (konotasyonlar) çoğalır. Gösterme süreci, bir kişinin üçüncü bir şey aracılığıyla o anda doğrudan etkili olmayan başka birşeyin farkına varmasıdır. Üç boyut: 1. Semantik boyut, 2. Yorumlamaya bağlı olan pragmatik boyut, 3. Göstergenin diğer dizgelerle olan ilişkisinin (sözdizimsel) boyutudur. Zeitgeist’e göre (çağın kendine özgü mantığı) insanların oluşturduğu dizgelerin değişimi göstergebilimin konusudur (Erkman, 1987).

Akdeniz bölgesinde Bodrum evlerinin çatılarında kaleyi çağrıştıran yuvarlak çıkıntılar vardır. Bu öğeler bir göstergedir, nedensiz bir şekilde, kullanım işlevi olmaksızın kaleyi çağrıştırdıklarından simgeseldir, gösterilen olarak anlamlandığında yananlam olarak simgesellik olarak nitelendirilir. Kuzey Avrupa ülkelerindeki evlerde yağışlara karşı yapılan yüksek çatılı evler, güzel duygusal bir izlenim yaratırlar, şiirsellik katarlar. Adlandırmalarda benzetmelerden yararlanılarak simgesellik kazandırılabilir. Örneğin, eliböğründe adı verilen mimari elemanın kazandığı simgesellik gibi. Bir binayı oluşturan duvar, çatı, pencere ana yapıyla eştözlü (öz olarak eş) olmalıdır, eklenti veya fazlalık gibi durmamalıdır. Bazen bina neye benzediğinden ve işlevinden bağımsız olarak ayrı bir simgeselliğe sahiptir. Örneğin, Anıtkabir, Atatürkçülük duygusu yanında Türkiye Cumhuriyeti’nin ebediliğini vurgulamaktadır, yananlamlamaktadır (Yalçın, 2001; Onat ve Özgencil, 2001).

Biçimin saydamlaştırılması simgesel benzetmelerden arındırılmasıdır. Saydamlaştırmada biçimin belirleyicisi olarak program ve işlev kaygısı kaldırılmıştır. Biçimin kendisi değil sınır öğesi olan duvar, tavan, zemin devingenlik uğruna değişime uğrar. J. Nouvel’in Da Vinci Konferans Merkezi’nde bu saydamlaşma görülmektedir. Değişim, dönüşüm sürecinde katmanlaşma ile gösterilen-gösteren arasında kurallı ilişkiler yoktur. J. Nouvel’in mimari kavramları Deleuze’ninkine

yakındır. Her kavram çok sayıda eleman içerir, geçirgenlik ve gayrimaddilik kavramlarını anlatır. Örneğin: Fondation Cartier Projesi gibi. Eylem katmanları düşüncesinde ise kapalı mekanları saran boşluk, eylem (hareket) ile doldurulur. Hareketin devingen yapısı gösterge haline gelir. Anlamlama sürecinde eklemleniş biçimleri ortaya çıkar. Hız/hareket/devinim J.Nouvel’in Da Vinci Konferans Merkezi’nde dışsal sadelik, içsel karmaşıklık, simetri ve çeşitlilik arasında bir paradokstur (Özgencil ve Doğay, 2001; Onat ve Özgencil, 2001).

İnsanoğlu, çevresiyle alışverişini belirleyen ve bunları, düzdeğişmece (metonym), eğretileme (metaphor), simge ve mit gibi kalıplara döken şiirsel bir bilgeliğe sahiptir. Yapı, konvansiyonlar (kurallar) ve simgeler sisteminin belirlediği bağıntı ve kodlara göre anlam kazanır. Yapısalcılık, dili sözcük merkezilikten çok ilişki merkeziliğine kaydırır. Saussure’da, dilde birimlerin zaman içindeki evrimi (diyakronik) ve birimlerin kendi aralarındaki ilişkileri (senkronik) ile bütün olarak çalışması gerektiğini savunmuştur. Diyakroniğe örnek mimarlıkta yeni teknolojiler iken, senkroniğe örnek “metonym”, “metaphor”, simge ve mitlerdir. Dilde ise bir yanda dilbilgisi ile yapılanan dil öte yandan parol denen dilin insanlarca kullanılması ile şekil bulur (Gür, 1998).