• Sonuç bulunamadı

Göç ve Göç Yönetimi

2.2. İÇ GÜVENLİK KAVRAMI

2.2.3. İç Güvenlik Yönetiminde Teşkilatlanmalar

2.2.3.6. Göç ve Göç Yönetimi

Canlılar ile doğup büyüdükleri ve sonrasında yaşadıkları mekânlar arasında sıcak bir ilişki ve yakınlık bulunmaktadır. Canlılar içerisinde ayrıcalık sahibi olan ve düşünme yetisine sahip insanın ve insana ilişkin davranışların oluşmasında ve gelişmesinde sosyal ve fiziki çevrenin çok önemli katkısı bulunmaktadır. Sosyolojinin babalarından sayılan İbn-i Haldun “Asabiyet Teorisi” adını verdiği buluşunu çevresel faktörler üzerine bina etmiştir. Bu buluşla mekânın sosyal yapı ve ilişkiler üstündeki etkisi görülmüş ve anlaşılmıştır. Mekânsal ve çevresel yer değiştirme anlamına gelen göç insanın psikolojik hali başta olmak üzere, insanlığa dair neredeyse her şeyi etkisi altına alan bir süreçtir (Ekici ve Tuncel, 2015: 11).

İnsanlığın varoluşu kadar eski olan göç kavramı, başta Orta Doğu olmak üzere yeryüzünün farklı bölgelerinde yaşanan iç karışıklık, savaş ve travmaların etkisi ile yüz binlerce insanın yerinden yurdundan ayrılmak zorunda bırakılmaları sonucunda son yıllarda tüm dünyanın en çok tartıştığı konulardan birisi olmuştur. Bir yandan insanlar canlarına, mallarına ve özgürlüklerine yönelen tehlikelerden kaçmaya uğraşırken diğer taraftan devletler, farklı nedenlerle siyasi gerçekleri, insani

77 bütünlükleri ve ihtiyaçları ötelemek konusunda çaba sarf etmek durumunda kalmışlardır. Gelir dağılımlarındaki eşitsizlikler, iş imkânlarının uygunsuz dağılımı, etnik, dini ve benzeri kültürel haklar anlamında vuku bulan gerilimler, göç olgusunun itici ve cazip etkenlerini meydana getirmektedir. Göç dalgaları genel olarak yoksul ve çatışma bölgelerinde bulunan ülkelerden yayılabildiği gibi durum bazen farklı da olabilmektedir. Nitelikli, zeki beyinlerin bulundukları ülkelerden farklı ülkelere taşınması, çalışmaya gitmesi hususları da göçün bir parçasıdır. Günümüz dünyasında sorun göç veren ve göç alan ülke boyutunu aşarak çok daha uzun süreli ve aşırı sirkülasyonlar yaşanması şeklinde devam eden bir sürece dönüşmüş ve göç akınlarının devletler ötesi boyutunu göz önüne getirmektedir (Ünsal, 2019: 51).

Göçle ilgili suç profillerine bakacak olursak insan ticareti ve kaçakçılığı, insanların yasal olmayan yollarla göç ettirilmesi gibi örgütlü suçlar karşımıza çıkar. Göç ile ilgili suçlar az sayıda devleti ilgilendiriyor olmaktan uzaklaşmış ve uluslararası bağlamda tüm dünyanın sorunu haline dönüşmüştür. Göçün uluslararası boyuta ulaşması ile göç alan devletlerin sosyo-kültürel, etnik ve demografik yapısının, siyasi istikrarının ve sosyal güvenlik sistemlerinin zarar gördü aleni bir gerçektir.

Jeostratejik konum bakımından önemli noktalarda bulunan ülkelerde yasadışı göçe ilişkin ciddi sorunların başında göçmenlerle ilgili veri toplama sıkıntıları gelmektedir. Bu problemlerin en önemli sebepleri göçmenlerin yerleştikleri coğrafi mekânlarda kabul edilmemeleri ve mal edinmelerine izin verilmemesidir. Bu sebeplerden yasal olarak herhangi bir bilgilerinin kayıt altına alınması mümkün olamamaktır. Teknolojinin zayıf olduğu geçmiş dönemlerde gerçekle örtüşen sayısal verilerin bulunmaması, bölgesel dilin farklı olmasından kaynaklı sorunlar, bilimsel olarak çalışma yürüten bilim insanlarına göçmenlerin uzak durması ve ilgi göstermemesi son olarak birçok göçmenin illegal olarak ülkede bulunmasından kaynaklı insanlara güven duyulmaması sayılabilir (Deniz, 2014: 200-201). Söz konusu durum, doğal olarak ülkelerin iç güvenliğini ciddi bir biçimde tehlikeye atmaktadır şeklinde düşünülebilir.

Göçle mücadele kapsamında üstünde durulması gereken en temel konulardan birisi düzensiz göçlerdir. İnsan ticareti ve kaçakçılığı konuları bünyesinde düzensiz göç olgusunu ele alırsak düzensiz göçün uluslararası göç politikaları içerisinde önemli bir problem olduğu gözlemlenmektedir. Devletler tarafından uygulanan sınır politikaları, iş gücü pazarlarının kısıtlanması, ekonomik politikalar ve egemenlik anlayış

78 içerisindeki kimlik politikaları, insan hakları problemleri gibi temel nedenler düzensiz göç vakalarının artmasına sebep olmaktadır. Düzensiz göç olgusu bazı literatürlerde yasa dışı göçle eşdeğer görülmekle birlikte esasında düzensiz göç kavramı çok geniş anlamlar ihtiva etmektedir (Kutlu vd., 2018: 429).

Günümüzde göç olgusunun yaygın görüldüğü biçim, egemen ülkelerin sınırlarının gizlice aşılması suretiyle yapılan göç biçimidir. 1970’lerde yaşanan petrol krizinden sonra Batı Avrupa kendisini dışarıya kapatmıştır. Tüm bunların sonucu olarak Avrupa’ya iltica başvurularında artış yaşanmış ve iltica şartlarının katılaştırılması insanları yasadışı göçe yöneltmiştir. Göçle ilgili farklı hareket tarzları, değişik kavramlarla nitelendirilebilir; örneğin sınırdan yasadışı geçişler için yasadışı göç kavramı daha çok kullanılırken, çaresizlikle bir ülkeden bir ülkeye illegal yollarla geçmek zorunda kalan insanlar için bazı bilim adamları düzensiz göç kavramını tercih etmektedirler. Esasında düzensiz göç kayıt dışı bir durumu tarif eden bir kavramdır. İçerisinde doğrudan suç unsuru barındırmaz (Bodur Ün ve Paydak, 2017:

190).

20. Yüzyılın başlarından itibaren ülkeler arası geçişler pasaport ve vize uygulamalarıyla denetim altına alınmaya çalışılmıştır. Uluslararası göçün hemen hemen tüm dünya ülkelerine yayılması ülkelerin kendi güvenliklerini sağlamaları adına çeşitli önlemler geliştirmelerine yol açmıştır. Geliştirilen bu önlemler sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik ve politik bağlamda farklılıklar göstermektedir. 2010 yılına gelindiğinde yasa dışı kayıtsız göçmen sayısı İspanya ve Yunanistan için tehdit edici boyutlara ulaşmıştır. Bu durumu kontrol altında tutabilmek adına Yunanistan ve İspanya’ da geri gönderme merkezlerinin sayıları artırılmıştır. Göç güzergâhında bulunan veya haddinden fazla göç alan ülkeler bu durumu uluslararası diplomatik arenada bir koz veya baskı unsuru olarak kullanabilmektedir. Bu konuya örnek verecek olursak Arnavutluk ve Yunanistan arasında yaşanan diplomatik problemler neticesinde Yunanistan sadece 1990 ve 1998 yıllarını kapsayan sekiz senede 1.400.000 Arnavut insanını sınır dışı etmiş ve Arnavutluk’a yollamıştır (Kutlu vd., 2018: 429).

Göçle mücadele; sivil toplum kuruşlarının, bu konuyu çalışma alanında bulunduran araştırmacıların, uluslararası yardımlaşma örgütlerinin ve en önemlisi de devletlerin bu alandaki tüm iş ve işlemlerini kapsamaktadır. Göçle mücadeleye yönelik literatür tarandığında kuramsal çalışmaların uygulama, geliştirme ve analiz başlıkları altında

79 toplandığı görülmektedir. Bu yaklaşımların vurguladığı ana esaslar diplomasi dünyasının kendine göre çıkarımlar ve seçimler yapan faydacı devletlerden oluştuğu yönündedir. Bahsi geçen yaklaşımlardan analiz yaklaşımı, politika analizi olarak da adlandırılabilir, etnik köken, cinsiyet ve yaş gibi araştırma parametrelerine farklı değişkenlerinde dâhil edilmesini inceler ve değerlendirmelerde bulunur. İnsan ticaretine karşı bir norm geliştirmeye çalışanlar ise insan ticaretinin bu denli büyük boyutlara nasıl ulaştığını göstermeye çalışırlar (Memişoğlu, 2019: 262).

Göç ve göçmen kaçakçılığı bilindiği üzere dünya genelinin ciddi bir problemidir ve bu alanda kabul edilebilir önlemlerin geliştirilmesi elzemdir. Bu kapsamda AB ülkelerinde artan göçmen kaçakçılığı ile mücadeleyi desteklemek maksadıyla 2016 yılında EUROPOL bünyesinde Avrupa Göçmen Kaçakçılığı Merkezi ihdas edilmiştir. Merkezin 2016-2017 yıllarını kapsayan değerlendirme raporunda göçmen kaçakçılarının sadece Avrupa’ya yönelik göçlerden yılda 4,7 ila 5,7 milyar Euro civarında para kazandıkları tahmin edilmektedir. 2016 yılında düzenlenen “Göçmen Kaçakçılığı ile Mücadele ve Göçmenlerin Korunmasına Yönelik Kapsamlı Küresel Yaklaşım” adlı proje bünyesinde göçmen kaçakçılığına müdahale edebilmek için dört temel alanda çalışmalar yapılması ve stratejiler geliştirilmesi hususu vurgulanmıştır.

Bu dört husus kaçakçılığa maruz kalmış düzensiz göçmenlerin korunması, devletin kaçakçılara yönelik engelleme gücünün artırılması, göçmen kaçakçılığı yapılmasına sebep olan temel etkenlerin incelenmesi ve göçmen kaçakçılığı konularında çalışma, araştırma ve veri toplama imkânlarının geliştirilerek desteklenmesidir (Kalkınma Bakanlığı, 2018: 10).