• Sonuç bulunamadı

Feminist Uluslararası İlişkiler Yaklaşımı

1. ULUSLARARASI İLİŞKİLER DİSİPLİNİ VE FEMİNİZM

1.2. Feminist Uluslararası İlişkiler Yaklaşımı

Feminist uluslararası ilişkiler yaklaşımının uluslararası ilişkiler disiplinine girişi yukarıda da bahsedildiği üzere birtakım gelişmelerle birlikte olmuştur. J. Ann Tickner ortaya koymuş olduğu kimi kitap ve makalelerinde feminist yaklaşımların 1980’lerin sonu itibarıyla uluslararası ilişkiler disiplinine girmesinin bir rastlantı olmadığını ifade etmiştir.56 Uluslararası ilişkilerin çeşitlenen doğası, eleştirel

yaklaşımlar ve kadınların uluslararası ilişkilerde ve akademik alanda daha görünür hale gelmeye başlaması hep aynı zamanlara denk gelmiştir. Bununla birlikte, feminist uluslararası ilişkiler yaklaşımı iki şekilde ön plana çıkmaktadır. Birincisi teorik anlamda uluslararası ilişkiler teorileri ile birlikte; ikincisi ise ampirik anlamda kadınların dış politika yapım süreçlerinde ve kurumlarında yer almaları şeklindedir. İlkinde amaç, uluslararası ilişkiler teorilerine bir cinsiyet bakış açısı kazandırmak ve dünyayı, dış politikayı klasik olarak inceleyen teorilerin ve onların analiz birimlerinin ötesinde toplumsal cinsiyetin ve kadın bakış açısının da var olduğunu ve bunların dünyayı ve uluslararası politikayı anlamak anlamlandırmak açısından önemini ortaya koymaktır. İkincisinde ise amaç kadınların dış politika süreç, kurum ve faaliyetlerindeki varlığının belirlenmesi, sayı ve etkilerinin arttırılmasıdır.

Kadınların dış politikadaki varlıklarını artırabilme durum ve olanakları bağlamında, Türkiye’de üniversite öğrencileri arasında yapılan bir anket çalışması dikkat çekicidir. 1999’da yayınlanan söz konusu çalışmada, kadınların politikayla uğraşıp uğraşmamaları gerektiği yönündeki bir soruya katılımcı kadınların %97.9’u evet derken geri kalanı fikir beyan etmemiş; erkeklerin %68.1’i evet derken, %30.6’sı

56 J. Ann Tickner, “Gender in World Politics”, The Globalization of World Politics: An Introduction to

International Relations, 6.baskı, Derleyenler: John Baylis-Steve Smith-Patricia Owens, Oxford

hayır demiş ve geri kalanı da fikir beyan etmemiştir.57 1976 yılında yayınlanmış bir

başka çalışmada ise kadınların, ekonomik anlamda eşlerine bağımlı olmaları, siyasete çok ilgi duymamaları ve bundan dolayı da siyaset hakkında bilgilerinin az olması gibi nedenlerle, oy kullanmaları söz konusu olduğunda eşlerinin tercihlerine katılabileceği ortaya konulmuştur.58

Feministler öncelikle kadınların uluslararası ilişkilerde nerede, hangi konumda olduklarını sormuşlardır.59 Bununla birlikte, uluslararası ilişkiler disiplininin

kadınların tecrübelerine uzak olmasının, yine kadınların askeri alanlar, dış politika ve diplomasi alanlarındaki varlıklarının uluslararası ilişkilerin temel yaklaşımlarınca neden önemsenmediği feminist uluslararası ilişkiler yaklaşımlarının sorguladığı hususlardandır.60 Öte yandan, feminist yaklaşımlar sadece kadınların uluslararası

ilişkilerdeki konumlarını ve sorunlarını ön plana çıkarmamış; aynı zamanda uluslararası ilişkilerin temel kavramlarının ve yaklaşımlarının toplumsal cinsiyete karşı neden duyarsız olduğunu da sorgulamıştır. Bu süreçte, Jill Steans feminist uluslararası ilişkilerin bir dizi temel görev tespit ettiğini ifade etmiş ve bunları şöyle sıralamıştır: Birincisi, pozitivist ve devlet merkezli analizlerin sınırlılıkları bağlamında, ana akım uluslararası ilişkilerin kadınları dışlamasına ve kadınlarla ilgili önyargılarına işaret etmek; ikincisi uluslararası politikada kadınları görülebilir sosyal, ekonomik ve politik birer özne haline getirmek; üçüncüsü toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin uluslararası ilişkilerin günlük pratiklerinin içine nasıl gömülü olduğunu analiz etmek; ve dördüncüsü kadınların durumları, yaşamları ve tecrübeleriyle uluslararası ilişkilerin kuramsal anlayışını inşa ederek kadınları bilginin özneleri olarak güçlendirmektir.61 Buna benzer şekilde Lara Stancich de feministlerin

uluslararası ilişkiler alanında üç temel faaliyetinden bahseder ve bunları şöyle sıralar: Birincisi, özellikle kadınların uluslararası ilişkilerdeki yerlerini ve rollerini göstermek

57 M. Ali Galip Alçıtepe, “Türk Kadını ve Kadın Hakları Üzerine T. C. Akdeniz Üniversitesi Öğrencileri

Arasında Düzenlenen Bir Anket Çalışması”, Kadın Araştırmaları Dergisi, Sayı: 5, 1999, s.18.

58 Ahmet Taner Kışlalı, “Siyasal Tutumlarda Kuşak ve Cinsiyet Etkenleri (Bir Alan Araştırması)”,

Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt: 31, Sayı: 1, 1976, s.126.

59 Cynthia Enloe, a.g.e., s.8.

60 Gillian Youngs, “Feminist International Relations: A Contradiction in Terms? Or Why Women and

Gender are Essential to Understanding the World ‘We’ Live in”, International Affairs, Cilt: 80, Sayı: 1, 2004, s.79.

61 Jill Steans, “Engaging From the Margins: Feminist Encounters with the ‘Mainstream’ of International

için, uluslararası ilişkiler pratiğinin kavramlarını yeni düzeylere açmak; ikincisi uluslararası ilişkilerdeki toplumsal cinsiyetle ilgili önyargıları analiz etmek, bunları yeniden yapılandırmak ve uluslararası ilişkiler teorisinin feminist bir bakış açısıyla yeniden yazmak; ve üçüncü olarak da feminist bir uluslararası ilişkiler teorisi geliştirmektir.62 Tüm bunlardan da anlaşılacağı üzere feminist yaklaşımların amacı;

uluslararası ilişkilerin temel aktör, yapı, kurum ve kuramlarının toplumsal cinsiyetlendirilmiş yani erkek egemen boyutlarını ortaya çıkarmaktır. Bununla birlikte, bir bütün olarak toplumsal cinsiyete duyarsız şekilde inşa edilen ve kadın- erkek arasında toplumsal olarak var olan eşitsizliklerin uluslararası düzeyde yeniden üretilmesine hizmet eden geleneksel uluslararası ilişkiler disiplinini yapı söküme uğratarak öncelikle kadın ve sonrasında da toplumsal cinsiyete karşı duyarlı hale getirmektir.

Uluslararası ilişkileri feminist açıdan ele alan Rebecca Grant ile Kathleen Newland uluslararası ilişkilerdeki feminist endişelerin göç konularını, uluslararası cinsel işbölümünün cinsiyetlendirilmesini, kadın ve kalkınma ile insan hakları bağlamında kadın haklarını içerdiğini ileri sürmektedirler.63 Grant ve Newland’ın bu

tespiti uluslararası ilişkilerde temelde üçüncü tartışma ile gündeme gelen konuların kadınlar açısından sorun teşkil ettiğini göstermektedir. Söz konusu noktalarda geleneksel uluslararası ilişkilerde olduğu gibi kadın bakış açısına ve tecrübelerine yer verilmediğini söylemek mümkündür.