• Sonuç bulunamadı

TÜRKLERİN KUTSALI veya TÜRK MONOTEİZMİ

1.2. f Eskatologya Mitleri:

Bu gruptaki mitoslar; evrenin ve özelde de dünyanın sonunda meydana gelecek olan olayları ( depremler, tufan, kıyamet alametleri, küresel ısınma, deccal, Mesih…) kapsar. İnsanlar tarih boyunca sadece dünyanın ve insan neslinin nasıl yaratıldığına değil, aynı zamanda bu dünyanın ve insanlığın nasıl bir sonla karşı karşıya kalacağına da kafa yormuşlardır. Bu nedenle, kozmogoni mitleri kadar yaygın bir öneme sahip olan eskatologya mitleri, hemen her toplumun mitsel geçmişinde yer bulabilmektedir. Üstelik mitosların birbirine benzerliği üzerinde durulurken, hep eskatologya mitleri örnek olarak gösterilmektedir. Gerçekten de Orta Asya’dan Afrika’ya, Kuzey Amerika’dan Avustralya kıtasına kadar dünyanın hemen her bölgesindeki farklı kültür ortamlarında, tarihin ve uygarlığımızın nasıl bir sonla karşı karşıya kalacağı yolunda geliştirilen mitoslar, şaşırtacak

düzeyde birbirine benzemektedir. Bu mitosların ortak noktası, hepsinin korkunç bir sonu bekliyor oluşudur. İnsanlık, kendisine sunulmuş temiz ve bereketli bir dünyayı kirletmiş ve Tanrının / Tanrıların gazabını hak etmiştir. Son zamanda yeryüzüne gelecek olan bir önder eşliğinde, çok az insan kurtuluşa erecek, bu korkunç sonla muhatap olmayacak; geriye kalan kitleler tufan, depremler, okyanusların kabarması ve göğün çökmesi, yerin altının üste çıkması, dağların volkanlarını püskürtmeleri gibi birçok doğa ve doğaüstü felaketle yok olacaktır.

Eskatologya mitlerinin en bilineni tufan mitleridir. Ancak yanlış bir kanıyla, dünyanın sonu mitleri denilince, sanki sadece tufan mitleri eskatolojik bir nitelik taşımaktaymış gibi bir kanaat oluşmaktadır. Oysa, birçok kozmik felaket, başka doğal afetler, salgın hastalıklar, Mesih, Altın Çağ gibi geleneksel eskatologya mitlerinin yanı sıra, bunlara modern dünyaya özgü mitler de eklenmiştir. Ulusların aşırı nükleer silahlanması, jeopolitik soğuk savaşlar, iç savaşlar, ırkçılık, küresel terör, küresel ısınma, küresel ekonomik kriz, bir meteor çarpmasıyla karşı karşıya kalma olasılığımız, uzaylı saldırıları gibi uygarlığımızı tehdit eden modern kıyamet teorileri de çağımızın eskatologya mitlerini oluşturmaktadır.

Kuşkusuz, monoteist dinlerde, ilkel toplumların dini inançlarına göre eskatolojik beklentiler çok daha belirgin ve sistemlidir. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam gibi ilahi dinlerin hemen hemen aynı “son”u vaat ettiklerini biliyoruz. Her üç dinin kitabi kaynaklarının da ötesinde, sözlü geleneklerinde yer etmiş birçok eskatologya miti bulmak mümkündür. Bu bağlamda, Prof. Dr. Fuzuli Bayat’ın, dünyanın sonu hakkındaki geleceğe yönelik kehanetler112 olarak nitelediği eskatologya mitlerini; kehanetten de öte kuvvetli bir inanç olarak görmek gerekir. Özellikle Hıristiyanlık içerisindeki eskatolojik unsurlar, “kehanet” sözcüğüyle açıklanamayacak kadar mühim yer tutar. Çünkü bu dinin kaynağını kuvvetli bir “altın çağ” beklentisi oluşturmaktadır.

Eskatologya mitlerinin özünde, bu dünyanın bir arınmaya ihtiyaç duyduğu özlemi yatar. Mircea Eliade bu durumu, “Gerçek anlamda yeni bir şeyin başlayabilmesi için eski çevrimin kalıntı ve yıkıntılarının tümüyle yok olması gerekir. Bir başka deyişle, mutlak bir başlangıç elde etmek istenirse, bir dünyanın sonunun kesin olması gerekir.” Sözleriyle açıklamaktadır. Mircea Eliade, eskatolojik zorunluluğu da şöyle açıklar: “Yeni yaratılış, bu dünya kesin olarak ortadan kaldırılmadıkça gerçekleşemez. Burada artık, yozlaşmış olan şeyin yeniden canlandırılması değil; ama yeniden tümüyle yaratılabilmesi amacıyla eski

dünyanın yok edilmesi söz konusudur.”113 Böylece, bir yenilenmeden ziyade, eskisinin tümüyle ortadan kalkıp daha iyisinin gelmesi beklenmektedir. Mesihçi eskatologya mitleri böyledir. Bu dünya işlevini tamamladığı için son bulmalı ve Tanrı’nın mutlak egemenliğinde ebedi bir hayat başlamalıdır. Bu hayatta kötülük ve yozlaşma olmayacak, sadece iyiler ödüllendirilecektir. Oysa tufan mitlerinde, bu dünyanın tümden yok olup başka bir dünyanın başlaması değil, mevcut dünyanın kötülüklerden ve yozlaşmadan arındırılıp aynı dünya üzerinde yeni bir hayatın başlaması ideali yatar.

Dünyanın arınması miti, her yıl yeni yıl kutlamalarında da yatmaktadır aslında. Her yılın sonunda, eski yılın kötü günleri, olumsuzlukları, kirliliği, kötü anıları yok olmakta- ortadan kalkmakta ve yeni bir yıldan taptaze umutlar, yeni ufuklar, daha arınmış bir zaman beklenmektedir ve bu beklenti ritlerle kendini gösterilmektedir. Farklı kültür ve inançlarda farklı farklı adlar altında ve farklı zaman dilimlerinde olsa da her toplumun bir yeni yıl kutlaması vardır ve hep aynı anlamı taşır.

Hoohke, eskatologya mitlerinin kökenini Zoroastercilik ( Zerdüştlük )’e kadar götürmektedir. İ.Ö. VI. yüzyılda İran’da yaşayan Pers peygamberi Zaroaster ( Zerdüşt ) tarafından krulan bir din olan Zaroastercilik ( Zerdüştlük )’e göre, bu dünya yaşamı iyilik ve kötülük tanrılarının ( Ahura Mazda ile Ahriman’ın ) çevrelerinde toplanmış iyilik ve kötülük güçlerinin sürekli savaşıdır. İnsanın görevi, bu savaşta iyilik güçlerinin yanında yer almaktır. Bu savaş, Mahşer’de Ahura Mazda’nın göndereceği erimiş metal selinin dünyayı kötülük güçlerinden tümüyle arındıracağı güne dek sürecektir.114 Bununla birlikte Hooke, eskatologyanın Yahudi ve Hıristiyan düşünüşünün karakteristik bir öğesini oluşturduğunu söylemektedir. Babilonya Yaratılış Mitosu’nda Marduk’un kaos ejderini yenişini anlatan sözler, Yehova’nın kötülük güçlerine karşı kazanacağı sonul zaferi betimlemelerinde kullanacakları imgesel malzemeyi sunmaktadır. Tanrının [Evreni] yaratış eyleminin, tarih ufkunun dışına düşmesinden dolayı, ancak mitos diliyle betimlenebilmesinde olduğu gibi, Tanrının tarihi sona erdiren eylemi de ancak mitos terimleriyle anlatılabilir.115 Hooke, peygamberler sonul durumu betimlemeye kalktıklarında da mitos diline geri dönmek zorunda kalırlar, sözleriyle de inanç ve mit ilişkisine vurgu yapmakta, henüz gerçekleşmemiş bir eylemin ancak mitsel bir üslup ve hayallerle betimlenebileceğine dikkat çekmektedir. Başka türlü anlatılamayacak olayları ve terimleri, mit, sembol ve simgelerle anlatmaktadır.

113 Mircea Eliade, a.g.e., s. 52 114 Samuel Henry Hooke, a.g.e., s. 19 115 Samuel Henry Hooke, a.g.e., s. 19-20

Yunanlıların mitolojik anlatımlarında kendi çocuklarını yutan tanrı Kronos’un, aslında “zaman” anlamına gelmesi ve gerçekten de zamanın her şeyi yok etmesi,116 böyle simgesel bir anlatımlardan biridir.

Daha önce de üzerinde durduğumuz gibi, mitos türlerinin kesin bir ayrımını yapmak mümkün görülmemektedir. Zira, bir şeyin kökenine dair mitler köken mitlerinin içerisinde değerlendirildiği gibi, örneğin insanın ve dünyanın kökeni daha çok kozmogoni mitlerinin kapsamına girmektedir. Yine, kozmogoni mitleriyle eskatologya mitleri de iç içe yer almaktadır. Çünkü, birçok “gelecek” beklentisinin içerisinde mutlaka bir başlangıca, “kökene” dönüş özlemi yatmaktadır. Ayrıca, kaostan kozmosa doğru gelişen dünya; eskatolojik olaylarla tekrar kaosa dönecektir. Her yıl tekrarlanan yılbaşı kutlamaları ve ritüelleri de (ör. Türklerin kutsal yılbaşı bayramları olan Nevruz bayramı) eskatolojik unsurlar içermektedir. Teogoni mitleriyle kozmogoni mitleri de yine böyle benzer bir ilişki içerisindedir. Zira, evrenin, duyanın ve insanın yaratılışında Tanrı’nın yaratıcı ve müdahale gücünü ifade eden teogoni mitleri, yine bu yaratılışı ifade etmeye çalışan kozmogoni mitleriyle örtüşmektedir. Dolayısıyla, mitlerin tasnif edilmesi demek onların birbirinden bağımsız olarak gruplanması demek değil, daha çok hangi konuları içinde barındırdığıyla ilgilidir.