• Sonuç bulunamadı

I. 4.1.3.3 Rasyonel Beklentiler Yaklaşımı

I.6. Ekonomik Kriz Çeşitleri

I.6.2. Finansal Krizler

Finansal krizleri, reel ekonomi üzerinde büyük yıkıcı etkiler yaratabilen ve piyasaların etkin işleyiş gücünü bozan finansal piyasalardaki çöküşler olarak tanımlamak mümkündür (Yay, Gürkan, & Yılmaz, 2001). Döviz ve hisse senedi gibi finansal piyasaların, verimli yatırım alanlarına fon aktarmak olan işlevlerini yerine getirememesi sonucunda finansal kriz ortaya çıkmaktadır. Bu tanımlara ilave olarak ahlaki tehlike ve ters seçim gibi kavramlarla ilişkilendirilerek (Mishkin, 1996: 39), finansal krizlerin

tanımlaması şu şekilde yapılmaktadır; “finansal kriz, ters seçim ve ahlaki tehlike (moral hazard) sorunlarının ileri boyutlara varması sonucu piyasaların, fonların en verimli yatırım fırsatlarına sahip olan ekonomik birimlere kanalize edilmesindeki etkinliğini kaybetmesi nedeniyle finansal piyasalarda ortaya çıkan doğrusal olmayan bir bozulmadır.”

Etkin bir şekilde fonksiyon görmeyen finansal piyasalar, ekonomik faaliyet hacminde şiddetli daralmalara yol açmaktadır. Faiz oranındaki artışlar, belirsizliklerin artması, finansal sektör bilançolarındaki bozulmalar ve bankacılık sektöründeki bozulmalar finansal krizlere görünürde yol açan faktörlerdir.

Finansal krizler nitelik olarak gelişmekte olan ülkelerde benzer nitelik göstermektedir. Bu ülkelerde yüksek enflasyon ortamında yatırımlar aksayabilmekte, kredilerin geri ödenmesinde güçlükler yaşanmaktadır. Yüksek enflasyonla birlikte kamu açıklarının bankalar tarafından finanse edilmesi faizleri artırarak özel sektörün kaynak maliyetini yükseltmektedir. Aynı zamanda yüksek enflasyon ortamında bankaların kısa vadeli mevduat toplayıp uzun vadeli borç vermeleri para, vade ve getiri uyumsuzluklarına

I.6.2.1. Bankacılık Krizleri

Ticari bankaların borçların vadesini uzatamamaları veya vadesiz mevduatlardaki ani bir çekme talebini karşılayamamaları sonucu likidite sıkıntısına düşmeleri durumu Bankacılık Krizi olarak ifade edilmektedir.

Bankacılık krizlerinin tanımlanmasında; hisse senedi ve gayrimenkul fiyatlarındaki dalgalanmalar, banka portföyünde geri dönmeyen krizlerin payı ve firma başarısızlıkları, küçülen sektörün yol açtığı banka aktiflerindeki bozulmalar gösterge olarak kullanılmaktadır. Şekil 5’de görüldüğü gibi vade uyumsuzluğu ve para uyumsuzluğu denilen çifte uyumsuzluk, borçlu ve alacaklı kurum veya kişiler arasında yaşanan uyumsuzluklardır. Bu uyumsuzlukların dengelenmemesi sonucu aktif-pasif dengesi sağlanamamakta ve bilanço sorunlarıyla birlikte bankacılık krizi yaşanmaktadır.

IMF’nin 2002 yılında yayımladığı “Finance & Development” dergisine göre

(IMF, 2002), Bankacılık Krizi; fiili ya da potansiyel banka mevduatlarının çekilmesi, bankaların yükümlülüklerini ertelemeleri ve finansal araçlarını çevirme kabiliyetlerini yitirmeleri ya da büyük ölçekli finansal destek sağlaması için hükümetin iflasları önlemeye zorlamasının teşvik ettiği spekülatif banka iflasları sonucunda oluşmaktadır. Bunlarla

birlikte, artan geri dönmeyen krediler, menkul kıymetler piyasalarındaki dalgalanmalar, reel sektörün küçülmesi nedeniyle bankaların aktif yapılarının bozulması bankacılık

Şekil 5. Sermaye Hesabı Krizi ve Kredi Daralması Arasındaki Nedensellik Bağları

Kaynak: Orhan Bilge, Ekonomik Krizlerin Yoksulluk Üzerine Etkileri, Sosyal Yardım

Uzmanlık Tezi, Ankara, 2009: 40.

II. Sermaye Girişlerinin Bileşiminde Kısa Vadeli Krediler Ağırlıklı Hale Gelir

Ödemeler Bilançosu Fazlası: Dış rezervler artar Yurtiçi Kredi Genişlemesi Absorbsiyon Artışı veYurtiçi Patlama

I. Geniş Hacimli Sermaye Girişleri Temel Cari Hesap Açığını Geçer

Sermaye Girişleri Ani ve Yoğun Bir Şekilde Tersine Döner

Ödemeler Bilançosu Açıkları: Rezervler Tükenir

Para Krizi

Uluslararası Likidite Kıtlığı

Serbest Dalgalanma Adına Serbest Düşüş

Galanma

Sermaye Hesabı Krizi

Ödemeler Bilançosunun Düzelmesi “Çifte Uyumsuzluk” Vade Uyumsuzluğu Para Uyumsuzluğu Bilançolarda Hızlı Bozulma Gerçekleşir Bankacılık Krizi=İKİZ KRİZ Kur İstikrarı

Bilanço Spiralinin Aşağı Doğru Kayması Kredi Daralması Galanma Yurtiçi Talebin Çöküşü Yurt İthalatın Çöküşü

Büyük Cari Hesap Fazlaları

Müdahaleci Politikalar İyileşme

Ekonomide yaşanan makro ve mikro düzeydeki aksaklıklar, kamu ekonomisinin ağırlıklı olduğu ekonomilerdeki bölgesel krizler, bankacılık krizlerinin belirtisi olarak değerlendirilmektedir. Bunların yanı sıra bireysel ve kurumsal müşterilerin bankalardan mevduatlarını çekmek istemeleri, bankaların pazar payı oranında etki yapmasına ve bu etkinin yayılma etkisiyle diğer bankalara sirayet ederek bankacılık krizini sistematik bir krize dönüştürebilecektir.

I.6.2.2. Döviz Krizleri

Döviz veya para krizi için literatürde farklı tanımlamalar yer almakla birlikte, bütün tanımlamalarda devalüasyon ve döviz kurundaki değişmelerle ilişki kurulmaktadır. Aynı zamanda yurtiçi faiz oranındaki aşırı dalgalanmalar ve/veya uluslararası rezervlerdeki kayıplarla ilişkilendirilen döviz krizi en basit anlamda, uluslararası rezervlerde bir kayba ve ulusal paranın devalüasyonuna yol açacak spekülatif atak dönemi olarak tanımlanabilir

(Dumrul, 2003: 10).

Döviz krizlerinin belirleyicileri; zayıf makroekonomik göstergeler ve hatalı iktisat politikaları, finansal altyapı yetersizliği, ahlaki risk ve asimetrik enformasyon olgusu, piyasadaki kreditörlerin ve uluslararası finans kuruluşlarının hatalı his ve ön

sezgileri ve siyasal suikast veya terörist saldırı gibi beklenmedik olaylar olarak beş grup altında toplanabilmektedir (Aydın, 2003: 5). Bu etkenlerin bir ya da birkaçı, ekonomik ajanlar tarafından ulusal paraya spekülatif saldırılar başlatılmasına yol açmaktadır. Ülkenin ulusal parasına güvenin kaybolması, yerli paradan dövize kaçışı başlatmakta ve bu kaçışla birlikte mevcut döviz kuru üzerinde baskı oluşmaktadır. Kendini hissettiren bu baskı, karar alıcılar tarafından Merkez Bankası rezervlerinde ciddi bir erime göze alınarak; büyük

oranlı bir devalüasyon yapılarak veya yurtiçi faizler önemli ölçüde yükseltilerek karşılanmaktadır

Finansal krizlerin, para krizleri başlığı altında incelenen ödemeler dengesi krizleri, sabit kur sistemi uygulayan ülkelerde döviz rezervi azalmalarına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Yine bir para krizi çeşidi olan döviz kuru krizi, ödemeler dengesi krizlerinin meydana geldiği koşuldan farklı olarak esnek kur rejimi uygulamalarında ortaya çıkmaktadır. Etkilerinin çok yönlü olması dolayısıyla; ödemeler dengesi krizi, döviz kuru

krizi ve para krizi çoğu zaman eş anlamlı olarak kullanılabilmektedir. Ancak ödemeler dengesi krizlerinde dikkat döviz rezervi azalmalarına çekilirken, döviz krizlerinde kur değişmelerine çekilmektedir.