• Sonuç bulunamadı

DOĞU ROMA İMPARATORLUĞUNUN GALİP GELMESİ

GAYB VE FENNİ KEŞİFLER

2.2. YAKIN GELECEKTE GERÇEKLEŞEN GAYB HABERLERİ

2.2.4. DOĞU ROMA İMPARATORLUĞUNUN GALİP GELMESİ

Rum suresinin ilk ayetlerinde verilen gaybi bilgiler, Kur’an’ın o zamana nispeten gelecek olan haberleri ihbar etmesi yönünden mucizedir.

Hz. Peygamber’in risaletinden önce Bizans’ta karışıklık baş göstermiş, başta bulunan imparator devrilerek, bir başkası başa geçmişti. Başa geçen yeni imparator, devrik imparatorun yakınlarını öldürtmüş ve Konstantinopol caddelerinde dolaştırmıştı. Bu olay, devrik imparatorun dostu olan İran’ın Sasani Kralı İkinci Hüsrev Perviz’e, Bizans’a saldırması için iyi bir fırsat oldu. Bunun üzerine M.S. 603’de Bizans’a savaş açtı ve birkaç yıl içinde Bizans ordularını peşpeşe yenilgiye uğratıp, Anadolu içlerine kadar girdi. Bu durumu gören Bizans idarecileri, Afrika valisinden yardım istemiş, o da oğlu Herakliyus’u kuvvetli bir ordu ile başkente göndermiş, Herakliyus imparatoru devirerek, yerine geçmiştir.

Fakat imparatorun devrilmesi Sasani hareketini durdurmamış, aksine iş büyümüştü. Savaş, mecusi dininin temsilcisi rolüyle Sasaniler ve hristiyan Bizans arasındaki bir din kavgasına dönüştü238.

Bu istila tufanı, burada durmamış, Ürdün, Filistin ve tüm Sina Yarımadası’nı geçip Mısır sınırlarına ulaştı. Diğer taraftan bütün Anadolu’yu ele geçirerek İstanbul’un boğaziçi sahillerine kadar gelmişler, Doğu Roma İmparatorluğunun başkenti olan

Konstantinopol şehrinin karşısında görünmüşler, saltanatlarını Irak, Suriye, Filistin, Mısır ve Anadolu’ya yaymışlardı. İranlılar, girdikleri her yerde ateşgedeler (ateşe tapanların, ateş yaktıkları tapınaklar) meydana getiriyorlar ve böylece hristiyanlığın çıktığı yerlerde ateşperestliği yayıyorlardı. Doğu Roma İmparatorluğu’nun bu yenilgisi karşısında kendisine tabi bulunan birçok vilayetler isyan etmiş, Afrika’daki ülkeler, Avrupa tarafındaki vilayetler, hatta İstanbul’a komşu şehirler, bu devletin egemenliğinden çıkmak istemişler ve çıkmışlardı. Kısaca Doğu roma İmparatorluğu darmadağın olmuş, helak olup yerlere serilmişti239.

O günlerde Mekke’de daha büyük tarihi sonuçlara yol açacak başka bir çatışma devam ediyordu. Bir tek Allah’a inananlar, Hz. Peygamber’in önderliğinde, Kureyş’in ileri gelenlerinin yönetimindeki müşriklere karşı varolma savaşı veriyorlardı. M.S. 615 yılında bu savaş öyle bir dereceye ulaşmıştı ki, müslümanlardan oldukça büyük bir grup, yurtlarını terkedip o günlerde Bizans’ın müttefiki olan Hristiyan Habeş Krallığına sığınmak zorunda kalmıştı. O günlerde Sasaniler’in Bizanslılar’a karşı zafer kazanması, Mekke’de çok konuşulan bir konu idi. Müşrikler bu olaya çok seviniyor ve müminlerle sürekli alay ediyorlardı240. Müslümanlara; “Siz ve hristiyanlar ehl-i kitapsınız. Biz ve İranlılar ise ümmiyiz. Dostlarımız dostlarınıza galip geldi. Biz de size galip geleceğiz” diyorlardı.241 Bunun üzerine Rum

suresinin baş kısımları nazil oldu.

Araplar’ın bulunduğu bölgeye en yakın bir yerde onlar, bu yenilgilerinin ardından birkaç yıl içinde mutlaka galip geleceklerdir. (Rum, 30/3).

Bu sure nazil olduğunda şartlar böyleydi ve bu surede şöyle bir gaybi haber veriliyordu: “Rumlar en yakın bir yerde yenildiler, fakat bu yenilgiden kısa süre sonra zafere ulaşacaklardır. İşte o gün müminler Allah’ın lütfettiği zafere sevineceklerdir” (Rum, 30/3-4). Burada bir değil iki gaybi haber verilmektedir. Birincisi Rumlar zafer

239 Elmalılı, VI, 236.

240 Taberi, XXI, 16-20; Zemahşeri, III, 466-467.

kazanacaklar, ikincisi aynı zamanda müslümanlar da bir zafer kazanacaklardır.242 Görünür şartlar dahilinde bu iki müjdenin de gerçekleşmesi imkansız bir durumdu. O sırada Rum İmparatorluğu öyle perişan olmuştu ki, iç isyanlarla devlet ihtilale uğramış, ordusu dağılmış, hazinesi boşalmış, İmparator Herakl, İstanbul’u terkederek Kartaca’ya kaçmayı bile kurmuştu. Öbür tarafta Mekke’de ezilen, işkence gören bir avuç müslüman vardı ve bu müjdeden sonra bile müminlerin zafer kazanma şansları yokmuş gibi görünüyordu.

İşte bu şartlar altında Kur’an’ın bu müjdeyi vermesinden sonra bile hiç kimse, Bizans İmparatorluğu’nun tekrar İran’ı yenilgiye uğratacağını hayal bile edemezdi. Hatta değil İran’ı yenmek, hiç kimse bu şartlar altında imparatorluğun hayatını idame ettirebileceğine ihtimal vermiyordu.

Hz. Ebubekir, bu ayetleri Hz. Peygamber’den dinledikten sonra, Mekke’de yüksek bir sesle okuyup, müşriklere hitaben; “Rumlar, birkaç sene sonra İranlılar’a muhakkak galebe çalacaklar” demiştir243.

Müşrikler şaşırmışlar ve hayretle kalmışlardı. Bu durumu akıllarına sığdıramamışlardı. Bunun üzerine müşriklerin ileri gelenlerinden Ubeyy b. Halef, Hz. Ebu Bekir’le, Romalılar üç sene içinde zafer kazanması şartıyla on deve üzerinde bahse tutuştu.

Hz. Ebubekir, bu durumu Hz. Peygamber’e bildirince Allah’ın Resulü: “Bid’ (birkaç) 3 ila 9 yıl arasında bir süredir. Deve sayısını artır ve süreyi uzat” buyurmuştur. Bunun üzerine deve sayısını yüze, süreyi de dokuz yıla çıkardılar244.

242 A.g.e, IV, 275.

243 Suruç Salih, Peygamberimizin Hayatı, s. 325, İstanbul, Yeni Asya Yayınları, 1981.

Ubeyy, Hz. Ebubekir’in Medine’ye hicret etmek üzere Mekke’den çıkmasından endişe duyunca, Hz. Ebubekir’e gelerek bahse bağlı kalmasını istedi. Bunun üzerine Hz. Ebubekir ona oğlu Abdurrahman’ı kefil gösterdi. Öte yandan Ubeyy, Uhud’a çıkmak isteyince Hz. Ebubekir’in oğlu Abdurrahman’da245 da ona gelerek bahse bağlı kalmasını istedi. Ubeyy de ona kefil gösterdi ve sonra Uhud’a çıktı. Nihayet Ubeyy, Hz. Peygamber’in mızrağından almış olduğu bir yara sonucu Uhud’dan döndükten sonra ölmüştür246.

M.S. 622’de Hz. Peygamber, Medine’ye hicret ettiğinde, Bizans İmparatoru gizlice Anadolu’ya geçmiş ve Sasaniler’e saldırarak, onları yenmiş, İran’ın başkentine kadar ulaşılmıştı247.

“Allah’ın zafer vermesiyle müminlerin sevineceği o gün“ hakkında iki ayrı görüş zikredilmiştir. İbn-i Abbas, Sevri, Süddi gibi zatlara göre o gün, Bedir günüdür. İkrime, Zühri, Katade gibi zatlara göre ise Hudeybiye günüdür248.

Tirmizi’nin rivayetine göre Rumlar’ın, İranlılar’a galip gelmesi “Bedir” günü olmuştur. Fakat galibiyetin geniş bir şekilde açıklanması, Hudeybiye sıralarında bilinebildiği bildirilmektedir249.

Bizanslılar’ın İranlılar’ı yendiği ve Allah’ın Bizanslılar’ın galip geleceğine dair vaadi gerçekleştiği gün, Allah’ın ateşperestlere karşı ehl-i kitaba yardımından dolayı müminler sevinir. Çünkü ehl-i kitap, müminlere ateşperestlerden daha yakındır. Bizanslılar’ın İranlılar’a galip geldiği gün, Bedir Savaşı gününe rastlamıştır. İbn-i

245 Bir rivayette Hz. Ebubekir’in oğlu Muhammed olduğu zikredilmektedir.

246 Bursevi, III, 8.

247 Mevdudi, IV, 276.

248 İbn Kesir, III, 426.

Abbas: “Bedir günü, hem putperestlerin hem de ateşperestlerin yenilgiye uğradıkları bir gündür”250.

Bütün bu olanlar Hudeybiye sıralarında bilinebildiği ve Hz. Ebubekir de develeri Ubeyy’in kendisinden değil, sonra varislerinden aldığı için bazıları bu ferah gününü, Hudeybiye günü sanmışlardır.

Bu noktadan hareketle, Bizans’ın mağlubiyetten sonra, galibiyete geçeceklerini bildiren bu ayetlerin, günümüzdeki kimi ehl-i kitap mensuplarının, mağlubiyet döneminden sonra galibiyet elde edeceklerine bir işaret olduğunu, ihtiyat kaydıyla söyleyebiliriz251. Nitekim hiçbir dini kabul etmeyen Marksist sistem, Avrupa’nın pek çok ülkesini ele geçirmiş iken, 70 yıllık bir hakimiyetten sonra birden çökmeye mahkum olmuştur.

Bu noktayı ifadeden sonra, Yazır’ın dikkat çektiği başka bir mühim noktaya geçmek istiyoruz. Şöyle ki: “Onlar bu yenilgiden sonra galip gelecekler” mealindeki ayetin, Ebu Said-i Hudri’den rivayet edilen şaz kıraatte, meçhul okunmasıyla manası “Onlar galibiyetlerinden sonra mağlup olacaklar” şeklinde olur252.

Gerçekten de, İranlılar’a galip gelen Herakl’in orduları daha kendisi hayatta iken Hz. Ebubekir döneminde Yermuk Savaşı’ndan başlayarak mağlup olmaya başladılar. Hz. Ömer zamanında Şam fethedildi. Sonunda İstanbul fethedildi.

İşte bu çerçeveyi zamanımıza indirgeyebilirsek, günümüz ehl-i kitabının ekonomik sistemlerinin önce Marksizm önünde mağlup oluşu, ardından ise Marksizmin çöküp kapitalizmin hakim görüldüğü şu günlerin ardından, İslam’ın yeni bir zafer dönemini görmeyi rahmet-i ilahiyyeden bekleyebiliriz.

Eren, s. 192.

250 Sabuni, II, 472.

251