• Sonuç bulunamadı

Evrenin Dini Açıdan Anlamının Belirsizliğ

JOHN HICK’TE ĠNANCIN RASYONELLĠĞĠ PROBLEMĠ

2.3 Evrenin Dini Açıdan Anlamının Belirsizliğ

Hick, olgu ve olaylarla ilgili yorumlama seviyelerini anlattıktan sonra evrenin bütünü ile ilgili yorumların değerlendirilmesine geçmiĢtir. Ona göre, Ġlk ve Ortaçağ düĢünürleri (septik düĢünürler hariç) evrende meydana gelen doğal olayları, Tanrı‟nın fiili olarak açıklamaktadır. Ancak bu anlayıĢ aydınlanma ile birlikte modern bilimin ortaya çıkıĢıyla değiĢmeye baĢlamıĢtır. Böylece natüralist yorumlar ön plana çıkmıĢ ve doğal olayların nedeni olarak tabiat kanunları

413

James J.Londis, “God, Probability and John Hick”, Religious Studies, volume16, number 4, December 1980, s.459. 414

John Hick, a.g.e., s.136. 415

kabul edilmeye baĢlanmıĢtır.416

Bunun neticesinde evren hakkında biri bilim, diğeri dini gelenekler tarafından savunulan iki görüĢ öne çıkmıĢtır. ġöyle ki bilim; deneylerle tasarlanabilen, açıklayıcı teorilerin geliĢtirilebildiği ve gözlemlenebilir düzenlemelere göre faaliyet gösteren yaĢlı bir evren anlayıĢının savunuculuğunu yapmaktadır. Büyük dini geleneklerde ise evren, bilimsel anlayıĢtakinden daha yaĢlı olan ve kanun koyucu tarafından belirlenen kurallara göre iĢleyen bir süreç olarak tasavvur edilmektedir. Burada Ģu durumun belirtilmesinde yarar vardır: Hıristiyanlık da dahil olmak üzere dini geleneklerin çoğu tabiatın düzenini kasti olarak bozan, bilimsel verilerle uyum içinde olmayan mucizelere yer vermesine rağmen, evreni sistematik gözlemlerle teorileĢtirilmesi mümkün olmayan bir kaos olarak görmemektedir.417

Hick‟e göre, birden fazla evren olmadığı ve evreni kendisine göre açıklayacağımız bir üst model bulunmadığı için evrenle ilgili yorumlarda tanıma ve açıklama birlikte bulunmaktadır.418

Evrenle ilgili yorumlara göz attığımızda genel olarak evrenin, kiĢinin kendi yaĢadığı ve tarihte yaĢanılan olayların doğal bir sürecin eseri ya da Nihai Gerçekliğin fiili olarak yorumlandığını görmekteyiz. Teist ile natüralist aynı evreni tecrübe etmesine rağmen, evrenle ilgili tecrübelerini zihinsel olarak farklı algılamakta ve anlamlandırmaktadırlar. Bu onların farklı zihinsel yapıya, kavramlara ve ön bilgiye sahip olmalarından kaynaklanmaktadır. Bu yüzden biri hayatı ve tarihi Tanrı‟nın faaliyet alanı olarak görürken, diğeri evrende ve tarihte aĢkın bir yönün bulunmadığını, doğa kanunlarına göre iĢlediğini iddia etmektedir.419

Hick, evrenle ilgili tecrübelerin natüralist ve teistik yorumlardan her ikisine de aynı ölçüde açık olduğunu iddia etmektedir. O, evrenle ilgili tecrübelerin bu durumu çift anlamlı resimlerin durumuna benzetmektedir.

Evrendeki düzen ve gaye, evrenin varlığının ebedi bir varlığa dayandığı Ģeklindeki teist yorumun rasyonel ve haklı olduğu izlenimini uyandırmaktır. Doğal ve ahlaki kötülükler, insanın evrendeki değersiz gözüken konumu, doğal olayların nedenini açıklamak için doğaüstü bir varlığa baĢvurma zorunluluğunun olmaması gibi nedenler bizi teistik yorumun rasyonel olduğu fikrinden uzaklaĢtırarak bizde natüralist yorumun doğru olduğu izlenimini uyandırmaktadır. Dolayısıyla evrende kötülük, felaket ve düzensizliğin hâkim olduğu ileri sürülerek evrenin varlığının duyular üstü bir varlığa dayandırılamayacağı; iyilik, nizam ve düzenin hâkim olduğu ileri sürülerek de evrenin varlığının aĢkın bir varlığa dayandırılması gerektiği iddia edilmektedir.420

Evrenin mevcut durumu, her iki yoruma açık bir yapı arz etmektedir. Bu yüzden evren ile ilgili tecrübeler farklı kiĢiler tarafından, dini ya da dini olmayan (non-religious) tarzda, yani teist ve natüralist açıdan

416

John Hick, An Interpretation of Religion, s.73. 417

John Hick, Ġnançların GökkuĢağı, s.88. 418

John Hick, a.g.e., s.101-102. 419

John Hick, God and Universe of Faiths, s.40; John Hick, An Interpretation of Religion, s.140-142; John Hick, Philosophy of Religion, s.71-72; Ferhat Akdemir, a.g.e., s.85; Ferit Uslu, a.g.e., s.142-149; Cafer Sadık Yaran, Günümüz Din Felsefesinde Tanrı Ġnancının Akliliği, s.39-42.

420

yorumlanabildiği gibi, aynı kiĢi tarafından da farklı zamanlarda teist ve natüralist açıdan yorumlanabilmektedir.421

Hick, evrenle ilgili tecrübelerin natüralist ve teistik yoruma aynı ölçüde açık olmasını “evrenin anlamının dini açıdan gizemli bir belirsizlik taĢıması”yla (inscrutable ambiguity) açıklamıĢtır. Bu anlamda evrenin dini açıdan gizemli bir belirsizlik taĢıması, “evren ile ilgili tecrübelerin dini ve natüralist yoruma ya da algıya açık olması”422

demektir. Hick, evrenin anlamı konusunda “evrenin anlaĢılabilirliğini savunmak evrenle ilgili söylenebilecek en anlaĢılmaz Ģeydir” diyen Einstein‟ı haklı bulduğu belirtmektedir.423

Çünkü Tanrı içinde yaĢadığımız evrende bizi varlığına götürecek olan iĢaretleri tecrübe ettiğimiz doğal düzeni bozmayacak ve doğal olaylarla uyumlu olacak bir Ģekilde sunmaktadır.424

O, evrende kimi zaman kendisini gizlemekte (veiling), kimi zaman da açığa çıkarmaktadır (revealing). Kendisini gizlemekle insan özgürlüğünü korumuĢ, açığa çıkarmakla da özgürlüğün yanlıĢ kullanılmasına engel olmuĢ olmaktadır.425 Bu anlamda Tanrı, kendisini adeta varlıklardan gizlemiĢ gibidir; yani “sanki Tanrı yokmuĢ (as if God does not exist)” gibi bir durum söz konusudur.426

Hick‟e göre; Tanrı‟yı kendi istek ve irademizle kabul veya reddedecek kadar kognitif özgürlüğümüzün (cognitive freedom) bulunduğu bir evrende yaĢamaktayız. O, insanın güçsüz ve kusurlu yaratılıĢını, kognitif özgürlüğüyle doğru orantılı bulmaktadır.427

Tanrı ile kurulan iliĢkide ve evrenin dini yönden tecrübe ediliĢinde, fiziksel evrenle kurulan iliĢkideki gibi bir zorunluluğun olmamasının, Tanrı‟nın kendini tecrübe alanına apaçık sunmamasının nedeni budur.428

Yani Tanrı, insanın özgürlüğünü korumak için kendisiyle insanın arasını epistemolojik olarak ayırmıĢtır.429

Eğer evren dini açıdan tarafsız olmasaydı, evrene bakan herkes orada Tanrı‟yı görseydi, insanın inanma veya inkâr etme özgürlüğü tamamen ortadan kalkardı ve herkes inanmak zorunda kalırdı. Bu yüzden evren kendisini insanlara bazen teist inancı doğrulayacak Ģekilde sunarken, bazen de onların özgürlüğünün korunması adına teist inancı reddedecek Ģekilde sunmaktadır.430

Hick, Tanrı‟nın kendisini evrende hiçbir Ģüpheye yer bırakmayacak Ģekilde apaçık ortaya koymamasının nedeni olarak, insan özgürlüğünün korunmasını göstermektedir. Dolayısıyla insan inanma ve inanmama konusunda karar verirken tam bir özgürlük içindedir. Ġnanç alanında fiziksel objelerin kabul ediliĢindeki gibi bir zorunluluk bulunmamaktadır.

421

John Hick, Problems of Religious Pluralism, s.25. 422

John Hick, An Interpretation of Religion, s.73; John Hick, Problems of Religious Pluralism, s.25. 423

John Hick, An Interpretation of Religion, s.192. 424

Rafiz Manafov, a.g.e., s.17; Ferit Uslu, a.g.e., s.160. 425

John Hick, Evil, s. 282. 426

John Hick, “An Irenaean Theodicy”, Encountering Evil: Live Options in Theodicy, ed. Stephen T. Davis, John Knox Press, Atlanta 1981, s. 43.

427

John Hick, “An Irenaean Theodicy”, s. 43. 428

Rafiz Manafov, a.g.e., s.17; Ferit Uslu, a.g.e., s.160. 429

Hick, Faith and Knowledge, s.139. 430

Bunun neticesi olarak teist görünmeyen bir Tanrı‟nın huzurunda yaĢadığına, hayatın ve evrenin ilahi gaye içinde yer aldığına inanmaktayken, ateist böyle bir inancı kabul etmemekte, hayatın ve evrenin doğal kanunlarına göre iĢlediğine inanmaktadır.431

Evrenle ilgili tecrübelerin bu yorumlarının rasyonel olarak temellendirmesi mümkün müdür? Teist veya natüralist yorumlardan birinin diğerinden daha makul olduğunu ispat edebilecek bir delil var mıdır? Hick‟e göre, teist ve natüralist deliller bu alternatiflerden birini seçmemiz hususunda bizi mantıksal kesinliğe ulaĢtırabilecek bir güce sahip değillerdir. Bu bağlamda evrene teist ya da natüralist anlam yüklemeye çalıĢan akıl, her zaman baĢarısız olmaya mahkûmdur. Çünkü evrenden ya da tarihsel verilerden hareketle teizmi ve natüralizmi savunmak için ileri sürülen delillerin, teizm açısından yorumlanması mümkün olduğu gibi natüralizm açısından yorumlanması da aynı ölçüde mümkündür. Her iki yaklaĢımın kendi görüĢlerini temellendirdiği konusunda iddialı oldukları deliller bile, diğer açıdan yorumlanmaya açıktır. Yani “teizm lehindeki deliller natüralist, natüralizm lehindeki deliller de teist açıdan yorumlayabilir bir konumdadırlar”.432

Evrenle ilgili tecrübeler, teistik ve naturalistik yorumlamalara aynı ölçüde açık olması sebebiyle, teizmin bu dünyada deneysel olarak temellendirilmesi mümkün değildir.433

Hick, teist ve natüralist yorumların, deneye konu olan fenomenolojik olgular ya da matematiksel ve mantıksal çıkarımlardan elde edilen objektif yargılar gibi rasyonel olarak temellendirilemeyeceği teist ve natüralist düĢünürlerin çoğu tarafından da kabul edildiğini belirtmiĢtir. Teizm ve natüralizm hakkında ileri sürülen lehteki ve aleyhteki deliller dikkate alınarak teizm ya da natüralizmden birisinin diğerine göre daha ihtimalli olduğu söylenilebilir mi? Hick‟e göre, “evrenin teist ve natüralist yorumlarından hangisinin doğru olduğunun kesin olarak tespit edilmesi mümkün olmadığı gibi, bu yorumlardan hangisinin daha muhtemel olduğunun delillere dayanılarak ortaya konulması da mümkün değildir.”434

Çünkü olasılık iĢlemlerinde, benzer olayların gözleme tabi tutulması sonucunda, istatistiksel hesaplamalar yapılarak bir karara varılmaktadır. Ancak Charles Peirce‟ın ifade ettiği gibi evrenin kendisiyle mukayese edilebileceği baĢka bir evren bulunmadığı için, evren ile ilgili açıklamaların doğruluğu test edilemez.435

Hick‟e göre, bütünsel yorumlardan herhangi birinin alternatiflerine göre daha muhtemel olduğunun söylenilebilmesi için objektif bir kriter bulunmamaktadır. Dolayısıyla evren her halükarda dini açıdan belirsizliğini korumaya devam edecektir. Bu bağlamda evrenin mevcut durumu hem teist hem de natüralist yoruma açık olduğundan, bu yorumların her ikisi de aynı derecede rasyoneldir. Ancak insanlar mantıksal temellere dayanmayan verilerden, yani vahiy ya

431

John Hick, “Eschatological Verification Reconsidered ”, A John Hick Reader, ed. Paul Badham, London-Hong Kong 1990, s.126

432

John Hick, Arguments for the Existence of God, MacMillan Press, London 1992, s.101-103. 433

Jerry H.Gill, a.g.m., s.139-140; John Hick, An Interpretation of Religion: s.123. 434

John Hick, Faith and Knowledge, 1966, s.153. 435

da ahlak ve dini tecrübelerine dayanan verilerden hareketle bu yorumlardan birinin diğerine göre daha ihtimalli olduğunu kabul etmektedir. Ancak bu kabul izafi ve sübjektif bir kabul olmaktan ileri gidemeyecektir. Teistik inanç ve tecrübenin rasyonel olarak temellendirme ve objektif kesinliğini ortaya koyma çalıĢmalarında evrenin bu belirsizliğinin göz önüne alınması gerekir.436

Teizm ya da natüralizm hakkındaki rasyonel delilleri dikkate alarak kesin bir tercihte bulunmak ve karara varmak mümkün olmadığından, dini rasyonel açıdan tahkike giriĢmenin fazla bir baĢarı Ģansı ve imkânı bulunmamaktadır.437

Hick‟in evrenin anlamının dini açıdan belirsiz olduğu, inanç özgürlüğünün korunması için bunun böyle olması gerektiği anlayıĢına bir takım eleĢtiriler getirilmiĢtir. Evrenle ilgili tecrübelerin teistik ve naturalistik yoruma eĢit derecede açık olduğu kabul edildiğinde, insanları yorumlarından dolayı sorumlu tutmanın ne derece tutarlı olacağı sorusu gündeme gelecektir. Ġnsanları inançlarından dolayı sorumlu tutabilmek için, o inancın diğer insanlar tarafından da kabul edilebilecek doğrulama kriterlerinden bazılarına uygun olduğunun gösterilmesi gerekmektedir.438 Aynı zamanda, insanın inanma hürriyeti ile evrenin dini açıdan belirsiz olması birbiriyle ilgili olmakla birlikte aralarında sebep-sonuç iliĢkisi yoktur. Bu yüzden imanın irade neticesinde oluĢtuğunu kabul etmekle, evrenin dini açıdan tarafsız olmadığını iddia etmek herhangi bir çeliĢkiye yol açmaz. Hick‟in, böyle bir yaklaĢımı benimsemesi ve bunu inanç hürriyeti ile iliĢkilendirmesi iman teorisiyle ilgilidir.439

DüĢünce tarihini incelediğimizde evrenin menĢei ile ilgili genel olarak teistik ile natüralistik olmak üzere iki yaklaĢım olduğunu görüyoruz. Bu yaklaĢımlardan hangisinin daha rasyonel ve mantıksal olduğu felsefi düĢüncenin Ģekillenmeye baĢladığı Ġlkçağ felsefesinde günümüze kadar tartıĢılageldiği gibi, bundan sonra da tartıĢılmaya devam edeceğe benzemektedir. Bu konuda insanlığın fikir birliğine varamamasının nedeni olarak, Hick‟in de belirttiği gibi evrenle ilgili tecrübelerin her iki yoruma aynı ölçüde açık olduğu söylenebilir. ġayet evrenle ilgili tecrübeler bu yorumlamalardan sadece birine açık olmuĢ olsaydı, evrenin dini açıdan anlamı hakkında bu belirsizlik ortadan kalkmıĢ olurdu. Ancak bu durumda da inanmaktan baĢka bir alternatif kalmayacağı için inanma ve inanmama meselesinde insanın özgür iradesine yer kalmayacaktı. Eğer Tanrı‟nın varlığıyla ilgili apaçık ve zorunlu bir bilgiye sahip olunmuĢ olsaydı, ona inanmaktan bahsedemezdik. Çünkü biz “2+2=4” gibi apaçık ve zorunlu olan Ģeylere inanmakta, onları zorunlu olarak doğru kabul etmekteyiz. Dolayısıyla Tanrı varlığıyla ilgili apaçık ve zorunlu deliller olması ilahi dinlerin geliĢ amacıyla da çeliĢmektedir.

436

John Hick, a.g.e., s. 154; John Hick, An Interpretation of Religion: s.124. 437

Cafer Sadık Yaran, a.g.e., s.40. 438

Jerry H.Gill; a.g.m., s.140. 439

Ġnsanın kendi yetileriyle elde ettiği bilgilerin yanında hazır olarak bulduğu bir takım bilgiler de vardır. Bu tür bilgilerin en önemlilerinden biri, insanın varlığıyla ilgili temel sorularına cevaplar getiren dini bilgidir. Dini bilgi kendi sistematiği içinde mantıksal tutarlılığa sahiptir. Ġnanan açısından bu tür bilgiler herhangi bir Ģüphe içermeyen, mutlak olan bilgilerdir. Dini bilginin kabulü inanç esasına dayanmaktadır. Doğrudan tecrübeye konu olmayan objeler hakkındaki verileri bize inanç ve dini bilgi sunmaktadır. Bu tür verilerin rasyonelliği konusu tartıĢmalı bir konudur. Hick‟e göre, inanç ve dini bilginin sağladığı veriler rasyoneldir?