• Sonuç bulunamadı

BEŞ EKSENLİ KİŞİLİK ANALİZİ MODELİNİN UYGULAMASI

2.2. KAR KOKUSU

2.2.3. Beş Faktör Kişilik Analizi

olduğunun delilidir. Ancak bu durumu sağlıklı yorumlayabilmek için okuyucuya başka bilgi verilmediğinden değerlendirme imkânı olmamıştır.

“…insanlarla barışık olmayan bu tuhaf adamın yüzüne, arkadaşlarının hiç de alışık olmadıkları bir mahcubiyet havası veriyordu.”( Ümit, 2014b, s.41)

Durumu ortamlarda sakin tavra yakın olduğunun göstergesi olarak karşımıza çıkar. Dolayısıyla bu verilere göre hiçbir şeye karışmayan sakin bir yapı veya girdiği ortama canlılık katan bir yapının ikisini de tam olarak gösterdiği söylenemeyecektir. Sakin bir yapıya daha yakın olsa da tasvirlerin Moskova’daki yaşantıda verildiği o dönemde hasta olduğu da dikkate alındığında ortada bir yapı gösterdiğini söylemek daha makul gözükmektedir.

Çekingen/Girişken sıfatlarına bakıldığında:

Anlaşıldığına göre Kerem çekingen olarak algılanamayacak birisidir. Toplulukla beraber hareket etmemesine rağmen sözünü sakınmayan ve her şeye rağmen de savunabilen biri olmalıdır ki “ayrıksı kişi” olarak tanımlanabilmektedir.

“”Türk komünistlerinin en ayrıksı kişisi Kerem oturuyordu.”( Ümit, 2014b, s.40)

Bu konuda başka cümleler de görülür. Örneğin Mehmet’i kimin öldürdüğü tartışması sırasında da hiç çekingen bir tavır sergilemez:

“ “Onu ne kadar tanıyorsunuz?” diyen bir ses duyuldu. Aynı anda bütün gözler Kerem’e çevrildi.

Mehmet’i diyorum, ne kadar tanıyorsunuz? Mesela Sen, Beşir yoldaş, onun gerçek ismini biliyor musun? Ne iş yapardı? Karısı, çocukları var mıdır?

“Nereye varmak istiyorsun yoldaş?” diyerek, Hikmet kesti sözünü.

Kerem onu takmadı, Nejat’a dönerek sürdürdü konuşmasını.

“Daha bir hafta önce, yemek kuyruğunda onu bencil diye suçlayan sen değil miydin?”

“O başka …” diye karşı çıkacak oldu Beşir.

“Başka mı, hadi o başka, ya sen Nejat yoldaş, Mehmet sosyal psikoloji dersinde çok konuşuyorsun dediğinde, aranızda geçen sert tartışmayı ne çabuk unuttun.”

Kerem’i ciddiye almayan Nejat, “Sayıklıyor,” diye mırıldandı.

“Sayıklamıyorum,” dedi Kerem, keskin bakışlarını Nejat’a dikerek.

“Sayıklamıyorum ama öfkeleniyorum.”( Ümit, 2014b, ss. 4-55)

Kerem sadece siyasi düşüncelerden oluşan bir grupta düşüncelerini açıklamaktan çekinmez. Sosyal ilişkilerinde de çekingen değildir. Nitekim evlenmesi bu durumun göstergesi olarak karşımızdadır. Karısı olan Ayşe’nin erkek arkadaşı öldürüldükten sonra birkaç yıl hiç ilişkisinin olmadığını anlatan Cemil, Kerem’in Ayşe’yi ikna etmesini şöyle anlatır;

“… sonunda Kerem’in ısrarlarına dayanamayıp onunla çıkmaya başlamıştı.”

(Ümit, 2014b, s.216).

Sosyal hayatında atılgan olduğu anlaşılan Kerem’in örgütsel yapıda üstü olan kişiyi uyarma konusunda da çekingen davranmadığı görülür.

““Onu gördüm.” … “Bir arabada. Yanında MİT’te çalışan bir adam vardı.”

Kerem üzüntüyle başını sallayarak, “Ne yazık ki ben de senin gibi düşündüm,” dedi. Yoldaşıma toz kondurmak istemiyordum. Bunun MİT’in partiye sızmak için düzenlediği bir operasyon olduğunu sandım. Yoldaşımı uyarmaya karar verdim. Onu görmem sorun değildi, o günlerde bizde kalıyordu. Akşam olayı açtım.”( Ümit, 2014b, s.224)

Gerek Moskova öncesi hayatında gerekse eğitim sırasındaki tavırlarından Kerem’in çekingen olmadığı açıkça anlaşılmaktadır.

Yalnızlığı Seven/ Yalnızlığı Sevmeyen sıfatlarına bakıldığında:

Kerem’in Moskova’daki eğitim sırasında tiyatro, bale gibi gösterilere gitmediği bilinmektedir.

“Yoldaşların neredeyse tamamı giyinip kuşanıp Moskova’ya inerken o odasına kapanır, bir türlü bitiremediği Kapital’i birkaç demlik çay, birkaç paket sigara eşliğinde okumaya başlardı.”( Ümit, 2014b, s.41)

Spor aktivitelerinde küçük bir farklılıkla aynı tavırlar görülecektir:

“Futbol, voleybol maçlarına katılmazdı Kerem, masa tenisi ya da bilardo oynadığı görülmüş iş değildi. Bazen o da havasında olursa satranç oynayanları izler, genellikle dayanamaz, masanın birine kendi de çökerdi.”(

Ümit, 2014b, s.41)

Topluluk içindeki sportif faaliyetlerdeki katılımda tek istisna Satranç gözükmekle birlikte diğer sosyal aktivitelere katılmadığı gibi kampüs içerisindeki toplu faaliyetlere katılmaktansa tek başına çalışmayı tercih ettiği belirtilir:

“Lenoid’in konuşmasını dinledikten sonra yoldaşları televizyon karşısında dizilirken, o her zamanki ayrıksılığıyla, sigara kokusunun kitap sayfalarına kadar sindiği odasına kapanmayı seçmişti.”( Ümit, 2014b, s.128)

Anlaşıldığı üzere Kerem sadece eğlenceye gidildiği zaman değil başka ortak saatlerde de odasında çalışmayı tercih etmektedir. Nitekim bu durumu:

“Bir komünist için oldukça tuhaf olan bu süreğen yalnızlık hali o kadar belirgindir ki, yabancı gruplar da durumu fark etmekte gecikmemişler, Yunanlılar onu, “dokuz artı bir,” diye tanımlar olmuşlardı.” (Ümit, 2014b, s.42)

Şeklinde bir anlatımla Enstitüde eğitimde olan diğer gruplarca da durumunun bilindiğini gösterilir.

Kerem’in Moskova’daki dönemde yalnızlığı seven birisi olduğu aşikârdır.

Geçmişine bakıldığında ise tek veri evliliğidir. Fakat evliliği tek başına bu konuda değerlendirme yapılabilecek kadar veri sağlamadığından yalnızlıkla ilgili durumunun sonradan mı geliştiği yoksa daha önceden de var olduğu bilinememektedir.

2.2.3.2. Yumuşak başlılık

Hoşgörüsüz/ Hoşgörülü sıfatlarına bakıldığında:

Kerem Moskova’da diğer üyelere karşı mesafeli olduğu kadar sert tavırlarını da esirgememektedir. Bu tavrı sonucu iletişimleri de zayıftır. Mehmet’in öldürülmesiyle ilgili tartışmada Kerem’in sert söylemleri üzerine Nejat’ın ve Turgut’un tepkileri de sert olur:

““Sayıklıyor,” diye tekrarladı Nejat.

“Kendinde değil,” diye destekledi Turgut.”( Ümit, 2014b, s.54)

Söylemleri aslında hakaretamiz tepkilerdir. Bu derece sert tepkilere rağmen cevap sert değildir:

““Siz kendinizde değilsiniz,” diye yeniden sesini yükseltti Kerem. “Ne kendinizi, ne yoldaşlarınızı tanıyorsunuz.”

Sustu yorulmuş gibiydi, başı öne düştü. Bir süre öylece kaldı. Odada kimse konuşmuyor, herkes onu izliyordu. Sonra yanında oturan Nejat’a döndü, dudaklarında yenilmiş bir gülümseme belirdi, eliyle arkadaşının dirseğine dokundu.

“Belki de sen haklısın,” dedi. “Belki de sayıklıyorum.””( Ümit, 2014b, s.54)

Bu söylemlere bakıldığında gerçekleri bilmeyen diğer grup üyelerinin söylemlerini hoşgörüyle karşıladığı açıktır. Bu konuda diğer olay ise Şerif’le görüşmesidir.

Kendi sırası öne alınarak en kısa zamanda ifade vermesi için KGB ajanlarını ikna etmesini istemiştir. Ancak Şerif ifade verirken ajanlar bir olay yüzünden erkenden gidince Kerem başta tepki gösterse de sonradan kabullenerek gittiği görülür.

Bahsedilen bu iki durum Kerem’in hoşgörüsüz olmadığını açıkça göstermektedir.

Ancak açıkça hoşgörülü olduğu da söylenememektedir. Bu sebeplerle ortada bir yapı arz ettiğini söylemek daha makuldür.

Geçmiş döneme bakıldığında ise Mehmet’in bir MİT ajanı ile buluşması hususundaki tavırları hoşgörülü olarak tanımlanabilecektir. Ancak geçmişteki olaylar ve Moskova’daki tavırlarına bakıldığında Kerem’in hoşgörü konusunda bir değişim yaşadığı hissedilse de tam olarak hoşgörülü yahut hoşgörüsüz davrandığına dair kesin bir kanaat oluşmamaktadır.

Öfkeli/ Ilımlı sıfatlarına bakıldığında:

Cemil, görüşmelerinde her ne kadar Kerem’i kışkırtacak söylemlerde bulunsa da Kerem’in tutum ve davranışlarında öfkeli olduğu açıktır. Kerem’in diyaloglarında, düşüncelerine karşı sert tepkiler aldığında da tepkileri göğüslemekten ve cevap vermekten kaçınmadığı da Nejat ve Turgut’un söylemleri sonrasındaki söylemlerinden anlaşılır.

Kerem’in sert tavırları sadece kendine karşıt olanlara da değildir. En fazla görüştüğü Şerif’in isteklerine olumlu cevap vermediğinde de tepkisi serttir:

“Sanki içeride Şerif’ten başka kimse yokmuş gibi yalnızca ona bakarak,

“Yoldaş,” dedi, neredeyse emir verircesine, otoriter bir tavırla. “Biraz gelir misin, sana söyleyeceklerim var.”

“Şu anda gelemem,” dedi Şerif, soğuk bir sesle. Başıyla odadakileri göstererek ekledi. “Önemli bir şey konuşuyoruz.”

Kerem’in alev alev yanan gözlerinde küçümseyen bir ifade belirdi.

“Benim söyleyeceklerim daha önemli,” dedi eskisinden daha sert bir tavırla.

“Kusura bakma gelemem,” dedi Şerif, kararlı görünüyordu ama Kerem’den de anlayış bekler gibi bir hali vardı. “Yarın sabah konuşuruz.”

Kerem’in yüzündeki inatçı ifade kırılır gibi oldu ama gözlerindeki kararlılık hiç yitmemişti. Odadakiler onun ısrar edeceğini düşünüyorlardı ama üstelemedi.

“Peki, yarın konuşuruz o zaman,” diyerek kapıya yöneldi. Bir adım attıktan sonra düşecek gibi oldu. Şerif ayağa fırlayarak, “Seni odana götüreyim mi?”

dedi.

Başını çevirdi, sağ elini havaya kaldırarak, “İstemez,” dedi. “Ben giderim.” Ne bir hoşçakalın, ne iyi geceler, hiçbir şey söylemeden çıktı odadan.” (Ümit, 2014b, ss.77-78)

Moskova öncesi dönemle ilgili metinlere bakıldığında ise Kerem’in öfkeli bir tavır takındığına dair bir veri bulunmaz. Hatta operasyon sonrası Mehmet’e karşı öfkeli bir tavırdan hiç bahsedilmezken, saklandığı evde şikayeti sırasında iddialarının yersiz bulunduğunda bile sinirlenmediği görülür. Tüm bu veriler ışığında Kerem’in Türkiye’de iken ılımlı tavrı varken Moskova’da öfkeli tavırlar hâkimdir.

Karşıt/Uzlaşmacı sıfatlarına bakıldığında:

Türkiye’deki Kerem’e bakıldığında Mehmet’i istihbarat ajanı ile görmesine rağmen iyi niyetli yaklaşarak Mehmet’in tuzağa düşürüleceğini düşünerek konuşması uzlaşmacı bir yapıda olduğuna tek ama gayet güçlü bir veridir.

Moskova’da ise Kerem uzlaşmadan uzak tartışmacı bir yapıya bürünür. Eserde Kerem en çok Cemil ile tartışmaya girmektedir. Bu tartışmalarda da Cemil’in Kerem üzerine baskı kurma çabası açıktır. Cemil ile olan geçmişleri göz önüne alındığında Kerem’in Cemil’in tavsiye yahut diktelerine uymak istemeyip sert karşılık vermesi makul olabilecektir. Şerif ile görüşmelerinde Şerif’ten talepleri olmuş, bazıları karşılanmış bazıları ise karşılanmamıştır. Burada ise Kerem’in isteklerinin yapılamamama sebeplerini zor da olsa makul olarak kabul ettiği görülür.

Grup içerisinde ise Mehmet’in ölümü üzerine tartışmada konuşmalarına bakıldığında uzlaşımdan çok kendi fikirlerini açıkça ilan ettiği görülür. Gelen

cevapları da kendi mantığına göre cevaplayıp odayı terk etmesi uzlaşmacı yapıda olmadığını açıkça göstermektedir. Diğer yandan Mehmet’in ölümü sonrası sabah kahvaltıya hasta olarak gelmesi, toplantıya hasta hasta katılması daha çok kuralcılığından dolayıdır. Verilen bilgilere bakıldığında Kerem’in Moskova’da iken uzlaşmacı bir yapı sergilemediği açıktır.

Kendine Dönük / Yumuşak Kalpli sıfatlarına bakıldığında:

Kerem Türkiye’deyken önemli bir yardımseverlik tutumu sergiler. Eşi ve çocuğuyla yaşadığı evde Mehmet’i saklamıştır. Benzer bir örnek Moskova’da bulunamaz. Moskova’daki süreçte yemekhanede görevli aşçının getirdiği yemeği Durmuş ile paylaşmıştır ancak bu durum yardımseverlikten çok bencil olmadığına dalalettir. Yine Moskova’daki süreçte Şerif ile olan görüşmelerinde sürekli talepte bulunması, taleplerinin yerine gelmediğinde de tartışarak hesap sorması yardımsever bir yapıya uygun gözükmemektedir. Fakat daha önce de belirtildiği üzere yaşadığı olaylar bu tavırlara makul sebepler oluşturmaktadırlar.

Yaşanılan operasyondan sonra Kerem’in yardımseverlik konusunda da bazı değişimler yaşadığı söylenebilir. Moskova’da daha çok kendine dönük tavırlar göze çarpmaktaysa da ona tam olarak bencil yahut kendine dönük birisi demek imkânsızdır. Türkiye’de iken yardımsever olduğu açık olsa da değişim sonrası bu konuda bir delil de bulunmamaktadır. Değişimin olduğu göz önüne alındığında Moskova’daki Kerem’in bu sıfatlar için kendine dönüklüğünün biraz daha önde olduğu söylenebilir.

2.2.3.3. Güvenirlilik/ Öz Disiplin

Düzensiz/ Düzenli sıfatlarına bakıldığında:

Keremin odasının bazı tasvirleri okuyucuya aktarılmaktadır. Şerif Kerem’in odasına konuşmaya geldiğinde:

“İki kişilik odada tek başına kalıyordu Kerem. Yatağının yanındaki etajerin üstü ilaç doluydu. Diazem kutuları, ağrı kesiciler, öksürük şurupları…

“Ne kadar çok ilaç. Bunların hepsini alıyor musun?” diye sordu Şerif şaşkınlıkla.”( Ümit, 2014b, s.128)

İntihar ettiği sabah geldiğinde ise:

“Duvar kâğıtları, masa, küçük kitaplık, yatak, yatakta uyuyan Kerem’in yüzü gümüşten bir beyazlık içinde yüzüyordu. Bir iki adım attı, odada eşyalar kendi renklerine dönmeye başladı, yalnızca Kerem’in yüzünde kalmıştı o beyaz parlaklık.”( Ümit, 2014b, s.149-150)

Şeklinde Kerem’in odası anlatılmaktadır. Kerem’in düzenli olduğuna dair açık bir söylem bulunmamakla beraber odasında ve kıyafetlerinde, yemekhanede ve sınıftaki durumlarında düzensizliği hakkında en küçük bir şey belirtilmemiştir.

Şerif dahil herkesin Kerem’i tuhaf yahut ayrık olarak gördüğü ortamda odasında en ufak dağınıklığının, sınıfta veya diğer ortamlarda en ufak bir düzensizliğinin belirtileceği düşüncesinden yola çıkarak Kerem’in düzenli biri olduğu söylenebilir.

Kaldı ki ilaçlar etajer, masa üstü gibi çeşitli yerlerde değil sadece bir yerdedir.

Kitap veya kıyafetlerin değişik yerlerde olduğuna dair söylem yoktur. İki kişilik odada tek başına kalan birisi için farklı yerlere eşyaları dağıtma konusunda engel de yoktur.

Geçmişine bakıldığında örgüt içerisindeki pozisyonu ve görevlerinden de yola çıkarak yorumlar yapılabilecek olsa da aşırı yoruma girecektir. Müstakil yaşamda kişisel kriterlerin daha önde olacağından hareketle tek başına yaşadığı odada herhangi bir dağınıklık anlatılmadığından Kerem’in düzenli bir insan olduğuna kanaat getirmekte tereddüt yaşanmamaktadır.

Kurallara Bağlı Olmayan / Kurallara Bağlı sıfatlarına bakıldığında:

Geçmişe bakıldığında Kerem’in örgüt içerisinde önemli bir yerde sorumlu olduğu görülür. Bu durum bile başlı başına kurallara uyduğunu göstermektedir. Tek istisnası altında çalışanların açık kimliğini vermemesidir. Bu konuda en üst düzeyde karar çıksa bile uygulamayacağını açıkça belirtir:

““Ben yoldaşlarımın adlarını yazılı olarak vermem,” dedi öfkeyle, sonra sol elinin işaret parmağıyla şakağını göstererek sürdürdü sözlerini. “İsimler burada yazılı. Sözlü olarak aktarırım ama yazılı olarak asla vermem. Parti kararı olsa bile uymam. Bu yüzden partiden uyarı cezası bile aldım.”( Ümit, 2014b, s.225-226)

Ancak burada kurala uymama kurallara bağlı olmamaktan değil en üst düzeyde güvenliği sağlamak istemesindendir. Moskova’daki eğitim sırasında ise toplantılara hasta olsa bile gelmektedir. Diğer üyeler için hastalığın toplantıya katılmamak için yeterli bir mazeret olduğu diyaloglardan anlaşılır. Kerem’in toplantıya katılmanın yanı sıra alınan kararla topluca kahvaltı yapılmasında bile hasta hasta karara uyduğu görülür. Cemil ile girdiği tartışmada parti yönetiminden olan Asaf’ın müdahalesi sonrası da karara karşı bir tavır sergilemediği görülür.

Bu bilgiler ışığında Kerem’in kurallara bağı biri olduğu rahatça söylenebilir.

Gevşek/ Sorumlu-Kararlı sıfatlarına bakıldığında:

Öncelikle geçmişine bakıldığında, Kerem illegal örgütün gizli evraklarının dağıtımını yapan biriminin başındadır. Kerem’in başında olduğu sürece de bu yapı herhangi bir operasyona maruz kalmamıştır. Operasyon sonrasında takip edildiği konusunda Cemil ile konuşurlarken:

“… “ Ama iyi düşün izlenmiş olmayasın?”

“Olamam. Olsaydım fark ederdim. Görevim gereği çok sıkı bir güvenlik sistemi kurdum. Görüşmelerden sonra eve dönerken en az beş güvenlik bölgesinden geçer, arkamda gölge var mı diye kontrol ederim. Yaz kış fark etmez, hiç üşenmeden yıllardır bunu yaparım.”( Ümit, 2014b, s. 226)

Verdiği cevaba göre yaptığı işi ne kadar ciddiye aldığı anlaşılmaktadır. Kerem hakkında olumlu hisler beslemeyen Cemil bir başka yerde Kerem’i değerlendirirken de olumsuz bir kelime kullanmaz:

“Biraz ağırkanlıydı ama oldukça zeki, hepsinden önemlisi inançlı biriydi.”

(Ümit, 2014b, s. 219)

İnandığı bir konuda aldığı kararları karşılığında ne olursa olsun uyguladığı buradan anlaşılacağı gibi sonunda Mehmet’i öldürmesi de şahsi sebeplerle değildir. Örgütüne sızan bir ajan olduğuna emin olduğu kişiyi öldürmesi de sorumluluk sahibi olduğu gibi ciddi kararları alıp uygulama konusunda da ne kadar istikrarlı olduğunu göstermektedir.

Heyecan Arayan / Tedbirli sıfatlarına bakıldığında:

Yukarıda da bahsedildiği üzere Kerem parti içerisindeki mevkii sebebiyle tedbirleri en üst düzeye çıkartan birisidir. Ayrıca güvenlik konusundaki ayrıntıcılığı yüzünden parti yönetiminden ceza yediğini kendisi anlatır. Ancak bu ceza yaptığı hatadan değil güvenliği arttırmak için uyguladığı sistemdendir:

“… sol elinin işaret parmağıyla şakağını göstererek sürdürdü sözlerini,

“İsimler burada yazılı. Sözlü olarak aktarırım ama yazılı olarak asla vermem.

Parti kararı olsa bile uymam. Bu yüzden partiden uyarı cezası bile aldım.

Sorarsan söylerler. Biz dağıtımcılar bu konuda siz örgütçülerden daha duyarlıyız. Çünkü belge taşıyoruz.”( Ümit, 2014b, s. 226-227)

Bu diyalog bize Kerem’in tedbirliliği konusunda önemli veri sağlamaktadır. Ayrıca Kerem’in başında olduğu yapılanmadan ajan olan Mehmet’in yönetim tarafından Kerem’in evine getirilmesinden önce hiçbir bilgi sızmaması da Kerem’in tedbirliliğini göstermektedir. Son olarak Kerem cinayet işledikten sonra da kimsenin bu konuda bir şey bilmemesi yahut farkına varmaması da Kerem’in ne derece tedbirli olduğunu göstermektedir.

2.2.3.4. Duygusal Tutarsızlık

Duygusal Tutarlı / Duygusal Değişken sıfatlarına bakıldığında:

Enstitünün bir çalışanının torunuyla karda çocuk gibi neşeli oynaması ancak grubu içerisindeyken faaliyetlere katılmakta isteksiz olması ve grupla beraberken neşesiz olması duygusal olarak değişken bir yapı için önemli verilerdir. Ayrıca, özellikle Şerif’le yaptığı konuşmalarında bir sinirli bir sakin olması, gruptaki tartışmada ortaya çıkarak farklı düşünceyi herkesi rahatsız edecek şekilde söylemesi, sonrasında ise sessizleşmesi duygusal olarak değişken yapı için önemli veriler olarak karşımızdadır. Ancak Kerem’in geçmişine bakıldığında gruptan Mehmet ve grup içerisinde sorumlu düzeyde olan Cemil hakkında ciddi şüpheleri vardır. Yakın zamanda Mehmet yüzünden olduğunu iddia ettiği operasyon sonrası çocuğunu kaybetmiş ve eşinden ayrılmıştır. Dolayısıyla bu kişilere karşı dikkatli ve soğuk olması doğaldır. Nejat ve Durmuş’un Cemil ile olan yakınlıkları da eklendiğinde gruba karşı mesafeli olması da makul gözükmektedir.

Tartışmalara gelindiğinde ise Kerem’in söylediklerinden geriye çekilmediği ancak tartışmaya devam etmek yerine susmayı tercih ettiği görülebilir:

“Yanıt beklemeden döndü, gözlerini kapattı. “Sanki benim için tartışma bitti,”

der gibiydi.

Başka zaman olsa Kerem’in bu davranışını yadırgamaz, gülüp geçerlerdi.

Ama ölmüş bir yoldaşın ardından yaptığı bu konuşmayı kaldırmak güçtü.

Yine de kimse bulaşmadı Kerem’e.” (Ümit, 2014b, s.54)

Grup içerisindeki soğuk tavrı başına gelen olaylar ve sonrasında kriterlerindeki değişimlerdir. Çocuk ile oyun oynaması ve orada neşeli tavırlar göstermesi ise grup dışında eğlencelere açık bir yapıyı gösterdiği şeklinde değerlendirilmelidir.

Diğer yandan Şerif ile iletişiminde sıkıntı görülür. Moskova’da tek iletişim kurduğu kişi olan Şerif’le iletişimi sağlıklı değildir. Sürekli gergin ve olumlu havada geçmeyen iletişim görülür. Ancak hastalığı ve başından geçen olaylar göz önüne alındığında gergin de olsa bu iletişimde bir tutarsızlık olmadığı anlaşılır.

Dolayısıyla Kerem’in Moskova’da tutarsız davranışlar sergilediği söylenemeyecektir. Verilenlere göre operasyon ve sonrasında gelişen olaylar Kerem’de değişikliğe yol açmıştır. İki döneme de ayrı ayrı bakıldığında dönemler içerisinde tutarsız tutum ve davranışların olmadığı da görülür.

Rahat / Endişeye Yatkın sıfatlarına bakıldığında:

Daha önceki başlıklarda Kerem’in aşırı tedbirli olduğu belirtilmişti. Bu durumu bile Kerem’in endişeye yatkın olduğunun açık göstergesi olarak karşımızdadır. Bu durumun yanı sıra bazı yerlerde Kerem’in endişeli tavırları anlatılır. Kerem kendisinden önce sorguya giren Şerif’ten hemen arkasından kendisinin sorguya alınması konusunda ajanları ikna etmesini istemiştir. Ancak başka olaylar sebebiyle sorgu yarıda kalmış ve Kerem’le Şerif arasında bu konu görüşülmüştür:

“Gece Viktor ile Nikolay erken ayrılınca, telaşla Şerif’i bir köşeye çekip neden gittiklerini sormuş, verilen yanıtları kabul etmemiş, onu yalancılıkla, kendisini oyalamakla suçlamıştı. Gönlünü alıncaya kadar canı çıkmıştı Şerif’in.

Sonunda doğru söylediğine ikna etmişti onu. Ama Kerem’in kaygı verici

tedirginliği geçmemiş, gece yarısına kadar paranoyak senaryolar anlatıp durmuştu Şerif’e.”(Ümit, 2014b, s.149)

Bu durum endişe konusundaki tek veri değildir. Türkiye’de iken yaşanılan operasyon sonrası bir yalıda beklemekteyken parti görevlisi olarak gelen Cemil ile görüşmesinde iddialarına karşı Cemil itiraz ettiğinde endişesini açıkça belirtir:

“Mahvolacağız …” dedi, durdu, yüzüme baktı. “Partiyi yok edecekler, hepimizi tutuklayacaklar, belki de öldürecekler.” (Ümit, 2014b, s.226)

Bu söylemlere bakınca Kerem, örgütü için en kötüsünü düşünen biri olarak karşımıza çıkar. Bu durum bile endişeli bir tip olduğunun göstergesidir. Ancak endişesi sadece örgütü için değil kendi hayatı içindir. Operasyon sonrası Cemil ile görüşmesinde güvenlik tedbirlerini anlatırken sebebini aktardığında arka planda yatan düşüncesi de açığa çıkar:

“Biz dağıtımcılar bu konuda siz örgütçülerden daha duyarlıyız. Çünkü belge taşıyoruz. Belge demek yıllarca hapis yatmak demektir. İşkencede dirensen bile savcılıkta seni bir şey kurtaramaz.”( Ümit, 2014b, s.226)

Dikkat edildiğinde buradaki endişesi örgüt hakkında gizli bilgilerin açığa çıkması değil “yıllarca hapis yatmak” tır. Bu durum, “belki de öldürecekler.” ibaresi ile beraber incelendiğinde Kerem’in tedbirli olmasının partiden çok kendi yaşamı için olduğu çıkarımı yapılabilecektir. Hangi yönde olursa olsun en uçtaki durumu düşünüp endişelendiği ve bu endişesini dile getirmekte tereddüt etmediği görülür.

Dolayısıyla Kerem’in endişeye yatkın bir kişiliğe sahip olduğu açıktır.

Kendine Güvenli / Kendine Güvensiz sıfatlarına bakıldığında:

Kerem’in kendine güveni hakkında açık bir söylem yoktur. Eşi ile evlenmesi öncesi yaptığı ısrarlar, örgüt içerisinde sorumlu düzeye çıkması kendine güveni olmayan birinin yapamayacağı şeyler olarak gösterilebilir. Fakat bunlar tek başına yeterli veriler değildir.

Grup içerisinde diğerlerini rahatsız edecek düşüncelerini açıkça belirtmesi de kendine güvenen birinin yapacağı fiil olarak değerlendirilebilir. Diğer yandan intiharı çözüm olarak gören birinin son zamanlarında böyle bir şey yapabileceği tezi de öne sürülebilir. Ayrıca Mehmet’in ajan olduğu veya olabileceği hakkında grup içerisinde açıkça söylemde bulunmadığı gibi Sovyet ajanlarıyla doğrudan konuşmaya da çalışmamıştır. Ona inanılmayacağı düşüncesi de olsa intihar edecek birisinin bu konularda tereddüt yaşaması da makul gözükmemektedir.

Tüm verilen ve verilmeyenler ışığında Kerem hakkında kendine güven konusunda kesin bir yargıya varmak imkânsızdır.

2.2.3.5. Gelişime Açıklık

Somut Düşünen / Analitik Düşünen sıfatlarına bakıldığında:

Kerem’in örgüt içerisinde yönetici pozisyonunda olması sebebiyle örgüt ideolojisi hakkında kuramsal bilgilere sahip olması gerektiği düşünülebilir. Yapılar kurulurken o anki mevcut kişilerle kurulduğu göz önüne alındığında, üst düzey yönetimdekilerin önemli bölümünün kurumun ideolojisi hakkında basit seviyede bilgi sahibi olabileceği de söylenebilir. Moskova’ya eğitime gelenler üst düzey mensuplardır ve örgütün ideolojisi hakkındaki herhangi bir tartışma okuyucuya verilmediğinden bu yoldan Kerem’in düşünce yapısı hakkında bir kanıya varmak imkansızdır.

Türkiye’de iken Kerem’in Mehmet hakkında şüphe duyulacak bir görüntü yakalaması, onu araştırması ve bunu doğrudan Mehmet’le paylaşması somut düşünce seviyesinde kaldığını gösterdiği değerlendirilse bile bu zayıf bir delildir:

“Yoldaşların neredeyse tamamı giyinip kuşanıp Moskova’ya inerken o odasına kapanır, bir türlü bitiremediği Kapital’i birkaç demlik çay, birkaç paket sigara eşliğinde okumaya başlardı.”( Ümit, 2014b, s.41)

Grubun birden fazla sosyal faaliyete katıldığı, Kerem’in grubun diğer aktivitelerinde de çoğunlukla bulunmayıp odasına çekildiği değerlendiğinde Sosyalist ideolojinin temellerinin atıldığı kuramsal kitap olan Kapital’i defalarca okumuş olabileceği ortaya çıkmaktadır. Sanırız ki burada “bitiremediği”

kelimesinden kasıt kitabı anlayıp özümseme işlemini bitiremediğidir. Bu durumla beraber önceki veriler değerlendirildiğinde Kerem’in analitik düşünceye sahip biri olmadığı değerlendirilmektedir.

Hassas Olmayan/ Duyarlı sıfatlarına bakıldığında:

Bu sıfat konusunda da Kerem’in değişim yaşadığı söylenebilir. Türkiye’de iken Mehmet’i istihbarat ajanıyla görmesine rağmen onu uyarmaya çalışması duyarlılık göstergesi olarak kullanılabilecektir. Moskova’ya gelindiğinde ise farklı bir durumla karşılaşılır:

“ ““Yoldaş,” dedi, neredeyse emir verircesine, otoriter bir tavırla. “Biraz gelir misin, sana söyleyeceklerim var.”

“Şu anda gelemem,” dedi Şerif, soğuk bir sesle. Başıyla odadakileri göstererek ekledi. “Önemli bir şey konuşuyoruz.”

Kerem’in alev alev yanan gözlerinde küçümseyen bir ifade belirdi.

“Benim söyleyeceklerim daha önemli,” dedi eskisinden daha sert bir tavırla.

“Kusura bakma gelemem,” dedi Şerif, kararlı görünüyordu ama Kerem’den de anlayış bekler gibi bir hali vardı. “Yarın sabah konuşuruz.”