• Sonuç bulunamadı

2. SU(ÂB)

2.2. Suyla İlgili Unsurlar

2.2.2. Göl, Rahmet, Kevser Havuzu

Oluşması genellikle tektonik, volkanik vb. olaylara bağlı olan, toprakla çevrili, derin ve geniş, tuzlu veya tuzsuz durgun su örtüsüne göl denir(Türkçe Sözlük, 2005: 771). Yûnus Emre göl kelimesini Divanı’nda daha çok “rahmet gölü, dost gölü, aşk gölü” terkipleriyle ifade etmiştir.

Göl derin su birikintisi olduğu için derinlik bakımından sonsuz olarak kabul edilir. Hatta gölü büyük sakin bir göz olarak kabul eden bir anlayış da vardır. Bu bakımdan göl, bütün ışığı alır ve ondan bir dünya yapar(Bachelard, 2006: 38). “Allah’ın rahmeti sonsuzdur” (A’raf 7/156). Bu ayetten hareketle Yûnus gölün derinliğinin sonsuzluğu ile Tanrı’nın rahmeti arasında bağ kurduğunu ve “rahmet gölü” imgesini ortaya attığını söyleyebiliriz. Göl vahdet olunca orada Tanrı’nın rahmeti tecelli eder. Dervişliğe soyunan kişi Hakk’a yakın olmak ve onun varlığını daha iyi müşahede edebilmek için bu rahmet gölüne dalmaktan, orda yok olmaktan hiç korkmaz.

Hakk'a yakın olam mı ki rahmetine talam mı ki İremedin ölem mi ki dervîş olubilsem dervîş

(123/3)

Su aynı zamanda boğucudur. Varsıl beyler tevazu içinde rahmet gölünde yaşarken maddi âlemin heveslerine kapılınca yoksulun, mazlumun halini unutur. Yûnus bu kişilerin artık Allah sevgisinden uzaklaşarak göle benzeyen nefsi heveslerinde boğulduğunu söyler.

Begler azdı yolından bilmez yoksul hâlinden Çıkdı rahmet gölinden nefs göline talmışdur

(76/4)

Seyr ü sülûkta yol alan salik, Allah aşkı ile dolu gönlünü maşuğuna yani Hakk’a ulaştırmak için büyük çaba sarf eder. Yûnus Yaradan’ın hakkaniyetinin ve birliğinin mahalli olarak adlandırdığı bu dost gölüne varmak için yol alır ve onun bu yoluna inanmayanlar da asla bu yola girmezler. Âşık ise tıpkı bir bahrî gibi Yaradan’ın birliğinin gizli olduğu bu göle girmek ve orada onun ismini zikrederek yaşamak arzusundadır.

Yûnus Emre var yolına münkirler girmez yolına Bahrî olup dost göline talam hey dost diyü diyü

(291/7)

Göl denize göre büyüklük bakımından daha küçüktür. Yûnus da gölü bu bakımdan fenafillaha erişmede bir aşama olarak görmüştür. Erenlerin vahdet nazarı ile bakmasıyla Yûnus da artık dört yana akan ırmaklarla denize vasıl olduğunu söyler. Burada denizden kasıt hakikat sırrına ermiş fenafillah ehli mürşid-i kâmillerdir.

Bir gölidüm kıldı erenler nazar Deniz oldum dört yana ırmagıla

(296/7)

Nefsini katledip Hakk’ı müşâhede yoluyla bilen kişiler Allah’ı bir bilmişler ve cânlarını Hakk’a kurban edip şehit olmuşlardır. Kur’an-ı Kerim’de bu mevzu ile alakalı olarak “Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz onları anlayamazsınız”(Bakara 2/154) ayeti mevcuttur. Yûnus da gerçek âşıkların ölü olmadığını, onların Tanrı’nın inayeti ve rahmetiyle dolu aşk gölünde yüzüp durduklarını ifade eder.

İy Tanrı'yı bir bilenler cân Hakk'a kurbân kılanlar Ölü degüldür bu cânlar ‘ışk gölinde yüze durur

(72/5)

Divanı’ında Yûnus Emre, peygamberlerin yaradılışı ile ilgili manzumesinde Tanrı’nın ilk yarattığı “er” in kuş şeklinde yaratıldığını ve bu kuşun uçarak rahmet gölüne daldığı sonra da oradan çıkıp bir dala konduğunda silkinerek saçtığı su

damlalarından peygamberlerin ruhlarının yaratıldığını anlatır. Yûnus’un burada bahsettiği rahmet, Nur-ı Muhammedi olarak tecelli eden Hz. Peygamberin ruhudur. Allah peygamberi de “âlemlere rahmet” olarak göndermiştir. Öyleyse rahmet Allah’ın nuru ve feyzidir; rahmet gölü de bu nurun gölüdür(Güler, 2006: 64).

Ol kuşun her bir yöni yüz bin yigirmi dört bin Evvel ol kuş uçuban rahmet göline taldı

(367/4)

Rahmetle su arasında ilgi vardır. Yağmur ve su rahmettir. Bu inanç Kur’an-ı Kerim’den kaynaklanır. Birçok ayette, suyun gökten rahmet olarak indirildiği, yağmur ve su ile verimin arttırıldığı, bolluk ve bereket sağlandığı, ölü toprağa can verildiği, yeryüzünün ölümünden sonra diriltildiği; yaratılışa ve ölümden sonra yeniden dirilişe delil olarak anlatılmıştır. Öyleyse, rahmet kelimesine yaratma, canlandırma, yaşatma, doğurma, çoğaltma anlamları da yüklenebilir. Yağmura rahmet denmesinin sebebi dundandır. Yûnus’un manzumesinde dala konan kuştan saçılan su damlalarından peygamberlerin ruhları yaratılmıştır(Güler, 2006: 67). Suyun burada yaratma gücü olarak Yûnus tarafından ifade edildiğini görürüz.

Çün gölden girü döndi budak üzere kondı Silkindi her bir yönden bir tamla su döküldi

(367/5)

Âşık, Allah’ın tecelligâhı olan gönlü masivâdan uzak tutmaya, oraya ondan başkasını yerleştirmemeye çalışır. Baktığında her nesnede onu görmeli, yoksa o kadar ağlamalı ki gözyaşları, sevgiliyi unutturan gölge hükmündeki dünyasını suya vermelidir(Selçuk, 2005: 11). Yûnus Allah aşkıyla yanan gönlünden masivayı tamamen yok etmek için her bir gözünden dere misali seller gibi coşan gözyaşları akıtmıştır. Öyle çok gözyaşı akıtmıştır ki bu yaşlarla her tarafı göl olmuştur.

Yirler mi kodum göl eylemedük Siller akıtdum her bir dereden

(284/5)

Kevser, ahirette Hz. Muhammed(S.A.V)’in ümmetiyle yanında buluşacağı bildirilen havuz veya nehirdir. Bir hadisinde Resul-i Ekrem kevseri cennette bir nehir şeklinde açıklamıştır; bu nehrin kıyıları altından, aktığı yer gümüştendir. Su yollarında inciler, türlü türlü meyveleri olan altın dallı ağaçlar bulunmaktadır. Suyundan içen ebedî

olarak susamayacak, yüzü ebediyen kararmayacaktır(Bars, 2017:244-259). Yûnus Kevser’in cennet nimeti olduğunun idrakiyle ölmeden önce ölüp nefsini düşman bilenlerin, Kevser havuzuna dalacağını söylemiştir.

Kevser havzına talanlar ölmezdin öndin ölenler Nefsini düşmân bilenler konar Tûbâ dallarına

(345/6)

Kevser, Cennette müminlerin içeceği bir içecektir. Bu kavram Yûnus Emre’de ledûnnî bir mâna ve mahiyette ele alınır. Çünkü ona göre Kevser, hakikat bilgisinden ibarettir. Hakikat bilgisi de ancak mürşid-i kâmilin ağzından çıkar. Bu nedenle Yûnus erenler sohbetinin Kevser suyu olduğunu söyler(Tatçı, 2005: c.I 153).

Sohbetümüz ilâhîdür sözümüz kevser âbıdur Şâhumuz şâhlar şâhıdur çalgumuzdur dost firâkı

(366/2)

Benzer Belgeler