• Sonuç bulunamadı

Bir firmanın gerçek değerinin ne olduğu ve nasıl hesaplanacağı oldukça karmaşık bir konudur. Birleşme, satın alma, özelleştirme, halka açılma, performans ölçümü ve tasfiye gibi birçok stratejik kararların alınmasında firma değerlemesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyaca binâen, firma değerinin tespit edilmesinde ortak standartların oluşturulması için pek çok çalışma gerçekleştirilmiştir.

Internal Revenue Service (IRS), The American Society of Appraisers (ASA), The Institute of Business Appraisers gibi kuruluşlara ek olarak birçok akademisyen firma değerlemede ortak standartların oluşması için çalışmalar yapmışlardır (Khursheed and Darshan, 2004: 2). Ancak tüm bu çalışmalara karşın, firma değerinin tespitinde genel kabul görmüş ortak bir standart günümüzde bulunmamaktadır.

ASA firma değerlemesinde, değerleme yaklaşımı (bir veya daha fazla değerleme yöntemi kullanarak değer belirlemenin yolu), değerleme yöntemi (bir yaklaşım içinde değer belirleme yolu) ve değerleme prosedürü (değerleme yönteminin adımları) tanımlarını kabul ederek firma değerlemesine farklı bir boyut

getirmiştir. Burada değerleme yaklaşımlarının temel unsurlarından biri piyasaların etkinliğidir. Çünkü etkin bir piyasada piyasa fiyatı, firma değerinin en iyi tahminidir (Chambers, 2005: 177).

Bilindiği gibi bir firmanın piyasa değeri, firmanın hisse senedi sayısı ile hisse senetlerinin piyasa değerinin çarpılmasıyla hesaplanmaktadır. Daha öncede belirttiğimiz gibi firmanın amacı firmanın piyasa değerini maksimize etmektir. Bu sebeple, arz ve talebe göre oluşan hisse senetlerinin piyasa değeri, firma değerinin hesaplanmasında sıklıkla kullanılmaktadır. Piyasa değerine göre yapılan değerlemelerde, hisse senedi fiyatının firma değeri, en iyi gösterge olarak kabul edilmektedir (Ercan ve Ban, 2008: 119).Ülkemizde de aktif ve herkesin ulaşabileceği bir piyasanın olması, firmaların değerinin çoğu çalışmada piyasa değeri ile ölçülmesini beraberinde getirmiştir.

Esasında değerleme yaklaşımları altında geliştirilen yöntemler, bu değerin yani piyasa değerinin gerçek değeri yansıtıp yansıtmadığını test etmektir. Bu doğrultuda geliştirilen yaklaşımlar Tablo 2.1’de gösterilmiştir.

Tablo 2.1: Firma Değerlemesinde Temel Yaklaşımlar Bilanço Temelli Gelir Tablosu Temelli Karışık (Şerefiye) Nakit Akışlarını İskonto Etme Değer Yaratma Opsiyon Temelli Defter Değeri Yöntemi Fiyat / Kazanç Oranı Yöntemi Klasik Yöntemler İndirgenmiş Nakit Akımları Ekonomik Katma Değer Black Scholes Eşitliği Düzeltilmiş Defter Değeri Yöntemi Kâr payı Değeri Yöntemi UEC* Yöntemi Firma Değeri Modeli Ekonomik Kâr Yatırım opsiyonu Tasfiye Değeri Yöntemi Fiyat / Satışlar Yöntemi Kısaltılmış Şerefiye Yöntemi Öz sermaye Değeri Yöntemi Nakit Katma Değer Alternatif Fayda Yeniden İnşa Değeri Yöntemi Fiyat / FVÖK Yöntemi Diğer Yöntemler Kâr paylarının İndirgenmesi Yöntemi Yatırımın Nakit Akım Kârlılığı Proje Genişletme Piyasa Değeri / Defter Değeri Oranı Yöntemi İşleyen Teşebbüs Değeri Yöntemi Yatırımda Vade Kaynak: Fernandez, 2002: 21 *

Tablo 2.1’de görüldüğü gibi, firma değerlemesinde çeşitli yaklaşımlar altında bir çok yöntem geliştirilmiştir. Değerlemenin amacına (Satın alma, birleşme, halka arz, performans ölçme vb.) ve değerlenecek firmanın özelliğine (Halka açık firma, kapalı firma vb.) göre birbirinden farklı yöntemler kullanılmasını kaçınılmazdır. Bu sebeple günümüzde firma değerinin tespitinde genel kabul görmüş ortak bir yöntem bulunmamaktadır.

Hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın firma değerini belirlemede kullanılan yöntemler, olası alternatifler için verilecek kararlara, karşılaştırma, sıralama ve reddetme imkanı vermelidir (Becerra, 2009: 90). Bu bağlamda firma değerlemede kullanılan başlıca yöntemleri kısaca açıklamamızda fayda vardır.

2.4.1. Defter Değeri

Bilançoda yer alan varlıkların değeri, işletmenin sahip olduğu o varlığın muhasebe defterlerinde kayıtlı bulunan değerini ifade etmektedir ve varlıkların çoğu defterlerde tarihi maliyetleri ile kayıtlı bulunduğundan bu varlıkların defter değerleri onların piyasa değerini yansıtmayacaktır.

Defter değeri; bilançodan sağlanan muhasebe bilgilerini kullanarak şirketin net varlıklarını (varlıklar- yükümlülükler) değerlemek şeklinde tanımlanabilir. Bu yaklaşımda şirketin değerinin, net varlıkların değerleme tarihindeki defter değerine eşit olduğu varsayımı yapılmaktadır (Ledereıch and Siegel, 1990: 6). Defter değeri yöntemine göre değerlemenin yapılabilmesi için hisse senetlerinin defter değerinin bulunması gerekmektedir. Bu değer;

Hisse Senedinin Defter Değeri = (2.1)

şeklinde hesaplanır. Daha sonra hisse senedinin piyasa değeri ile karşılaştırılarak, hisse senedi fiyatlarının gerçek değeri yansıtıp yansıtmadığına bakılır. Ancak bir firmanın hisse senetlerinin defter değeri en son yayınlanan finansal tablolara göre hesaplandığından, piyasa değeri gibi anlık değer vermeyecektir. Bir hissenin piyasa fiyatı süreklilik esasına göre o firmanın değerini hesaplamaktadır. Bu nedenle piyasa fiyatı ile defter değerinin eşit olması beklenemez.

Defter değeri, geçmişe yönelik bir değerleme olduğundan, yatırımcılar ve firma ortakları açısından önemli bir anlam taşımayacaktır. Ancak piyasa değeri ile karşılaştırılabilme özelli açısından kullanılmaktadır.

2.4.2. Tasfiye Değeri

Firmanın minimum değerini ifade eden tasfiye değeri; bir firmanın varlıklarının belirli bir süre içinde satışı ile sağlanan değerden, tüm borçlar ödendikten sonra kalan tutarın hisse senedine bölünmesi ile bulunan değerdir (Chambers, 2005: 186). Buna göre tasfiye değeri şöyle formüle etmek mümkündür:

Hisse Başı Tasfiye Değeri = (2.2)

Tasfiye değeri firmanın minimum değerini yansıttığından, firma faaliyetlerine devam ettiğinde, gerçek değerinin tasfiye değerinin üzerinde olması beklenir (Fernandez, 2002: 25). Diğer bir ifadeyle piyasa değerinin tasfiye değerinden yüksek olması gerekir. Eğer tasfiye değeri, piyasa değerinden yüksekse bu yatırımcılar için iyi bir sinyaldir ve ilgili firmanın hisse senetleri piyasada talep görecektir. Bununla beraber tasfiye değeri firmanın minimum değerini yansıttığından, doğaldır ki, tasfiye değeri defter değerinden de büyüktür. Bunun nedeni, defter değeri tarihi maliyetlere göre hesaplanırken, tasfiye değerinin cari piyasa değerine göre hesaplanmasıdır.

Tasfiye değeri, zorunlu tasfiye değeri ve normal tasfiye değeri olarak iki şekilde hesaplanmaktadır. Zorunlu tasfiye değeri, normal satışlardan elde edilecek değerden daha küçükken, normal tasfiye değeri piyasada normal rekabet şartlarında firma varlıklarının satılmasıyla sağlanır ve zorunlu tasfiye değerinden daha yüksektir (Okka, 2009b: 882). Ayrıca zorunlu tasfiyede, tasfiye giderleri de normal tasfiyeden daha yüksek olacaktır. Bu durumda firma değerini azaltacaktır.

2.4.3. İşleyen Teşebbüs Değeri

İşleyen teşebbüs değeri firmanın, bir bütün halinde devredilmesi durumunda oluşacak değeridir. Sinerji etkisine göre bütün değeri, parçaların değerleri toplamından daha büyük olacağından, işleyen teşebbüs değerine göre firmanın değeri, firmanın parçalarının değerleri toplamından büyüktür ve firmanın potansiyel kazançlarını da dikkate alır (Algüner, 2009: 11). Etkin çalışan hisse senedi piyasalarında piyasa değerinin, işleyen teşebbüs değerini yansıttığı kabul edilmektedir (İMKB, 2010).

İşleyen teşebbüs değerine göre firmanın toplam değerini aşağıdakilerin arttırdığı varsayılır (Aktaran: Ertuğrul, 2008: 150):

1- Ekstra kazanç gücü (Bir şirket varlıkları üzerinden, yeterli bir oranın daha üzerinde kazanma becerisi)

2- Maddi olmayan varlıkları (Marka değeri, şerefiye, entellüktüel sermaye vb.) 3- Gelecekteki yatırımların değeri (Eğer yatırımcılar bir işletmenin gelecekte kârlı yatırımlar yapma potansiyeline sahip olduğuna inanırlarsa, işletmenin hisse senedine bugün daha fazla ödeyeceklerdir.)

İşleyen teşebbüs değeri hesaplanırken, firmanın şerefiye ve entellektüel sermaye gibi maddi olmayan duran varlıkları dikkate aldığından, elde edilecek değer stratejik fırsatları yansıtan bir değerdir (Feldman, 2005: 14). Buna göre işleyen teşebbüs değerine göre firmanın toplam değeri ile hisse senetlerinin işleyen teşebbüs değeri aşağıdaki gibi hesaplanır (Sarıkamış, 1995: 224-225):

FD = (2.3) ve D = (2.4) Burada;

FD = Firmanın toplam değeri, FVÖK = Faiz ve vergiden önceki kâr

i = Sermaye maliyeti veya istenen getiri oranı, D = Hisse senedinin işleyen teşebbüs değeri,

TB = Toplam borç,

n = Hisse senedi sayısıdır.

2.4.4. Piyasa Değeri / Defter Değeri

Firmanın hisse senetleri yatırım amacıyla alınıyorsa ve herhangi birleşme veya ortaklık düşünülmüyorsa firma değerinin “Piyasa değeri (PD) / Defter değeri (DD)

ve Fiyat (F) /Kazanç (K) oranları” gibi piyasa çarpanları olarak adlandırılan

yöntemlerle hesaplanması daha doğru olacaktır (Taner ve Akkaya, 2003: 3).

PD/DD oranı, hisse senedinin piyasa değerinin hisse senedinin defter değerine bölünmesi ile hesaplanmaktadır. Finansal analiz ve kontrolde de sıklıkla kullanılan bu yöntem, piyasa değerinin defter değerinin kaç katı olduğunu gösterir ve diğer firmaların hisse senetleri ile mukayesesinde kullanılır. Firma değerinde bu oranın kullanım amacı ve yöntemi ise farklıdır. PD/DD oranı kullanılarak hesaplanacak firma değerinde, firmanın içinde bulunduğu sektördeki veya piyasadaki firmaların PD/DD oranları hesaplanarak, ortalaması alınır. Daha sonra ise ilgili firmanın defter değeri ile çarpılarak firmanın değeri hesaplanır. Buna göre hisseleri borsada işlem gören firmalarda formül (Algüner, 2009:8);

FD = Seçilen Sektörün veya Piyasanın Oranı x Firmanın Defter Değeri (2.5)

şeklinde yazılabilir. Sektör veya piyasanın ortalama PD/DD oranını hesaplamanın zor olduğu durumlarda benzer firmaların PD/DD oranından yararlanılarak firma değeri hesaplanır. Halka açık olmayan firmalarda bu yöntem kullanılmak istendiğinde ise genellikle firmanın geçmiş yıllardaki verilerinin ortalaması alınarak firma değeri hesaplanmaktadır.

PD/DD oranına göre firma değerinin hesaplanması, piyasa verilerini baz aldığından daha objektif bir yöntemdir ve uygulaması son derece basittir. Bunun yanında yöntem, sektör veya piyasanın ortalamasını baz aldığından ve ortalamaları

kullanılan firmaların özellikleri ile değeri hesaplanacak firmanın özellikleri farklı olabileceğinden, PD/DD oranına göre hesaplanacak değer firma değerini doğru yansıtmayabilir. Yöntem, hisse senetleri borsada işlem gören firmalar için daha uygunken, hisse senetleri borsada işlem görmeyen firmaların değerlerini bu yöntemle hesaplamak, karşılaştırma yapma imkanı vermediğinden çok uygun değildir.

2.4.5. Fiyat / Kazanç Oranı

Piyasa çarpanlarından bir diğeri de, F/K oranıdır. Bilindiği gibi F/K oranı bir firmanın hisse senedi değeri ile net kârı arasında ilişki kurarak, firmadan bir lira kazanabilmek için kaç lira yatırılması gerektiğini göstermektedir.

Firma değeri hesaplamasında F/K oranı, PD/DD oranı yönteminde olduğu gibi sektörün veya piyasanın ortalaması alınarak yapılır. Buna göre firma değeri şöyle hesaplanır (Bolak, 2000: 185):

FD = Sektörün veya Piyasanın Oranı x Firmanın Net Kârı (2.6)

F/K oranı özelikle birleşmelerde satın alınacak firmanın değerinin belirlenmesinde sıklıkla kullanılmaktadır. Zira F/K oranı yüksek bir firma F/K oranı düşük bir firma ile birleşerek kendi hisse senetlerinin piyasa değerini yükselterek, birleşmeden yarar sağlama yoluna gidebilir (Okka, 2009b; 882).

Yöntem, PD/DD oranı yönteminde olduğu gibi halka açık firmalarda daha kolay işlerken, halka açık olmayan firmalar da, firmanın faaliyette bulunduğu sektördeki F/K oranından yararlanılarak firmanın değeri hesaplanabilir (Aklan ve Demirel, 2007: 32). PD/DD oranı yöntemi için ifade ettiğimiz avantajlar ve dezavantajlar bu yöntem içinde geçerlidir. Buna ek olarak, F/K oranının hesaplanmasında kullanılan “kazanç” kavramının farklı şekillerde ele alınması, önemli bir problem ortaya çıkarmaktadır. Çünkü F/K oranının hesaplanmasında, cari kazanç (ilgili dönemdeki kazanç), forward kazanç (bir sonraki yılda beklenen kazanç), seyreltilmiş kazanç (ihraç edilen tüm menkul kıymetlerin kazanç) ve takip

eden kazanç (3’er aylık son dört döneme ait F/K oranları baz alınarak hesaplanan toplam kazanç) gibi değerler kullanılabilmektedir (Ercan vd. 2006: 48). Bu sebeple formüldeki kazancın farklı şekilde hesaplanması, aynı firma için farklı firma değerleri ortaya çıkaracaktır.

2.4.6. Marka Değeri

Marka değeri son yıllarda firma değerlemesinde dikkate alınan önemli yöntemlerden biridir. Çünkü firmalar gelecekte kazanç sağlayacağı niteliklere sahip olduğundan markaya ciddi yatırımlar yapmaktadır. Bir firmanın mallarının piyasada benzer ürünlere kıyasla fazla talep görmesi, firmanın marka değerinin yüksek oluşu ile açıklanmaktadır. Dolayısıyla marka değeri, firma değerinin önemli bir bileşenidir (Sevinç, 2008: 64).

Marka değeri; bir marka adıyla, bir firmaya veya firmanın müşterilerine ürün ve hizmet yoluyla sağlanan değeri arttıran veya azaltan aktifler ve taahhütler bütünü veya pazarlama yatırımları sonucu markayla özdeşleşmiş değerler toplamı olarak tanımlanmaktadır (Kırdar, 2005: 245). Firmaların son yıllarda markaya yaptıkları ciddi yatırımlar, marka değerinin firmanın piyasa değeri içerisinde önemli bir paya sahip olduğunu göstermektedir.

Marka değeri genellikle şu şekilde formüle edilmektedir (Damodaran, 2001: 165):

Marka değeri = (V/S)b – (V/S)g  x Satışlar (2.7) Burada;

(V/S)b = Firmanın değerinin (markanın faydasıyla) satışlara oranı. (V/S)g = Firmanın değerinin (markasız mallarla) satışlara oranı.

Marka değeri, firmanın piyasa değeri ile yakından ilişkili bir kavramdır. Little vd. (2005), marka değeri yüksek firmaların, diğer firmalara nazaran daha yüksek defter ve piyasa değerine sahip olduğunu tespit etmişlerdir. Bunun yanında marka,

gelecekte ekonomik kazanç sağlayabilecek niteliklere sahip maddi olmayan duran varlıklar kapsamında değerlendirilmektedir (Chambers, 2005: 201). Dolayısıyla yüksek marka ya da markalara sahip firmaların gerçek değerleri, marka değerinin tespit edilmesi ile anlam kazanacaktır.

2.4.7. İndirgenmiş Nakit Akımları Yöntemi

Bir firmanın satın alınmasında veya başka bir firmayla birleşme halinde indirgenmiş nakit akımları (İNA) yönteminin seçilmesi uygun olacaktır. İndirgenmiş nakit akımları yöntemi, belirli bir yatırımın benzer riske sahip farklı bir yatırımın üstünde getiri sağlaması durumunda değer yarattığı şeklinde basit bir temele dayanmaktadır. Diğer bir ifadeyle, belirli bir kazanç düzeyi için yatırımdan daha fazla getiri elde eden firma, daha az sermayeye ihtiyaç duyarak sırasıyla daha fazla nakit ve daha fazla değer meydana getirecektir (Copeland vd. 2000: 64).

Sermaye piyasalarının etkin olması durumunda, bir firmanın değeri, gelecekte beklenen net nakit akımlarının bugünkü değerine eşit olacaktır (Başoğlu vd., 2009: 164). İndirgenmiş nakit akımları yöntemine göre değerin hesaplanması, potansiyel riskleri yansıtan bir oran (ağırlıklı ortalama sermaye maliyeti) ile firmanın gelecekteki nakit akımlarının iskonto edilmesine dayanmaktadır (James and Koller, 2000: 80). Firmanın gelecekteki nakit akımlarının tahmini ise proforma bilanço ve gelir tabloları yardımıyla yapılır. Bu tabloların hangi tarihe kadar uzatılacağı (makul vadenin ne olacağı) ise başlı başına bir çalışma konusudur (Ülgen ve Teker, 2005: 51). Bu bağlamda, İNA yöntemine göre firma değerini şöyle ifade edebiliriz (Fernandez, 2002: 37-38):

V = + (2.8)

Burada CFi i döneminde firma tarafından meydana getirilen nakit akımını, RVn n yıldaki firmanın artık değerini ve k nakit akımlarının riskini yansıtan iskonto oranını ifade etmektedir.

Basitleştirilmiş şekilde, n yıl sonunda gelecekteki nakit akımlarını hesaplayabilmek için sabit büyüme oranı (g), hesaplamalara dahil edilir. Buna göre n yıldaki sürekli değer;

RVn = (2.9)

şeklinde hesaplanır.

İNA yöntemine göre firma değeri; firmanın sermaye yapısı, yaratıcılık gücü, geleceğe yönelik planları, marka değeri ve entellektüel sermaye gibi değer yaratan unsurları dikkate aldığından, firmanın gelecekteki performansını ve nakit yaratma gücünü ölçen bir değerdir (Ercan vd. 2006: 27). İNA yöntemi, değere dayalı yönetim sistemlerinde alınan kararların veya uygulanan stratejinin hissedar değerini ne kadar etkilediğini hesaplamada da kullanılmaktadır (Becerra, 2009: 90).

Yöntemin başarılı olabilmesi için firmanın yaşam süresinin ve nakit akımlarının kaç yıl süreyle tahmin edileceğinin kesin olarak cevaplandırılması gerekmektedir (Kruschwıtz and Löffler, 2006: 7). Bunun yanında İNA yönteminde firma değerinin hesaplanabilmesi için geleceğe yönelik bilgilere ihtiyaç duyulması ve geleceğin belirsiz olması, yöntemin kullanılabilirliğini sınırlandırmaktadır.

2.4.8. İndirgenmiş Kâr Payları Yöntemi

Firmaların yatırımcılarına ödediği kâr payının, firmanın değerinde etkili olduğu düşüncesine sahip yazarlar tarafından geliştirilen indirgenmiş kâr payları yöntemi, İNA yönteminde olduğu gibi potansiyel riskleri yansıtan bir iskonto oranı ile hissedarlara dağıtılacak maksimum nakit akımlarının bugünkü değerinin tespit edilmesine dayanmaktadır.

Sermaye piyasasının tam işlediği ve riskin olmadığı bir ortamda firma değerinin maksimum edilmesi, firmanın gelecekteki kârlarının bugünkü değerleri toplamının maksimizasyonu anlamına gelmektedir. Ancak riskli bir ortamda bu durum uzun süre geçerli olmayacaktır. Zira yüksek dereceli risk, yüksek getiri beklentisini ortaya

çıkarır. Bu durumda firmaların riskli yatırımlarının varlığı, firma değerini etkileyecektir (Şahin, 2009: 112).

İndirgenmiş kâr payı yönteminde, firmanın sonsuza kadar süreceği kabul edilen kâr payı ödemeleri bugüne indirgenmektedir. Buna göre formül aşağıdaki gibi şekillenecektir (Okka, 2009a: 354):

P0 = + = (2.10)

Burada, Po hisse senetlerinin sağlayacağı nakit girişlerinin bugünkü değerini, Dt n dönem elde tutulan hisse senetleri için her yıl alınacak kâr payı tutarını, k beklenen getiri oranını ve Pn ise n yıl sonunda hisse senedinin değerini vermektedir. Bu yönteme göre hesaplanan Po ile hisse senedi sayısı çarpıldığında firmanın değeri ortaya çıkacaktır.

İndirgenmiş kâr payı yönteminin, sürekli kâr payı ödemesi yapan, öz sermayeye nakit akımları kapalı olan veya öz sermayeye nakit akımlarının hesaplaması zor olan (Bankalar ve finansal kurumlar) firmalarda uygulanması daha doğru olacaktır (Damodaran, 2001: 141)

2.4.9.Ekonomik Katma Değer Yöntemi

Ekonomik Katma Değer (EVA) yöntemi, Stern & Stewart Co. uluslararası danışmanlık firmasının kurucuları olan Joel Stern ve G. Bennett Stewart tarafından geliştirilen ve ekonomik kârı ölçen tescilli bir yöntemdir. EVA, basitçe vergiden sonraki net faaliyet kârı ile yatırılmış sermayenin alternatif maliyeti arasındaki fark alınarak hesaplanmaktadır (S-S & Co. 2009). EVA, sermayenin maliyetini aşan kazanç olarak firmanın ekonomik kâr yaratma yeteneğini ölçen bir göstergedir (Gürbüz ve Ergincan, 2008: 245). Bir firma ne kadar çok ekonomik kâr üretebiliyorsa o derece değeri artacaktır.

EVA, sermayeden elde edilen kazanç oranı ile ağırlıklı ortalama sermaye maliyeti arasındaki farkın sermaye ile çarpılması yöntemiyle hesaplanır ve aşağıdaki gibi gösterilir (Aktaran: Yılgör, 2005: 227-228):

EVA = ( r – c ) x Sermaye Burada;

r = Sermayeden elde edilen kazanç tutarı (Vergiden sonraki net faaliyet kârı / Sermaye )

c = Ağırlıklı ortalama sermaye maliyeti Sermaye = Borç + Öz sermaye

EVA yöntemine göre firma değerinin hesaplanması beklenen ekonomik kârların, ağırlıklı ortalama sermaye maliyeti kullanılarak bugünkü değerinin bulunması ile hesaplanmaktadır (Fernandez, 2007: 857). EVA firma değerindeki artış ya da azalışın göstergesi olarak firma performansının ölçülmesinde de kullanılan modern bir yöntemdir.

Sermaye bütçelemesi ve firma devralmada firmalara rehberlik eden bir yöntem olan EVA, yatırımcıların üstün performans sağlayan firmaları tespit etmesinde önemli bir rol oynamaktadır (Hacırüstemoğlu vd., 2002: 14). Bunun yanında, bir firmayı EVA yöntemi ile değerlendirmek geleneksel değerleme yöntemlerinden daha kapsamlı öngörüler ortaya koyarak, finansal yöneticilere farklı bakış açısı kazandırmaktadır.

Çeşitli yaklaşımlar altında geliştirilen firma değerleme yöntemleri değerlemenin amacına göre farklı hesaplamalar kullanılmasını zorunlu hale getirmiştir. Satın alma, birleşme, halka arz, performans ölçme vb. amaçlarla yapılan firma değerlemesi için günümüze kadar pek çok yöntem geliştirilmiş, bu yöntemlerden bir çoğu uygulama alanı bulmuş ancak hiçbiri ortak bir değerleme aracı olarak genel kabul görmemiştir. Bununla beraber halka açık firmaların değerinin tespiti kolayken, halka açık olmayan firmaların değerinin tespiti biraz

zordur. Bu bağlamda değerleme amacına ve değerlenecek firmanın özelliğine uygun, en iyi değerleme yönteminin seçilmesi gerekmektedir. Hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, geliştirilen yöntemlerin ortak amacının, firmanın değerini en iyi yansıttığı düşünülen “piyasa değeri”nin doğruluğunun test edilmesi olduğunu belirtmiştik. Bu sebeple firma değeri üzerinde yapılan çalışmaların bir çoğunda piyasa değeri, firma değerinin göstergesi olarak kullanılmıştır.

Firma değeri ile ilgili açıklamalarımızı tamamlamadan önce, son yıllarda önemi giderek artan ve firma riskinin hesaplanmasına dahil olan ülke riskinin, firma değeri ile ilişkisi bu bölümde ortaya konulacaktır.