• Sonuç bulunamadı

H) SĠYAK VE SĠBAK

IV. FIKIH ĠLMĠ AÇISINDAN

Fıkıh kelimesi lüğatta bir Ģeyi bilmek, anlamak manasına gelir. Kur‟an‟da fıkıh kelimesi mutlak ilim için değil, ince anlayıĢ, keskin idrak ve konuĢanın gayesini

anlamak manalarında kullanılmıĢtır. ĠĢte Kur‟an‟da yer alan ibadet ve hukukla ilgili âyetlere “ahkâm âyetleri” ismi verilmektedir. Ġbadet, muamelat (hukuk) ve ukubat

(cezalar) ile ilgili olan bu âyetler, esasen Fıkıh (Ġslâm Hukuku) ilminin konusudur.

Bu ilmin metodolojisiyle meĢgul olanlara usûlcü; pratik ahkâmıyla meĢgul olanlara da fakîh adı verilmektedir. Fıkhî tefsîr ise, Kur‟ân‟daki ibadet, muamelat ve ukubat ile ilgili amele yönelik âyetleri yorumlayan akıma verilen isimdir.362

Müellif eserinde yer yer fıkhi meselelere de temas etmiĢtir. ġafii mezhebine mensup olan müellifimiz Ġmam ġafiî‟nin de görüĢlerine zaman zaman yer vermektedir. Hatta müellif sadece fıkhî meseleler değil diğer konularla ilgili âyetlerde de yine Ġmam ġafiî‟nin görüĢlerini aktarmaktadır. Ama Ebu Hanife, Ġmam Malik ve Ahmed b. Hanbel‟in (ö. 241/855) de zaman zaman görüĢlerine baĢvurmaktadır. ġimdi bunu bazı örneklerle aktarmaya çalıĢacağız:

361 Licevî, Beyanu‟l-Kur‟an, V, 452. 362 Ünver, “Tefsir Ekolleri”, 143.

Örnek 1:

“ْ َِّٕجَّْۜجٍَُٝلًَْ َٖ٣ ًَُّ۪جٌَُُِْْْ٘طْلَ٣ْ َْٕجُْْْطْلِنْ ِْٕجْ ِزَِّٰٞظُجْ َِْٖٓجٍُُٝظْوَضْ َْٕجْ ـحَُ٘ؾٌُْْْْ٤ََِػْ َّْ٤ََِكِْعٌَْ ْلْجْ٢ِكُْْْطْذٍََػْجَيِجَٝ َُْْ جُٞٗحًَْ َٖ٣ ٍِ۪كحٌَُْج

ْ ح٘٤۪رُْٓ ّجُٝىَػْ ٌُْْ - Yeryüzünde sefere çıktığınız vakit kâfirlerin size

saldırmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızdan ötürü size bir günah yoktur. ġüphesiz kâfirler sizin apaçık düĢmanınızdır.”(Nisâ; 101) âyetini tefsir ederken

müfessirimiz âyette geçen “ُْْْطْلِنْ ِْٕج - eğer (düĢmandan) korkarsanız” ifadesi için: “Âyette “ُْْْطْلِنْ ِْٕج - eğer (düĢmandan) korkarsanız” buyuruluyor ama dört mezhebe göre de namazı kısaltmanın Ģartı yolculuğa bağlanmıĢtır korkmaya değil; burada böyle buyurulmasının amacı yolcululuğun durumunun beyan edilmesidir.” diyor. Devamında ise iddiasını bir hadis ile de destekleyerek Ģu Ģekilde fıkhî hükmünü ortaya koyuyor: Kimileri bu âyeti delil göstererek „SavaĢ durumu dıĢında yolcunun namazını kısaltması doğru değildir‟ demiĢtir ancak bunu söyleyenler hata etmiĢlerdir. Zira hem peygamberimizin hadisi hem de davranıĢları „namaz kısaltma ruhsatının; savaĢ durumundaki yolcuya has bir ruhsat olmadığına delildir. Nitekim Ya‟la b. Ümeyye diyor ki “Ben Hz. Ömer‟e dedim ki Allah “ُْْْطْلِن - eğer (düĢmandan) ْ ِْٕج

korkarsanız namazını kısaltın” buyuruyor. Artık savaĢ kalmadı biz neden hâlâ yolda

namazlarımızı kısaltıyoruz.” dedim. O da dedi ki; “Ben de tıpkı senin gibi bunu peygambere sordum. O da; „َُْٚطَهَىَطْجَُِٞرْهحَكْ ٌُْْْْ٤ََِػْحََٜذُْ َّاللَّْمَّىَظَضْ سَهَىَط - Bu yolculukta namazı

kısaltmak muhakkak ki siz Müslümanlara Allah‟ın verdiği bir kolaylık, hafifletmedir (ruhsattır); artık onun ardına düĢmeyin Rabbinizin sadakasını kabul edin.‟ buyurdu.”

Yani yolculukta korku olsa da olmasa da namazı kısaltmak doğrudur. Nitekim Ġmam ġafiî ve Ġmam Ahmed b. Hanbel demiĢtir ki namazı kısaltmak daha iyidir ama kısaltmadan da kılmak mümkündür. Ancak Ġmam Hanefî ve Ġmam Mâlik ise namazı

kısaltmak vaciptir diyor.”363

Örnek 2: “ْ ُسَ٣ِّوٍََْطُُْٔجَْٝ ُزَيُٞهَُْْٞٔجَْٝ ُسَوَِ٘هُُْْ٘ٔجَْٝ ِ۪ٚذْ ِ ّٰاللّْ ٍِْ٤َـُِْ ََُِّٛجْ حََْٰٓٓٝ ٍِ٣ ُِْ۪٘هُْجْ ُْْكََُْٝ َُّّىُجَْٝ ُسَطْ٤َُْٔجٌُُْْْْ٤ََِػْ ْصٍَُِّٓق َْْلْحِذْجُِْٞٔٓوَطَْٓضْ َْٕجَِْٝدُظُُّ٘جْ٠ََِػْ َفِذُيْحََُْْْٓٝطْ٤ًََّيْحَْٓ َّلِْجُْغُرَُّٓجْ ًََََجْحََُْٰٓٓٝسَك٤ ۪طَُّ٘جَٝ ْ َٖ٣ ًَُّ۪جْ َِّثـَ٣ََّْْٞ٤َُْجْْ َّۜ نِْٓكْ ٌُُِْْ ٰيْ َِّّۜ َلَْْ َْْٔؼِْٗ ٌُْْْ٤ََِػْ ُصَْْٔٔضَجَْٝ ٌَُْْ٘٣ ۪وْ ٌَُُْْْ ُصًََِْْٔجْ ََّْٞ٤َُْجْ ََِّْٕۜٞشْنجَْٝ َُْْْٛٞشْهَضْ َلََكْ ٌُِْْ٘٣ ۪وْ ِْْٖٓجٍَُٝلًَ َّْۜ ح٘٣ ۪وْ َّ َلَِْْ ْلْجْ ٌَُُُْْ ُص٤ ۪ػٌََْٝ٢۪ط َْؿْ ٍسَظَْٔهَْٓ٢۪كْ ٍَُّطْػجْ ََِٖٔك

ْ ْ٤ ۪قٌَْ ٌُٞلَؿَْ ّٰاللّْ َِّٕحَكْ ٍْْغِ ِلْْ ٍقِٗحَؿَطُْٓ ٍَْ٤ - ÖlmüĢ hayvan, kan, domuz eti,

Allah‟tan baĢkası adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamıĢ iken) kestikleriniz hariç; boğulmuĢ, darbe sonucu ölmüĢ, yüksekten düĢerek ölmüĢ, boynuzlanarak ölmüĢ ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmıĢ hayvanlar ile dikili taĢlar üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. ĠĢte bütün bunlar fısk (Allah‟a itaatten kopmak)tır. Bugün kafirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak Ġslâm‟ı seçtim. Kim Ģiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin (haram etlerden) yerse Ģüphesiz ki Allah çok bağıĢlayıcıdır, çok merhamet edicidir.”

(Mâide; 3) âyetini de müellifimiz Ģu Ģekilde açıklıyor: “ ََّّْىُجْ َٝ ” lafzı Hâs-ı

Mutlak‟tır. Ancak maksat Hâs-ı Mukayyed‟dir. Zira “ُْـُْٞٓلَُْٔجْ َُّّىَُج” canlıların bedeninden dıĢarıya akan kana denir. “ٍِْ٣ُِِْ٘هُْجِْْْكََُٝ” lafzı bize domuz kesilse bile yine

de etinin haram olduğunu gösterir. Ayrıca “ْ ِ۪ٚذِْ ّٰاللٍِّْْ٤َـََُُِِّْٛجْحََٰٓٓٝ ” ifadesi de gösteriyor ki; Allah‟ın adından baĢkası adına kesilen büyük ve küçükbaĢ hayvanların eti de haramdır.

Allah bu âyette 3 Ģeyi haram kılmıĢtır. Bunlar:

1) Allah dıĢındaki Ģeylere kurban edilen hayvanların etleri. 2) Her türlü fal ve kehanetle ilgili iĢler.

3) Hertürlü Ģans oyunu ve kumar. Ancak bir konuda iki taraf eĢit olduğunda kura çekmek caizdir. Zira hakim kura çekmeden bir tarafa yetki (veya iĢi) verirse haksızlık olur. Ama bu Ģekilde haksızlık olmaz.364

Örnek 3:

“ْ ِْٕجَْٝ ًُُُِِْْۚٞوحَؿُْ٤ُِْ ِِْْٜتحَٰٓ٤َُِْْٝجْ٠ُِٰٰٓجْ َُٕٞقُٞ٤َُْ َٖ٤ ۪ؽحَ٤َّشُجْ َِّٕجَْٝ َّۜ نِْٓلََُُِّْٚٗجَِْْٝٚ٤ََِػِْ ّٰاللّْ ُْْْجًًٍَُِْْ٣ْ َُْْْحَِّْٔٓجًُُِْٞأَضْ َلَْٝ ًٍَُُِْْٕ۬ٞشَُُْٔ ٌَُِّْْٗجْ ُُُْْٛٞٔطْؼَؽَج - Üzerine Allah adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyin. Çünkü

bu Ģekilde davranıĢ fasıklıktır. Bir de Ģeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmeleri için mutlaka fısıldarlar. Onlara boyun eğerseniz Ģüphesiz siz de Allah‟a ortak koĢmuĢ olursunuz.” (En‟âm; 121) âyetinin hükmî durumunu müellif hadis ve

mezheb imamlarının görüĢleri ile de destekleyerek Ģu Ģekilde açıklığa kavuĢturuyor: Ġmam Malik ve Ġmam ġafiî diyor ki; “Bir Müslüman bir hayvanı kestikten sonra

Allah‟ın adını ansa da anmasa da kestiği helaldir yenir. Zira Allah‟ın adını anarak

boğazlamak sünnettir. Nitekim Resulullah “ًًٍَُْْْ٣ْ َلْْ َٝأْ ِ َّاللّْ ُْْْجْ ًٍُِيْ ٍ َلََقْ ُُُِِْْٓٔجْ ُسك٤ِذُي -

Müslüman kiĢi hayvanı boğazlarken Allah‟ın adını ansa da anmasa da o etin yenmesi helaldir.”365 buyuruyor.366

Örnek 4:

“ َْْٓضْجََُِِِّْْْٞٔٝٚ٤ََِػْجَُِّٞطْجَُٰٞ٘ٓجْ َٖ٣ ًَُّ۪جْحَُّٜ٣َج حَٰٓ٣ْ َِّّۜ٢ِرَُّ٘جْ٠ََِػْ ََُِّٕٞظُ٣َُْٚطٌَِثْ حٔ٤ِ۪ َََِْٰٰٓٓٝ ّٰاللَِّّْٕج - ġüphesiz Allah

ve melekleri Peygamber‟e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin.” (Ahzâb; 56) âyetini açıklarken müellifimiz Salavat konusunu ele alıyor.

Kendi de ġafiî olan müellifimiz ġafiiî ve Hanbelî mezhebi doğrultusunda bir görüĢ beyan ediyor ve hem namazda hem de peygamberimizin her adı anıldığında (en azında ilkinde) salavat getirmenin farz olduğunu Ģu Ģekilde ifade ediyor: Salavatta geçen (Salli-Barik) “ٍُْآ” lafzı bağlıları anlamına gelir. Nitekim Kur‟an‟da 14 yerde “ََْْٕٞػ ٍِْكْ ٍُآ” lafzı geçmektedir ve bunların hepsi de Firavuna‟a bağlı olanlar, tabi olanlar anlamına gelir, sadece ailesi anlamında değildir. Oysaki Arapça‟da “ََُْْٛج” kelimesi sadece aile anlamında kullanılır.

Bu âyetin emriyle her müslümana Hz. Peygamber (sav)‟e bir defa salat ve selam okumak farzdır sonrakiler ise artık nafile olmaktadır.

Namazda salavat okumak Ġmam ġafii ve Ġmam Ahmed‟e göre farzdır. Birçok sahabe de böyle demiĢtir.

Peygamberin adı açıkça (seslice) zikredildiğinde salavat getirmek gereklidir.367 Nitekim hadiste “Ümmetimden hain olan (pinti-vefasız) kiĢi adım

anıldığında salavat getirmeyendir.”,368

buyurulmaktadır.