• Sonuç bulunamadı

Y. Ö.K DÖKÜMANTASYON MERKEZİ TEZ VERİ FORMU

1.22 Fikripaşazade Ömer Lütfi (?)

Fikripaşazade Ömer Lütfi, önsözüne adının sadece baş harfini yazdığı arkadaşına teşekkür ederek başlıyor. Çünkü bu oyunu kaleme almasında, aralarında geçen konuşmanın, fikir alışverişinin çok önemli olduğunu belirtiyor: “Azizim S...

Beğ, Bu eserimin tab’ı zamanında size alenen ifâ-yı teşekkür etmeği düşünmeyecek olursam, büyük bir haksızlık göstermiş olurum. Çünkü Mısır’da size rast gelmemiş ve ettiğimiz bir çok mübâhese ve mükâleme arasında İstanbul’un şimdiki izdivâclarına dâir teâti’-yi efkâr etmemiş olsaydım, bu eseri böyle yazıp meydana getirmek şöyle dursun belki yazmak fikri bile bana hiç gelmeyecekti.”337 Bu tür

önsöz başlangıçlarını bir çok yazarımızda görmekteyiz. Kimi bir arkadaşına kimi bir akrabasına teşekkür ederek önsözlerine başlamaktadır. Bunu bir saygı, hatır bilirlik,

336

Âli Bey, Letâfet, İstanbul, 1315 (1897).

şükran olarak görebiliriz. “Vakıa İstanbul’da şimdi okumuş genç beylerle genç

hanımlar arasında husûle gelen izdivaclardan çoğunun hazin bir sûretle hitâm bulmakda olduğu benim de nazâr-ı dikkatime çarpıyordu. Fakat mes’eleye sûret-i mahsûsada hasr-ı dikkatle bunun niçin böyle olduğunu aramak ve hele bunu bir tiyatro halinde yazıp göstermek -tekrar itiraf ederim- siz bana söylemeseydiniz, kat’iyyen benim hatırıma gelmeyecekti. Binâenaleyh üzerimdeki mürşidlik hakkınızı (!) teslim eder ve size alenen arz-ı teşekküre kendimi mecbûr görürüm.”338

Tiyatro alanında yapıt vermenin daha yeni olduğunu vurgulayan Ömer Lütfi, bu yapıtın başarısını okuyucuların ve arkadaşının takdir edeceğini vurgular. Bu nedenle oyunla ilgili değerlendirmeyi yaparken bu noktayı göz önünde bulundurmalarını istemektedir: “Deruhde ettiğim şu müşkil işi hüsn-i muvaffakıyetle

ifâ edebilmemi; bunu, siz ve karieyn söyleyeceksiniz. Yalnız bu tarzda eser yazmanın bizde ne kadar yeni olduğunu ve hele böyle mühim bir mes’ele-yi ictimâiyyemizi tiyatro halinde tafsil ve tefsîr etmek, sebebleri aramak, hasılı içtimâî bir (tez)i câmi’ tiyatro kaleme almak bizde ma-teessüf henüz çok yapılmamış bir şey olmadığım el- bette nazar-ı insafdan uzak tutmazsınız!”339

Ömer Lütfi, bir çok dönem yazarı gibi, bu tarz yapıtların yeni yazılmaya başlanmış olmasından dolayı anlaşılamam, beğenilmeme, başarılı bulunmamam gibi kaygıları da önsözünde belirtiyor. Bu da genel olarak yazarlarımızın yaptığı bir şeydir. Bu tarzın yeni olması ve hiç bilinmemesinin beraberinde getireceği eleştirileri bir anlamda kırmak, halkı bu tarza karşı hazırlamak, değerlendirmeleri bu uyarılar ışığında yapmalarını istemek yazarların genel olarak önsözlerinde yaptığı bir davranış şekli olarak çıkıyor karşımıza. Yine Ömer Lütfi, “bugün hoşa gitmeyen, yarın takdir olunabilir” derken, yeninin karşılaşacağı zorlukları bir nebze olsun azaltmış, yazarları ve okuyucuyu bu konuda daha hevesli hale de getirmeye çalışmış olmaktadır. Ve bunu da, tiyatrosunu yazarken bu düşüncenin kendisine hiç tereddüde

338 Y.a.g.y. 339 Y.a.g.y. 339 Y.a.g.y.

düşürmediğini belirtiyor. Bugün Avrupa’da bu tarzda tiyatrolar nasıl yazılıyorsa kendisinin de bu alana uyarak yazmaya çalıştığını ekliyor: “Böyle kendim ve

memleketim için yeni bir teşebbüsde def’i imkânsız bir çok (nev-....?) düşmüş olmam muhtemel bulunduğu gibi korkarım ki pek kusurlu olmayan bazı mecâlislerim bile mücerred-i halikin me’lûf olduğu tarz-ı tahrire muvafık düşmeyeceği için pek o kadar hoşa gitmesin! Ma’-ma-fih tiyatromu yazarken bu düşünce bana hiç tereddüd vemedi. Kendi kendime "bugün hoşa gitmeyen yarın takdir olunabilir." dedim. Bütün dikkatim, Avrupa’da bugün bu tarzda tiyatrolar nasıl yazılıyorsa ona muvafık kalmak, tiyatro kavâninine muhâlif bir şeyi yapmak cihetine masrûf oldu. Ama bu, daha bizde o kadar anlaşılmaz takdir olunmaz imiş! Zararı yok. Bugün büyük muvaffakiyet yapıp da yarın hiç olmaktansa sonra bugün hiç görünüp de tedricen takdîr olunmak elbette daha iyidir!”340

Ömer Lütfi önsözünün son bölümünde ise, tiyatro ve tiyatro yapıtının nasıl olması gerektiğine dair bakış açısını okuyucuyla paylaşmaktadır. Bir tiyatronun, bir diğerinden farklı ve üstün olan tarafının konusu olduğunu, kişilerin canlı olması gerektiğini ve olayın hiç gevşemeyip dinleyenlerin dikkatlerini başından sonuna kadar aynı kuvvetle etkilemesi gerektiğine inanıyor: “Bir tiyatroyu temeyyüz

ettirecek şey, muhtevi olduğu eşhâsın gayet diri olması, sonra da vak’anın hiç bir yerde gevşemeyip sami’inin nazâr ü fikrini baştan aşağı aynı kuvvetle teshîr edebilmesidir.”341 Yazar, bu konuda elinden geleni yaptığını söylerken, amacına

biraz da olsa ulaşabildiği için mutlu olduğunu ve bazı kusurların o kadar önemli olmayacağını söylüyor. Dikkat çeken başka bir nokta ise, Ömer Lütfi’nin daha sonra yaptığı açıklamadır: “(...)Biri bana "şu cümle pek adi olmuş.Yerine daha bir

parlağını koymalıydı” derse bu itiraza pek ehemmiyet vermem. Fakat "tasvir ettiğimiz (Leman) hiç Türk kızına benzemiyor” yolunda bir itiraz serdedecek olursa

340 Y.a.g.y.

buna doğrusu çok telaş ederim. Çünkü eşhâsı diri olmayan bir piyes velev dünyanın bütün tezyinât-ı lafziyyesini haiz olsun- yine yaşamaz.”342 Bu sözleriyle Ömer Lütfi,

tiyatro önsözlerinde karakter yaratmanın önemini bizlere hatırlatıyor. Dramaturjik bir bilgide bir oyun için en önemli özelliklerden biri olan karakter yaratma ve karakter yaratma teknikleri, o gün bile, bu önemi ve yazarların dikkatini bizlere göstermektedir. Kişileri canlı olmayan bir oyunun, dünyanın bütün güzel sözleriyle süslenmiş olsa da başarılı olamayacağının altının çizilmesi, oyun yazarlarımızın daha yeni tanıştıkları bu alanı kavrabildiklerini, okuyucuya da anlatmaya çalıştığını görüyoruz.

Ayrıca yazar dönemim ana sorunlarını oyun konusu olarak seçişini, evlilik sorunlarını, aile yaşamını işlerken “tasvir ettiğimiz Leman hiç Türk kızına benzemiyor” tümcesiyle oyun kişisinin inandırıcılığını anlatımınız ne denli güzel olursa olsun kahramanın yaşamadığı sürece etkisinin olmayacağını belirlemiş oluyor.

Doğrusu oyun yazımı bilgisi açısından Ömer Lütfi’nin önsözü bizce çağına göre, dönemine göre doğru çözümler ve öneriler içermektedir. Bu yönüyle de 1905 yılında yazılan Şimdiki İzdivaçlar piyesinin dönemi yansıtan ilginç bir belge oduğunu düşünüyoruz.

342 Y.a.g.y.