• Sonuç bulunamadı

BEŞ EKSENLİ KİŞİLİK ANALİZİ MODELİNİN UYGULAMASI

2.1. SİS VE GECE

2.1.2. Beş Yapı Analizi

2.1.2.1. Fiziksel Yapı

Katil ve ayı zamanda dedektif rolünde olan Sedat çalıştığı istihbarat teşkilatında yüzbaşı’dır. Altında çalıştığı kişi ise Binbaşı Yıldırım’dır. İkisinin de asker olmadığı bilindiğinden yüzbaşı sıfatı muhtemelen çalıştığı istihbarat teşkilatında bir rütbe olmalıdır. Sedat’ın yaşı açıkça verilmemektedir. Ancak evi ile ilgili verilen bir tasvirde çocukları anlatılır:

“İlkokula bu yıl başladılar. Aralarında kıran kırana bir yarışma var, … Buzlu camın arkasından küçük bir kız silüeti beliriyor; Ayça mı, Gökçe mi?” (Ümit, 2014a ,s. 44)

İlkokula yeni başlayan ikiz çocukları olduğu açıktır. Evlilik zamanı ve çocuklarının yaşlarına bakarak Sedat otuz beş ile kırk arasında bir yaşta olmalıdır.

Yüzbaşı Sedat suikasta maruz kaldığında sağ kurtulacak kadar iyi nişancı ve soğukkanlıdır. Ancak Yüzbaşı Sedat’ın fiziksel yapısı hakkında bir bilgi verilmemiştir. Ordu mensubu olmadığı da bilindiğinden asker olma kriterlerinden yola çıkarak boyu ve görünüşü hakkında çıkarım yapmak da imkânsızdır.

Doğrudan bir bilgi verilmediği gibi çıkarım yapılabilecek bir veri de bulunmaz.

Sedat’ın görüştüğü kişilerin fiziksel yapıları hakkında karşılaştırma veya kıyas yoluyla elde edecek bir veri de yoktur. “Polis olmayı hiç istemedim.”(101) Çıkarım yapılabilecek tek veri olarak Sedat’ın polis olmayı istemediği söylemidir. Söyleme bakıldığında Sedat’ın polis olmamasındaki sebep yetersiz olması veya şartları karşılayamaması değildir.

“Onları küçümsediğimden değil, çoğu, “gözlerimi kaparım vazifemi yaparım”, anlayışında memurlar oldukları halde yaptıkları işin ülke için yararlı olduğuna inanıyorum.”(Ümit,2014a, s. 101)

Sedat’ın polis olmaması bir seçimdir. Bu sonuç fiziksel yapısı hakkında açık bir bilgi değildir. Ancak polis olmak için belirli fiziksel şartlara haiz olunması gerektiğinden bazı çıkarımlar imkân dâhilindedir. Dolayısıyla; kısa boylu olmadığı, dışardan görülecek kadar bariz bir fiziksel özür ve vücudunda iz olmadığı söylenebilecektir.

Ailesine bakıldığında ise; annesi ve babası hakkında hiçbir bilgi yoktur. Dedesi hakkında ise şehit olduğu ve istihbaratçı olduğundan başka bilgi görülmez.

Çerkez olan eşinin güzel olduğu açıkça anlatılırken başka ayrıntı verilmemiştir.

İkiz kızları olmasına rağmen kızlarının fiziksel yapıları hakkında da bilgi yoktur.

Tek somut veri amcasının renkli gözlü olmasıdır.

“Bir de soruyorsun dercesine, çakmak çakmak olmuş mavi gözlerini yüzüme dikiyor.”(Ümit, 2014a, s. 36)

Amcası mavi gözlüdür. Dolayısıyla babasının da renkli gözlü olma ihtimali bulunmaktadır. Sedat’ın çocuklarının renkli gözlü olduğu yahut olmadığına dair bir bilgi olmadığından Sedat’ın gözlerinin renkli olup olmadığı hakkında bir çıkarım yapmak imkânsızdır.

2.1.2.2. Kişinin Geçmişi

Kaç yaşında olduğu kesin olarak bilinmeyen Sedat’ın hayatı hakkında bilgiler parçalar halindedir. Hukuk mezunudur. Mezun olduktan sonra istihbarat teşkilatına girdiği ve ailesinin tek çocuğu olduğu romanda açıkça verilen bilgilerdir. Evliliği ve çocukları hakkında verilen bilgiler ise hayattaki başka unsurlarla ilişkilendirilerek verilmiştir.

“Onunla ilk kez bizim evde karşılaşmıştık. … Aslına bakarsanız evlilik zamanım da gelmiş sayılırdı. Hukuk’u beş yıl önce bitirmiştim. Babamın ölümünün üzerinden iki yıl geçmişti ve annem hastaydı.” (Ümit, 2014a, s. 48)

Eşi Melike ile tanışma zamanı mezuniyetiyle ilişkilendirilerek verilir. Evlendikten sonra ikiz çocukları da olmuştur.

Çocukluğu hakkında tek bilgi yaralı iken gördüğü hayallerin aktarımıyladır.

Dedesinin köşkünde babası, annesi, amcası ve yengesiyle beş kişilik bir mutluluk tablosu çizilir. Bu tabloda erkeklerin masasında amcasının Sedat’a rakıyı tattırır:

“Gırtlağımdan mideme doğru bir yangın başlıyor. Yüzümün aldığı hali görmüyorum. Amma komik olmalı! Amcam kahkahalarla gülüyor. Babam kaşları çatılmış, başını sallayarak izliyor bizi.”( Ümit, 2014a, s. 8)

Bu durum Sedat’ın muhafazakâr bir ailede yaşamadığının bir göstergesidir.

Annesi hakkında, eşi Melike ile tanıştığı sıralarda hasta olduğu bilinmekte olup olayların geçtiği sırada ölmüş yahut yaşıyor olduğuna dair bir bilgi yoktur.

Babasını mezun olduktan üç yıl sonra kaybetmesinden yola çıkarak muhtemelen yirmi dört yaşında iken kaybetmiştir. Kardeşinin Sedat’a rakı içirmesini pek makul karşılamadığından başka Sedat’ın babası hakkında hiçbir bilgi yoktur. Romanda amcasının varlığı öne çıkmaktadır. Amcasının ağzından dedesi hakkında da bilgi verilir:

“ “Bak oğlum,” diyor. “Senin için önemli olmayabilir ama, benim babam, yani senin deden bu ülkenin yetiştirdiği en iyi, en dürüst istihbaratçılardan biriydi.

Ömrü boyunca bu vatan için, bu devletin ayakta kalabilmesi için çalıştı.

Dersim dağlarında Kürt isyancıların kurşunlarıyla öldürüldüğünde de bu ülkeyi böldürmemek için orada bulunuyordu.” ” (Ümit, 2014a, s. 38)

Dedesinin yüzbaşı rütbesindeyken çekilmiş olan fotoğrafı hakkında da bilgi verilirken Sedat’ın babasının istihbarat teşkilatında çalışıp çalışmadığı veya kişiliği, fiziksel yapısı da dâhil olmak üzere hiçbir bilgi verilmemektedir. Sedat’ın hayatında amcasının önemli etkinliği görülür. Amcası, Sedat’ı istihbarat teşkilatına alan kişidir. İstihbarat teşkilatında daire başkanıdır. Romanda istihbarat teşkilatında muhafazakârlar, yenilikçiler ve ordu mensupları olarak üç grup arasında çatışma olduğu defaten belirtilir. Sedat’ın amcası bu çatışmada muhafazakârları temsil etmektedir. Sedat ise girdiği teşkilatta altında çalıştığı Binbaşı Yıldırım’la beraber yenilikçileri oluşturmaktadır. Binbaşı Yıldırım’ın ölümünden sonra muhtemelen yenilikçilerin önderlik pozisyonu Sedat’a kalmıştır.

Binbaşı Yıldırım’ın öldürülmesinden bir süre sonra Sedat’ın katilleri aramak yerine hayatına bir sevgili ile beraber devam ettiği görülür. Komşusunun kızı olan Mine ile bir ilişki yaşamaya başlamıştır. Mine’nin olay zamanındaki evini de beraber tutmuşlardır. Ancak olay zamanından kısa süre önce Mine Sedat’ı terk etmiştir.

Aile geçmişleri olarak, Sedat’ın dedesinin Osmanlı İmparatorluğunda istihbarat subayı olarak çalıştığından başka bilgi yoktur. Göç bilgisi de olmadığından İstanbul’da yerleşik hayatta oldukları değerlendirilebilir. Dedesinden sonra amcasının İstihbaratta çalıştığı bilinse de babasının neler yaptığı bilinemez.

Sedat’ın çocukluk dönemiyle ilgili ise kısa bir hatıradan başka bilgi yok iken gençlik dönemi hakkında hiçbir bilginin olmadığı görülür. Olay zamanı olarak verilen 1995 yılı kış aylarından öncesinde Sedat neredeyse yok gibidir.

Ebeveynleri, eşi hatta çocukları hakkında da yok denecek kadar az bilgi vardır.

2.1.2.3. Çevresel Yapı

Romanda Sedat’ın yaşadığı yerler incelendiğinde İstanbul’dan başka bir şehir veya yer belirtilmemektedir. İş ve ev olarak iki tür mekân verilir. İş yeri tek bir mekân iken ev olarak gördüğümüz mekânlar birden fazladır.

Çocukluk dönemine ait verilmiş tek mekân dedesinin köşküdür. Olay zamanında yaşadığı mekân, eşi ve çocuklarıyla yaşadığı evdir. Soruşturma mazeretiyle sık sık gittiği üçüncü yaşam mekânı ise eski sevgilisinin evi olarak okuyucunun karşısına çıkar. Dedesinin köşkü hakkında bilgiler Sedat’ın yaralıyken gördüğü hayaller vesilesiyledir.

“Manolya kokuları geliyor. Ilık bir esinti, güneşli balkonumuzdan süzülerek tül perdeleri usulca dalgalandırıyor. Bahçedeki kestane ağacının koyu yeşilini görür gibiyim. Dedemin köşkü mü burası? Tuhaf, biz orasını çoktan satmamış mıydık?”( Ümit, 2014a, s. 7)

Köşk tarif edilirken bulunduğu semt veya şehir belirtilmemektedir.

“Köşkün gölgeli bahçesi beni çağırıyor. Annem ve Neriman Yenge kameriyede oturmuşlar, ellerinde bir kadın dergisi, moda giysiler üzerine konuşuyorlar. Babam ile İsmet Amca, her zamanki yerlerinde, kestane ağacının altındaki masada rakı içiyorlar. Ben erkeklerin masasına gidiyorum.

Amcamın tabağındaki pastırmadan yiyorum. Tadı çok güzel. Amcam kadınlardan yana bir göz atıp, bardağı uzatıyor: “Bir de şunun tadına bak.”

Rakının tadını önceden bilmiyorum ama yiğitliğe gölge düşürmüyorum.

Verdiği kadehten bir yudum alıyorum. Gırtlağımdan mideme doğru bir yangın başlıyor. Yüzümün aldığı hali görmüyorum. Amma komik olmalı! Amcam kahkahalarla gülüyor. Babam kaşları çatılmış, başını sallayarak izliyor bizi.”(

Ümit, 2014a ss. 7-8)

Sedat’ın özlem duyduğu veya en güzel anılarından biri olarak hatırladığı bu anıda babası, annesi ve amcası ile yengesinin bulunduğu görülür. Sedat’ın tek çocuk olduğu kesin olarak bilinmektedir. Hatırladığı bu anısında başka çocuk olmadığından yola çıkarak kuzeninin olmadığı söylenebilecektir. Büyük bir ev ve ona uygun geniş bir bahçede çocukluğunun geçtiği açıktır. Ancak kaç odalı olduğu gibi diğer ayrıntılar yoktur. Çıkarım yapmamıza yarayacak başka veri bulunmadığından çekirdek aile olarak ayrı mı yoksa amcasının ailesiyle beraber mi yaşadıkları kesin bilinemez.

Sedat’ın olay zamanında eşi ve çocuklarıyla yaşadığı ev çocukluk dönemiyle ilgili verilen evden farklı bir evdir. Eşi ve çocuklarıyla beraber Esenköy’de bir sitede yaşamaktadır. Dairesi sitedeki bir apartmanın yedinci katında bulunur. Evinin iç düzeni hakkında kayda değer bir bilgi yoktur. Mutfağı en az iki kişinin oturup yemek yiyeceği bir masayı da barındıracak kadar geniştir. Evde Sedat’ın çalışma odasının bulunduğu ve boyutu söylenmeyen babasından kalma bir ceviz

masasının olduğu belirtilmiştir. Ancak bu masa ile ilgili herhangi bir anı veya başka bir bilgi verilmemektedir.

İki yıl birliktelik yaşadığı eski sevgilisi Mine’nin evine gelindiğinde ise adresin daha ayrıntılı verildiği görülür:

“ “Hayır, Kurtuluş’a.”

“Kayıp kızın evine mi?”

….

“ “Evet,” diyorum Mustafa’ya(Ümit, 2014a, s. 19)

Adres olarak kendi evindeki gibi sadece semtin ismiyle yetinmemiştir.

“ Feriköy Mezalığı’na kadar iniyoruz. Mezarlığa paralel uzanan tenha sokağa geldiğimizde, “Ben burada ineceğim” diyorum. “Ev az ilerde zaten.”

Tenha sokak karın altında, olduğundan daha ıssız görünüyor.”

“… birkaç metre sonra Mine’nin evinin olduğu çıkmaz sokağın başında olacağım.”(Ümit, 2014a, ss. 22-23)

Yaşadığı mekânlara genel olarak bakıldığında ayrıntı konusunda bir sıra görülür.

Çocukluğunun geçtiği dedesinin evi hakkında çok az bilgi vardır. Eşi ve çocuklarıyla yaşadığı ev hakkında verilen bilgiler biraz daha ayrıntılıdır. Adres, odalar ve evin düzeni hakkında kısa da olsa bilgi mevcuttur. En fazla ayrıntı sevgilisinin eviyle ilgilidir. Sevgilisinin evi adresiyle bile çok ayrıntılıdır.

“Yıpranmış taş merdivenleri sessizce tırmanmaya başlıyorum. … binadaki küf kokusu artmış gibi. Havalandırma boşluğuna açılan pencereler uzun

süredir kapalı duruyor anlaşılan. Zavallı Madam, o sakat haliyle nasıl çekip çevirsin bu eski binayı.”(Ümit, 2014a, s. 158)

Evin bulunduğu bina muhtemelen iki katlı olup eski bir binadır. Ev sahibi Madam yunan kökenli olan Madam Eleni’dir. Evin içi de diğer mekânlarla kıyaslanınca çok ayrıntılıdır:

“Mine’nin dairesi bıraktığımız gibi sessiz. Kapıyı içerden kapatıp yatak odasına doğru yürüyorum. ... İçerisi alacakaranlık ama yatağın boş olduğunu anlamama engel değil bu. … salona doğru ilerliyorum. Alacakaranlıkta suskun bekleyen eşyalar, duvarda tozlanmaya yüz tutmuş tablolar insana ürküntü veriyor. Berjer koltuğa kadar yürüyorum. Pencerenin yanındaki şövalyenin üzerinde yarım kalmış yağlıboya bir peyzaj var. … Boya çoktan kurumuş, … Salondan çıkıp banyoya bakıyorum… Sanki Mine şaka olsun diye odalardan birine saklanmış da az sonra çıkacakmış gibi. Odaları dolaştıktan sonra yatak odasına dönüyorum yeniden. Perdeleri açıyorum.

Sabırsızlıkla içeri dolan kül rengi ışık, karanlığa boğulmuş eşyalara eski biçimlerini hızla yeniden kazandırıyor.

Mine’nin yatağı hâlâ dağınık. Kırmızı çilek desenleriyle süslü yorganın ucu yerde sürünüyor.”( Ümit, 2014a, ss. 158-159)

Mine’nin temizliğe dikkat ettiği açık olsa da yatağın dağınık olmasına bakıldığında Sedat’ın eşi kadar düzenli olmadığı kesindir. Sedat’ın bu düzensizliğe herhangi bir tepkisi de görülmez.

“…. Yatağın kenarına oturuyorum. Usulca gıcırdıyor yaylar. Hep, değiştirelim şu yatağı, derdik. Bir türlü yapamadık.”( Ümit, 2014a, s. 158)

Yaşam mekânlarında Mine’nin evindeki yatağın yayının değişimi bile konu edildiği görülür.

“… CD çaların play tuşuna basıyorum. Önce piyano sesi doluyor odaya, ardından yumuşak sesli bir kadın İngilizce bir şarkıya başlıyor. Bu şarkıyı tanıyorum. Bir keresinde sevişirken dinlemiştik bu parçayı.”(Ümit, 2014a, s.

161)

Mine’nin müziğe düşkünlüğü konu edildikten sonraki bu sahnede Sedat’ın Mine’nin evindeki yaşanmışlıklara daha çok önem verdiği görülür. Diğer dikkat çeken bir husus ise dedesinin evinin tasvirinde renk varken kendi evinin tasvirinde renk yoktur. Mine’nin evine gelindiğinde ise renk yeniden karşımıza çıkar.

Dolayısıyla Mine’nin eviyle beraber dedesinin evinin Sedat’ın hayatında önemli yere sahip olduğu düşünülebilir.

2.1.2.4. Sosyolojik Yapı

Daha önceki başlıklarda da bahsedildiği üzere Sedat’ın geçmiş dönemiyle ilgili yok denecek kadar bilgi vardır. Geri dönüşlerle de olsa anlatıda Mine’nin evinin tutulmasından Mine’nin ölü olarak bulunduğu süreç olayların merkezindedir.

Mine’den önce Sedat’ın ilişkileri hakkında açık bilgi yoktur. Romanda Sedat çok sayıda birebir ilişkilere de girmektedir. Ancak bunların neredeyse tamamı sorgulama diğerleri ise soruşturma için bilgi alışverişidir.

Şekil 1 Sis ve Gece iletişim şeması

Mine Sedat

Mine’nin Annesi

Mine’nin Babası

Sinan

Cuma

Orhan

Mustaf Amcası

Necati Madam

Piç Neco

Tabloda Sedat’ın iletişimde bulunduğu tüm kişiler verilmemiştir. Daha önce de değinildiği üzere iletişimlerinin çok büyük bölümü soruşturma amaçlıdır. Sedat yaklaşık olarak on yıldan fazla istihbarat teşkilatında çalışmıştır. Çok sayıda soruşturmalara ve operasyonlara katılmış olmalıdır. Bu tecrübe hayatının diğer zamanlarında da görüşmelerini yönlendirmesinde etkili olur. Dolayısıyla soruşturma amaçlı iletişimlerinde kişiliği hakkında bilgi edinilemediğinden irtibat kurduğu herkes tabloda verilmemiştir. Sadece Sedat hakkında bilgi edinebileceğimiz iletişimler tercih edilmiştir.

Daha önce de söylendiği üzere Sedat tecrübesi sayesinde görüşmelerini yönlendirebildiğini düşünmekte ve uygulamaktadır. Nitekim amcasıyla hiç beklemediği anda bir mülakata girdiğinde bile bu düşüncesi okuyucuya iç monologla aktarılır:

“Böylece üstünlüğü elime geçirdiğimi düşünüyorum. O sinirlenip yanlışlıklar yapacak, ben de bu durumdan yararlanıp konuşmayı istediğim gibi yönlendireceğim. Beklediğim gibi amcam daha da öfkeleniyor”( Ümit, 2014a, s. 37)

Nitekim yönlendirme konusunda da başarılıdır. Yakından tanıdığı kişiler haricinde başka insanlarla yaptığı görüşmelerde de benzer davranış gözlemlenir.

“… Madam ona, kısacık bir yanıtla, “Evet,” dedikten sonra bana dönmüştü:

“Siz küçük hanımın nesi oluyorsunuz?” Böyle bir soruya hazırlıklıydım. “Aile dostlarıyım,” dedim kesin bir ifadeyle.”( Ümit, 2014a, s. 29)

Romanın sonuna kadar da mülakat ve soruşturmalarında bu kontrol mekanizmasını kullandığı görülür. Dolayısıyla kontrolü kaybettiği görüşmeleri Sedat’ın kişiliği hakkında daha çok bilgi barındırmaktadır. Ancak kontrolü kaybettiği görüşmeleri çok azdır.

Amcasıyla Mine’nin evinde beklemediği anda görüşmesinde kontrol mekanizması ilk başlarda başarılı olsa da ilerleyen safhada kontrolün amcasına geçtiği görülür. Amcasıyla kontrolü kaybettiği ikinci görüşmesi ise son bölümdedir. Sinirlenmiş ve rest çekmiştir:

““Ne yapayım, ben böyleyim. İşine gelmiyorsa silersin sarı defterinden.”

“Sildim zaten. Ne halin varsa gör. Ama sıkışırsan sakın bana gelme.”

“Merak etme,” diyorum, odadan çıkmak için ayağa kalkarken. “Gelmem.” ” (Ümit, 2014a, s. 230)

Kontrolü kaybedip sinirlenmesi sadece amcasıyla olan görüşmelerinde değildir.

Diğer kontrol kaybedişleri sesini yükseltip karşısındakini küçük düşürecek söylemlerde bulunması şeklinde ve kendini ciddi olarak rahatsız eden konular olduğunda kontrolünü kaybettiği açıktır. Kontrolü kaybettiğinde karşısındakine göre farklı şiddet seviyeleri görülür. İş arkadaşı Orhan ile görüşmelerinde:

“ “Teşkilatı onlara bırakacaksın yani. Yıldırım’ın katillerine.”

“Hassiktir ulan….” Diyorum.

“Ne biçim konuşuyorsun kendine gel Sedat.”

“Asıl sen kendine gel. Şu haine bak. Ödün bokuna karışmış.”

“Ben yalnızca kendim için değil, senin için de kaygılanıyorum.”

“Bırak bu ucuz numaraları. Ya efendi efendi olacakları bekle ya da git kiminle istiyorsan onunla konuş. Ama beni bu işlere bulaştırma.”

“Parlama hemen, neden kızıyorsun?”

….

“Demek sen de terk ediyorsun bizi.”

Şeytan diyor suratının ortasına bir tane yapıştır. ” (Ümit, 2014a, ss. 197-198)

İletişimlerinde küfürler savurduğu hatta fiziksel şiddete kadar gidebilecek yapıda olduğu görülür. Bir suçluyu yakalama sırasında da kendisinin gerekli gördüğünden daha fazla şiddet uyguladığı da vakidir.

“Neco bir daha sövmüyor. Ama ben kendimi tutamıyorum, bir tekme daha yerleştiriyorum elleriyle kapatmaya çalıştığı karın boşluğuna. Tekmenin

şiddetiyle savruluyor, sonra yeniden kapanıyor. Artık gıkı bile çıkmıyor.”(

Ümit, 2014a, s. 130)

Tüm bu münasebetlere bakıldığında Sedat kontrolünü kaybettikten sonra karşısındakinin pozisyonuna göre uygun gördüğü seviyede fiziksel şiddete kadar her türlü saldırgan eylemi gösterdiği ortadadır. Her ne kadar amcasıyla ve eski sevgilisi Mine’yle ayrıldıkları günkü görüşmelerinde kontrolü yitirmiş olsa da şiddet uygularken bile kendisini kontrol edebilmesi göze çarpar. Şiddet uygularken yanındakilerin bile kontrolü kaybetmemesine dikkat eder:

“Hırsını alamayan Mustafa, sağdan soldan tokatlar indirmeye başlıyor Neco’nun yüzüne. Ayağa fırlayıp Mustafa’yı yakalıyorum. Operasyonu o yönetiyor olsaydı çoktan hastanelik etmişti Neco’yu.”( Ümit, 2014a, s. 143)

Sedat’ın genel olarak çevresindeki insanlarla iletişimi kontrollüdür. Çeşitli görüşmeler için istediği izlenimi uyandıracak söylemlerini önceden hazırlar.

Dolayısıyla gerilimsiz iletişimleri vardır. Ancak planladığından farklı gelişmeler olduğunda kontrolü kaybetmektedir. Amcası ve sevgilisi Mine ile iletişimlerinde kontrolünü kaybedip gerilim yaşaması en önemli örneklerdir.

Sedat’ın iletişimlerindeki aşırı kontrol durumu iş ve özel hayatı ayrımında da mevcuttur. Bazı çalışanlarının özel hayatlarına kadar bilgisi varken romanın sonuna kadar iş arkadaşlarının özel hayatına girdiği görülmez. Bu konuda tek istisna ihtimali Binbaşı Yıldırım’dır. Yıldırım ölmeden önce ailecek görüştüklerine dair açık bir bilgi yoktur. Fakat olay zamanına bakıldığında Sedat’ın ve eşinin Yıldırım’ın eşiyle görüştüklerinden bahsedilmektedir. Ancak bu görüşmeler hakkında ayrıntı bulunmaması nezaket ziyaretleri ihtimalini de akla getirmektedir.

Yıldırım yaşıyorken ailecek görüşme yapıp yapmadıkları hakkında bilgi verilmemesi sebebiyle yorum yapılamamıştır.

2.1.2.5. Bilişsel Yapı

Romanda görüldüğü kadarıyla Sedat’ı etkileyen iki önemli durum vardır. Binbaşı Yıldırım ve Mine ile yaşadıklarının Sedat’ın hayat akışını değiştirdiği görülür.

İşine başladığında Binbaşı Yıldırım’ın yanında çalışan Sedat idealist birisidir:

“… teşkilata girdiğim gün, amcam beni karşısına alarak gururlu bir tavırla şunları söylemişti:

“Burası ülken ve ulusun için zekânı ve cesaretini kullanabileceğin biricik devlet kurumu. Buraya girebilmek bir ayrıcalıktır. Teşkilat, kendini kanıtlaman için bütün olanakları sunuyor. Bütün yollar açık, dilediğince koşabilirsin.

Merak etme, kimse seni durdurmayacak.”( Ümit, 2014a, s. 102)

Amcası ona teşkilatta neler bulacağını anlatmıştır. Sedat’ın da teşkilata girerken ne kadar istekli olduğu da şu cümlelerle verilir:

“Gerçi şimdi bana istihbaratçı olmayı ister miydin, diye sorsalar, gençlik günlerimdeki kadar kolay, “Evet,” diyemem.”( Ümit, 2014a, s. 102)

Görüldüğü üzere Sedat’ın isteği bir hevesten ibaret değildir. Vaat edilenler ve muhtemelen dedesi ve amcasının dışardan görünenleriyle beraber inanmış ve istekli bir genç olarak karşımızdadır. Ancak umut ve heveslerin çok uzun sürmediği anlaşılır. İçine düşülen hayal kırıklığı Binbaşı Yıldırım ile beraber değişmiştir. Binbaşı Yıldırım’ın bakış açısı Sedat’ı etkilerken, istihbarat teşkilatının yeniden yapılandırılmasını öngören çalışmalara beraber imza attıkları da görülür. Fakat Yıldırım’ın öldürülmesiyle Sedat’taki değişimin durduğu anlaşılmaktadır.

Sedat’ın hayatındaki ikinci önemli olay ise Mine ile gönül ilişkisidir. Mine komşusunun kızıdır ve ilişkilerinin Binbaşı Yıldırım’ın öldürülmesinden sonra

başladığı bilinmektedir. Mine, sadece eşi ile değil işi ile de evli olan Sedat’ın hayatını farklı tarafa yönlendirmiştir. Bu durumu Sedat’ın Mineyle ilişkilerini iç monologlarında sorgularken eşi, işi ve hayat hakkındaki değerlendirmelerinin yanı sıra Binbaşı Yıldırım ile görüştüğü hayalin anlatıldığı sahnede Sedat’ın değişimi sorguladığı görülür:

“ “Bir görevle geldim.”

“Görevle mi?” Aklıma gelen şeye seviniyorum. “Yoksa katillerini mi?..”

“Katillerimi bulmak sizin işinizdi,” diyor sözümü yarıda keserek. “Ben senin için geldim.”

“Benim için mi?”

“Evet, bir sınavdan geçeceksin. Ben de sınav amirin tayin edildim.”

Anlamıyorum, aptallaşmış bir halde tekrar soruyorum:”

Yıldırım Abi sen ölmedin mi?”

“Doğru, ben öldüm,” diyor, sonra dudaklarında acı bir gülümseyişle ekliyor:

“Ama ölümün beni görevimden alıkoyacağını sanıyorsan aldanıyorsun.”

Anlamak istercesine bir süre onu seyrediyorum.

“Peki nasıl bir sınav bu?”

“Nasıl bir sınav olduğunu söyleyemem. Sana öğretilenleri kullanırsan başarmaman için hiçbir neden yok…” ”( Ümit, 2014a, ss. 9-10)

Sedat bu hayaliyle Yıldırım’ın gözlemci olduğu bir sınava girdiğini düşünmektedir.

Yıldırım’ın ölümünden sonra Mine ile aşk yaşayarak Yıldırım’la beraber kurdukları hayalleri bir kenara atmıştır. Bu konuda Sedat kendisini suçlu hissetmiş olmalıdır.

Binbaşı Yıldırım öldürüldükten sonra Sedat planları bırakmış ve Mine’yle yasak ilişkiye başlamıştır. Mine ile olan ilişkisinde suçluluk hissi karısına karşı değildir.

Mine ile ilişkisini sorguladığı monologlara bakıldığında evlilik hayatıyla ilgili olarak suçluluk hissetmediği açıkça görülür:

“Neden bu kadar çok istiyorum Mine’yi? Yaşanmamış hiçbir şey kalmadı ki aramızda! Neden hâlâ onu düşünüyorum? Eksik olan ne? Karım Melike ondan çok daha iyi bir insan; özverili, şefkatli, sadık ve belki ondan da güzel, üstelik çocuklarımın anası… Ama bütün bunlar yetmiyor. Beni terk etmesine, hatta aşağılamasına karşın yine de Mine’yi özlüyorum.”( Ümit, 2014a, ss. 33-34)

Suçluluk hissetmenin aksine eşiyle ilişkisinin de canlandığını ve daha iyi olduğunu da söyler:

“Neden çocuklarımın yanına gitmekten vazgeçtim? Mantığımla verdiğim bir karar değil, duygusal bir tepki. Ama basit bir açıklaması da var: Mine’den haber almam daha önemli. İnanın bana bu, çocuklarımı sevmem için de gerekli. Tuhaf bir duygusal denge oluşmuş içimde. Bu dengenin bir ucunda Mine yer alıyor, öteki ucunda Melike ile çocuklar var. Mine’nin kaybolmasıyla bu denge bozuldu, sanki onunla birlikte Melike’yi ve kızlarımı da yitirdim.

Belki yadırganacak bir durum; ikisiyle birlikteyken hiç suçluluk duymuyordum; ne Mine’ye ne de Melike’ye karşı”( Ümit, 2014a, ss. 92-93 )

Mine’yle ilişkisi buradan da anlaşılacağı üzere Sedat’ın hayatında dönüm noktasıdır. Bu durum tasvirlere de yansır. Çocukluğunun geçtiği evin tasvirindeki canlılık ve renk kullanımı ailesiyle beraber yaşadığı evde yok iken, Mine’nin evinde yeniden görülür.

Tüm bu veriler bize Sedat’ın Mine ile ilişkisi konusunda Binbaşı Yıldırım’a karşı suçluluk hissettiğini göstermektedir. İşini hayatındaki birinci konumundan indirmesi suçluluğun sebebi olarak karşımızdadır.