• Sonuç bulunamadı

EVRENİN YARATILIŞI VE GENİŞLEMESİ

GAYB VE FENNİ KEŞİFLER

1.1. KUR’AN-I KERİM’İN İSTİKBALE DAİR BİLDİRDİĞİ FENNİ KEŞİFLER

1.1.1. KUR’AN-I KERİM’İN İSTİKBALE DAİR FENNİ KEŞİFLERE İŞARETİ

1.1.1.3. EVRENİN YARATILIŞI VE GENİŞLEMESİ

Tabiat ilimlerindeki gelişmeler, Kur’an ayetlerinin daha iyi anlaşılmasında insanlığa doğru olan yolu göstermiştir. Nitekim, bazı ilim adamlarına göre uzaydaki cisimler, vaktiyle bir gaz kütlesi halinde idi. Zamanla, bu gaz kütlesinden küreler halinde parçalar kopmuş ve uzay boşluğuna fırlamıştır. Aynı şekilde dünyamız da, bir gaz kütlesi olan güneşten kopmuş ve zaman içinde soğuyarak kabuk bağlamıştır. Bu arada, dünyamızdan yükselen gazlar ve buharlar, yoğunlaşarak yağmur şeklinde tekrar dünyaya dökülmüş ve böylece denizler ve okyanuslar meydana gelmiş, su da yosunlaşma ile başlayan canlılar, ilahi kanunlara göre gelişmiştir. Allah en mükemmel canlı türü olarak da yine içinde suyun bulunduğu özel bir çamurdan insanı yaratmıştır118.

116 Elmalılı, VII, 323.

117 A.g.e., VI, 487.

“O kafir olanlar, görmediler mi ki, göklerle yer bitişik bir halde iken biz onları ayırdık. Hayatı olan her şeyi sudan yarattık. Hala inanmıyorlar mı?” (Enbiya, 21/30)

Bu ayette geçen “Göklerin bitişikliğini” tefsir eden iki görüş vardır.

Allah’ın; “O küfredenler görmezler mi ki, gökler ve yer bitişikken biz onları ayırdık.” Buyruğunda yer alan “bitişik” lafzının tefsiri bu iki görüşün çıkmasına yol açmıştır. Birinci görüş, İbn Abbas’ın görüşüdür: “Semavat önceleri bitişik bir şekilde idi, yağmur da yağdırılmıyordu. Arz da bitki bitirmez halde bitişikti. Allah yer yüzünde yaşayacak mahlukatı yaratınca göğü yağmur ile açtı, arzı da bitkilerle ayırdı”119. Bu bakış açısı bu konuda söylenmiş bu günkü görüşlere de uygun düşmektedir. İkinci bakış açısını Said b. Cübeyr’in sözleri temsil etmektedir. Aksine, sema ve arz birbirine bitişik idi. Semayı yükseltip, arzı ondan ayırınca, şanı yüce Allah’ın kitabında kendisinden söz etmiş olduğu onların birbirinden ayrılmaları” olmuştur120.

Bu açıklama şekli de çağımızdaki bilimsel teorilerin en hassas açıklamalarına uygundur. Bu kainat hakkındaki genel görüşler şöyledir: Bazı yıldız kümeleri kainat merkezinden dehşet verici bir hızla uzaklaşıp gitmektedir. Bu bir zamanlar bu kainatın bitişik olduğunun delilleri, bir tek kitle olduğunun ispatı niteliğindedir.Bu durum, ışıkların tayflarında kainatın maddesinin bir olduğu tezini güçlendirmektedir. Diğer taraftan bir başka teori daha vardır ki, bütün kainattan söz etmemekte, sadece güneş sisteminden söz etmektedir. Buna göre güneş sistemi bir tek kütle halinde idi. İşte bu iki teori aynı zamanda ayet-i kerime ile ilgili olarak Said b. Cübeyr’in sözleri ile uyum halindedir. Veyahut yer, gök cisimlerine bitişik, hepsi bir şeydi. Gök cisimleri ve kütleleri arasında şimdiki çeşitlilik söz konusu olmayıp hepsi de birbirine benzer birer madde idi. Veyahut hepsi başlangıçta var olmamakla ortaktı. Dışta görünen ve farklı özellik

119 İbn Kesir, VI, 424; Havva, IV, 170.

gösteren bir varlık değildi.Bunları da şimdiki görünen durumlarından bir fikir edilip ondan delil çıkarmak yolu ile veya duyulup nakledilen bilgiler ışığında bilebiliriz. “Öyle iken biz onları koparıp ayırdık.”(Enbiya,21/30) Yok iken yaratıldılar, bir şey iken çoğaldılar. Başlangıçta duman gibi bir madde iken farklı şekiller alıp değişik karakterlerle çeşitlendirildiler. Yer, göklerden ayrıldı, yukarısından yağmur yağdırıldı, üzerinde otlar bitirildi121.

“Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve biz onu genişleticiyiz ”(Zariyat,51/47).

Enbiya suresindeki ayet, kainatın yaratılmasından, bitişik bir durumdan ayrılmalarına işaret ederken, Zariyat 47. ayetle semanın genişlenmesinden bahsetmektedir. Musi; güç ve kudret sahibi demek olduğu gibi, genişleten manasına da gelmektedir. Bu ise iki manaya tekabul eder. Birincisi; bu gökyüzünü, birinin yardımı ile değil, kendi gücümüzle yarattık. Onun yaratılması bizim gücümüzün üstünde bir şey değildir. Buna rağmen siz nasıl olur da, bizim sizi tekrar yaratamayacağımızı düşünebilirsiniz, manasındadır. İkincisi ise, bu büyük kainatı biz sadece bir kere yaratıp bırakmadık,aksine o kainatta sürekli genişletme yapıyoruz. Ve her an o kainat içinde yaratmamızın yepyeni, dehşete düşüren gelişmeleri olmaktadır. Böyle güçlü ve muazzam yaratıcının şahsını yeniden yaratma konusunda siz nasıl aciz sanabilirsiniz!122m

anasında kullanılmıştır. Ayette geçen “eyd” sözcüğü güç anlamındadır. Allah’ın gücünün ne demek olduğunu en güzel gösteren de, akıllara durgunluk verecek derecede birbirine bağlı ve görkemli gökyüzünün bina edilmesidir. Gök kelimesiyle hangi anlam kastedilirse edilsin bu mana değişmez. İster yıldızların ve gezegenlerin yörüngeleri kastedilsin, isterse milyonlarca yıldız kümelerini içeren ve adına galaksi denilen yıldız toplulukları kastedilmiş olsun,ister yıldızların ve gezegenlerin serpili bulunduğu şu uzay boşluklarından herhangi biri kastedilsin, ister “sema” sözcüğünün ifade ettiği anlamlarda diğerleri kastedilsin, fark etmez... Genişlik sözcüğü de bunun gibi apaçık gözler önündedir. Sayıları milyonlarla ifade edilen ve

121 Elmalılı, V, 448.

122 Mevdudi,Ebu’l-Ala, Tefhimu’l-Kur’an,ç:Muhammed Han Kayani v.d.,V,517,İnsan yayınları,İstanbul,1996;Elmalılı, VII,265.

akıl almaz kütlelere sahip bulunan bu yıldızlar, engin uzay denizine serpiştirilmiş birer zerre gibidirler123. Sema, sürekli olarak genişleme halindedir.124Küçük bir çekirdekten büyük bir ağacı;bir tek hücreden koca bir insanı yaratan yüce kudret, semayı da ilk yarattığı maddeyi yayarak, genişleterek, bu harika sistemleri, alemleri meydana getirmiştir. Böylece yüce kudret, alametini bu şekilde göstermiştir.