• Sonuç bulunamadı

3. BÖLÜM: ÖRGÜT KURAMLARINDA ÖRGÜTSEL DEĞİŞİM

4.2. Sosyolojik Açıdan Değerlendirme: İkilemler Çevresinde Değişim

4.2.2. Eylem ve Yapı İkilemi

Eylem42 ve yapı43, birbiriyle karşılaştırmalı olarak kullanılagelen kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Marshall (1999) tarafından hazırlanan sosyoloji sözlüğüne göre eylem kuramı, Talcott Parsons ile birlikte anılmaya başlanan, içinde Weberci sosyolojinin, fenomenoloji, sembolik etkileşimcilik, etnometodoloji gibi kuramları barındıran, “sosyolojinin başlıca veya tek nesnesi olarak insan eylemini

gören” (Marshall, 1999: 227) bir kuramdır. Yapı ise, yapısalcılık, post-yapısalcılık,

yapısal işlevselcilik gibi kavramlarla ilişkili olan, tanımı üzerinde kesin bir görüş

40 Metnin Orjinali: “I get more and more convinced that in spite of their freedom, humans are much more enslaved than they are usually aware of and that it may be-even rather healthy to get aware of that fact.” (Haken, 1984: 37)

41 Metnin Orjinali: “We should be attending to the messy experience of living within the shifting sands of interdependence where we experience ourselves paradoxically as free and constrained at the same time.” (Shaw, 2002: 95)

42 İngilizce’de “Action” olarak ifade edilmektedir. 43 İngilizce’de “Structure” olarak ifade edilmektedir.

64

birliği bulunmayan ancak insanların pratiklerini şekillendiren, toplumsal davranışlarda yenilenen kalıplardır ve normlar, değerler, toplumsal roller yapının bileşeni olarak kabul edilmektedir (Marshall, 1999: 804). Bu bölümde yapı ve eylem çevresindeki kavramlar genel olarak incelenerek, yapı ve eylemi bir arada inceleyen Giddens (1984) tarafından önerilen yapılaşma44 kuramı anlatılmaktadır.

Ancak bundan önce, eylem ve yapı ikilemine benzer ikilemler olduğu da anlaşılmaktadır. İnsanın dikatomik düşünce yapısının, zıt ifadelerle tanımlamalar yaptığını ileri süren görüşler bulunmaktadır. Bununla bağlantılı olarak, zıtlıkların farkında olarak, zıtlıklar arasında yeni seçenekler kurmak da mümkündür (Putnam, 2001). İkilemlerin ayrıştırıcı ve bütünleyici açıklamaları, Başak (2003: 150) tarafından yapılmış bir çalışmadan uyarlanan karşılaştırma tablosuyla (Tablo 8) gösterilmiştir.

Tablo 8: Yapıyla İlgili İkilemlerin Ayırıcı ve Bütünleyici Açıklamaları

İkilemler Ayrıştırıcı Açıklamalar Bütünleyici Açıklamalar

Birey x Toplum veya Eylem x Yapı

ikilemi

Birey ve toplumun tek taraflı olarak bir diğerini belirlemesi üzerine kuruludur.

Birey toplum arasında, birisinin diğerini belirlediği bir ilişki yoktur, karşılıklı etkileşim vardır.

Uyum x Çatışma İkilemi

İşlevselci yaklaşım yapıyı uyum içinde bir etkileşim olarak görürken, Marksist düşünce çatışma üzerine kuruludur.

Etkileşim; yarışma, işbirliği, çatışma, uyum, benzeştirme olarak çeşitlenir ve yapıyı açıklamada bu türlerin bileşimleri söz konusudur. Benzerlik x

Farklılık ikilemi

Bir yaklaşım yapılar arasındaki benzerlikleri ön plana çıkartırken bir grup ise yapıların farklılaşmış ve çeşitli olduğunu ileri sürer

Benzerlikler ve farklılıkların bir arada olduğu yaklaşımlar önem kazanır.

Statik x Dinamik ikilemi

Yapıyı statik (uyum içinde) veya dinamik olarak (çatışma içinde) açıklayan iki farklı anlayış söz konusudur.

Dinamik ve statik unsurların bir arada değerlendirildiği açıklamalardır.

Kaynak: Suna Başak, Kurumsal Yaklaşımlarda Yapıya İlişkin İkilemler, 2003: 150.

Bahsi geçen ikilemler kapsamında yapılan akademik çalışmalar, örgüt kuramcılarında da görülmektedir. Örneğin Quattrone ve Hopper (2001), örgütsel değişim kavramının tartışılması gereken bir konu olduğunu belirtirken, eylem ve yapı ikilemine değinmiş, örgütsel değişimin sosyal ilişkilerle mi yoksa yapının değişmesi ile mi açıklandığının sorgulanması gerektiğini belirtmiştir. Bu kapsamda SAP uygulayan bir kurumda, değişim sürecinin nasıl gerçekleştiği incelenmiş ve sonuçta

44İngilizce “Structuration” olarak ifade edilmektedir, Türkçe’de kimi araştırmacılar (Bayramoğlu,

65

farklı zaman ve uzamlarda değişen karmaşık bir model önerilmesi gerektiğine karar vermişlerdir. Önerilen modelde, bir kurumun SAP öğrenme ve uygulama sürecinde yaşanan değişiklikler üzerinde kurgu yapılmıştır.

Tucker (2012) ise örgütsel değişim sürecini incelerken, Laughlin’in (1991) değişime yapısalcı45

yaklaşımına eleştiri getirerek, değişimle ilgili yapısalcı yaklaşımın makro anlamda bir özet sunabileceğini belirtirken, böyle bir özetin deneysel bir açıklama için kısıtlı cevaplar verdiğini ifade etmektedir. Bu kısıtlılığa gerekçe olarak, yapısalcı açıklamanın, geri planda yatan sosyal etkileşimi göz ardı ettiği ifade edilmektedir. Bu sebeple Tucker, sosyal ilişkiler ağının, değişimi anlamak için önemli bir unsur olduğunu ifade etmektedir.

Bu çalışmaların yanında, daha kapsamlı bir açıklama Hernes (1976) tarafından yapılmıştır. Araştırmacı değişim sürecinde yapıyı incelediği çalışmasında, örgütsel değişimin birey ve örgüt düzeyinde, yani mikro ve makro düzeyde incelenebildiğini ifade ederken, makro incelemeyi Durkheim (1938) tarafından önerilen “toplumsal gerçekler”46 yaklaşımı ile ilişkilendirmiştir. Durkheim’a göre toplumsal gerçekler; bireylerin dışında olan, yaptırımlarla bireye baskı uygulayan, bireylerden bağımsız olarak meydana gelen gerçeklerdir. Hernes ise, değişimin hem mikro (birey bazında) hem de makro seviyede incelenmesi gerektiğini ifade etmekte ve bu iki yaklaşımı Şekil 12’de anlatmaktadır.

Kaynak: Gudmund Hernes, Structural change in social processes, 1976: 518.

45 İngilizce’de “structuralist” olarak ifade edilmektedir. 46 İngilizce “social facts” olarak ifade edilmektedir.

MİKRO SEVİYE Aktör Özellikler 1. Tercihler 2. Kapasiteler 3. Beklentiler Davranışsal öngörüler 1. Optimizasyon 2. Sonuç-kontrollü eylem MAKRO SEVİYE Kolektif Özellikler 1. 1. Kurumsallık 2. 2. Ödül mekanizması Maddenin durumu Birikimler 1. Sıklıklar 2. Ortalamalar 3. Sapma 4. Dağılımlar özendirme, kısıtlar alternatifler eylemler tercihler

66

Şemada da belirtildiği gibi aktörler (bireyler), tercih yapabilen, belli beklentileri olan kişilerdir. Aktörler tercih ve eylemleriyle makro seviyeyi etkilemekte ve değiştirebilmektedir. Makro seviyedeki bazı özellikler de, aktörleri kısıtlayarak, onları o yönde özendirerek veya alternatif yaratarak, bireylere etki etmektedir.

Mikro ve makro seviyenin birlikte incelenmesi, bireyin ve örgütün bir arada değerlendirilmesi, değişim sürecinin anlaşılmasında önem taşımaktadır. Ayrıca sadece bireylere ve bireyler arasındaki etkileşime değil, aynı zamanda bireyin içinde bulunduğu yapıya da odaklanmak gerekmektedir. Bu anlamda yapılaşma kuramı (Giddens, 1984), hem etkileşim halindeki bireyi, hem de sosyal yapıyı birlikte değerlendirmesi açısından kapsamlı bir bakış açısı sunmaktadır ve bu tezin temel bakış açsını ifade etmektedir.

Örgüt teorilerinde, yapı ve eylemin bir arada değerlendirilmesi gerektiğini öneren başka çalışmalar da bulunmaktadır. Berends, Boersma ve Weggeman (2003) örgütsel öğrenme sürecinde birey ve örgüt arasındaki ikileme çözüm olarak yapılaşma kuramına atıf yapmaktadır. Macintosh ve Scapens (1990) ise yönetim muhasebesi alanında, muhasebe sistemlerinin oluşturulması, bakımı ve örgütteki sosyal değişimin açıklanmasında yapılaşma kuramını kullanmışlardır. Başka çalışmalarda da girişimcilik sürecinde, girişimcinin ve ekosistemin birlikte gelişimi konusuna yapılaşma kuramı açısından değinilmektedir (Sarason, Dean, Dillard, 2006).

Ancak konu karmaşık yapısını korumaktadır. Quattrone ve Hopper (2001) bu karmaşıklığı aşağıdaki şekilde anlatmışlardır;

“Kim kurumları, süreçleri veya eylemleri görebilir? Süreçler bir kurumu kanıksanmış ve sosyal olarak ortaya çıkan bir gerçeklik olarak ortaya koyarken, kim süreçlerin tamamlanmış olup olmadığını yargılayabilir? Eğer tamamlanmamışsa, o zaman bir kurum nedir? Birisi kurumların sosyal olarak ortaya çıktığını ve doğal oluşumlar olduğunu nasıl doğrulayabilir ve sonra da değişimin, çıktısı olmayan ve devamlı bir süreç olduğunu tartışır? Kurum kavramı, değişimi bir süreç olarak açıklayan yararlı bir höristik ve ‘doğa’, ‘kapsam’, ‘kurum’ gibi değişim teorilerinin hem girdisi hem de çıktısı olan kategoriler midir ve değişim eğer bir oluşumundan diğerine geçiş değil de bir süreçse mi geçerlidir? Kim diyebilir ki, akademisyen veya

67

yönetici olsun, bir kurum değişmiştir? Bir kurum, kurumu bir şey gibi somutlaştırmadan, nasıl eskisine kıyasla daha farklı bir şey (yeni bir şey) olur?”47.

Bu ifadede, hem değişimin varlığının ortaya konulmasındaki zorluktan bahsedilmekte, hem de eylem ve yapı ikilemine vurgu yapılmaktadır. Bu soruları genişletmek mümkündür;

• Bir unsurla ilgili olarak, bir kişi değiştiğini ifade ettiğinde, bir diğeri değişmediğini ifade ediyorsa, değişimin var olup olmadığına kim karar verebilir?

• Değişimin, çalışanlar tarafından talep edildiği mutlaka ki ispatlanabilir (gözle görülür, duyulur) nitelikte midir?

• Değişimin başladığı veya bittiği an tam olarak tespit edilebilir mi?

Dolayısıyla değişimin ne olup ne olmadığıyla ilgili farklı bir bakış açısı kazanmak gerektiği görülmektedir.

Benzer Belgeler