• Sonuç bulunamadı

Çağdaş Dönemde Fas'ta Deistlerin Durumu

1. DİN DIŞI YÖNELİMLER: BİLİMSEL, İNANÇ VE DÜŞÜNCE DAYANAN

2.2 Fas’ta Deizm

2.2.2 Çağdaş Dönemde Fas'ta Deistlerin Durumu

Bu çalışmanın ilk bölümünde deizm düşüncesini tanımlamıştır. Ancak burada deizmin veya bazılarının dediği gibi doğal tanrı anlayışının yeni ateizm adı altında ima edilen doktrinsel bir anlayış olduğunu söylemek yanlış olmaz. Deist, Tanrı’nın evreni yarattığına ve ardından oluşturduğu sistemin tek başına çalışmasına izin verdiğine inanmaktadır. Dolayısıyla Tanrı yaratılmışlara iman ve dindarlığı dayatmamakta, mucizeler yoluyla bu evrenin işlerine karışmamakta, peygamberler ve şeri hükümleri

48

vahiy yoluyla göndermemektedir. Yaratıcının tanınması, evreni tefekkür etme ve üzerinde aklî çıkarımlarda bulunmak ile gerçekleştirilmektedir.

Deist, yaratıcıya inanır ancak peygamberlerin ve dinlerin varlığını inkâr eder. Tanrı ile temasın aracılar veya vekiller ile değil doğrudan olduğunu iddia eder. Bu nedenle deizm doktrini, evrenin ve yaşamın olgularını açıklamada söz sahibi olan bir düşünce teorisidir. Kilise tahakkümünden uzaklaşma dönemi olan bu doktrinin ortaya çıktığı tarihsel dönem bunu desteklemektedir. Bu fikri ve psikolojik teori, Lord Herbert, John Toland, Voltaire, John Locke, Hobbes, Montesquieu gibi Avrupa Rönesans’ına bilimsel ve psikolojik alanına doğrudan katkıda bulunan bir grup filozof ve düşünür tarafından savunulmuştur. Sonra bu doktrin Avrupa ve Amerika kıtasının her köşesine yayıldı ve böylece Arap dünyasına da girmiş oldu.

Fas ülkesi de Arap ve İslam dünyasının bir parçası olduğundan ve Avrupa kıtasının sınırında olduğu için, söz konusu fikirlerden etkilenmiş, aydınlanma ve modernite fikirlerinin çoğunu benimsemiştir. Bununla birlikte, Fas'taki dini duruma baktığımızda, Sünnî doktrinin hâkim olduğunu görmekteyiz. Fıkıhta İmâm Mâlik’in mezhebini, itikatta Ebü’l-Hasan Eş‘arî’nin doktrinini, tasavvufta da Cüneyd el-Bağdadî’nin tarikatını hem resmi hem de halk nezdinde benimsemiştir. Araştırmacı Ömer Vekâd, “İslam dini, modern çağda Fas devletinin inşasının temel taşı olmuştur. Bu, korumadan önceki Fas imparatorluğunun mirasçısı olan yönetici ailelerin Hz. Muhammed’in (s.a.v.) soyuna mensup olmalarıyla gerçekleşmektedir. Halkın Sultan’a olan bağlılığına dayanan hükmün meşruiyetini temsil eder. Fas'ın bağımsızlığı ve Sultan sıfatının Kral’a devredilmesinden sonra meydana gelen değişiklik ile bu meşruiyet değişmedi. Krallığın 1962’de çıkardığı ilk anayasasından bu yana, metnin 19. maddesinde bulunan “Kral, Emîrü’l-Müminîndir. Milletin ve dinin koruyucusudur” ifadesi bunu belirtmektedir. Krallığın 1962, 1970, 1972, 1992 ve 1996 yıllarında yapılan beş anayasanın 19. maddesinde, müminlerin emiri olarak kralın dini güçleri ve onun devlet başkanı otoritesi birleştirilmiş, ona yapılan bağlılık yeminiyle krallıktaki meşruiyetinin temeli atılmıştır.111

Modern Fas devletinin söz konusu tercihleriyle otoritesini İslam üzerine kurduğunu ve bu konudaki meşruiyetini kendilerinden öncekilerin tarihinden aldıklarını ve böylece Fas’ta dini iklimin hüküm sürdüğü genel atmosferden bahsedildi. Ancak

49

buna rağmen, Fas, inanç özgürlüğü ve düşünce özgürlüğü çağrısında bulunan birçok uluslararası sözleşmeyi onaylamış ve bu sözleşmelerin hükümlerini anayasanın 4. maddesinden başlayarak Aile Kanunu ve Ceza Kanunu’nun bazı maddelerine, özellikle de 220. maddesine dahil etmiştir. Fas’taki dini azınlıklar-Hristiyanlar, Şiiler ve Bahailerin yanı sıra ateistler ve deistler-kamuoyunda gizlenirler. Bu mesele, bazı Faslı ve uluslararası insan hakları örgütleri tarafından, inanç özgürlüğünü savunmak ve nüfusunun yüzde 99 Sünnî Müslümanlardan müteşekkil bir ülkede müminlerin dini gözetme özgürlüğünü savunmak için zaman zaman gündeme gelmektedir.

Ancak araştırmacılar ve uzmanlar tarafından azınlık grupları yeterince incelenmemiştir. Nitekim, Fas'taki dini durum hakkında “Fas Çağdaş Araştırmalar Merkezi” tarafından yayınlanan yazılı raporlar bile çoğunlukla Fas'taki İslam devletinin durumu, tarihsel tercihleri ve mezhepsel tercihlerle Afrika kıtasının fethinin incelenmesiyle ilgiliydi. Doğru ve kesin istatistikler sağlamadan, gerçeklikleri hakkında derinlemesine incelemeden ve bu azınlıklar için gelecek beklentilerini ortaya koymadan, diğer azınlıkların geri kalanına hoş görülü bir şekilde atıfta bulunur. Çalışma ve araştırmalarda en çok yer alan azınlıklar genellikle ateistler ve deistler azınlığıdır. Onlarla ilgili doğru ve yeterli cevaplar veren tek bir bilimsel çalışma bile mevcut değildir.

Bu satırları yazdığım süre içerisinde Murad Lamhantar’ın “Fas’lı Ateistler” adlı araştırması dışında, ateist ve deist olan Faslı azınlıkların koşullarını derinlemesine araştıran, durumlarını anlatan, onlarla mülakat yapan ve çalışmasını yayınlayan bir saha çalışmasına rastlamadım.

Ateist ve deist azınlığın durumunu anlatan bu çalışmada söylediklerinden şunları aktarabiliriz: “Fas'taki ateist dalga, komünist dalganın başladığı aynı döneme dayanmaktadır. Ancak ondan önce ateist Faslılar hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Bazı Faslı vatandaşlar 20. yüzyılın otuzlu yıllarından beri komünist ideolojiyi benimsiyorlar. Buna rağmen, dini tarafta muhafazakâr kalmış, yani halka yönelik politikada takiyye yapmış ve seçim faktörünün bu tercihlerinde önemli bir rol oynamıştır.

Çoğunluğu Müslüman olan vatandaşları kendine çekerek iktidara gelmeyi hedefleyen parti, inancını halka açık etmesi zordur. Bunu açıkladığında, sosyalist veya komünist fikirde olduğunu söylediğinde elbette reddedilecektir. Bu paradoks, Fas’ta

50

solun başlamasından bu yana ta ki günümüze kadar çözümsüz kaldı. Marksist ideolojiyi kucaklayan yeni politik hareketler ortaya çıktığında, özellikle altmışlı yılların başlarında öğrenci sektöründe komünizm dalgası güçlendi. Seksenlerin başında yeni bir oyuncu olarak İslami dalga ortaya çıktı ve üniversitelerde sol hareketle çatışmaya girdi. İslamcılar sol cenahı eleştirmek için dini tarafı kullanıyorlardı”.112

Murad el-Muhantar tarafından yürütülen bu çalışma esas olarak sosyal medyaya dayanıyordu, çünkü sosyal araçlar ve medya, ateist veya deist inançlara ve fikirlere sahip kişilerin çoğu bilgilerini aldıkları kaynaktır. İçinde kendisi gibi aynı fikirlere sahip insanlarla tanışır ve bunları birlikte özgürce ve koşulsuz tartışır. Çoğu genç olan bu insanlar, ateistleri ve deistlerı tek bir platforma çekmek, fikirlerini desteklemek, dinleri ve hükümleri, tarihi, ibadet eylemlerini vb. hususları eleştirmek için bir grup web sitesi ve facebook sayfası oluşturmuş, batıl inançlara ve benzeri hurafelere inananlar için kendilerini sorumlu hissetmişlerdir.

Medyada temsil edilen yeni iletişim araçları, toplumun ve ailenin itirazından korkanların toplandığı iletişimsel bir sığınak haline geldi. Ayrıca içlerindeki yeni inançları açığa çıkarmak için bir platform haline geldi. bu konuda şunları söylüyor: "Ateist aktivistlerin çoğu gençlik grubundadırlar. Bu, onların dışında diğer grupların sosyal medya platformlarını az kullanmalarından ya da ateizm dalgasının o kadar yaygın olmadığından kaynaklanıyor olabilir. Söz konusu ateizm dalgası yeni iletişim araçlarının ortaya çıkmasıyla ilgili olabilir, bu nedenle elimizde konunun sadece bir şişirme mi yoksa gerçek anlamda ateistlerin sayısındaki artış mı olduğunu doğrulayacak çalışmalar bulunmamaktadır.113

Fas toplumunun doğası, gelenek ve göreneklerinden dolayı bu fikir ve yönelimin sahipleri, kendilerini açığa çıkarmaktan sakınıp bir gizlilik içinde yaşarlar. Bu nedenle ülke, en azından bu aşamada, inancı değiştirme eylemini suç sayan ve onu değiştirmek için propagandayı bile suç sayarak tüm misyoner hareketleri, yeni bir din ve inanç savunucularına kapıyı kapatan yasalarla yönetildiğinden dolayı gizlemek gerekliydi. Ancak tüm bunlara rağmen, genel atmosfer bu fikirlere müsamaha ve hoşgörü yolunda istikrarlı adımlar atıldı. Pek çok kişi ve insan hakları kuruluşu, fikir özgürlüğü ilkesini garanti altına alma nedeniyle bu yeni fikirlerin ve bakış açılarının sahiplerine müsamaha

112 Murad el-Muhantar, Fas’lı Ateistler, s. 93. 113 Murad el-Muhantar, Fas’lı Ateistler, s. 104.

51

duymaya başladılar. Bu daha önce olmayan bir durumdu. Dahası, toplumun her bir üyesinin modern teknoloji araçlarına sahip olması, değerleri ve inançları üzerinde bir etkiye sahip olacak ve mevcut olanları farklı bir şekilde anlayan bir nesil gelecektir. Saha çalışmasında bulduğum Fas’ta ateizm ve deizm gerçeğiyle ilgili sonuçları analiz ederken uzun uzun konuşacağım konu budur.