• Sonuç bulunamadı

Görsel/İşitsel İletişim Yöntemi ve Araçları

Hem göze hem de kulağa seslenerek yapılan iletişime, görsel/işitsel iletişim yöntemi

adı verilir. Görsel/işitsel araçlar aynı anda birden fazla duyuya seslendiği için iletilerin daha

kalıcı olmasım sağlar.Çünkü, kişiler olayı oluş halinde ve yerinde saptayan bir gerçek-yaşam

deneyimi izlemiş olurlar; olayı görür ve duyarlar. Böylece, fiilen olay yerinde olmasalar bile, kendilerini öyle hissederler. Aynca, herhangi bir ileti ne kadar fazla duyuya seslenirse, kalıcılığı

da o oranda arttığından, bu araç ile gerçekleştirilen iletişimin iletileri oldukça kalıcıdır (Özdil;

1985, s.95).

a. Kapalı Devre Televizyon

Kapalı devre televizyon , kablo veya mikro dalga bağlantısı aracılığıyla bir video veya stüdyodan doğrudan doğruya örgüt üyelerine gönderilen görsel/işitsel iletilerdir (Demirel;

1993, s.71).

Kapalı devre televizyon, örgüt içi bilgi akışımn sağlanması, dayarnşma ruhunun

geliştirilmesi bakımından son derece yararlı bir iletişim aracıdır. Bununla birlikte, kapalı devre televizyondan, örgütü ilgilendiren yeni teknoloji ve becerilerin öğretilmesinde, örgüte yeni

katılan örgüt üyelerinin tanıtılmasında, örgütün yeni ürünleri hakkında bilgi verilmesinde, genel ve özel prosedürlerin hatırlatılınasında ... vb. konularda etkili olarak yararlanılabilir

(Gürgen; 1994, s.41). Kapalı devre televizyon yayınlarının olumlu fonksiyonlan şöyle sıralanabilir (Özdil; 1985, s. 88-93; McQuail; 1994, s.l4):

*

İletişimden ayın anda birçok örgüt üyesi yararlanabilir;

*

İletilere ilk elden ulaşma imkanım sağladığından oldukça güvenilirdir;

*

Üyelerin bireysel olarak doğrudan etkileşim olanağı bulamadığı olay ve olgular üzerine görsel/işitsel iletiler sunabilir;

*

İletişim açısından her üyeye, bir anlamda "ön sırada bir yer" verir

*

Örgüt içi önemli yaşantılan canlı olarak örgüt üyelerine sunabilir.

Kapalı devre televizyon yayınlanndan yalmzca üst düzey örgüt üyelerinin görüş ve beklentileri, emir veya direktilleri değil, diğer üyelerinde çeşitli konulardaki görüşlerinin,

beklentilerinin yayımanmasına özen gösterildiğinde, araç daha işlevsel ve etkili bir duruma gelmektedir (Gürgen; 1994, s.41).

Kapalı devre televizyon yayınlarının olumsuzluklan şöyle özetlenebilir:

*

Sistemin kurulması oldukça pahalıdır;

*

iletinin hazırlanması ekip işini gerektirir, dolayısıyla bu da pahalıdır;

*

ileti tek tip olduğundan, herkes tarafindan aynı şekilde algılanması imkansızdır;

*

Alıcıların tepkileri anında ölçülerek iletiler yeniden biçirnlendirilemez ve

*

Alıcıların iletileri tekrar kontrol etmesine genellikle izin vermez.

b. Bilgisayarlar

Bir bilgisayar ağı sistemi içinde, kişisel bilgiayarlar aracılığıyla dijital elektronik sinyallerine dönüştürülen iletilerin ana bilgisayara, buradan da gerek duyulan yerlere

aktanlmasına bilgisayar iletişimi adı verilir (Williams; 1984, s.l71).

Bilgisayara verilen iletiler -emirler, programlar veya çeşitli veri biçimleri- dijital iletişim kodlarına dönüştürülerek gereken yerlere aktarılır ve genellikle bu süreçlerin sonunda bu iletiler ana bilgisayarın hafizasında -terminal- depolanır (Williams; 1984, s. 1 71). Bilgisayarlar ekran üzerinde görsel bir etkileşim gerçekleştirirken bir "modem" aracılığıyla telefenlara da

bağlanarak aynı zamanda işitsel bir iletişime de olanak sağlayabilirler. Bu şekilde gerçekleşen

bir iletişim, binlerce kilometre uzağa bile kolayca aktanlabilir.

Örgütsel iletişimde bilgisayarlar sicil takip, atama, muhasebe, stok kontrol, üye kayıt ve izleme ile demirbaş takibi gibi işlemlerde etkinlik, çabukluk ve ekonomi sağlayabilir. Bu gibi ve örgüt ile ilgili diğer konular hakkındaki iletilerin bölümler veya kişiler arasındaki paylaşımı da bilgisayar ile oldukça kolay meydana gelir. Bunun yamnda bilgisayarla iletişirnin

genel olanaklan şöyle sıralanabilir (Taşçı; 1984, s.l7; Drucker; 1994, s.254): Bilgisayarla

iletişim;

*

Hızlıdır;

*

Etkilidir;

*

İletilerin tekrarına ve depolanabilrnesine olanak sağlar;

*

Kullanıcı dostudur;

*

Sabnmn sınırı yoktur;

*

Zaman tasarrufu sağlar;

*

Belge niteliği taşır ve

-*

Sistemin kurulması ile işletilmesi sanıldığı kadar pahalı değildir.

Bilgisayarın örgütsel iletişim açısından direkt olumsuzlukları pek olmasa da, örgüt üyeleri üzerinde psikolojik ve sosyal etkileri olabilir. Örneğin, bilgisayar birkaç örgüt üyesinin

yapabileceği işleri tek başına yapabilir. Bu ise örgütlerin daha az insan kaynağı kullanmalanna;

üyelerin de dolayısıyla insanlardan daha çok makinalarla iletişimde bulunmalarına neden olabilir (Taşçı; 1984, s.l7). Bu durumun olumsuz etkileri, üyelerde doyumu azalması ve

düşük moral olarak açığa çıkabilir.

-BÖLÜM II

ÖRGÜTSEL

İLETİŞİMDE

ENGEL VE BOZUKLUKLAR

Türlü nedenlerle iletişim süreçlerinde meydana gelebilen engel ve bozukluklar,

ınsan ilişkilerini olumsuz yönde etkiler. Bu süreçler örgütlerde meydana gelirse,

doğallıkla örgütleri de olumsuz yönde etkiler. İletişirnde engel ve bozukluklara yol açan nedenlerin bazısı farkında olarak, bazısı da farkında olmadan yapılan davaranışların

sonucudur (Cüceloğlu; 1994, s.167).

İletişim süreçlerinde kaynak tarafından gönderilen iletiler, çeşitli öğelerin etkisinde, anlarnlarını kaybetmeden ve eksiksiz bir şekilde genellikle alıcıya ulaşarnazlar.

Özellikle iletişirnde bulunan kişilerin sahip oldukları çeşitli özellikler, örgütün yapısı ve teknik yetersizlikler sonucu, alıcı kaynaktan gelen iletileri ve kaynak alıcıya göndereceği

iletileri arzu edilen biçimde kodlayarnaz/kodaçırnını yapamaz. Aktarılmaya niyet edilen ileti ile algılanan ileti arasında çoğu zaman bir fark oluşur. Aradaki bu farkın büyüklüğü

örgütsel iletişimde yaşanan engel ve bozuklukların derecesini gösterir.

•• B'

A (Kaynak)

~---+n

(Alıcı)

•• B"

* Şekil-7: İletişim Süreçlerinde iletinin Taşıdığı Üçlü Görünüm

Şekil-7' de görülebileceği gibi, her iletişim sürecinde kaynaktan aktanlmaya çalışılan ileti, üç yönlü bir görünüm taşır (Dicle; 1974, s.104-105):

alıcıya

a) iletinin, A'nın gerçekten B'ye aktarmak istediği şekli (A---. B);

b) iletinin, A'nın gerçekten B'ye aktarmak istemediği, ancak iradesi dışında doğal olarakiletmekte olduğu şekli (A--- ..,B');

c) iletinin, A'nın B'ye aktarmak istediği ancak B'nin bağıntı düşünce çerçevesinin etkisiyle aktanlmak istenenden farklı olarak algılandığı şekli (A---.., B").

Örgütsel iletişimde herhangi bir engel ve bozuklukla karşılaşmamış iletide ideal olan durum, A'nın aktarmak istediği ileti ile B'nin algıladığı iletinin her bakımdan aynı olmasıdır. Böyle bir durumda, şekilde görülen üç çizgi, tek çizgi olarak üst üste

çakışacaktır ve örgütsel iletişimin etkinliği de en yüksek düzeyine ulaşmış olacaktır.

Başka bir deyişle ileti eksiksiz ve anlamını kaybetmeden alıcıya ulaşacaktır. Örgütsel

iletişimde engel ve bozukluklar arttığı ölçüde çakışma gerçekleşmeyecektiL Çizgiler

arasındaki açıklık, iletişimdeki sapınayı veya örgütsel iletişimdeki engel ve bozukluğu

gösterecektir. Sapma -gönderilen ileti ile algılanan ileti arasındaki fark- büyüdüğü veya çizgiler arasındaki açıklık genişlediği ölçüde, örgütsel iletişimdeki engel ve bozukluklar

artacaktır.

Örgütsel iletişimde sıklıkla karşılaşılan engel ve bozukluklar -bireyler ve örgütün

yapısından kaynaklanan engel ve bozukluklar- bu bölümde ele alınarak incelenmiştir.

---~~~~-8. BİREYLERDEN KAYNAKLANAN ENGEL VE BOZUKLUKLAR

Örgütsel iletişim sürecinde karşılaşılan engel ve bozuklukların bir kısmı, örgütü

oluşturan üyelerin kendi birtakım önemli özelliklerinden kaynaklanmaktadır. İletişim

sürecinin iki temel öğesi olan kaynak ve alıcı, aynı zamanda etkin bir iletişimi engelleyen ve bozan birtakım roller oyuayabilirler (Güler; 1997). Konu ile ilgili araştırmacıların

belirttikleri gibi "genel olarak, iletişim süreçlerinin %20'si teknolojik, %80'i psikolojiktir"

(Burton; 1980, s.3). Başka bir deyişle, diğer iletişim süreçlerinde olduğu gibi örgütsel

iletişim süreçlerinde karşılaşılabilen engel ve bozuklukların ortaya çıkmasında kişilerin,

dolayısıyla kişisel özelliklerin önemli bir rolü vardır. Örgütsel iletişim süreçlerinde sıkça

karşılaşılan bireylerden kaynaklanan engel ve bozukluklar şunlardır: Genel iletişim engel ve bozuklukları, kültürel faktörlerden kaynaklanan engel ve bozukluklar, sernantİk engel ve bozukluklar, iletişimde planlama eksikliği, dinleme yoksunluğu, empati yoksunluğu,

üstlerden kaynaklanan engel ve bozukluklar, astıardan kaynaklanan engel ve bozukluklar, yetersiz hafıza ve aktarım eksikliği, iletişim zincirinde varolan kişileri atlama, iletişimin zamanında yapılmaması, alıcı ve kaynağın herikisi açısından iletişim sürecinin

tamamlanmaması, statü farklılıklannın iletişim süreçleri üzerine olumsuz etkileri biçiminde ele alınarak incelenebilir.

A. Genel İletişim Engel ve Bozuklukları

Bireylerden kaynaklanan genel iletişim engel ve bozukluklannın bazıları, kalıplaşmış düşünceler, duygular, bilinçdışı, ihtiyaçlar, cinsiyet, fiziksel görünüm, tutumlar ve birtakım savunma davranışlanndan kaynaklanmaktadır.

a. Kalıplaşmış Düşünceler

Düşünceler, örgüt üyelerinin duygu ve davranışlarını etkiler, yönlendirir. Örgütsel

~---~-1

ı

ı

çıkan, aslında çoğu akılcı ve gerçekçi olmayan birtakım negatif düşüncelerden kaynaklanır. Söz konusu olan ~u akılcı ve gerçekçi olmayan düşünceler değiştirilebilir;

böylece, bunların yol açtığı iletişim engel ve bozuklukları giderilebilir.

Bu tür gerçekçi ve akılcı olmayan düşünce yapılarına "kalıplaşmış düşünceler" adı

verilebilir. Kalıplaşmış düşünceler, "insanların kafasında kalıplaşmış, katılaşmış, -çoğunlukla farkında olunmadan taşınan- birtakım kesin düşünceler" olarak tanımlanabilir. İnsanlar bu tür düşüncelerinin doğru olup-olmadığını denemeye genellikle yönelmezler ve bu düşüncelerini değiştirebilecek nitelikteki her türlü yeni bilgiden

çoğunlukla uzak dururlar. Yani bir anlamda, önyargılı ve tümden reddedi ci tavır takınabilirler. Kalıplaşmış düşüncelerin temel özelliği, akılcı ve gerçekçi olmamalan ile

değişmeye karşı dirençli oluşlandır (Dökmen; 1996, s. 86). Bu durum ise doğallıkla

örgütsel iletişim sürecinde üyelerin birbirlerini tam olarak veya yeterince aniayamaması

gibi birtakım çok önemli iletişim engel ve bozukluklarına engel ve bozukluklarına yol açabilir.

Günlük yaşantıyı etkileyen kalıplaşmış düşüncelerin önemli olanlarından bazıları aşağıda sıralanmış ve incelenmiştir.

a. a Kutup/aştırma

Kalıplaşmış düşünce türlerinden biri "kutuplaştırma"dır. Kişinin olaylara ve insanlara yönelik tutumu sadece uç noktalarda olduğunda kutuplaştırmış sayılır. Belli bir olayı kutuplaştıran kişi ise o olayı ya siyah ya da beyaz olarak algılar. Çünkü kutuplaştırmada

"gri" yoktur, "kısmen" yoktur; "ya hep ya hiç" vardır (Dökmen; 1996, s.89). Aslında

birçok durumda gri yoktur. Örneğin bir kişi ölü veya canlıdır. Fakat ekonomik, politik, ve sosyal problemlerin büyük bir çoğunluğu örnekte olduğu gibi sadece iki yönlü değil, çok yönlü dür.

Eğer bir işveren, tüm sendikaların kötü olduğunu düşünür ve onlara karşı bir pozisyon alırsa, bugünün dünyasında gerekli olmayan bir sıkintıyı davet ediyor demektir.

karşın, bazı sendikaların yönetildiğini düşünür sendikaların

yalnızca bazı üyelerinin art niyetli olduğunu düşünerek ona göre bir pozisyon alırsa, bu

kişi için hayat daha kolay olur ve gerçek durumlarla daha sık yüzyüze gelerek gerçekiere

yaklaşır (Chase; 1972, s.214).

Örneğin, kutuplaştırma eğilimi içinde olanlar, ya çok fazla severler ya da tamamen nefret ederler. Örgüt içindeki kişilerin böyle bir tutum içine girmeleri, örgütsel iletişimi zayıflatır. Böyle kişilerin sevmedikleri diğer üyelerle iletişime girmeleri oldukça zordur.

iletişime girilmiş olsa bile bu iletişim sürecinin olumlu ve etkili gelişeceğini söylemek hemen hemen imkansızdır. Belki görünürde etkili bir iletişimin gerçekleşebilir. Fakat gerçekte bu iletişim süreci sonucunda açığa çıkması beklenenlerin çoğu veya tamamı gerçekleşmeyebilir.

a. b Kişiselleştirme

Eğer bir insan, aslında hiçbir etkisi olmadığı halde, başkalarının uğradığı sıkıntılardan,

ortaya çıkan sorunlardan kendisini sorumlu tutuyorsa, kişiselleştiriyor demektir.

Kişiselleştirmede, kendi kendini suçlama, alınganlık söz konusudur. İnsanların kişiselleştirme ihtimallerini arttıran faktörlerden en önemlisi, Türk toplumunda açık iletişimin az görülmesi, bunun yerine imalı iletişimin yaygın olmasıdır. İmalı iletişimin yaygın olduğu ortamlarda insanalr "Acaba ne demek istedi? Yoksa bana farklı birşey mi anlatmak istiyor?" gibi soruları kendilerine sık sık sorarlar. Gerçekten de bazen üstü

kapalı biçimde suçlanıdar (Dökmen; 1996, s.89-90). Böylece örtük suçlamaların yaygın olduğu örgütlerde üyeler, küçük ip uçlarından büyük sonuçlar çıkarmaya ve kendilerini suçlamaya başlarlar. Çoğu iletişim süreçlerinin ardında kendilerine gerçekte aktınlmayan

iletiler aramaya başlarlar. Bu durum ise bir kısır döngüye girerek, onların kişiselleştirme eğilimlerini, alınganlıklarını arttırır. Dolayısıyla gerçekleştirdikleri çoğu iletişim

süreçlerinin de başarısızlığına neden olurlar.

a. c Mutlakçılık

Kalıplaşmış düşücelerden bir diğeri de, kişinin edindiği birtakım kuralları asla

değişmeyeceğini düşünmesidir. Bireyin sosyalleşmesi sırasında öğrendiği ve benlik

---~---~

mutlak olduğunu, yere ve zamana göre değişmeyeceğini düşünerek esneklikten uzaklaşır.

Fakat günlük hayatta kişinin kendine ilişkin koyduğu kurallan her zaman yürürlükte

tutması oldukça güçtür ve zamanla kaldınlması güç bir yük haline gelebilir. (Dökmen;

1996, s.90-91). Bu durum, kişinin iletişimini de olumsuz yönde etkileyerek, iletişimde

bulunduklan kişi veya kişilerin kendi kurallarına uymalarını istemelerine, bunun için onları zorlamalarına kadar gidebilir. Tabbi ki böyle bir iletişim çoğunlukla gerçek amacından uzaklaşarak, kişilik savaşına dönüşür.

a. d Değiştirme gayreti

Kişi, çevresindeki insanların kendisi gibi düşünmesini, kendi isteklerini onların istekleriymiş ' gibi yapmalarını istediğinde "değiştirme gayreti" içine girmiş demektir.

İnsanları değiştirmeye hakkı olcluğunu düşünen kişilerin bu oranda onlarla çatışmaya girme ihtimalleri de ortaya çıkar. Bununla birlikte, çevrelerini değiştirme gayreti içinde

olanların çoğu,_ başkalarını değiştirmeye hakları olduğunu düşündükleri halde, kendileri

değişmeye direnç gösterirler (Dökmen; 1996, s.91). Dolayısıyla bu, kişilerarasında iletişim sürecindeki engel ve bozukluklarda bir artış meydana getirebilir. Oysa, kişiler başkalarını değiştirmekten biraz fedakarlık ederler, biraz da kendilerini değiştirmeye

çalışırlarsa, "değiştirme gayred'nden kaynaklanan çatışma ile iletişim engel ve bozukluklan da büyük ölçüde azalabilir.

a. e Aşırı fedakarlık

Aşırı fedakarlık, değiştirme gayretinin tam tersidir.Aşın fedakarlık edenler, kendi isteklerini bir yana bırakarak, başkalarının onlardan istediği gibi davranmaya çalışırlar.

Aşırı fedakar kişiler, çevrelerinde "'uyumlu" izlenimini bırakırlarsa da, görünürdeki bu uyumluluk, günü geldiğinde birtakım patlamalara, çatışmalara ve bozukluklara yol açabilir (Dökmen; 1996, s.91). Oysa, aşırı fedakarlıkta bulunulmazsa, olası çatışma

nedenlerinden ve dolayısıyla iletişim engel ve bozuk:uluklanndan birisi ortdan kaldınlmış

olur.

a.f Keşkecilik

Geçmişte yaşanan birtakım olaylann zaman zaman hatırlanıp pişmanlık duyulmasına

"keşkecilik" denir. Bu düşünceler kişileri rahatsız eder, yaşamını engeller, bugünün tadını çıkarmasını güçleştirir (Dökmen; 1996, s.91). Keşkecilik, kişinin kendi kendisini

kışkırtmaya yönelik bir kişi-içi iletişim sürecine girmeye zorlar. Fakat içsel bir sorun olarakta kalamaz; diğer insanlarla olan iletişim süreçlerini de olumsuz yönde etkiler.

a.g Toptancılık

Bir insanın birden çok özelliği vardır -güzeldir, duygusaldır, kıskançtır, uzun boyludur, ... vb.- ve birden fazla role sahiptir -annedir, devlet memurudur, müdürdür, ... vb.-. Eğer kişi, sahip olduğu özellikleri ve rolleri toptan/yekpare olarak algılıyorsa, bu özellikler ve roller arasında bir ayırım yapmıyorsa, bu kişinin '"toptancılık" eğilimine sahip olduğu

söylenebilir. Örneğin, bir örgüt üyesi işinde yaptığı bir hatadan dolayı ceza aldığında, kendini işe yaramaz bir kişi olarak görürüse, toptanedık yapmış olur. Yine aynı şekilde, arkadaşlan tarafindan burnu eleştirilen kişi, "ben çirkinim" sonucunu çıkarırsa, taptancılık yapmış olur. Başka bir deyişle, taptancılık yapan bir kişi, bir tek özelliği eleştirildiği

zaman tüm özellikleri eleştiriimiş gibi hisseder; ya da bir rolde başarısız olduğunda, yaşamındaki bütün rollerinde başarısız olduğu duygusunu yaşar. Bu durum, kişiliğin, tek ve muhteşem bir "ben" olma durumundan kaynaklanmaktadır. Böyle kişiler, tek bir

başarısızlıkla büyük hasar görebilirler. Oysa kişilik, pek çok küçük "ben"in bir toplamı olduğunda, bu benierin herhangi bir tanesinde ortaya çıkacak değersizlik duygusu, diğer

benierin duygusunu düşüremeyecektir (Dökmen; 1996, s.95-96).

T optancılık, günlük ve örgütsel yaşamda iletişim ve ilişkileri bozan önemli bir faktördür. Toptancı insanlar, çoğunlukla farkında olmadan, kafalannda taşıdıklan taptancılık yüzünden acı çekerler ve sahip olduklan o muhteşem (!) "ben"e gelen zararı

kapatmak için sık sık iletişim kavgalanna girerler (Dökmen; 1996, s.96). Oysa bu durum, genellikle yaşamlanndaki başarısızlıklara yenilerini eklemekten başka bir işe yaramaz.

Kişilerin sahip olduklan düşünce yapılan, onların kuracaklan iletişim üzerinde etkili olmaktadır. Eğer kişi, yukarıda anlatılan kalıplaşmış düşüncelerden birine veya

84

birkaçma sahipse, bu düşünceler, o kişinin iletişim engel ve bozukluklarıyla karşılaşma

ihtimalini de arttıracaktır. Bu durumda, kalıplaşmış düşüncelerden kaynaklanan iletişim

engel ve bozukluklarını azaltınanın bir yolu, uzman kişiler aracılığıyla kalıplaşmış düşünceleri değiştirmektir (Dökmen; 1996, s.96).

b. Algı

Algı, duyu organlanndan beyne ulaşan verilerin örgütlenmesi, yorumlanması, anlamlandırılması sürecine verilen addır. Duyu organlarına ulaşan veriler, algılama olmaksızın tek başlarına fazlaca bir anlam taşımazlar. Duyusal verilerin algılanması, başka

bir deyişle anlamlandırılması gereklidir. Kişi, kendisine ulaşan duyurnlara ne tür tepkilerde

bulunacağı ancak algılama sonrasında kararlaştırabilir. Örneğin, oturmakta olan üç kişinin arkasında iki cismin birbirine çarpılması, üçünün kulağına da yaklaşık aym duyusal verilerin ulaşmasına neden olur; fakat algılamaları farklı farklı olabilir. Bu kişilerden

birincisi bir kalemin tahtaya vurulduğunu, ikincisi iki madeni paramn birbirine çarpıldığını,

üçüncüsü ise bir anahtarın masaya vurulduğunu söyleyebilir. Görüldüğü gibi, aynı

duyusal veriler farklı kişilerce farklı şekillerde algılanabilirler. Bu durum, çeşitli iletişim

süreçlerinde olduğu gibi, örgütsel iletişim süreçlerinde de birtakım engel ve bozuklukların

ortaya çıkmasına neden olabilir. Örneğin, belli bir davranış bir kişi tarafindan "şaka"

kabul edilirken, başka birisi tarafindan "hakaret" sayılabilir. İnsanların neyi, nasıl

algılayacaklarını, büyük ölçüde, içinde yaşadıklan kültür ve geçmiş yaşantılan belirler (Dökmen; 1996, s.98).

Algı, tüm iletişim süreçlerinin ayrılmaz bir parçasıdır. İletişim sırasında çok

karmaşık algısal yaşantılar geçirilir. Kişi, kendi davranışlarını algılarken, karşısındaki kişinin de davranışlarını algılamaya çalışır. Ayrıca, karşıdaki kişinin onu nasıl algıladığını

da algılamaya çalışır. Aynı şeyler diğer kişi içinde geçerlidir. Bu durumda çok karmaşık

bir algı trafiği söz konusudur (Dökmen; 1996, s.99). Bu yüzden, yanlış algılamalar

sonucu zaman zaman bir takım iletişim engel ve bozukuluklannın ortaya çıkması doğaldır. Başka bir deyişle, algılama farklılıkları başlıca iletişim engel ve

bozukluklanndan biridir ve kişilerarasındaki algılama farklılıklan arttığı ölçüde iletişimin sağlığı bozularak, etkinliği azalır.

c. Duygu

Tüm iletişim süreçlerinde olduğu gibi, örgütsel iletişimde engel ve bozukluklara yol açabilecek faktörlerden birisi de iletişim sürecine katılan kişilerin duygulandır. Çünkü

iletişim duygulada da ilgilidir ve örgütsel iletişimde çok önemli bir rol oynar (Koontz vd.;

1986, s.432). Kişinin iletişimde bulunduğu kişiye duygusal olarak yaklaşması sonucu

beslediği olumlu/olumsuz duygular -onu sevip/sevmemesi, güvenip/güvenmemesi,

inanıp/inanamaması ... vb.- iletişim sürecini etkiler. Eğer bu duygular olumlu ise iletişim

süreci olumlu olarak, olumsuz ise olumsuz olarak etkilenir.

Örgütsel iletişime üyelerin duygusal olarak yaklaşması, hem iletişim sürecini hem de dolayısıyla örgütsel etkinliği hem olumlu hemde olumsuz yönde etkileyebilir. Örneğin, örgütsel iletişimde bulunan kişilerin duygusal olarak birbirlerine olumlu yaklaşması

sonucunda bile, herhangi bir işle ilgili olarak yapılması gereken prosedürler atlanarak, o

işin daha kısa sürede yapılmasına neden olabilirler. Bu davranış, olumlu bir yaklaşım

olarak gözükse de, atıanan prosedürler daha sonra karşıtarına daha sorunlu bir olarak

çıkabilecektir. Kişiler veya kişilerden biri bu sürece olumsuz olarak yaklaştığında ise, prosedürterin uygulanmasının yanında, inançsızlıktan veya güvensizlikten kaynaklanan bir

takım eksel görevlerin de yerine getirilmesi söz konusu olabilecektir. Her iki durum da bir etkinlik ve dolayısıyla verimlilikten söz etmek mümkün değildir. Bu sebeple,' örgütsel

takım eksel görevlerin de yerine getirilmesi söz konusu olabilecektir. Her iki durum da bir etkinlik ve dolayısıyla verimlilikten söz etmek mümkün değildir. Bu sebeple,' örgütsel