• Sonuç bulunamadı

II. İHVAN-I SAFA VE RİSALELERİ

II.VII. İhvan-ı Safa Risalelerinin Basımı

3.3. İhvan-ı Safa’ya Göre İyilik ve Kötülük Çeşitleri

3.3.5. Fakirlik Olgusuna Nispet Edilen İyilik ve Kötülükler

Kötülük problemi açısından, insanlardan bazılarının zengin bazılarının da fakir olması; bazılarının refah ve bolluk içinde, sıhhat ve afiyet halinde, bazılarının ise maddi sıkıntılarla birlikte çeşitli bela ve musibetlerle boğuşmaları, dikkat çekici bir durum arz etmektedir. Bu gün yeryüzünde bazı insanlar, çok ağır şartlarda ve ağır işlerde çalışmasına rağmen, çok az bir gelir elde ederlerken bazıları az bir emekle büyük sermayelere sahip olmaktadır. Bazı insanlar, zaruri barınma, beslenme ve giyinme ihtiyaçlarını bile karşılayamazken, bazıları lüks bir hayat yaşamakta, aşırı bir tüketim içine girmektedir. Bazı insanlar, açlık sınırında yaşarken hatta açlıktan ölürken bazıları aşırı ve dengesiz tüketimin sebep olduğu başta obezite olmak üzere çeşitli hastalıklarla mücadele etmektedir. Bu durum, insanlar arasında kin, nefret ve düşmanlık duygularının yayılmasına; çekişmeler, çatışmalar ve savaşların meydana gelmesine yol açmaktadır. Bu bakımdan sebep ve sonuçları itibariyle fakirlik olgusunun da kötülük problemi içerisinde değerlendirilmesi gerektiği inkâr edilemez. Bu nedenle çalışmamızın bu bölümünde İhvan-ı Safa’nın fakirlik olgusuna yaklaşımı üzerinde durulacaktır.

İhvan-ı Safa, herhangi bir zulme uğramadan doğal olarak yaşanan fakirlik ve çeşitli belalara maruz kalma olgusunu, Tanrı’nın hikmeti açısından değerlendirir ve bunu hikmet açısından bir kötülük olarak görmez. Ancak hikmet açısından bu konunun, kavranması zor olduğunu, bu nenle de âlimlerin, bu konu üzerinde ihtilafa düşüldüğünü ifade eder. İhvan, önce konuyla ilgili farklı değerlendirmeleri sıralar, daha sonra kendi değerlendirmelerini yapar.652

651 Bkz. Çubukçu, İhvan as-Safa ve Ahlak görüşleri, s. 49. 652 Bkz. Resail, 42. Risale, C. III, s. 429-431.

127

İhvan’a göre, akıllı ve varlıklı kişilerin çoğu, fakir ve musibetlere uğrayan kişilerin hallerine bakınca Allah hakkında kötü zanlarda bulunurlar. Bunlardan bir kısmı, onların başlarına gelenlerin, kendi kötü tercihleri, uğursuzlukları ve kendi hallerine terk edilmelerinden kaynaklandığını düşünür. Bir kısmı, onların yaratılmamasının kendileri için daha iyi olacağını iddia eder. Bir kısmı, onların, kendilerinden önceki zamanlarda işlenen günahlar yüzünden ceza çektiklerine inanır.653 Bir kısmı, Allah’ın, onları bu sıkıntılardan kurtarmaya güç yetirdiği halde onları düşünmediğini ve onların hallerini önemsemediğini savunur. Bir kısmı, bu durumun bir âlim ve bilgenin hükmü ile değil, kötü bir rastlantı sonucu gerçekleştiğini zanneder. Bir kısmı, bu durumun, feleğin hükümlerinin/tabiatın gereği olduğunu iddia eder. Bir kısmı, bunun ezeli ve ebedi bir takdirin sonucu olduğunu iddia eder. Bir kısmı, bu durumu başkaları için bir öğüt, tehdit ve korkutma vesilesi olduğunu düşünür. Bir kısmı ise, bu durumun, onlar için daha iyi ve faydalı olduğunu; bu durumun karşılığında kendilerine sevap ve ödül verilmek için oluşturulduğunu; bunun da Allah’ın kudretinin ve hükümdarlığının mülkündeki bir tezahürü ve iradesinin bir yansıması olduğunu; anlamı tam olarak bilinmese de bunların hikmetli ve sağlam işlerden olduğunu iddia eder.654

İhvan, fakirler ve musibetlere maruz kalanların durumunu birkaç açıdan ele alır ve bunu Tanrı’nın hikmetli bir tasarrufu olarak değerlendirir. Örneğin fakirlerin varlığının, zenginler için bir rahmet; afiyet ve nimetler içindekiler için de bir öğüt olduğunu savunur. İhvan’a göre her akıllı kişi, bilir ki, kendisine nimet veren ile onları mahrum ve belaya maruz kılan aynı Allah’tır. Eğer Allah’ın ihsan eli olmasaydı, kendisi hiçbir mala veya afiyete sahip olamazdı. Böyle düşünen, nimetlerin değerini anlar ve şükrünü arttırır.655 İhvan’ın bu grubu zenginler için bir rahmet olarak tanımlaması, dikkat çekicidir. Zira dünya düzeninde herkes zengin olsa, toplumun ihtiyacı olan mal ve hizmet üretimlerini yapmak üzere çeşitli işleri yapacak insanlar bulmak imkânsız hale gelebilir. Bu da zenginlerin mal varlıklarını korumaları ve rahat bir hayat yaşamalarını imkânsız hale getirir.

İhvan, fakirler ve musibetlere maruz kalanların durumunun, inananların düşünüp ibret almalarına ve ahirete olan inançlarının artmasına yol açacağını savunur.656 Ayrıca dünya hayatında fakirlik ve sıkıntılar içinde olup bela ve musibetlere maruz kalmalarına

653 Bu görüş, ruh göçüne inananların savunduğu görüşüdür. 654 Resail, 42. Risale, C. III, s. 430-431.

655 Resail, 42. Risale, C. III, s. 429. 656 Resail, 42. Risale, C. III, s. 429.

rağmen, sabır ve tevekkül ile bunlara katlanan, dinin emir ve yasaklarını yerine getiren ve kötülüklerden uzak duranların ahiret yurdunda ödüllendirileceğini ifade eder.657 İhvan’a göre, fakirler ve musibetlere maruz kalanların diğer insanlara göre pek çok faziletleri vardır. Bununla birlikte bu yaratma eyleminde çoğu kişiye gizli kalan pek çok hikmetler vardır. Örneğin bu gruptakiler, varlıklı ve zengin kişilere göre ahirete daha güçlü bir şekilde inanır, peygamberlerin davetlerine daha çabuk icabet ederler. Diğer insanlara göre geçimleri daha kolay, ihtiyaçları daha az, aza kanaatleri ve rızaları daha fazladır. Düşünce ve zikirde kalpleri daha hassastır. Gizli ve açıkta Allah’ı daha fazla anar, genişlikte ve darlıkta samimi bir şekilde Allah’a daha fazla sığınırlar.658 Kendini kötülüklerden koruyan insanlardan fakirlik, miskinlik, zayıflık, hastalık, bela ve musibetlerle eziyet çekenlerin nefisleri, bu dünyadan ayrıldıklarında rahata kavuşacaktır.659

Bu değerlendirmelerden de anlaşıldığına göre İhvan, fakirlik ve doğal sebeplerle meydana gelen bela ve musibetleri, bir kötülük olarak değil, Tanrı’nın hikmetli bir takdiri olarak değerlendirmektedir. Ancak, bu dünyada yaşanan sıkıntılara göğüs geren, isyan etme yerine sabrederek ve iyi ameller işleyerek hayatını sürdüren kişilerin bu dünyadaki mağduriyetlerinin ahiret yurdunda telafi edileceğini savunmaktadır. Doğrusu, fakir insanların zengin insanlara göre kötülüğe bulaşma risklerinin daha az olduğunu söyleyebiliriz. Zira çoğu zaman dünya malı, insana ayak bağı olur, onun fikir ve inanç özgürlüğüne ket vurur, onu azgınlaştırır, zulme ve haksızlığa sürükler. Nice kişiler, dünya malı uğruna kişiliğini, onurunu ve özgürlüğünü feda etmiştir. Kur’an’da bahsedilen Karun,660 mal varlığıyla azgınlaşan, fakirleri hor ve hakir gören insan tipine bir örnektir. Bununla birlikte “(Bu dünyada) size verilen nimetlerden, o gün (ahiret

gününde) mutlaka hesaba çekileceksiniz”661 gibi Kur’an ayetleri ve konuyla bağlantılı hadisler, bu dünyada fakirlik içinde bir hayat yaşayanların ahiret yurdunda zenginlere göre daha rahat bir hesaba tabi tutulacağı, yani daha avantajlı bir durumda olacağı sonucuna varılabilir.

Fakirlik olgusu, sosyal hayat içerisinde doğal karşılanabilir. Ancak bazı kişi veya kurumların kurduğu adaletsiz bir düzenin sonucunda birileri fakirliğe mahkûm

657 Resail, 9. Risale, C. I, s. 331-332. 658 Resail, 42. Risale, C. III, s. 430. 659 Resail, 47. Risale, C. IV, s. 113-114.

660 Karun’un kıssasıyla ilgili bkz. Kassas, 28/76-82. 661 Tekasür, 102/8.

129

edilmişse, elbette bu durum, doğal bir olgu olarak kabul edilemez. Artık burada ahlaki bir kötülük söz konusudur. Bunun sorumluluğu da Tanrı’da değil, özgür iradesini kullanarak böyle bir kötülüğü yaşatan kişilerdedir. Mutlak İyi ve Adil olan bir Tanrı’nın varlığına inananların tezlerine göre, bu dünyada ahlaki kötülüklere sebep olanlar, ahiret yurdunda hesaba çekilecek ve cezalandırılacaktır. Aynı şekilde bu dünyada mağdur olanlar, ödüllendirilecek ve mağduriyetleri giderilecektir. Dolayısıyla bu durum, Mutlak İyi ve Adli olan bir Tanrı’nın varlığı ve hikmetli tasarrufları açısından herhangi bir problem teşkil etmemektir. Zira imtihan yeri olan bu dünyada olmasa da ahiret yurdunda mutlak adalet sağlanacak, kötülüklere sebep olanlar cezalandırılacak, mağdur olanlar ise razı olacakları şekilde ödüllendirilecektir.