• Sonuç bulunamadı

Fast’ta Deizmin Tarihsel Gelişimi

1. DİN DIŞI YÖNELİMLER: BİLİMSEL, İNANÇ VE DÜŞÜNCE DAYANAN

2.2 Fas’ta Deizm

2.2.1 Fast’ta Deizmin Tarihsel Gelişimi

Fas'ın hem eski hem de modern tarihinin çeşitli evrelerinde yapılan detaylı araştırmalara baktığımızda, yaşam anlayışında deist temelli düşünceyi benimseyen ve insan davranışının yorumunu hem psikolojik hem de maddi boyutuyla tanımlayan bir insan topluluğuna rastlanmamaktadır. Bu olguyu inceleme ve tahkik etme yoluyla ele alan herhangi bir bilimsel materyal bulunmamakta, ayrıca inancın genel durumunu gözlemlediğimizde Fas’ta eski zamanlardan beri hüküm süren tüm inanç ve fikirlerle ilgilenen bağımsız bir yazarın da bulunmadığı görülmektedir. Fas, bu konuda birçok fikir, inanç ve felsefeyi barındıran Doğu ülkelerinden farklıdır. Doğudaki durum Abbasiler Devleti döneminde yaygın olan ve özel dikkat gösterilen tercüme hareketinden kaynaklanmaktaydı.

Fas’ta Hristiyanlığın, Museviliğin ve hatta İslam'ın bile öğretilerini değiştiren ve tahrif eden çeşitli dinler ortaya çıktı. Onlardan bazıları Hz. Muhammed'i (s.a.v.) inkâr ederlerdi. Fakat bu, deizm teorisini ne yakından ne de uzaktan kuran bilişsel bir araştırma çerçevesinde değildi. Aksine, belirli bir din tahrif edildiğinde ya yeni bir peygamber ortaya çıkar ya da insanlığı adaletsizlik ve zulümden kurtaracak beklenen kurtarıcı mehdi iddiasında bulunulur. Bu bağlamda göze çarpan şey, yeni dini fikirleri benimseyen Bergavatalıların veya Ben-i Tarîf Krallığı olarak bilinen ülkenin, Haricîler tarafından Müslümanlara karşı gerçekleştirilen çeşitli ayaklanmaları desteklemeleriyle gündeme gelmesiydi. Bu ayaklanmaların başında, Fas’ta hüküm süren Emevîler devleti yetkililerine karşı İbn Meysere’nin liderlik yaptığı Berberi ordusunun yaptığı faaliyetler ve kendisine imam olarak biat edilmesidir. Sufriyye topluluğuyla Tanca’ya doğru harekete geçmiş ve orayı fethetmiştir. Tanca’nın amili olan Ömer bin Ubeydullah el-Muradi’yi öldürmüş ve Abdul‘alâ b. Cüreyc el-Afrîkî’yi oraya vali olarak atamıştır. Sonra es-Sûs şehrine yönelmiş. İsmail b. Ubeydullah b. Hebhâb öldürüldükten sonra kendisine itaat edilmiştir.

Böylece Uzak Fas’ın kontrolünü ele geçirmiş ve tarihçilerin anlatmakta isteksiz oldukları küçük, bir vakıadan sonra Kayravan'ın etkisini kırmıştır. İbn İzârî bunu “uzun zamandır bahsedilen gerçekler” olarak tanımlamıştır. İşini kolaylaştıran şey, mevâlî kabilelerin ülkenin geri kalanının fethini sağlaması için kendilerine gerekli malzemeleri temin etmesi ve bu yüzden tüm Berberilerin yönetimini onları idare edenlere vermiş

45

olmasıdır. Kendisi de Afrika’daki idare ettiği karargahına giderken öldürülmüş ve ekibi sınır dışı edilmiştir.”105

O dönemde gerçekleşen isyanlar, çeşitli akım ve mezhepleri ile Haricîlerin düşünce ve inançlarında etkili olmuştur. Tüm bu akım ve fırkalardan kastımız Tarîf b. Melik’in kurduğu oğlu Salih b. Tarîf ve daha sonra oğlu İlyas’ın hükümdarlıklarının yıkılmasına kadar sürdürdüğü Bergatava’nın örgütü olarak ortaya çıkan Sufriyye hareketidir.

Fas’taki Bergavata kitabındaki ifadeye göre:“Bergavatalıların kabile mensubiyetlerinden çok dini bağlılıklarıyla tanımlandıklarını göz önünde bulunduruyoruz. Onlar bir kabile değil, eski Berber milliyetçiliğine hizmet eden ve canlılığını kaybetmiş bir kültürden yeniden ortaya çıkan bir gruptur. Başlangıçta onları birleştiren tek güç, Doğu’dan getirilen eşitlik yanlısı ve münzevi bir öğretiye sahip Sufriyye mezhebiydi. Müsned hadisinin gücüyle, onları aşağılayan ve sömüren otoritenin meşru olmadığını, baş kaldırmanın sadece bir hak değil, bir görev olduğunu öğretmiştir.”106

Bu mezhebin kuralı din adına idi. Dinleri de İslam’ın çarptırılmış tuhaf ve sapık bir haliydi. İbrahim Harekât onların dini durumları hakkında şöyle der: “İlginç ayinlerini tam bir özgürlük içinde yapmaya devam ettiler. Yumurta yemekten kaçınıyorlardı, balık kafasını ve horoz etini yemiyorlardı. Her perşembe oruç tutuyor ve günde on namaz kılıyorlardı. Eşkıya ve yol kesicilere sert davranıyor ve kendilerine komşu Müslüman kabilelerini kontrol altına almaya çalışıyorlardı.”107

el-Cezire bloglarına yazdığı bir makalede şunları söyledi: “Bergavata’nın dini sorunu tarihçilerin ihtilaf ettiği en ilginç konulardan biridir. Çoğu tarafından İslam dininden birçok meseleyi Mecusilik ve Yahudilik dinlerinden aldığı bazı şeylerle İslam fethinden önce içlerinde bulunan Putperestliğin bazı ritüelleriyle karıştırarak yeni bir inanç oluşturulduğu şeklinde nitelendirilmektedirler.

105 Muhammed İsmail Abdurrezzâk. Hicri Dördüncü Yüzyılın Ortalarında Fas’ta Hariciler, Dârü’s-Sikâfe, İkinci baskı, Kazablanka 1985, s. 64.

106 Muhammed et-Talâbî-İbrahim el-Ubeydî, Fas’taki Begavatalılar, Matbaatu’n-Necâh el-Cedîde, Kazablanka 1. Baskı 1999, s. 12.

46

Bu bağlamda İbn Havkal, Salih b. Tarîf’in Irak'a gittiğini, orada yıldız bilimi ve astronomi ilmini okuduğunu, sonra Berberi halkına dönerek onları kendisine bir peygamber ve Allah'ın gönderdiği bir elçi olarak inanmaya davet ettiğini, delilini de “istisnasız her peygamberi kendi kavminin diliyle gönderdik” ayetinden getirdiğini söyler. Onun aktardığına göre Muhammed Arapların peygamberiyse Salih de Berberilerin peygamberidir. İbn Havkal, Salih’in bu çağrısının Berberilerde güçlü bir etki meydana getirdiğini, önceki bilgilerini değiştirdiğini ve icat ettiği yolda ona itaat etme yükümlülüğünü verdiğini vurgulamaktadır.”108

Makalenin yazarı şöyle devam eder: “el-Bekrî, Salih’in kendisine yeni bir Kur'an'ın indiğini, kendisinin Tahrîm suresinde Allah Teala’nın zikrettiği “müminlerin salihi/iyiliği” olduğunu iddia ettiğini ve daha birçok inanışı getirdiğinden bahseder. Salih daha sonra kendisinin beklenen mehdi olduğunu ilan eder.

Takipçilerine namazın şeklini değiştirdiği gibi abdestin bazı özelliklerini de değiştirdiğini, evliliği herhangi bir şart koşmadan caiz kıldığını, orucu Ramazan ayından Recep ayına takdim ettiğini ve horozun kesilmesini yasakladığını ilan eder. Ayrıca hırsızlık, cinayet, zina, zekat ve öşür gibi konularla ilgili birçok hükmü değiştirdiğini duyurur.

İbn Ebî Zer‘ el-Fâsî, Salih bin Tarîf’in kendisine ait bir Kuran'ı uydurduğunu, kitabında bir grup surenin isimlerinden bahsettiğini, bu surelerin çoğunun Adem, Nuh, Musa gibi peygamberlerin isimlerinden; horoz, çekirge ve deve gibi hayvanların isimlerini verdiğini söyler. el-Bekrî, onun kitabında/Kuranında Fatiha Suresi’ne karşılık gelen Eyyüb Suresi'nden şöyle bir alıntı yapar: “Kitabını insanlara gönderen Allah'ın adıyla, onlara haberlerini veren odur, şeytanın meseleyi bildiğini, Allah’ın onunla baş edemediğini söylediler”.109

Bahsetmekte tüm bu şeylerin kanıtı, Bergavata hareketinin gücünü genişletmek ve etkisini artırmak için dini sözleri tahrif ederek onu istismar eden siyasi bir hareket olduğudur. Bu dini sözler, Hz. Muhammed’in (s.a.v) peygamberliğini inkâr ettikten sonra özellikle İslam dininden alınmıştır. Ortaya çıkardığı şeylerin çoğunu koruyarak yeni bir dinin ve yeni bir peygamberin yani Salih bin Tarîf’in ortaya çıkışına atıfta

108 Osman Şaban, Salih b. Tarif ve Bergavata Eyaleti. https://bit.ly/2YGLPVu 109 A..g.e. https://bit.ly/2YGLPVu

47

bulunarak, yalnızca kendisine ait bir grup ritüel ve ibadet şekillerini ortaya koymuştur. Dolayısıyla Fas tarihinde deist doktrine bulduğum en yakın hareket bu harekettir.

Deist düşüncesi, nübüvveti ve peygamberleri toptan bir şekilde inkâr etmektedir. Bergavatalılar, yeni bir peygamberin ortaya çıkışını eklemeleri dışında, bunu inkâr etmek için bir yol bulmadılar. Peygamberlerin emrini inkâr ve küçümseme yoluna girdiler ve meselenin peygamberleri hafife alma olarak zannettiler. Siyasetlerinin ve riyasetlerinin amaçlarına hizmet eden birçok şeyi değiştirip aldatmanın onlara zarar vermeyeceğini düşündüler.

Bunun benzerleri arasında, Bergavatalıların ortaya çıkmalarından önce Fas fatihi Ukbe b. Nâfî’yi öldüren Kuseyle’nin getirdiği şeyler de var, ondan sonra da Rahibe Dihya, Müslümanlara karşı bir savaşta öldürülene kadar onun yolunu takip etmiş ve bu durum onun ve takipçilerinin sonu olmuştur. Bergavata hareketinden sonra Hz. Peygamber'i (s.a.v.) inkâr eden kendi peygamberliğini iddia eden bir rahip olan Asım bin Cemil ortaya çıkan son harekettir.110

Bu, Fas’taki Deizm düşüncesinin tarihi ile ilgilidir. Fas’ta bu düşünceyi açıkça iddia eden kimse yoktur, sadece düşüncesinde ve davranışında deizme yakın olan bazı vakalar ele alınmıştır. Bütün bu vakıalar Ukbe b. Nâfi’yi öldüren Kuseyle gibi ya önceden Hristiyan olup sonradan Müslüman olan ancak içlerinde nefretlerinden vazgeçmeyenlerin fırsat kollayıp yeni bir inançla ortaya çıkmalarıyla ortaya çıkmıştır. Ya da Yahudilik dininde olup daha sonra kehaneti seçen, önce Tarîf b. Melik, sonrasında da Salih b. Tarîf gibi liderlik ve otorite amacıyla peygamberliğini ilan eden Rahibe Dihya ve Asım b. Cemil gibi şahıslar ortaya çıkmıştır.